CARTAGENA (AA) – Amerikan yayıncılık şirketi New York Times’ın Üst Yönetici Mark Thompson, yeni yayımlanan kitabı vesilesiyle Anadolu Ajansı muhabirine verdiği röportajda, ABD Başkanı Donald Trump’ın NYT gazetesiyle olan ilişkisi de dahil olmak üzere çeşitli konularda değerlendirmelerde bulundu.
Times’ın 2018’in son çeyreğinde 4 milyon aboneyi geçmesi başarısını göstermesi sağlayan isimlerden olan İngiliz Thompson, ABD Başkanı Donald Trump’ın sosyal medyayı kullanarak gündemin nabzını tutmaktaki başarısına dikkat çekti. Thompson, diğer şeylerin yanı sıra, haberlerin, sosyal ağlarda gerçekliğinin çarpıtılarak yayılması konusunda endişelerini dile getirdi.
AA: Fransız yazar Paul Valery, 1935’te, radyonun Adolf Hitler ve Benito Mussolini’nin mesajlarını etkili bir şekilde taşıdığını ve bu gereç sayesinde gerçekliği çarpıtabilebilecekleri uyarısında bulunmuştu.Trump, özellikle Twitter gibi yeni teknolojilerle benzer bir şey yapıyor mu?
MT: Bir tür benzerlik var ama dürüst olmak gerekirse, Donald Trump’ın o iki karakterle kıyaslanabileceğini sanmıyorum. Çünkü ikisinin de belirli bir amaca yönelik detaylı ve yapılandırılmış bir söylemi vardı. Trump’ta bu yok.
Trump, söyleminde “Önce Amerika” gibi, güvenlik veya milliyetçilik gibi vurgular taşıyan basit ifadeleri tercih ediyor. Çoğu kişi, Trump’ın aynı zamanda ırkçı vurgular yaptığına da inanıyor. “Without Words, What has happened to the language of politics?” (Kelimeler olmadan, siyasetin diline ne olurdu?) kitabımda bahsettiğim gibi, bu politikacılar, “Duvar inşa etmeliyiz, duvar işe yarar.” gibi yüksek basınçlı, yoğun ifadelerin gücünü biliyorlar.
Bu açıdan ben Trump’ın belli bir amacı olan politik bir gündeme sahip olduğuna gerçekten inanmıyorum. Aslında bir ideolojisinin bile olduğunu sanmıyorum. Kesin olan, mesajını iletmek için gelişmiş teknikleri ve özellikle de sosyal ağları nasıl kullanacağını bilmesidir. Bu, en etkili şekilde yaptığı bir şey.
Bence son 10 yılda, özellikle sağ kanat partilerden, mesajlarını iletmek için yeni medyanın nasıl kullanılacağını bilen, oldukça popüler siyasi figürler gördüğümüzü düşünüyorum. Bu, eski Alaska Valisi Sarah Palin’in, 2009 yılında federal sağlık mevzuatı tartışmalarından ortaya çıkan “ölüm paneli” terimini yaymasıyla başladı.
Ben bazen Trump’ın hükümetteki eylemlerinin, Apprentice (Çırak) isimli reality show sunucusu olduğu yıllarda yaptıklarının kopyası olup olmadığını merak ediyorum. Bunu söylüyorum, çünkü o programda, kamuoyunun ilgisini haftalar boyunca yeni hikayelerle, oyuncu kadrosunun farklı üyeleri arasındaki tartışmalarla sürdürmeyi başarıyordu.
AA: Times, gazetecilere özgü konuşmaları çarpıtmada uzman Donald Trump’la nasıl başa çıkıyor?
MT: Trump ile yaptığımız ilk şey, onunla “kayıt dışı” değil “kayıt altında” röportaj yapmak oldu, böylece halk onun konuştukları hakkında kesin bilgiye sahip olacaktı.
