Medipol Mega Üniversite Hastanesi Organ Nakli Bölümünden Prof. Dr. Onur Yaprak, corona virüsün (Covid-19) iç organlarda yaşatabileceği hasara dair açıklamalarda bulundu. Bunlara ek olarak da hastalığın nasıl şekillerde yaşandığından da bahsetti.
KORONAVİRÜS DAHA ÖNCE ÇOK DA ODAK NOKTASI OLARAK GÖRÜLMEMİŞTİ
Yaprak, bu hastalığa yol açan virüs ailesinden bahsederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu virüsler insanlar dışında hayvanlarda da bulunur. Koronavirüsün alfa, beta, gama ve deltacoronavirüs olmak üzere dört farklı cinsi var. Alfa ve beta koronavirüs insanları enfekte edebilirken, gama ve delta koronavirüs sadece hayvanları etkileyebiliyor. 20 yıldan kısa bir süre önceye kadar koronavirüs, insanlarda hafif derecede hastalığa neden olan bir virüs olarak değerlendirildiği için aslında araştırmaların çok da odak noktası olmamıştı, ta ki 2003 yılında Çin’de SARS’a ve 2012 yılında Arap yarımadasında MERS salgınlarına yol açana kadar. Çin’in Vuhan kentinde Aralık 2019 sonunda başlayarak tüm dünyaya yayılan yeni tip koronavirüse ise SARS-CoV-2 adı verildi ve yaptığı hastalığa ise Kovid-19 hastalığı denildi. Hastalık kısa zamanda tüm dünyaya yayıldı ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi ilan edildi.”
HASTALIK 4 FARKLI ŞEKİLDE GEÇİRİLİYOR
Prof. Dr. Yaprak, Covid-19’a yakalanan hastaların gözlemlendiğini ve ortaya 4 farklı klinik tablonun ortaya çıktığını açıkladı:
“Bir kısım asemptomatik yani hiçbir bulgu vermeden geçirirken, vakaların yüzde 50’si hastalığı ağır bir grip gibi 7-14 gün hissederek geçiriyor. Yüzde 15’lik kısım hastaneye, yüzde 5’lik kısım ise yoğun bakım yatışı gerektirecek kadar ağır geçiriyor. Virüsün insan vücuduna girdiği yol damlacık enfeksiyonu şeklinde solunum yolu olsa da virüsün tutunduğu ACE2 reseptörleri burun, boğaz, akciğer dışında kalp, böbrekler, karaciğer ve safra yollarında da bulunmakta.”
Yaprak, karaciğer üzerindeki etkisinden ise şöyle bahsediyor:
“Daha önceki SARS enfeksiyonunda karaciğerin etkilenme oranı yüzde 60 oranında saptanmış. Kovid-19’da henüz net bir bilgi olmamakla beraber ACE2 reseptörleri yüzde 59.7 oranında safra kanalı hücrelerinde, yüzde 2.6 oranında da karaciğer hücrelerinde bulunmuş. Virüsün dışkıda bulunma oranının yüzde 30 olduğu ve hastaların yüzde 10’unda ishal şikayetinin de bulunduğu bilinmekte. Tüm bu bulgular virüsün bir şekilde karaciğer-safra yollarına da uğradığını destekliyor.”
SİROZ HASTASI OLANLAR ÖZELLİKLE DİKKAT ETMELİ
Prof. Dr. Yaprak, virüse yakalanan insanların belli bir kısmında karaciğer enzimlerinde yükselme gözlemlendiğine dikkat çekerek, şöyle açıklıyor:
“Bu yüksekliğin nedenine yönelik birkaç olası mekanizma mevcut. Bunlardan bir tanesi sistemik olarak enfeksiyonun karaciğeri ikincil etkilemesi, ikinci olası mekanizma altta ılımlı karaciğer hastalığı olanların virüs ile birlikte karaciğer değerlerinin bozulması, üçüncü olası mekanizma ise virüsün karaciğerde direkt hasar yapma yani hepatite yol açma riski. Ancak bu son olasılık en düşük ihtimal gibi görünüyor. Daha düşük bir ihtimal ise enfeksiyona yönelik kullanılan bazı ilaçların karaciğer enzimlerinde geçici yükselmelere sebep olma olasılığıdır. Sebep ne olursa olsun hastalığı geçirenlerde karaciğerde kalıcı bir hasar gelişmediği biliniyor. Ancak hali hazırda karaciğer sirozu olan hastaların bağışıklığının düşük olduğu ve virüse yakalanmaları durumunda hem hastalığı daha ağır geçirecekleri hem de mevcut karaciğer siroz bulgularının enfeksiyonun sistemik etkisi ile daha da kötüleşeceğini söyleyebiliriz.”
AŞIRI DOZDA BİTKİSEL ÜRÜNLER DE ZARAR VEREBİLİR
Hiçbir hastalığı olmayan insanların da olumsuz etkilenebileceğini vurgulayan Prof. Dr. Yaprak, sözlerini şöyle noktaladı:
“Virüsten korunma nedeni ile evde izolasyon altında olduğumuz bu günlerde kilo almamaya çalışmalıyız. Mümkün mertebe evde hareket ve egzersiz yapmaya, sağlıklı beslenmeye, atıştırmalardan kaçınmaya dikkat etmemiz gerekiyor. Zaten dünya genelinde karaciğer yağlanmasının her 3 kişiden 1’ini etkilediğini ve karaciğer yağlanmasının beraberinde metabolik sendrom, diyabet, koroner kalp hastalıkları, siroz gelişme riskinin arttığını bilmekteyiz. Bu yüzden evde izolasyon sürecini kilo almadan atlamamız tüm vücut sağlımız için çok önemli. Son olarak virüse karşı bağışıklığımızı artırma gayreti ile ne olduğunu bilmediğimiz bir takım bitkisel reçetesiz satılan takviye edici ürünlere karşı çok dikkatli olmalıyız. Doktor tavsiyesi olmadan kulaktan duyma bilgiler ile kullanılacak aşırı dozda bitkisel ürünler karaciğerimize zarar verebilir.”