Gündem

Her Gün Yeni Bir Kadın Cinayeti: Boğarak, Pompalı Tüfekle ve Baltalı Saldırı

Türkiye’nin kanayan yarası kadın cinayetleri her geçen gün devam ediyor. Kırıkkale’de 10 yaşındaki kızının gözleri önünde aldığı bıçak darbeleri ile yaşamını yitiren Emine Bulut cinayetinden sonra kahreden haberler peş peşe gelmeye başladı. 

BOYNUNDAKİ EŞARP İLE BOĞDU

Konya’nın Ereğli ilçesinde Alaaddin K., adlı cani koca boşanma aşamasında olduğu eşini boynundaki eşarpla boğarak öldürdü. Eski eşinden 3 çocuğu olan Alaaddin K., yaklaşık bir yıl önce eski eşinden 2 çocuğu olduğu öğrenilen Gülsüm K. ile evlendi.

Evli çift gece yürürken sebebi henüz belli olmayan bir nedenden dolayı tartıştı. Tartışma sırasında cani koca eşinin boynundaki eşarpla boğarak öldürdü. Cani koca saatler sonra polis merkezine giderek teslim oldu. Zanlının verdiği adrese gidildiğinde de Gülsüm K.’nın cansız bedeni bulundu.

BALTALI SALDIRI (SREBEST KALDI)

Zonguldak’ta da emekli maden işçisi Turgut Köse’nin 50 yaşındaki eşi Leyla Köse, evine gittiği sırada aracıyla yolunu kesen kayınbiraderi S.O.K.’nin tekmeli baltalı saldırısına uğradı. Köse aldığı darbeler kapsamında kanlar içinde yerde kaldı ve kaburgasında kırıklar meydana geldi. Jandarma tarafından gözaltına alınan S. O. K. ise savcılık talimatı ile serbest bırakıldı. 

Leyla Köse bu durum hakkında “Evimiz yan yana. Bir süredir görüşmüyorduk. Bizi rahatsız ediyordu. İşi yok, çalışmıyor. Eşimle ben, şikayetçi olduk. Bana fiziksel ve cinsel tacizde bulunuyordu. Şikayet ettiğimde ‘kanıtın var mı?’ diyorlar. Bana bunu yapan kayınbiraderim elini kolunu sallayarak geziyor. Kalp pili bulunduğu iddiasıyla serbest bıraktılar. İlla ölmem mi lazım?” ifadelerini kullandı.

Diğer bir vahşet haberi ise Mersin’den geldi. Erdemli’de emekli Hasan G.(57), ayrılma aşamasında olduğu eşi Ayşe G.’nin işlettiği bakkala gidip tartışmaya başladı. Meydana gelen bu tartışmada Hasan G. eşinin göğüsüne pompalı tüfekle ateş etti. Ardından Hasan G. intihar girişiminde bulundu. Ayşe G. hayatını kaybederken Hasan G. ise ağır yaralandı.

Bir Yorum

  1. Kadin cinayeti olmasın demekle bunun onune gecemezsiniz.cinayetlerin nedenleri ortaya cikarilmali.

  2. Türkiye adaleti seviyor kadın cinayetlerini aile sorunlarını vahşi ortamda büyümek zorunda kalan çocukları.bizim önce vahşetten zevk alan adalet sistemini düzeltmemiz lazım ama nerde.sigaraya üç tl zam geldi her yer ayağa kalktı haksız değildi de insanlar fakat bu cinayetler için imza kampanyası mi lazım bunlar başka ülkede olsa sarı yeşil herkes ayağa kalkardı.bu kadar ucuz olmamalı insan hayati ben eleye belgeye gecede on kes başına giderek evlat yetistiriyorum yarın kimlerin eline bırakacağım belli değil.ne oldu tecavüz için hadım yasası konuşuluyordu yada ağır cezalar konuşuyoruz dediler konuştular aradan 24 saat geçti ve herkes sustu.neden konuşuyorlar çünkü icraatı görmeye gerek yok.