İkincisi, bizi eleştirdiği zaman, Times hakkında, gazetenin abone tabanının çöktüğünü söylediğinde olduğu gibi, ki yanlıştı, gerçek olmayan bir şey söylerse, bu durumu kamuoyuna açıklayarak düzelteceğiz ve neden yanlış olan bir şeyi söylediğini açıklayacağız.
Benzer bir mesele de şu: Trump, kendisi hakkında söylediğimiz her şeyden memnun olmuyor, buna da hakkı var. Tüm ABD vatandaşları gibi, onun da ifade özgürlüğü var ve bu anlamda istediğini söyleyebilir.
AA: Kitabınızın ana temalarından biri de “dilin sahip olduğu ikna gücünün antidemokratik söylemleri empoze etmek için kullanılması…” Sosyal ağların bu tür söylemlerin yükselişine izin verdiğini düşünüyor musunuz?
MT: : Facebook ve Twitter gibi belli başlı sosyal ağ platformlarının kasten bu türden mesajları yaymak için oluşturulduğunu sanmıyorum. Dürüst olmak gerekirse, bu platformların kurucularının onları sıradan insanların iletişim kurduğu sıradan bir mecra olarak gördüklerini düşünüyorum.
Daha sonra, politik manipülasyon aracı olarak kullanılma şekilleri, sosyal ağları yaratanlar ve kullananlarda da şoka yol açtı. Dürüst olmak gerekirse, burada bir saflık olduğunu düşünüyorum ki bu en çok Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg örneğinde görülebilir.
Çok sayıda insanın bir şey etrafında toplanmasının her zaman iyi olduğuna inanmanın oldukça masum bir varsayım olduğunu geçmiş deneyimler bize gösterdi. Bazen insanlar yıkıcı bir şey planlamak arzusuyla kötü bir amaç etrafında toplanırlar. Sosyal ağların sahipleri için bu cini şişeye geri koymak zor olacak.
AA: Geçen hafta, Washington’daki bir yürüyüşte Kızılderili savaş gazisiyle dalga geçen bir grup beyaz öğrencinin görüntüsü sosyal ağlarda ve medyada paylaşıldı. Medya aracılığıyla yayılan bu tür eylemler hakkında ne düşünüyorsunuz?
MT: Bence, böyle durumlarda iyi, dürüst ve bağımsız gazetecilik, olayın gerçekleştiği bağlamı okura açık ve net şekilde aktarmaktan geçiyor.
Kesinlikle, sosyal ağlarda veya YouTube’da gördüğüm bir şey hakkında yorum yaparken endişeleniyorum, çünkü doğru olup olmadığını asla bilinemiyor ve çoğu zaman olayların gerçekleştiği bağlam açıklanmıyor bile.
Bu şekilde insanlar yanlış ve doğru haberi ayırt etmenin daha zor olduğunu fark ediyorlar. Neyin önemli olduğunu, neyin olmadığını anlamak zor oluyor. Tüketilen haber materyallerini seçerken dikkatli olmalısınız, çünkü bu önyargılarımızı pekiştirerek eleştirel bakışa yer bırakmaz.
AA: Donald Trump, iki yıllık iktidarında iyi bir şey yaptı mı?
MT: Evet, ülkenin ekonomisi gayet güçlü ve politikacıların çoğu öncelikle, temel olarak, ekonominin yönetimi ile değerlendirilirler. Bununla birlikte, ABD’de istihdam oranı çok yüksek ve de çok güçlü. Adil olmak gerekirse, bunun terazide yeri olması gerektiğini düşünüyorum.
Muhakkak ki, onun tarzının uzun dönem etkilerini tartışan birçok insan var. Fakat kısa dönemde Trump ABD ekonomisinde bir büyüme ivmesi yakalamış gözüküyor. Objektif bir bakış açısıyla bakıldığında yaptığı şey Trump yönetimi için başarı öyküsü olarak değerlendirilebilir.
Kanımca, eğer ekonomi kötü olsaydı bütün düşmanları onu suçlayacaktı.
