Gündem

Erdoğan: AB Üyeliği Bizim İçin Stratejik Bir Hedef

Cumhurbalkanı katıldığı iftar programında Avrupa Birliğine katılım yolunda Türkiye’ye dayatılan yaptırımlar hakkında konuştu. İşte o açıklamalar;

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Terörizm sorunu karşısında sergilenen ikircikli tutum, diğer konuların çözümü hususunda bize ümit vermiyor. Çünkü, dünyada bunun en ağır bedelini ödeyen ülke biziz. Biz, her zaman teröre karşı işbirliğine hazır olduk. Tüm terör örgütlerine karşı, aynı şekilde muamele edilmedikçe, bu belaya karşı muvaffak olmamız mümkün olmayacaktır. Aynı şekilde, uluslar arası güvenlik sisteminin de yeniden inşası şarttır. Genel olarak, Birleşmiş Milletler, özellikle de Güvenlik Konseyi sağlıklı çalışmıyor. İnsanlığın, toplumların, ülkelerin sorunlarına çözüm üretemeyen bir uluslar arası kuruluş, bir süre sonra etkisini yitirmeye mahkumdur.” dedi. 


Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) bünyesindeki iş adamları ve büyükelçilerle iftarda bir araya geldi. 

Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, uluslararası toplumdan beklentinin özellikle insani açıdan çok daha fazla olduğunu belirterek, aksi takdirde bugün çözüm bulunamayan her insani krizin yarın yeni krizlerin, yeni sorunların tetikleyicisi olacağını ifade etti. Geçmişte öncelikli meselenin açlık olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Bugün terörizmdir, yarın belki sağlık olacak. Daha başka temel ihtiyaçlar olacaktır.” dedi.

Az önce ABD Başkanı Barack Obama ile Orlando’daki olay nedeniyle telefon görüşmesi yaptığını anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:

“Bu, bir adi suçlu mudur, bir terörist midir ayrı konu. Asıl olan elliye aşkın insanın orada öldürülmüş olmasıdır. Tüm bu olaylara karşı ortak bir tavır içerisinde olmamız asıl olandır. Çünkü, terörizm insanlığın ortak sorunudur. Bunu, bir uluslararası mutabakat içerisinde başarmaya mecburuz. Başarmadığımız takdirde terör her gün birimizin kapısını çalacaktır.

Terörizm sorunu karşısında sergilenen ikircikli tutum, diğer konuların çözümü hususunda bize ümit vermiyor. Çünkü, dünyada bunun en ağır bedelini ödeyen ülke biziz. Biz, her zaman teröre karşı işbirliğine hazır olduk. Tüm terör örgütlerine karşı, aynı şekilde muamele edilmedikçe, bu belaya karşı muvaffak olmamız mümkün olmayacaktır. Aynı şekilde, uluslararası güvenlik sisteminin de yeniden inşası şarttır. Genel olarak, Birleşmiş Milletler özellikle de Güvenlik Konseyi, sağlıklı çalışmıyor. İnsanlığın, toplumların, ülkelerin sorunlarına çözüm üretemeyen bir uluslararası kuruluş, bir süre sonra etkisini yitirmeye mahkumdur. 

Burada bir sorun var. Bu sorunu süratle çözmemiz gerekiyor. Aksi takdirde herkes kendi başının çaresine bakmaya mecbur kalacaktır. Dünya için asıl büyük kriz de işte o zaman başlayacaktır. Bundan dolayı, ‘dünya beşten büyüktür’ diyorum. Zira, dünyayı 196 ülkeyi, biz beş ülkenin dudakları arasına mahkum edemeyiz. Hatta, hatta bir ülkenin dudakları arasına mahkum edemeyiz.”

Şu anda Asya, Avrupa ve Amerika’nın kıtalarının temsilcilerinin olduğu bir Güvenlik Konseyi olduğunu anımsatan Erdoğan, “Peki, diğer kıtalar niye burada temsil edilmiyor? Diğer, inanç grupları, niye burada temsil edilmiyor? Bir milyar 700 milyon Müslümanın olduğu dünyada, halkı Müslüman olan bir ülke Güvenlik Konseyinde yok. Böyle, adalet olur mu? Böyle bir Güvenlik Konseyinden adalet çıkar mı? Diyorum ki, tüm inanç gruplarının temsil edildiği bir Güvenlik Konseyi, tüm kıtaların, tüm dünyanın temsil edildiği bir Güvenlik Konseyi’nin olması lazım ve burada geçici üyeler olmamalı. Üyelerin hepsi, daimi üye olmalı, 20 tane daimi üye. Dönerli olarak bunlar değişmeli. Her üye değiştikçe ne olacaktır dünyada, temsil yetkisi gelecektir. Temsil yetkisi geldikçe diyecektir ki ‘Evet, ben de adamım. Beni de adam yerine koydular. Ben de burada varım, bir temsil yetkim var. Ben de burada şu anda söz söylüyorum’ diyecektir.” diye konuştu.

