Politika

MHP Lideri Bahçeli: "Şu An OHAL'deyiz, Her Gün Sabah…"

MHP lideri Devlet Bahçeli, 15 Temmuz darbe kalkışması sonrasında FETÖ’cülerin kökü kazınana değin OHAL’in devamından yana olduklarını belirtti.

Bahçeli, “Hükümet eğer FETÖ’nün kökünü kazıdığını düşünüyorsa, PKK PYD’nin DHKP-C’nin, DAEŞ’in kökünü kazdığını düşünüyorsa OHAL’i kaldırabilir” dedi.

Bahçeli, referanduma OHAL altında gidilebilir mi şeklindeki soruya ise “Şuan OHAL’deyiz, her gün sabah kalkıyorsunz, arabanıza biniyorsunuz, işinize gidiyorsunuz, oy mu atamayacaksınız” şeklinde cevap verdi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Özellikle ekonomik dengelerle oynanarak, kur üzerinde baskı kurularak, sıcak para kozu kullanılarak Türkiye köşeye sıkıştırılmak istenmektedir. Türkiye ekonomisinin gerek duyduğu yapısal reform ihtiyaçlarını eksiksiz hayata geçirerek, kriz severleri şaşkına çevirebiliriz. Aksi halde durum gittikçe kötüleşecektir.” dedi.

Bahçeli, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada, İstanbul Bayrampaşa Baltaş Kilimciler Sanayi Sitesi’ndeki yangında iş yerleri hasar gören esnafın ihtiyaçlarının hükümet tarafından derhal karşılanmasını temenni ettiklerini bildirdi.

Ülke olarak sıkıntılarla perçinlenmiş, ağır sorunlarla pekişmiş bir dönemden geçildiğini anlatan Bahçeli, “Meselelerimiz birikiyor, biriktikçe yaygınlaşıyor, yaygınlaştıkça hareket alanımızı daraltıyor. Sanki yarınsız bir hayatın bütün ağırlığını sırtımızda taşıyoruz. Maalesef bu ıstırap verici hal her insanımızın yüzünden açıkça okunmaktadır.” diye konuştu.

Devlet Bahçeli, şöyle devam etti:

“Önümüzü görebilmemiz, geleceğimizi kurtarabilmemiz, milli birlik ve beraberlik hukukunu emniyete almamız için hem sorumlu davranmalı hem de istismar ve hamaset tuzağından uzak durmamız mecburiyet halini almıştır. Ülkemiz birçok cepheden saldırıya uğrayıp, siyasi ve ekonomik operasyonlar birbirini kovalarken, dağınıklığa engel olmak, anlaşmazlık ve kör dövüşüne set çekmek her vatan evladının öncelikli görevidir.

Türkiye’nin tükenişini projelendirip, bunun için faaliyet içinde olanlara göz açtırmamak, fırsat vermemek, buyur etmemek geldiğimiz bu aşamada tarihi bir yükümlülüktür. MHP bu yükümlülüğün icaplarını sabır, akıl ve yüksek bir inanmışlıkla yerine getirmektedir. Düşmanları güldürmeyeceğiz, hainleri sevindirmeyeceğiz. Hedeflerimizden vazgeçmeyeceğiz, ülkülerimizden dönmeyeceğiz. Türkiye’nin sahipsiz, kimsesiz, çaresiz olmadığını felaket kurgusu yapan çürümüş çevrelere, her seviyede, her şekilde göstereceğiz. MHP varken, Türkiye’yi ayağa düşürmeye, hor ve hakir görüp tarihin harabelerine yollamaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir. Zalimler Türk milletini hafife almanın bedelini dün ödediler. Lüzumu halinde yine ödeyeceklerdir.”

15 Temmuz darbe girişimiyle ülkeyi teslim almak isteyenlerin, başarısız olunca bu defa sinsi yöntem ve hamleleri devreye aldıklarını anlatan MHP Genel Başkanı Bahçeli, özellikle ekonomik dengelerle oynanarak, kur üzerinde baskı kurularak, sıcak para kozu kullanılarak, Türkiye’nin köşeye sıkıştırılmak istendiğini vurguladı.