  3. Bir kadın, "Kocam dün gece bana tecavüz(!) etti" diye şikayetçi olursa, erkek ceza alıyor.

    Bir erkek, "Karım, beni, benim evimde ve benim çocuklarım da evde olduğu hâlde aldatıyor, işte videosu" dese, kadın ceza filan almıyor. Erkek babayı alıyor.

    Sonra kadın cinayetleri niye arttı diyorlar! Arkadaşlarının alay edeceklerini bildiği hâlde, senaryolu evlilik teklifleri yapan bir adam, 6 ay sonra katil oluyorsa, bu durumu adama lanet ederek çözemezsiniz! Bu sizi kadın savunucusu yapmaz, gerizekalı, feminist, bencil yapar.

  4. Önce boşanmaların önüne geçelim

    29.08.2019

    Yücel Koç
    Tüm Yazıları

    Önce boşanmaların önüne geçelim

    Türkiye’de 2016-2017 yılları arasında boşanma oranındaki artış yüzde 1,8 idi.
    2018’de bu oran kaça çıktı biliyor musunuz?
    Yüzde 10,9.
    Yani, puan bazında altı kat hızlanmış!
    Sayılarını da verelim…
    2017’de 128 bin 411 çift yollarını ayırdı…
    2018’de 142 bin 488.
    Bu yıl ne çıkar, göreceğiz.
    ***
    Bu rakamlar Türkiye İstatistik Kurumunun.
    Peki yılda kaç çift evleniyor, merak ediyor musunuz?
    Onu da söyleyeyim.
    2016’da 594 bin 493 iken, 2017’de yüzde 4,2 azalarak 569 bin 459’a düşmüş.
    Geçen sene ise 553 bin 202’ye inmiş.
    Hülasa…
    Türk aile yapısının gittiği yer, facia…
    Kötü örnekleri gören gençler ise hızla evlilikten uzaklaşmakta.
    ***
    Emine Bulut cinayetiyle tekrar alevlenen kadına yönelik şiddet olaylarının ortak noktası, dikkat ediyorsanız ya boşanma öncesi ya da sonrası…
    Nedense bu hadiseler konuşulurken, üzerinde pek durulmayan ayrıntı da burası.
    Elbette her boşanan eşini katletmiyor ama, ortada görünen bir gerçek var.
    Biz sadece sonucu gündemde tutup, sebebi görmezden gelirsek nereye varacağız?
    Boşanmalarda ne oluyor ki iş bu denli bir cinnete varıyor, bunu hiç konuşmayacak mıyız?
    Tabii ki hiçbir gerekçe bu vahşeti masumlaştıramaz…
    Lakin sadece polisiye tedbirler çözüm olmuyor, görüyoruz.
    Mesela, kadına süresiz nafakayı öngören 6284 sayılı kanun bir ara tartışıldı, sonra unutuldu gitti.
    Bir ay, hatta bir gün evli kaldığı kadına ömür boyu nafaka ödeten kanunların bu cinnet hadiselerinde payı nedir, niye Meclis’te bunları tartışmayız?
    Kadın dernekleri çok hassas, o yüzden üzerine tekrar basa basa söylüyorum, hiçbir gerekçe bir kadının canına kıyılmasını masumlaştırmaz…
    Fakat bu yol yol değil belli ki…
    Acaba bu kanunlarla kadınlara kötülük mü ediyoruz?
    ***
    Birilerinin ezber bozması lazım.
    Zengin kocasından milyonlarca dolar boşanma tazminatı alıp, sonra da kadın-erkek eşitliğinden dem vuranları, ekranlardan bunun propagandasını yapanları bir yana bırakalım.
    Normal vatandaşı anlamaya, çöken ahlaki yapımızı yeniden toparlamaya uğraşalım.
    Ninelerimiz dedelerimiz Türkiye’nin yokluk yıllarında gül gibi geçinirken, n’oldu ki bunca nimetin içinde boşanmalar bu denli arttı, sorusunun cevabını bulalım.
    Kendinizi şöyle bir adamın yerine koyun misal;
    Vakti gelmiş, evliliğe niyetlenmiş.
    Türkiye’de evlenmek az buz şey değil.
    Gönüller bir olunca samanlığın seyran olduğu da koca bir yalan bu devirde.
    Sözüydü, nişanıydı, takısıydı, eviydi, eşyasıydı, düğün salonuydu, yemeğiydi, çalgısıydı, çengisiydi…
    Külliyatlı bir masrafı göğüsleyip nihayetinde yuvasını kurmuş.
    Şimdiki kızlar eskisi gibi değil…
    En ufak bir problemde, gözü anasının evinde.
    E bu zamanda erkeği de, kadını da filmlerde, sosyal medyada takip ettiği rüya gibi hayatların peşinde.
    Bir tarafta düğünden kalan borç, öbür tarafta yaşanmak istenen hayal.
    Acı gerçeklerle yüzleşince karşılaşılan hayal kırıklıkları, gerilen ilişkiler ve yıkılan yuvalar…
    Zar zor geçimini temin edip, düğün borcu ödemeye çalışırken, bir de yuvası yıkılan genci anlamaya çalışın şimdi…
    Üstüne bir de ömür boyu nafaka ödeyeceğini hesaplayın bir de…
    Hele ki ortada kötü muamele, şiddet falan yok, bu boşanma eften püften bir sebeple gerçekleşmişse…
    Üstüne üstlük o genç adam ahlaki veya dinî değerlere sahip biri olarak yetiştirilmemişse sonuç ne olur?
    Allah rızası için gençliğimizi kültüründen, dinî ve ahlaki değerlerinden uzaklaştıranların goygoyunu bırakın da, şu meseleyi ‘insan yetiştirmekten’ başlayarak, yeniden ele alın.
    Başka diyeceğim yoktur.

