Ekonomi

CHP Salıcı, 2019 tasarruf bütçesini eleştirdi

CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı, MYK Toplantısı sonrasında yaptığı basın açıklamasında şöyle konuştu:

Biliyorsunuz şu anda parlamentoda bütçe görüşmeleri başladı Genel Kurulda. Ortada öyle bir bütçe var ki, bu bütçe vatandaşa tasarruf öneriyor ama kendisine şatafatı hak görüyor. Saraya bakarsanız sarayın bütçesinin azalmadığını, tam tersine arttığını görüyorsunuz. Meclisin bütçesinin azalmadığını, tam tersine arttığını görüyorsunuz. Örneğin, 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı bütçesi 845 milyon lirayken yüzde 233 artışla 2 milyar 818 milyon liraya çıkıyor. Büyük Millet Meclisinin bütçesi 2019 yılında yüzde 44.8, yüzde 45 civarında artarak 1 milyar 817 milyon liraya çıkıyor. Ama sağlıktan, eğitimden, katma değer yaratan yatırımlardan tasarruf yapılırken, sarayda hiçbir şekilde sarayın harcamalarında bir tasarruf göze çarpmıyor. Ülkede krizin olduğunu kabul etmeyen siyasi iktidar dönüp vatandaşa tasarruf yapın diyor, ama kendisi tasarruftan ısrarla kaçınıyor.
Değerli arkadaşlar, bu bütçede yatırımlar toplam 65 milyar lira. Belediyelerin, üniversitelerin, bütün kuruluşların toplam planlanmış yatırımlarının toplamı 65 milyar lira. Peki, faiz ne kadar öngörülmüş bütçede? 117,3 milyar liralık da faiz öngörülmüş. Bizim faizle aramız kötü, Merkez Bankası bizim sözümüzü dinlemiyor, bankalar bu faiz oranlarını düşürmeli diye sürekli kamuoyuna çıkıp basın açıklaması yapan, bazen kendi yetkisini kullanan, bazen örtülü bir şekilde bunu ifade eden Sayın Cumhurbaşkanının bütçedeki durumdan görüyoruz ki faizle arası gayet iyi, faizcilere çalışan bir bütçe hazırlatmışlar. Bu bütçede işsiz için hiçbir şey yok, emekli için hiçbir şey yok, işçi için de hiçbir şey yok, çiftçiyi rahatlatacak da hiçbir şey yok. Dolayısıyla toplumun dar gelirli, çalışmayan, ezilen kesimlerine dair bu bütçede onları rahatlatacak hiçbir şey yok. Ama saraydan ihale alan, havuz medyasını oluşturan havuzun kurucusu olan müteahhitlerin buradan bol bol nemalandığını görüyoruz. Yani iş dar gelirliye, ezilene geldiği zaman sırtını dönen, ama iş zengine geldiği zaman zenginle birlikte iş kotarmak isteyen bir siyasi iktidar var karşımızda.
Sizlere müsaadenizle bazı rakamlar vereceğim. Son bir yıl içinde dünyada gıda fiyatları yüzde 8,5 geriledi arkadaşlar, tüm dünyada. Türkiye’de son bir yıl içinde gıda fiyatları yüzde 26.2 arttı. Dar gelirlinin nasıl ezildiğini görmek açısından önemli bir rakam. Milli gelirimiz, hani biz sürekli büyüyen, kalkınan, herkesin bizle gurur duyduğu, gıpta ettiği, havalimanlarımızı kıskandığı bir ülkeyiz ya, bizim şu andaki milli gelirimiz 2011 yılındaki milli gelirimizi yakalıyor ancak. Yani döndük 7 sene önceye. 2002’de vatandaşımızın, halkın tüketici kredisi borcu 2.2 milyar lira idi iktidara geldiklerinde. BDDK raporuna göre, raporları, rakamları da kendileri hazırlatıyor. Bugün bu borç 182 kat artmış ve 403,7 milyar liraya çıkmış. 2.2 milyar liradan 403,7 milyar liraya çıkmış. Sadece Ocak – Ekim ayları arasında 2018 yılında icrayla muhatap olan vatandaşımızın sayısı 1 milyon kişi. 2018 yılının ilk 11 ayında faiz harcamaları yüzde 26,2 artmış 68 milyar liraya ulaşmış. DİSK’in yapmış olduğu bir araştırmaya göre Türkiye’de 10 milyona yakın işçi asgari ücret civarında çalışıyor. Yani asgari ücretin biraz altında ve biraz üstünde o seviyede bir ücret alıyor. AB ülkelerinde asgari ücretle çalışanların oranı ortalama yüzde 7 ile 10 arası. Türkiye’de çalışanların yüzde 40’ı asgari ücret seviyesinde çalışıyor arkadaşlar. Bizim asgari ücretimizin seviyesi Çin’deki asgari ücretle, hükümet bununla gurur duyabilir, dünyanın ucuz iş deposu olduğu söylenen Çin’deki asgari ücretle aynı seviyeye gelmiş durumda.
