Ekonomi

Dünya Ekonomisi Sarsılıyor!

Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Koronavirüs raporu hazırlandı. Raporda sarsılan Dünya ekonomisi ele alınırken aynı zaman Türkiye’nin Koronavirüs tedbirleri kapsamında altığı tedbirler, gerekçeleri sunularak eleştirilmiştir. CHP tarafından yayınlanan raporda şu bilgiler yer aldı;

2008 YILI KÜRESEL KRİZ SEVİYELERİNE KADAR ÇIKMIŞTIR

Hastalığın ilk ortaya çıktığı ülke olan Çin’in dünya ekonomisi açısından önemi dolayısıyla ekonomi çevrelerinin dikkati bir anda COVID-19 hastalığına çevrilmiş ve 15 Şubat 2020 tarihinden itibaren hastalığın diğer ülkelere yayılmaya başlamasıyla ekonomik sarsıntı hissedilmeye başlanmıştır. ABD ve Avrupa ülkelerinde ilk vakaların görülmeye başlamasıyla Korku/Oynaklık Endeksi (VIX) yükselmeye başlamış ve 16 Mart 2020 tarihinde neredeyse 2008 yılı küresel kriz seviyelerine kadar çıkmıştır. Çin ekonomisinin üretim kesintileri sonucu yavaşlamasıyla birlikte küresel tedarik zincirlerinin işleyişi bozulmuş, Çin’den gelen girdilere bağlı olarak, büyüklükleri ne olursa olsun dünyadaki tüm şirketler üretimde daralmalar yaşamaya başlamıştır. Hastalığın dünyaya yayılmasıyla üretim kısıntıları ve daralma artarak devam etmiştir. Hastalığın yayılmasıyla ülkeler arasındaki ulaştırma faaliyetlerinin kısıtlanarak neredeyse sıfırlanma noktasına gelmesi, küresel ekonomik faaliyetleri durdurma noktasına getirmiştir.

En önemlisi, tüketiciler ve firmalar arasında yaygınlaşan panik hali, olağan tüketim kalıplarını bozmuş ve piyasa anormallikleri şiddetlenmiştir. Küresel finans piyasaları da değişikliklere sert tepki vermiş bütün öncü göstergeler bozulmuş ve küresel hisse senedi endeksleri gerilemiştir.

Küresel panik hali piyasaların en güçlü liman kabul edilen ABD Dolarına ve devlet tahvillerine yönelmesi sonucunu doğurmuş ve küresel olarak borsa endeksleri büyük düşüşler göstermiştir. Dünya ekonomisinin lideri konumunda olan ABD Merkez Bankası başta olmak üzere tüm ülkelerin Merkez Bankaları faizleri düşürmek ve para basmak suretiyle parasal genişlemeye gitmiştir. Bütün ülkeler salgın hastalık dolayısıyla sınırlarını kapatıp karantina tedbirlerini artırmaya başlayınca adeta dünya kilitlenmiştir.

Karantina tedbirlerinin yol açtığı gelir kayıplarını aşmak ve sosyal patlamalara engel olmak amacıyla ülkeler üst üste tedbir paketlerini açıklamaya başlamıştır. Açıklanan tedbir paketleri ülkelerin siyasal öncelikleri ve ekonomik güçleriyle orantılı olmak kaydıyla bugüne kadar görülmemiş boyutlara ulaşmıştır. Küresel ekonomik krizi tetikleyen salgın hastalığın yayılım hızı, vaka sayısı, ilaç veya aşı bulunması gibi belirsizlikler ekonomik gelişmelerin sağlıklı tahminine engel olmakta ve bu bilinmezlikler yaşanan küresel ekonomik krizi derinleştirmektedir. Bütün dünya aynı bizim gibi hastalığa yakalanmayı engelleyen bir aşı veya iyileştiren bir ilaç bulunmasını umut etmekte ancak en kötüsüne hazır olmak içinde çaba göstermektedir.

DEMOKRASİ KRİZİNİN YARATTIĞI EKONOMİK KRİZ İÇİNDE SALGINA YAKALANDIK

Türkiye ekonomisi Ağustos 2018 tarihinde kur ve faiz şokuyla zirve yapan, yüksek enflasyon, yüksek işsizlik, yüksek bütçe açığı ve düşük büyümeyle seyreden bir ekonomik buhran içindeyken küresel virüs musibetine yakalanmıştır. 2014 yılında düğmesine basılan tek adam parti devleti projesinin öngördüğü rejim değişikliği 17 Nisan 2017 tarihinde yapılan Anayasa referandumuyla sonuçlanmıştır. Referandum ile demokrasinin temeli olan güçler ayrılığı ve dolayısıyla yargı bağımsızlığı ortadan kalkmış ve yatırımcıların gözünde Türkiye riskli bir ülke haline gelmiştir. Buhranın altında yatan temel neden budur. Türkiye’de yaşanan rejim krizi ekonomik kırılganlıkları artırmaya başlamış, yerli ve yabancı yatırımcıların ülkemize güveni azalmıştır.