  5. Önce boşanmaların önüne geçelim

    29.08.2019

    Yücel Koç
    Tüm Yazıları

    Önce boşanmaların önüne geçelim

    Türkiye’de 2016-2017 yılları arasında boşanma oranındaki artış yüzde 1,8 idi.
    2018’de bu oran kaça çıktı biliyor musunuz?
    Yüzde 10,9.
    Yani, puan bazında altı kat hızlanmış!
    Sayılarını da verelim…
    2017’de 128 bin 411 çift yollarını ayırdı…
    2018’de 142 bin 488.
    Bu yıl ne çıkar, göreceğiz.
    ***
    Bu rakamlar Türkiye İstatistik Kurumunun.
    Peki yılda kaç çift evleniyor, merak ediyor musunuz?
    Onu da söyleyeyim.
    2016’da 594 bin 493 iken, 2017’de yüzde 4,2 azalarak 569 bin 459’a düşmüş.
    Geçen sene ise 553 bin 202’ye inmiş.
    Hülasa…
    Türk aile yapısının gittiği yer, facia…
    Kötü örnekleri gören gençler ise hızla evlilikten uzaklaşmakta.
    ***
    Emine Bulut cinayetiyle tekrar alevlenen kadına yönelik şiddet olaylarının ortak noktası, dikkat ediyorsanız ya boşanma öncesi ya da sonrası…
    Nedense bu hadiseler konuşulurken, üzerinde pek durulmayan ayrıntı da burası.
    Elbette her boşanan eşini katletmiyor ama, ortada görünen bir gerçek var.
    Biz sadece sonucu gündemde tutup, sebebi görmezden gelirsek nereye varacağız?
    Boşanmalarda ne oluyor ki iş bu denli bir cinnete varıyor, bunu hiç konuşmayacak mıyız?
    Tabii ki hiçbir gerekçe bu vahşeti masumlaştıramaz…
    Lakin sadece polisiye tedbirler çözüm olmuyor, görüyoruz.
    Mesela, kadına süresiz nafakayı öngören 6284 sayılı kanun bir ara tartışıldı, sonra unutuldu gitti.
    Bir ay, hatta bir gün evli kaldığı kadına ömür boyu nafaka ödeten kanunların bu cinnet hadiselerinde payı nedir, niye Meclis’te bunları tartışmayız?
    Kadın dernekleri çok hassas, o yüzden üzerine tekrar basa basa söylüyorum, hiçbir gerekçe bir kadının canına kıyılmasını masumlaştırmaz…
    Fakat bu yol yol değil belli ki…
    Acaba bu kanunlarla kadınlara kötülük mü ediyoruz?
    ***
    Birilerinin ezber bozması lazım.
    Zengin kocasından milyonlarca dolar boşanma tazminatı alıp, sonra da kadın-erkek eşitliğinden dem vuranları, ekranlardan bunun propagandasını yapanları bir yana bırakalım.
    Normal vatandaşı anlamaya, çöken ahlaki yapımızı yeniden toparlamaya uğraşalım.