2002’de bizim bir çiftçimiz bir litre mazot almak için 4.7 kilo buğday satması gerekiyordu. 2018’de 5.7 kilo buğday satması gerekiyor. Çiftçinin gelirinde ileriye doğru değil geriye doğru bir gidiş var, çiftçinin masrafları artmış durumda. 2002’de süt üreticisi bir kilogram çiğ süt satıp 1,5 kilo civarında yem alıyordu. 2018’de ortalama bir kilo çiğ süt satıyor, sadece bir kilogram yem alabiliyor. Besicinin durumu da farklı değil. Besici 2002’de bir kilogram et karşılığında 26,1 kilogram yem alabiliyordu, 2018’de 18,3 kilogram et alabiliyor.
Değerli arkadaşlar, en son biliyorsunuz büyüme rakamları açıklandı. Birinci çeyrekte Türkiye’de büyüme rakamları 7,3’tü. Bu Türkiye kalkınıyor, ekonomimiz şahlanıyor diye anlattılar. İkinci çeyrekte şahlanma biraz geriledi 5,2 oldu. Üçüncü çeyrekte yüzde 1,6, piyasalar bile yüzde 2 civarında bekliyorlardı, mevsimsel etkilerinden arındırdığınız zaman ekonomimiz küçüldü aslında. Çok bel bağlamış oldukları iktidarın lokomotif sektörü inşaat yüzde 5,3 küçüldü arkadaşlar. İnşaat sektörü iki çeyrek üst üste küçülerek resesyona girdi,  yani durgunluğa girdi. Yatırım harcamaları 34 çeyrek sonra, yani 2009 krizinden bu yana ilk kez gerilemiş oldu.
Buradan çıkardığımız sonuç, var olan iktidarın dar gelirliye, işçiye, emekçiye verecek hiçbir şeyinin olmadığı, üretenlere de hiçbir şey vermediği, sanayiciye de hiçbir şey vermediği, yüksek faiz oranlarıyla onların da kredi kullanmasının önünde engel olduğu ve ezilmelerine neden olduğu. Ama bir grup rantiye var ki, onlarla arası gayet iyi işte bütçe rakamlarından size söyledim. 117,3 milyar liralık yatırımların neredeyse iki katına yakın bir faiz ödemesi var bu bütçede.
Peki, Cumhuriyet Halk Partisi ne öneriyor? Evet, iktidar 16 yıldan beri aslında farklı bir şey yapmıyor. İktidar 16 yıldan beri bildiğini yapıyor. Peki, Cumhuriyet Halk Partisi ne öneriyor? Dün Sayın Genel Başkanımız da bütçe konuşmasında açıklıkla ifade etti, bizim toplumun dar gelirli kesimlerine yönelik olan hassasiyetimiz devam ediyor. Biz asgari ücretin 2 bin 200 lira olacağını, kendi belediyelerimizde yani Cumhuriyet Halk Partili Belediye Başkanlarının yöneteceği belediyelerde çalışacak yurttaşlarımızın 2 bin 200 lira asgari ücret alacağını açıkladık. Seçimler Mart’ta olacağı için ve 2019 yılı 3 ay gecikmeli, seçimler 2019 Ocak’tan 3 ay sonra olacağı için geçmişe dönük olarak onların haklarını da koruyacağız. Dolayısıyla geçmişe dönük 3 aylık farklarını da ödeyeceğiz.
Israrla dile getirdikleri bir diğeri, yeni kazanacağımız belediyelerde, mevcutlarda zaten böyle bir sorunumuzun olmadığını bizim Belediye Başkanlarımızın yönetmiş olduğu beldelerde, ilçelerde ve illerde ve büyükşehirlerde yurttaşlarımız biliyor. Hiçbir çalışan görüşünden dolayı, inancından dolayı, giyiminden, kuşamından dolayı, partizanlık yapmadığı sürece, işini doğru düzgün bir şekilde yerine getirdiği sürece, hiçbir çalışanla Cumhuriyet Halk Partisi Belediye Başkanlarının belediyelerinin bir sıkıntısı olmayacak arkadaşlar. Biz işini iyi yapan herkesi aynı gözle gören, onlara önem veren, onların Türkiye’nin değerleri olduğunu düşünen bir siyasi anlayışa sahibiz. Bu siyasi anlayışı da aynen devam ettireceğiz.