Üst üste yapılan referandum ve seçimlerde Türkiye ekonomisini canlı tutabilmek için verilen bütçe açıkları, KGF uygulaması ile yaratılan kredi genişlemesi ile bir araya gelince görülen geçici büyüme, cari açık, kur ve enflasyon üzerinde baskı yaratmış ve Türkiye ekonomisi krize daha açık hale gelmiştir. Türkiye ekonomisinde uzunca bir dönemdir yaşanan düşük üretim, yüksek cari açık, yüksek dış borç baskısı rejim kriziyle birleşerek ekonomik fay hatlarında stres birikimine yol açmış ve beklenen deprem Ağustos 2018’de kur patlamasıyla başlamıştır. 2019 yılı içerisinde yaşadığımız yüksek bütçe açığı ve özellikle kamu bankaları üzerinden sağlanan kredi artışına rağmen istenen büyüme artışı sağlanamamış ve işsizlik rekor kırmıştır.

Hükümet 2018’de başlayan kur ve faiz şoku sonrasında hem kuru hem faizi hem de enflasyonu birlikte baskılamaya çalışmıştır. Hükümet bu baskılama politikası sırasında bir taraftan güvenilmez enflasyon rakamları açıklamış diğer taraftan faiz indirimine gitmiş ve kamu bankaları üzerinden sürekli döviz satarak kuru baskı altına alma çabasına girmiştir. Rejim değişikliğiyle başlayan demokrasi krizine dayalı ekonomik buhran sonucunda milli gelirimiz azalmış, tarihin en yüksek işsizliği ortaya çıkmış, kurumlar ve kişiler düşük gelir/yüksek borç baskısı altında ezilmeye başlamıştır.

Üst üste yapılan hatalar sonucunda Merkez Bankası’nın hem döviz rezervleri hem ihtiyaç akçesi tüketilmiş ve Türkiye ekonomisi savunmasız bir haldeyken ülkemiz COVID 19 Salgın Hastalığına yakalanmıştır.

EKONOMİK TEDBİR PAKETİ HAYAL KIRIKLIĞI YARATMIŞTIR

Salgın hastalığın yayılmasını durdurmanın tek yolunun karantina önlemleri olması, küresel ekonomi için derin bir durgunluk ve hatta küçülme riski yaratmaktadır. Aylar sürmesi beklenen karantina önlemleri boyunca tedarik zincirlerinin kırılması ve üretim faaliyetlerinin durmasıyla yaşanacak işsizlik ve gelir kaybı tüm dünya ülkelerini tehdit etmektedir. Dünya ülkeleri salgın hastalığın yarattığı ekonomik ve sosyal tahribata karşı vatandaşlarını ve kurumlarını korumak amacıyla birkaç yüz milyar dolarla ifade edilen ekonomik ve sosyal tedbirler açıklamışlardır. Açıklanan ekonomik paketlerin büyüklükleri salgının yarattığı ekonomik ve sosyal tehdidin ciddiyeti üzerine fikir vermektedir. Salgın hastalığın ülkemizde yayılmaya başlamasının ardından 18 Mart 2020 tarihinde Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından “Ekonomik İstikrar Kalkanı” adıyla 100 Milyar TL büyüklükte olduğu iddia edilen bir paket açıklanmıştır. Bu paket hazırlanırken birkaç hata birden yapılmıştır.

Birincisi açıklanan paket son derece zayıf kalmış, korku ve panik içinde bekleyen halkımızı rahatlatmamıştır. Açıklanan paketin büyüklüğü 100 milyar TL değil 35-40 milyar TL civarındadır. Tedbir paketi salgın dolayısıyla ihtiyaç duyulan acil ihtiyaçları ihmal etmiş, etkisiz, gereksiz ve kayırmacı bir anlayışla hazırlanmıştır. Önlem paketi içinde konut kredilerinin düşürülmesi, olmayan turizmin vergilerinin ertelenmesi, karantina altında yaşayan yurttaşların uçağa binmesinin özendirilmesi gibi gereksiz ve etkisiz tedbirlere öncelik verilmiştir. Salgın hastalıkla mücadele kapsamında öncelik sağlık personeli atamasıyken Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından 2 bin vergi müfettişi ve gelir uzmanı atamasının yapılacağı açıklaması yönetim kapasitesi ile ilgili güvensizlik ve hayal kırıklığı yaratmıştır. Karantina tedbirleri dolayısıyla gelir kaybı yaşayan ve günlük ihtiyaçlarını dahi karşılamayan milyonlarca yurttaşımız nakit yardım beklerken tedbir paketinin nakit yardım kısmı sınırlı tutulmuştur.

CHP bu paket açıklanmadan önce krizi görmüş ve Ekonomi Masasında durumu ele almıştır. Hemen ardında konuyu MYK’sına taşımış ve yoksulların, çalışanların ve ailelerin salgın nedeniyle iş ve aşını yitirmesini önleyecek, asgari bir geliri garanti edecek, üretim tabanını koruyan ve kriz sonrasında hızla devreye alınabilmesini sağlayacak önerilerini iktidarın paketinden önce açıklamıştır.

Yönetimin açıkladığı tedbir paketinin yetersiz ve etkisiz olması dolayısıyla Halkımızın yaşadığı hayal kırıklığını ve güven bunalımını aşmak için alınması gereken önlemlerle ilgili 13 maddelik tedbir seti CHP Genel Başkanı tarafından bir kez daha kamuoyuyla paylaşılmıştır.