    Ninelerimiz dedelerimiz Türkiye’nin yokluk yıllarında gül gibi geçinirken, n’oldu ki bunca nimetin içinde boşanmalar bu denli arttı, sorusunun cevabını bulalım.
    Kendinizi şöyle bir adamın yerine koyun misal;
    Vakti gelmiş, evliliğe niyetlenmiş.
    Türkiye’de evlenmek az buz şey değil.
    Gönüller bir olunca samanlığın seyran olduğu da koca bir yalan bu devirde.
    Sözüydü, nişanıydı, takısıydı, eviydi, eşyasıydı, düğün salonuydu, yemeğiydi, çalgısıydı, çengisiydi…
    Külliyatlı bir masrafı göğüsleyip nihayetinde yuvasını kurmuş.
    Şimdiki kızlar eskisi gibi değil…
    En ufak bir problemde, gözü anasının evinde.
    E bu zamanda erkeği de, kadını da filmlerde, sosyal medyada takip ettiği rüya gibi hayatların peşinde.
    Bir tarafta düğünden kalan borç, öbür tarafta yaşanmak istenen hayal.
    Acı gerçeklerle yüzleşince karşılaşılan hayal kırıklıkları, gerilen ilişkiler ve yıkılan yuvalar…
    Zar zor geçimini temin edip, düğün borcu ödemeye çalışırken, bir de yuvası yıkılan genci anlamaya çalışın şimdi…
    Üstüne bir de ömür boyu nafaka ödeyeceğini hesaplayın bir de…
    Hele ki ortada kötü muamele, şiddet falan yok, bu boşanma eften püften bir sebeple gerçekleşmişse…
    Üstüne üstlük o genç adam ahlaki veya dinî değerlere sahip biri olarak yetiştirilmemişse sonuç ne olur?
    Allah rızası için gençliğimizi kültüründen, dinî ve ahlaki değerlerinden uzaklaştıranların goygoyunu bırakın da, şu meseleyi ‘insan yetiştirmekten’ başlayarak, yeniden ele alın.
    Başka diyeceğim yoktur.

  6. Bende aynı durumda olan bi kadın olarak fiziksel yada sözel şidet fark etmez erkekler kendilerine kadınlar onlara muhtaçmış gibi davranıyor.kadınlara ekonomik özgürlük yok.önce iş arıyorsun yaş soruluyor 30.u geçtinmi yandın bide okumamışsan o başka dert. ekonomik özgürlüğü olan yaşar ama olmayan ölsün bide dışardaki sapıklarla uğraşırsın 2 çocuk annesi olarak bu memlekete kadın olmak zor.2 çocuğumla özgür olmak isterdim kaygılarım olamadan.ama öyle bi hale getirdilerki ölümü kurtuluş olarak görüyoruz.

  7. Bizim delikanlılıgımız bizim insanlıgımız Bizim müslumanlıgımız sadece kılavye delikanlısıyız neden herkez sogaklara dökülmüyor