“Darbe teşebbüsünün püskürtülmesiyle hevesleri kursaklarında kalan hıyanet ittifakı, ekonomide kriz havası oluşturmak, milletimizin mahvını sağlamak için son günlerde nabız yoklamakta, hava koklamaktadır.” ifadesini kullanan Bahçeli, bunun bir benzerinin 2000 ve 2001 yıllarında da yaşandığına, Türk milletine mali ve ekonomik savaş açıldığına dikkati çekti.

– “Aynı oyun, aynı tertip, aynı tezgah şimdi yeniden tedavüldedir”

Bu durumun, yıllarca haksız yere aleyhlerine kullanıldığını anımsatan Bahçeli, şunları söyledi:

“Yaşanan ekonomik kriz yıllardır peşimizi bırakmadı, siyasi muhataplarımız tarafından sürekli istismar edildi. Türkiye’nin bağımsız ve dik duruşundan ürperen sıcak para lobisi ve arkasındaki güçler, ekonomik kriz yoluyla ülkemizi terbiye etmeye, bölgesel ve küresel ilişkilerde tavizler vermeye zorladı. Aynı oyun, aynı tertip, aynı tezgah şimdi yeniden tedavüldedir. Dün bizi acımasızca eleştirenlere, kriz fırsatçılığı yapıp planlı siyasi tasarımın içinde olanlara bugün milli, duyarlı ve ahlaki bir siyasi üslupla yaklaşıyoruz. Ve diyoruz ki krizden medet ummak, kurulan ekonomik tuzaklarda yabancıların lehine işbirlikçilik yapmak millete husumet, Türkiye’ye ihanettir. Hükümet kaybetsin de, nasıl kaybederse kaybetsin mantığı içinde değiliz, hiç de olmadık. Çünkü biz Türk milliyetçisiyiz.

Döviz fiyatı tırmanıp ücret, maaş ve gelirler eriyorken, elimizi ovuşturmaz, hissemize ne düşer diye bakmayız. Biz, Türk milletinin safındayız ve krizlere, ekonomik saldırılara karşı aynı cephede, aynı mevzideyiz. Milliyetçi Hareket Partisi, onurlu ve ahlaklı bir kaybı, onursuz ve haysiyetsiz bir kazançtan her zaman önde tutmuş, bundan sonra da tutmaya devam edecektir. Bizi diğerlerinden ayıran asıl müessir vasıflardan birisi de budur. Kolayını tercih edebilir, Türkiye ekonomisinin kötürüm ve kahredici tablosundan dolayı hükümeti en ağır şekilde tenkit edebilirdik. O zaman, tıpkı 2000-2001 ve devamı yıllarda görüldüğü gibi, siyasi muhataplarımızın durumuna düşer, ülkemizin sırtına bir yük de biz bindirirdik. Bunu yapamayız, yapmayacağız.”

Ekonominin alarm verdiğine ve mutlaka tedbir almak gerektiğine işaret eden Bahçeli, Hükümet çevrelerinin faiz indirilmesiyle ilgili görüşleri sıklıkla gündemdeyken, Merkez Bankası’nın zorunlu olarak faiz silahına sarılmasının, Avrupa Parlamentosu’nun kararıyla ters teptiğini ve dövizi durduramadığını kaydetti.

Bahçeli, “Faiz artışıyla birlikte hız kesmeyen kur artışı, enflasyonu da tetikleyecektir. Açıkçası Türkiye ekonomisi darboğaza düşmüştür. Korkumuz odur ki kur-faiz-enflasyon döngüsü birbirini besleyerek, birbirini teşvik ederek milletimizi derinden yaralayacak, ekonomiyi rehin altına alacaktır.” dedi.

– “Cep delik, cepken delik”

İç siyasetteki dengesizliklere eş zamanlı olarak, uluslararası ilişkilerdeki gelgitlerin, dövizin tansiyonunu canlı tutmakla kalmayıp, risk ve belirsizlikleri de yoğunlaştırdığını belirten Bahçeli, dövizdeki yükselişi tek başına küresel gelişmelerle ilişkilendirmenin doğru olmadığını vurguladı.

