Politika

Başbakan Ahmet Davutoğlu "Sürdürülebilir Kültürel Kalkınma Programı Tanıtım Toplantısı"nda Konuştu

Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Bizim dünyamızda, sanatçı-siyasetçi ilişkisi özne-nesne ilişkisi değildir, aksine sanatçı-siyaset-devlet adamı ilişkisi birliktelik ilişkisidir. Bir sanatçıyla bir araya gelen bir devlet adamının aslında ulaşmak istediği temel hedef, o sanatçının estetik gözüyle siyasetçiyi güzelleştirme çabasıdır.” dedi.

Başbakan Davutoğlu, Ankara Palas Devlet Konukevi’nde düzenlenen 64. Hükümet Sürdürülebilir Kültürel Kalkınma Programı Tanıtım Toplantısı’nda konuştu.

Seçkin sanatçı ve sanat dostuyla Ankara’da bulunmanın kendileri için büyük bahtiyarlık olduğunu belirten Davutoğlu, dün vefat eden sanatçı Mehmet Atilla Özdemiroğlu’na Allah’tan rahmet diledi. Davutoğlu, “Cahit Sıtkı Tarancı, ‘Sanatkarın Ölümü’ adlı şiirinde ‘Gitti gelmez bahar yeli, şarkılar yarıda kaldı’ diyor. Evet, üzülerek ifade ediyorum ki dün sabah bir kez daha şarkılar yarıda kaldı. Değerli sanatçımız, söz yazarı ve bestekar Mehmet Atilla Özdemiroğlu’nu dün kaybettik. Sanatçımıza Allah’tan rahmet, müzik dünyamıza sabır diliyorum.” diye konuştu

Edebiyat ve sanatçıların dünyayı güzelleştiren insanlar olduğunun altını çizen Davutoğlu, “Ülkemize kattıkları değerler için hepsine minnettarım, müteşekkirim ve buradan Ankara’dan, Ankara Palas’tan bir kez daha bütün sanatçılara sağlık, huzur ömürler, güzel eser verme imkanı sağlayacak uzun ömürler diliyorum.” ifadesini kullandı.

64. Hükümeti kurar kurmaz, sanat dünyasıyla bir araya gelmeye, talep ve ihtiyaçlarını karşılamaya özen gösterdiğini dile getiren Davutoğlu, Dolmabahçe’de düzenlenen ‘dost meclisi’ toplantısını geleneksel hale getirerek, yazar ve , sanatçılardan istifade etmeyi sürdüreceklerini vurguladı.

“Genellikle insan oğlu ile ilgili yapılan tanımlamalarda, insan oğlunun, insan kızının, bütün diğer varlıklardan ayıran temel özellik akıllı olması akıl ile şereflendirilmesi zikredilir.” diyen Davutoğlu, şunları kaydetti:

“Doğrudur, başka hiçbir varlığın muhakeme sonucu karar oluşturma yeteneği yok. Ama aklı dar kapsamıyla ele almamak durumundayız. Eskiden akıl kelimesi gündeme geldiğinde sadece rasyonalite, analitik akıl değil, onun yürek, gönül boyutu da gündeme gelirdi. İnsanoğlunu bu anlamda diğerlerinden ayıran en mütemayiz vasıflarından birisi estetik bilincine sahip olmasıdır, güzeli gördüğünde anlayabilmesi, güzele aşık olabilmesi, Allah’ın yarattığı her şeyde sadece güzel görebilmesi, güzel zihninde tahayyül edip hayata geçirebilmesidir.”

Her bir sanat dalının, kendine özgü bir durumunun söz konusu olduğunu anlatan Davutoğlu, şöyle devam etti:

“Müziği düşününüz. Güzel bir sedadan daha etkileyici ne olabilir. Tabiattaki bütün güzel sedaları insanoğlu müzikle kendi doğasından gelen sesle, tekrar tabiata yöneltmek ister. Kuş sesinden zevk alamayan bir gönlün, müzik eserine imza atabilmesi mümkün mü? Sabahleyin seher vaktinde öten kuşların o güzel sesinden etkilenmeyen birinin musiki eserler koyabilmesi mümkün mü? Hepimiz Allah’ın lütfettiği tabiattaki o güzelliklerden esinlenerek aslında bir şeyler üretip o güzelliklere katkıda bulunmak istiyoruz. Aynı şekilde şiir, kelimelerin arka arkaya dizilmesi değil yüreklerin gönüllerin peşi sıra kelimeler şeklinde ifade edilmesi demek. Gönlünüze yansımayan bir şiir, şiir niteliği taşıyabilir mi? Kelimeler, şiirle estetik bulur. Musiki, seda ile estetik bulur. Resim, tabiata gördüğümüz estetiğin, uyumun, ahengin fırçalarla bir mekana, bir bir zemine nakşedilmesidir. Ebru renklerin dansıdır. Hat her zaman zikrettiğim gibi kelam ile kalemi buluşturan kemale gidiş serüvenidir.

Hangi güzel sanat eseri alırsanız alın hepsinde insanoğlunun estetik bilincinin bir şekilde kendi gönlünden, kendi yüreğinden geçen süzgeçle dışarı yansıması, diğer insanlara aksettirilmesidir. Bu çerçevede modern sanatlar için de aynı şey geçerlidir. Sinema sanatı, tiyatro sanatı hepsi insan doğasını en güzel şekilde yansıtmak için sergilenirler. İnsan doğasını yansıttıkları ölçüde kalıcı izler bırakırlar. Edebiyat, roman, şahsiyetleri insanı analiz ettiği zaman romanlar kalıcı şekilde o eserlerin parçası haline gelir ve kalıcı etki yapar.”

-“Estetikten soyutlanmış siyasetin anlamı olmadığı kanaatindeyim”

İnsanoğlunu diğer varlıklardan ayıran en temel vasfın aklın yanı sıra estetik bilincinin olduğuna işaret eden Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Allah’ın Cemal isminden, güzelliği her bir köşede hissedip her kainatın her bir köşesine güzelliği yansıtma çabasıdır. Bu anlamda estetikten soyutlanmış siyasetin anlamı olmadığı kanaatindeyim. Estetikten soyutlanan bir siyaset, salt güç ilişkileri haline gelir ve en kaba, en barbar halini de o zaman gösterir. Büyük saldırılar haline gelen Moğol güçleri, her şeyi yıkan Moğol güçlerini düşünün ya da modern dönemde sömürgecilikle gelen bazı siyasi tahakkümleri düşününüz. Nihayetinde hepsi estetik boyutunu kaybeden bir güç anlayışının tarihe yansımasıdır.”

-“Bizim dünyamızda, sanatçı siyasetçi ilişkisi…”

“Siyaset ancak ve ancak estetikle ile bütünleştiği zaman, güzel davranışı, güzel ahlakı, güzel üslubu hayata egemen kıldığı zaman kültürle, sanatla buluşabilir” ifadesini kullanan Davutoğlu, şunları kaydetti:

“Dolayısıyla bizler burada bir siyasi otoriteyi temsil eden başbakan, bakanlar, sizler de bu otoritenin hitap ettiği sanatçılar değilsiniz. Bizim dünyamızda, sanatçı-siyasetçi ilişkisi özne- nesne ilişkisi değildir, aksine sanatçı-siyaset-devlet adamı ilişkisi birliktelik ilişkisidir. Bir sanatçıyla bir araya gelen bir devlet adamının aslında ulaşmak istediği temel hedef o sanatçının estetik gözüyle siyaseti güzelleştirme çabasıdır. Bu anlamda da sizlerle çok daha sık bir araya geleceğiz.”

AA