Kamu Personelleri

Kamu Personeli Maaş Rejiminde Eşit İşe Eşit Ücret Çıkmazı-1

Değerli okuyucularımız,

-Özet bir tarihçe-

Kamuda farklı kurumlarda ve fakat aynı unvanda çalışan personel arasındaki maaş dengesizlikleri, uzun yıllardır kamu personel rejiminin en çok dillendirilen sorunları arasında yer alıyordu.. 2000li yıllara geldiğimizde kısaca “özerk kurumlar” olarak adlandırılan (SPK, EPDK, BDDK gibi..) bağımsız idari otoritelerin ihdas edilmesi ve burada çalışan personelin maaşlarının “dolgun” olması, konuyu daha da tartışılır hale getirdi..

Yıl 2006.. Hükümet düğmeye bastı..

2006 yılına geldiğimizde Maliye Bakanlığı’nca bir çalışma başlatıldı ve “Kamuda eşit işe eşit ücret” sloganıyla çıkılan yolda, çalışmalar 02/11/2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan “666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname” ile vücut buldu..

666 sayılı KHK özetle ne getirdi?

2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu’na tabi bir öğretim görevlisinden, sözleşmeli subay ve astsubaya; Bakanlıkların kadro karşılığı sözleşmeli personel statüsündeki uzman/uzman yardımcılarından, TBMM İdari Teşkilatı personeline kadar çok geniş bir yelpazede kamu personelinin alacakları aylıklar konusunda düzenlemeler getiren 666 sayılı KHK, en yalın ifadesiyle aynı veya benzer kadro ve görevde bulunan kamu personeli arasındaki aylık dengesini sağlamayı amaçlıyordu.

Söz konusu bu “amaç”, temel olarak iki “araç” kullanılarak hayata geçirildi: “ek ödeme sistemi” ve “aylığın belirli bir emsale endekslenmesi”.

Bu çerçevede örneğin düşük miktarlarda aylık alan Üniversite asistanlarına, Bakanlık uzman/uzman yardımcılarına belli oranlar dahilinde hesaplanacak tutarlarda ek ödeme yapılması öngörülerek, aylıklarında ciddi miktarda iyileştirme yapıldı. Bu durum kuşkusuz ki mali hak adaletine ve çalışma barışına ciddi bir katkıda bulundu.

Madalyonun diğer yüzü ise yıllardır süregelen soruna başka bir boyut getirdi.. Aynı veya benzer kadro ve görevde bulunan tüm kamu personelinin alacağı aylık, belirli bir emsal üzerinde eşitlendi. Bu durum, bazı kurum ve kuruluşlardaki aylıklarda artış anlamına gelirken, bazılarında ise ciddi düşüşler meydana getirdi. Basit bir örnekle somutlaştıralım: Getirilen düzenleme, Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nda halihazırda çalışan veya sonradan istihdam edilecek olan bir uzman yardımcısı için aylıkta bir iyileştirme anlamı taşıyorken; 2012 yılının başından itibaren Sermaye Piyasası Kurulu’na uzman yardımcısı olarak girecek bir personel için ise halihazırda SPK uzman yardımcısı olarak çalışan bir uzman yardımcısına göre ciddi bir mali düşüş anlamı taşıyordu..

Dolayısıyla aynı bölümlerden mezun, aynı sınavlardan geçerek aynı kurumda işe başlayıp aynı işi yapan; kısacası aynı konumda olan kurum çalışanlarından 2012 öncesi istihdam edilenler ile 2012 sonrasında istihdam edilenler arasında ciddi aylık farklılıklarının doğması, “eşit işe eşit ücret” hedefinin, esasen “eşitlik” ilkesinin karşıtı bir sonuç ortaya çıkardığı eleştirilerini beraberinde getirdi.

Kurum içi personel arasındaki eşitsizliğin yanında bir diğer sorun ise aynı veya benzer kadroya sahip; ancak farklı kurumlarda çalışan personelin aylıklarının eşitlenmesiydi. Nitekim 666 sayılı KHK ile birlikte ortaya çıkan bir diğer tablo da şu oldu: KPSS’de daha yüksek puan alarak, daha ağır kurum içi yazılı/sözlü sınavlara tabi tutularak, yabancı dil bilgisi gerektiren kurumları kazanarak istihdam edilen personel, nispeten daha hafif bir süreçten geçerek başka bir kurumda benzer kadroya atanan personel ile aynı mali hak rejimine tabi tutuldu. Bu tablo ise daha ağır şartlar dahilinde kamu personeli olan bireyler tarafından eşitsizlik yaratıldığı eleştirilerini beraberinde getirdi..

Sonuç olarak mutlak bir eşitlik vurgusuyla çıkılan yolda “eşit işe eşit ücret” hedefi, “eşitsizlik” eleştirilerini sona erdiremedi.. Hukuksal sorunlar ve eleştiriler sadece boyut değiştirmiş oldu..

Bir Yorum