Devlet Bahçeli, “Daha fazla demokrasi, daha çok hukuk, daha çok bireysel hak ve özgürlük diyerek ekonomik vurgun peşinde koşanlara, dövizden yağma hesabı yapanlara engel olabiliriz. Türkiye ekonomisinin gerek duyduğu yapısal reform ihtiyaçlarını eksiksiz hayata geçirerek kriz severleri şaşkına çevirebiliriz. Aksi halde durum gittikçe kötüleşecektir.” ifadesini kullandı.

Milletin, zam ve vergi artışlarına direne direne güçlükle ayakta durduğunu savunan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İşte otomobil fiyatlarına yapılan fahiş ÖTV zamları bunun en yakın ve canlı kanıtıdır. Maliye Bakanı, ÖTV artışlarının bütçeye 3 milyar lira ilave gelir temin edeceğini söylerken, gelin görün açın koynunda ekmek durmamaktadır. Vatandaşlarımızın elinde yok, avucunda yoktur. Merhum Orhan Veli’nin dediği gibi; Cep delik, cepken delik, Kol delik, mintan delik, Yen delik, kaftan deliktir. Anlayacağınız refah delik deşiktir. Aç yatıp aç kalkanlara ‘dövizlerini bozdurunuz’ demek, bir defa mağdur ve mazlum insanlarımızla alay etmektir. Türkiye ekonomisindeki yamalar sökülmekte, dikişler patlamaktadır. Bir zahmet, dövizdeki artıştan istifade eden, banka hesabı kabarmış kaymak tabaka, ülkesi ve milleti için irade gösterip fedakarlık yapsın. Bir zahmet, bankalar daha az kar etsin. Milli gelir pastasından aslan payını alanlar, Türkiye’nin böylesi döneminde ben de varım desinler ve harekete geçsinler. Şüphe yok ki ekonomik alaboranın külfetini vatandaşlarımızın sırtına yüklemek haksızlık ve hadsizliktir.”

“Türkiye ekonomisinin kırılgan bünyesini tedavi etmek, hep birlikte fedakarlık şemsiyesi altına girmek önümüzdeki tek seçenektir.” değerlendirmesinde bulunan Bahçeli, Hükümet’in, Türk lirasının güçlenmesi için aldığı karar ve tedbirleri daha da derinleştirmesi gerektiğini anlattı.

Bahçeli, “İman ettik ki ağılda oğlak doğsa ovada otu bitecektir. Rızkı veren faizciler, rantiyeciler, kriz çığırtkanları, para babaları, sermaye ağaları değil; bir tek Allah’tır. Ama kesemizden çıkmasına, damarımızdan akmasına ‘artık yeter’ diyoruz. Bu kısır döngünün bitmesini yürekten istiyoruz. Kararlı durursak, sabırlı olursak, hep birlikte bir millet, hep beraber bir devlet olduğumuzu unutmazsak, nasibimizi aşırmaya, ekmeğimizi çalmaya, helal lokmamızı gasp etmeye hiç kimse cesaret edemeyecektir. Bal olan yerde sinek de eksik olmayacaktır. Bu açıktır. Bize düşen sineklerden yakınmak değil, hepsini birden kovmak, üredikleri bataklıkla birlikte kurutmaktır.” diye konuştu.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Avrupa Parlamentosu madem idam cezasını istemiyor, bunu ilişkilerin sonlandırılması için bahane görüyor; o zaman yarından tezi yok, AKP idam cezasıyla ilgili kanun teklifini TBMM’ye taşımalıdır.” dedi.

Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, terörizmle mücadelenin çok boyutlu bir şekilde icra edildiğini, Türkiye’nin, milli bekasını korumak için bütün milli güç unsurlarını seferber ettiğini bildirdi.

Ülke topraklarıyla birlikte sınır ötesinde süren askeri operasyonların ara verilmeden devam ettirilmesi gerektiğini belirten Bahçeli, terörle mücadelede şehit olanlara rahmet diledi. Bahçeli, “Terörle mücadele Türkiye için geri dönüşü olmayan, ihmal ve dikkatsizliğe asla gelmeyecek bir süreçtir. Bu süreçte ya istiklal ya ölüm demekten başka seçeneğimiz yoktur. Mücadelemiz, gerekirse Türk milletinin son ferdine kadar devam etmelidir ve inşallah da edecektir.” ifadesini kullandı.