Erdoğan, artık dünyanın Birinci Dünya Savaşı’nın şartları altında yaşamadığını vurgulayarak, dünyanın çok değiştiğini söyledi. Şartların güncellenmesi gerektiğinin altını çizen Erdoğan, “Bu güncellenmeyi yapmadığımız takdirde dünya şu anda yaşadığı zulme aynen mahkum olmaya devam edecektir. Çok açık ve net söylüyorum, güçlü olanın değil haklı olanın, zalimin değil mazlumun hukukunu koruyacak bir uluslararası güvenlik sistemini derhal oluşturup, işler hale getirmeliyiz.” dedi.

Erdoğan, “Esasen, benzer sıkıntılar ekonomiden sağlığa, eğitimden çalışma hayatına kadar hemen tüm uluslararası kuruluşların işleyişlerinde mevcuttur. Dünyadaki uluslararası kuruluşların, topyekün bir yeniden yapılanmaya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Bugün yaşadığımız sorunların bu kaçınılmaz sorunların başlangıcı, hızlandırıcısı olmasını diliyorum.” ifadelerini kullandı.

“Faiz, yatırımcı için teşvik amacı olamayacaksa, zulüm aracı olmaya döner”

Büyükelçilere ve iş adamlarına seslenen Erdoğan, ekonomik dengesizliğin, doğu ile batı ve kuzey ile güney arasındaki ilişkilerin temel fay hatlarını oluşturduğu değerlendirmesinde bulundu. Erdoğan, bu dengesizliklerin üzerinde durmayacağını dile getirerek, “Ama şu gerçeği hep birlikte görmemiz gerekiyor. Ekonomik uçurumları kapatmadan beşeri dalgalanmaların önüne geçemeyiz. İnsani yardımlar, sadece faciaları, felaketleri önlemeye yeter. O da bir süre. Asıl olan üretimi ve ticareti daha dengeli hale getirmektir.” diye konuştu.

“Faizin zulmü altında inim inim inleyen ülkeler olduğunu” ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Başta kendi ülkem olmak üzere. Bundan da kurtulmamız lazım. Çünkü, faiz yatırımcı için eğer bir teşvik aracı olacaksa anlamlıdır. Ama faiz, yatırımcı için bir teşvik amacı olamayacaksa, bir zulüm aracı olmaya döner. 

Şu anda gelişmiş ülkelere bakıyoruz. Amerika’da faiz oranı nedir, 0.50. Avrupa ülkelerine bakıyoruz yine sıfır civarında. Peki bizde? Komisyonuyla filan baktığımız zaman 15-16-17. Burada yatırım olur mu? Yatırım olsa dahi, burada sıkıntı var. Nedir bu sıkıntı? Ayakları üzerinde duramayan yatırımcı var. Zaten, sözleşmeler biliyorsunuz incik büncük karınca yazısı. Bunu getirip yatırımcının önüne koyduğu zaman, yatırımcı bu metni okuyor mu? İnanın okumuyor. Hemen imzayı atıyor mu? Zaman da yok, okumaya da fırsat yok. ‘Yeter ki şu parayı bir alayım.’ diyor ve imzayı atıyor. Böyle, bir ekonomi dünyası olamaz. Bunun bir defa süratla çözüme kavuşturulması lazım. 

Şu anda Hükümetimizle bu konuda mutabakatımız var. İnşallah, bu işi çözeceğiz. Kısa zamanda bu işi başaracağız. Ben şimdi burada iş adamlarımızın yanında aynı masada oturuyorlar, büyükelçilerimiz var. Değerli Büyükelçilerimize de sesleniyorum ve diyorum ki ‘Türkiye ile ilişkilerde sizleri önemli bir köprü olarak görüyorum. Türkiye ile ilişkilerde Türkiye, temsil ettiğiniz ülkenin kaçıncı müşterisi veya kaçıncı sırada? Biz, size neler verebiliriz ve sizlerden neler alabiliriz?’ DEİK yetkililerine onu da söyledim. ‘Büyükelçilerle çok daha sıkı bir görüşme içerisinde olacaksınız. Bu ilişkileri artıracaksınız ve ne satabiliriz ne alabiliriz?’ Burada önemli bir köprüyü oluşturmak lazım.”

Erdoğan, bu konuda DEİK yetkileri kadar Büyükelçilerin de sorumluluğu olduğuna inandığını vurgulayarak, “Buradaki sürenizi lütfen Türkiye’nin güzelliklerini görmekle geçirmeyin. Biraz buradaki firmalarla ilişkileri de artırın.” dedi. 

İş adamlarına da Büyükelçiliklerin kapılarını çalmalarını tavsiye eden Erdoğan, “Büyükelçilerle ilişkileri geliştirin. Bütün bu alanlarda yapılacak yeni düzenlemelerin, mevcut çarpıklıkları daha da artırmaya değil tam tersine üretimi ve ticareti yaygınlaştırmaya inanıyorum ki yönelik olması gerekecektir.” ifadesine yer verdi.

AA
Kamupersoneli.net  | Ankara