AA: Peki, Neyi yanlış yaptı?
MT: Trump gelişigüzel ve içgüdüsel görünebilecek bir dış siyasete sahip; bildiğiniz gibi, aceleci biri.
Ulusal düzeyde, büyük ölçüde ABD’ye yönelik göç gibi meselelere odaklanıyor.
Ülkenin güney sınırındaki durumu bir acil durum haline dönüştürmeyi amaçlıyor. Meseleyi gerçekten bilen birinin olayı böyle değerlendireceğini zannetmiyorum. Times’da çalışan muhabirlerin çoğu sınırı ziyaret ettiler ve neredeyse tamamı orada olup bitenin bir acil durum oluşturmaktan uzak olduğu sonucuna vardılar. Demek ki, Trump söylediklerinin sonucunun ne olacağını düşünmeden kitlesi nezdinde puan toplamak için mübalağaya başvuruyor.
AA: Bu mübalağa ve çarpıtmayla, 2 bin 100 kilometrelik duvar inşası için Kongre’nin desteğini alabilecek mi?
MT: Kim bilir, bu karışık bir durum. Çünkü bu konuda şunu hatırlamalıyız ki, ABD ile Meksika arasındaki 3 bin 200 kilometreyi bulan sınırın yaklaşık üçte biri tel örgülerden oluşan fiziksel bir engelle ayrılmış durumda. Buna ilaveten, tüm sınır hattı boyunca her türlü güvenlik tedbiri mevcut.
Yani, Kongre milletin parasının bir kısmını bu sınırın güvenliği için ayırır mı? Muhtemelen evet. Yasa koyucu, eyaletlerden toplanan parayla, kıtayı bir uçtan diğer uca kat edecek beton duvar inşasına onay verecek mi? Bunun olacağını gerçekten zannetmiyorum.
AA: Şu sıralar Almanya’da Der Spiegel dergisine yalan haberlerler yazan gazeteci Claas Relotius skandalı patlak verdi. Haberleri doğrulama titizliği ile ün kazanmış olan kurumusunuz. Bu tür şeylere karşı bağışık olduğunuzu mu düşünüyorsunuz?
MT: Hayır. Hatırlarsanız, Times’ta da intihal yapan ve haber hikayeleri uyduran Jayson Thomas Blair örneği olmuştu. Bu vakaların tespiti zor, çünkü bir röportajcı görüşme yaparken kaynağın isteği üzerine kayıt cihazını kapatıp açma durumundadır. Tarihsel bir ritim ve tutarlılık yaratmak adına bilginin çarpıtılması, hatta uydurulması mümkündür.
Haber-doğrulama alanında bağımsız çalışan kuruluşlar, gazetecilikle ilgili tüm harici verileri kontrol ediyor, eğer haberin farklı unsurlarının bir araya getirildiği üslup dürüst olamayan, yanıltıcı br tazda geliştirildiyse bunda her zaman sıkıntı vardır. Haber merkezindeki meslektaşlarım bu bakımdan daima dikkatli olmak zorundalar.
Fakat biz Times olarak büyük bir muhabir ekibine sahibiz ve aramızda haber uyduran birileri olduğuna inanmamıza sebep yok.
Diğer yandan, şunu vurgulamam gerekir ki diğer ülkelerde verilerin doğrulanmadığı bir çok gazete var. Orada gazeteciler, bilgilerini, makalelerinin kanıtlarını, tanıklık ifadelerini daimi olarak gözden geçiriyorlar ve verileri kişisel olarak kendileri doğruluyorlar.
AA: Son olarak, kaliteli habercilik için dijital içerik satışı stratejisi ABD’de işe yaradı, ki bu da kağıt baskı gazeteciliğin devam edeceği fikriyle çelişiyor gözükmekte. Times daha ne kadar kağıt baskı olarak devam edebilir?
MT: Uzun yıllar değil. En azından 10-15 yıl, belki biraz daha fazla, belki de 20 yıl.