Türkiye’nin karşısında sadece eli ve vicdanı kanlı teröristlerin bulunmadığına işaret eden Bahçeli, şöyle devam etti:

“Karşımızda yalnızca terör örgütleri de yoktur. Yedi düvel tekrar zincirlerinden boşanmış, tekrar silah ve bomba başı yapmış; kiralık örgütler aracılığıyla Türkiye’ye fitne okları fırlatmaktadır. Özgürlük şarlatanları, sömürgecilik markaları besiye çektikleri teröristleri üzerimize salmakta; sonra da dönüp niye karşı çıkıyorsunuz demektedir. Sahte demokrasi bekçileri, sanal insan hakları savunucuları, canileri silahlandırıp kışkırtarak Türkiye’ye karşı kullanmakta, arkasından da hak-hukuk uyarısı yapacak kadar yüzsüzleşmektedir.

Terörle mücadeleyi batıya rağmen sürdürmeliyiz. Boyunlarında efendilerinin tasma izi bulunan teröristleri her neredelerse, hangi delikte saklanıyorlarsa araya araya bulup tümden imha etmeliyiz. Türkiye Cumhuriyeti bağımsız bir devlettir. Bağımsızlığımızda gözü olan varsa, o gözleri çıkarmasını biliriz, kirli elleriyle içimizi karıştırmaya kalkan olursa, ki vardır, o elleri heyecanla kırarız. Sömürgeciliğin üzerine oturmuş devletlerden, mazisi katliam, şiddet ve vicdansızlık olan ülkelerden öğrenecek hiçbir şeyimiz yoktur. Türkiye meşru müdafaasını yapmaktadır. Türkiye devlet olmaktan kaynaklanan hak ve tarihsel çıkarlarını can pahasına savunmaktadır. Bundan hoşlanmayan varsa, kendi meselesidir. Bizi bağlamayacak, bildiğimizi ve inandığımızı uygulamaktan vazgeçiremeyecektir.”

-“Türkiye için altın fırsat”

Fırat Kalkanı Harekatı’nın El Bab’ta yoğunlaştığını anımsatan Bahçeli, El Bab’ın teröristlerden temizlenmesi için gerekli müdahale yapılırken, Suriye’deki rejim güçlerinin ve terör örgütü PYD’nin de El Bab’ı ele geçirme amacında olduğunu ve bu nedenle Türkiye’nin önünün kesilmeye çalışıldığına dikkati çekti.

Bahçeli, “El Bab stratejik bir yol ağzı, kavşak noktasıdır. Türk vatanının, Halep ve Şam’a açılan kapısıdır. El Bab’ın kontrol ve denetim altına alınması bölgesel denklemin yeniden kurulması demektir. Bu nedenle herkesin gözü Halep’e bağlı bu şehirdedir. Türkiye’nin, Çobanbey-Cerablus hattından güneye 40-50 kilometre derinliğinde bir güvenli bölge oluşturmasında en önemli eşik El Bab’tır. Eğer El Bab alınırsa, hemen peşinden Arime ve Menbiç sırayı alacak, bilhassa PYD-YPG’ye ağır bir darbe vurulacaktır. Bu aynı zamanda Suriye topraklarının terör örgütlerinden temizlenmesi anlamına gelecektir.” dedi.

Suriye’nin güneyine inmenin, tehlikelerle dolu olduğunu ve en başta TSK’nın Suriye ordusuyla sıcak temasının muhtemel ve mümkün göründüğünü dile getiren Bahçeli, bu durumun ise iki ülkenin savaşma riskini ortaya çıkaracağına işaret etti.

Bahçeli, “Suriye’nin saldırı ve provokasyonları yanan ateşe benzin dökmektedir. Türkiye’nin asıl amacı Suriye’yle askeri rekabet ve çatışma yaratmak değildir, olmamalıdır. Bu ülkenin toprak bütünlüğüne saygı ve riayet asıldır. Türkiye’nin güvenliği için terör örgütleriyle mücadele edilmektedir. Bunu herkes görmeli ve idrak etmelidir. Hiç gereği yok iken, Suriye’yle savaşa tutuşmak önceden kestirilmesi imkansız olan devasa badire ve belalara yol açabilecektir.” değerlendirmesinde bulundu.