Değerli arkadaşlar, dün aynı zamanda 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günüydü. Bu konuyla ilgili “Temel İnsan Hakları İhlal Edilenlerin Ülkesi Türkiye” başlıklı bir rapor hazırladı Genel Başkan Yardımcımız Gamze Akkuş İlgezdi. Rapor sizlerde vardır, ama ben sizinle buradan bir iki tane önemli rakamı paylaşayım. 2017 yılsonu verilerine göre, Cumhuriyet Başsavcılıklarında soruşturma evresinde şüpheli olarak hakkında işlem yapılan kişi sayısı 11 milyon 985 bin 118’e ulaştı. Bu rakam 2006 yılında 2 milyon 943 bin 33’tü. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında mahkemeler dolup taşıyor, insanlar sürekli şüpheli sanık durumuna getiriliyor.
Bir başka veri daha, Cumhurbaşkanına hakaret suçunda patlama var. 2003 yılında toplam 4 olan sanık sayısı 2017 yılında 6 bin 33’e ulaştı. Bu da Türkiye’nin 10 Aralık İnsan Haklarının da içinde bulunduğu haftada yaşamış olduğu durumu büyük bir açıklıkla gösteriyor. Yarın Sayın Gökçe Gökçen ve Veli Ağbaba’nın da koordinasyonunda Ankara’da İnsan Hakları Çalıştayı yapılacak Cumhuriyet Halk Partisinin öncülüğünde, Sayın Genel Başkanımız da orada katılacak.
Değerli basın mensupları, biliyorsunuz Sözcü Gazetesi’nin toplam 5 çalışanına, 2 yazarına ve 5 çalışanına yönelik olarak bir iddianame hazırlandı ve orada FETÖ’ye yardım suçlamasıyla 15 yıla kadar hapis istemi var.
Şimdi biz şunu biliyoruz, bu ülkede FETÖ’nün hakim olduğu bir yargı sistemi vardı. Bu yargı sistemi öyle bir mantık kurgulardı ki, o mantığa göre örneğin icraatları Türkiye’nin bütün kesimleri tarafından, Türkiye solu tarafından daha iyi bilinen Hanefi Avcı devrimci karargah örgütünün kurucusu olarak, ya da üyesi olarak suçlandı. Yine bu ülkenin tanıdığı, bildiği, güvendiği bir Genelkurmay Başkanımız, İlker Başbuğ, Ergenekon terör örgütünün iki numaralı sanığı ilan edildi. Yani bulunduğunuz yerle suçlandığınız konum tam anlamıyla bir tezat içerirdi. Şimdi burada yine böyle bir durum var. Ömrü hayatı FETÖ’yle devletin içindeki devlet hiyerarşisine bağlı olmayan yapılarla mücadele etmekle geçmiş Sayın Çölaşan, Sayın Necati Doğru, Sözcü Gazetesi’nin diğer çalışanları, tamamı FETÖ’ye yardım ve yataklık suçlamasıyla karşı karşıya kalıyorlar.
Şimdi Sözcü Gazetesi’nin yayın politikası da, çalışanları da cumhuriyete, demokrasiye inanan insanlar. Onlar hiçbir zaman FETÖ’yle aynı menzile yürümediler. Onlar hiçbir zaman ne istediniz de vermedik, ne istediniz de yazmadık demediler. Dolayısıyla, FETÖ yargıdan temizlendi deniliyor ama görünen o ki FETÖ’nün yaratmış olduğu dünya, FETÖ’nün yaratmış olduğu algı, FETÖ’nün yaratmış olduğu zihinsel kurgu aynen devam ediyor. Böyle bir hilkat garibesiyle karşı karşıyayız. Eğer FETÖ’cü arıyorlarsa kendi etraflarına baksınlar. Komik pozlar veren Mustafa Varank’a baksınlar, onun nasıl daha başarılı bir siyasi çizgiye gelmek için kimlerin yanında bulunduğuna ve etraflarındaki milletvekillerine, eski ve yeni kişilere baksınlar. Ellerini bağımsız özgür yayın yapmak isteyen basının üzerinden çeksinler.
Sayın Genel Başkanımız bu konuyla ilgili Sayın Emin Çölaşan’ı ve Necati Doğru’yu da aradı ve Sözcü’nün demokrasiye ve cumhuriyete sahip milyonların Sözcü’sü olmayı sürdüreceğini kendilerine de ifade etti.