Fırat Kalkanı Harekatı’na katılan Türk askerlerine 24 Kasım’da düzenlenen saldırının sorumlularının Türkiye’ye teslim edilmesini isteyen Bahçeli, şu görüşleri dile getirdi:

“Bir kıvılcım Türkiye-Suriye arasındaki gerilimi daha da şiddetlendirecek, silahlı bir çatışmaya dönüştürecektir. Bu ihtimali görerek soğukkanlı olmak durumundayız. Panik içinde hareket etmeden askeri ve diplomatik imkanları eşgüdüm halinde kullanmalıyız. Fırat Kalkanı Harekatı’yla terörizmin belini kırmak Türkiye için altın fırsattır. Bu fırsatı tepmemiz akıl ve mantık işi değildir. Güney sınırlarımız boyunca çizilmek istenen ihanet ve melanet haritalara izin verilmemeli, terör koridoru olarak düşünülen alanlar teröristlere sadece mezar yapılmalıdır.

Tarih boyunca kahraman milletler, varlıklarını daima ya çilelerle, mihnetlerle yahut kanları ile ödeye gelmişlerdir. Türk milleti gazidir, kahramandır, çileye katlanır, mihnete dayanır, tertemiz kanını kutlu varlığının istikbali için seve seve döker; ama bilinsin ki, hak bildiği yoldan dönmez, geleceğini ise asla pazarlık konusu yapmaz. Herkes ayağını denk alsın; aziz milletimiz yeri geldiğinde pireyi gözünden, çakalı göğsünden vurmaktan korkmayacaktır.”

-“El mi yaman bey mi yaman gösterelim”

Avrupa Parlamentosunun Türkiye kararına da değinen Bahçeli, “24 Kasım’da Avrupa Parlamentosu yozlaşmış niyetini yeniden göstermiş, aldığı karar tarihe kara bir leke gibi kazınmıştır. Avrupa zihniyeti Türk ve Türkiye düşmanlığını bir kez daha teyit etmiştir. 15 Temmuz’da Türkiye’yi duymayan, görmeyen, darbe teşebbüsüne tepki göstermeyen yanlı ve çarpık Avrupa zihniyeti, Türkiye’nin iç işlerine karışıp lafta yürüyen müzakerelerin dondurulması için tavsiye kararı almıştır.” ifadesini kullandı.

Bahçeli, AP’nin tavrının bir tehdit ve korkutma teşebbüsü olduğunu belirterek, şu görüşlere yer verdi:

“Avrupa Parlamentosu madem idam cezasını istemiyor, bunu ilişkilerin sonlandırılması için bahane görüyor; o zaman yarından tezi yok, AKP idam cezasıyla ilgili kanun teklifini TBMM’ye taşımalıdır. El mi yaman bey mi yaman muhataplarına gösterelim, hepsini birden yıldırım vurmuşa çevirelim. Türkiye’nin kukla devlet olmadığını, onun bunun icazet ve iznine tabi bulunmadığını karşımızda sıra sıra dizilmiş yaşlı kıta temsilcilerine ispat edelim. Avrupa Parlamentosu OHAL’i eleştirirken hiç utanmıyor. Merak ediyoruz, aynı dozdaki eleştiriyi Fransa’ya yapmak söz konusu parlamentonun aklından geçmiş midir? 15 Temmuz’da, Ankara suikasta uğradı, çatısı altında olmaktan iftihar ettiğimiz Gazi Meclise kurşunlar, bombalar yağmur gibi yağdı. Avrupa Parlamentosu ne konuşuyor, kime ne anlatmaya çalışıyor? Allah etmesin, vatan işgal mi edilseydi? Türkiye iç savaşa mı girseydi? Ne yapacaktık, Haçlı kafilesinin son kalıntılarına bu toprakları mı çiğnetecektik? Bu ne utanmazlıktır? Bu ne aymazlık, bu ne şuursuzluktur?”

-“Avrupa kaderimiz değildir”

AB’nin 53 yıldır Türkiye’yi oyaladığını ve terör örgütlerine zırh olup koruduğunu vurgulayan Bahçeli, “AB müzakerelerinin ne tadı ne de tuzu kalmıştır. Türk milleti, bizzat Cumhurbaşkanı’nın dediği gibi, kendi yolunu çizecek kudrettedir. Türkiye, AB karşısındaki tutumuyla yerden göğe kadar haklıdır.” dedi.

Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

“AP’nin kararı Kapıkule’den giremeyeceğine göre, şartlar oluşursa bizim de kapıları açıp gelen gelir, giden gider demek en doğal hakkımızdır. Suriyeli mültecileri tehdit vasıtası kullanmak elbette çok insani ve adil değildir. Ensar olmanın vakarına bu yakışmayacaktır. Ancak insanların seyahat özgürlüğünü engellemenin de hiçbir manası olmayacaktır. Bırakalım giden gitsin. Gidenler sağ biz selamet diyelim. Türkiye, Avrupa’nın bekçisi, toplama kampı değildir. İrademiz vardır, egemenlik haklarımız vardır, hükmü şahsiyetimiz vardır, bir devlet aklı, kadim ve tarihi bir tecrübemiz vardır. İhracat ve ithalatta ana partnerimiz olan AB’yle şu anda ilişkiler dibe vurmuşsa, bunun sorumluluğu Türkiye’ye ait değildir. Avrupa kaderimiz değildir. Bizi onurlu ve eşit bir üye olarak kabul edip hazmedeceklerse diyeceğimiz bir şey doğaldır ki olmayacaktır. İmtiyazlı ortaklık ucubesine ise karnımız toktur.”

Bir Alman şirketinin yanı sıra, Avusturya Parlamentosunun Türkiye’ye silah ambargosu kararının tam bir utanç vesikası olduğunu vurgulayan Bahçeli, “Bu ambargonun gerekçesinde diyorlar ki, Türkiye bu silahları muhaliflerine kullanabilir. Muhalifler kimdir? Hitler’in anavatanı neyi kast etmektedir? Eğer terör örgütleri muhalif olarak görülüyorsa, Avusturya’nın terörizmin beşiğini sallayan ülkelerden birisi olduğu net bir şekilde belgelenecektir. Anlaşılan at sırtında Viyana’ya kadar gidişimizin sarsıntı ve karın ağrısı hala atlatılabilmiş değildir.” ifadesini kullandı.

-“Batıdan kopmayalım, doğuya sırt dönmeyelim”

Tüm bunlar olurken, AB’nin karşısına alternatif olarak Şanghay İşbirliğini Örgütünü çıkarmanın ve bununla dengelemenin klasik ve eski bir taktik olduğunu belirten Bahçeli, “Biz AB’ye muhtaç olmadığımız gibi Şanghay meraklısı da değiliz. Türk’üz, Türkçüyüz, Turan’ın sevda ve hedefindeyiz. Ne Avrupa Birliği, ne Şanghay İşbirliği, biz diyoruz ki sonuna kadar Türk birliği.” dedi.

Devlet Bahçeli, şunları aktardı:

“Niye tek millet iki devlet olduğumuz Azerbaycan’la ayrı duralım? Niye sınır ve duvarları aramızdan kaldırmayalım? Nüfusu 300 milyonu aşan Türk dünyasıyla soğuyan ilişkilerimizi neden canlandırmayalım? Irak’tan Suriye’ye, Afganistan’dan Hindistan’a, İran’dan Asya stepleri ve Avrupa içlerine kadar her yerde Türklüğün cevher ve damarı vardır. Hareket noktamız ‘Çift Başlı Selçuklu Kartalı’ sembolüyle ruh ve anlam kazanacaktır. Bir ayağı batıda, diğeri ayağı doğuda; bir başı batıya dönük, diğeri doğuya çevrik Çift Başlı Kartal ecdadımızın güç ve kudretinin simgesi, bizim de stratejik irademizdir. Batıdan kopmayalım, doğuya sırt dönmeyelim.”

Bahçeli, Anadolu’nun merkez olduğu bir Türk medeniyetinin, huzurun adresi, kardeşlik ve dostluğun güvencesi, bölge ve dünya istikrarının yegane seçeneği olduğunu kaydetti.

Konuşmasının ardından Bahçeli’ye, Türkiye Haber Kameramanları Derneği tarafından hazırlanan ve 15 Temmuz darbe girişimini anlatan “Kalkışma” kitabı hediye edildi.

Kamupersoneli.net|AA