Gündem

Türkiye’de intihar vakaları korkunç sayılara ulaştı!

İYİ PARTİ Grubu adına Mecliste, Türkiye’de giderek korkunç rakamlara tırmanan intihar vakaları hakkında açıklama yapan Mersin Milletvekili Sayın Zeki Hakan Sıdalı, intihar vakalarının sebeplerine dair bazı değerlendirmelerde bulundu. İntihara götüren nedenlerin başında kişilerin, içerisine düştüğü ekonomik çıkmazın hayat kalitesinde yarattığı travmalar olduğuna dikkat çeken Sıdalı, şu açıklamalarda bulundu;

İNTİHAR BİRÇOK FAKTÖRÜN BİR ARAYA GELEREK ORTAYA ÇIKARDIĞI BİLEŞİK BİR SONUÇTUR

Hepinizin malumu olduğu üzere son birkaç yılda ülkemizdeki intihar vakalarında artış yaşanıyor. İntiharlar için haberlerde kişilerin yaşadığı bunalım gerekçe gösterilse de hepimiz iyi biliyoruz ki intihara götüren nedenlerin başında kişilerin içerisine düştüğü ekonomik çıkmazın hayat kalitesinde yarattığı travma geliyor. Yani kimse “İntiharlar psikolojik.” diyerek bu sorunun içinden çıkmaya kalkmasın. Yapılan saha araştırmaları insanları intihara götüren sebepleri, yaşanan sosyal statü kaybı, işsizlik, maddi problemler, sosyal dışlanmışlık ve gelecek kaygısı olarak sıralıyor. Konuştuğumuz pek çok faktörün bir araya gelerek ortaya çıkardığı bileşik bir sonuçtur. Dolayısıyla bütüne bakılmadan parça parça anlaşılması da mümkün değil.

TÜRKİYE’DE YILLIK 3 BİN KİŞİ İNTİHAR EDİYOR

Ülkemizde yıllık ortalama 3 bin intihar vakası yaşanırken, insanları en kutsal hakları olan yaşamdan kendi iradeleriyle vazgeçmelerine götüren süreci net bir şekilde tariflememiz gerekiyor. Ekonomiyi harap edip insanların gelirlerini bir aşağı bir yukarı çekerseniz, varlıktan yokluğa mahkûm ederseniz, etrafının yüzüne bakamayacak hâle gelen, hayattan da umudunu kaybedecektir. Umutsuzluk, karamsarlık, değersizlik, yetersizlik bunların hepsi devletin çözmesi gereken ruh hâlleridir; çözemeyen, devleti yönetmeye talip olmamalıdır.

70 SENTE MUHTAÇKEN BİLE TÜRKİYE DAHA MUTLUYDU

Ülke olarak ekonomik darboğazlardan tarihimiz boyunca defalarca geçtik ama toplum hiç bu kadar umutsuz olmamıştı. 70 sente muhtaçken bile Türkiye daha mutluydu. Neden? Çünkü çaresizlik yoktu, umut vardı. Bugün artık yok. OECD ülkeleri arasında çocuk yaşta sefaletin en çok yaşandığı ülkeyiz. Bu ana, babanın da çaresizliği demek. Ne büyük bir çaresizliktir o, ne çabuk unuttunuz.

GENÇLER UMUTSUZ

Gençlerde de durum farklı değil, umutsuzlar. Eğitimle, alın teriyle hayatlarını değiştirilebileceklerine artık inanmıyorlar. Bu umutsuzluk maalesef, gençlerde psikolojik kırılmalara, yıkımlara sebep oluyor. Gelir paylaşımı adil düzenden bu kadar kopmasaydı aynı apartmandan, aynı mahalleden seçilmiş ayrıcalıklı olanlar kayrılarak yaşamasaydı, diğerleri yaşamdan bu kadar ümidini kesmezdi. Adil paylaştırılamayan devlet yönetiminizle insanların hayattan vazgeçişleri arasında apaçık bir ilişki var. İntihar vakalarını önlemenin ilk yolu, öncelikle bu ilişkiyi kabul etmekten geçiyor.

İNSANI YAŞAT Kİ DEVLET YAŞASIN

Ama siz toplumu kutuplaştırarak sadece bizden ve sizden olanları yaratmadınız. Aynı zamanda küçük bir mutlu azınlık, büyük de bir mutsuz kalabalık yarattınız. Hani kimsesizlerin kimsesi olacaktınız. Toplumun fertleri gelecekle vazgeçiş arasında gidip gelirken, sizin gündeminiz geçmişin kapanmış davaları. Madem, geçmişe bu kadar meraklısınız, o zaman Şeyh Edebali’nin “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” sözüne kulak verin. İnsan yaşasın, millet huzur ve refah içerisinde nefes alsın ki devletimiz de güçlü olabilsin.

”İKTİDAR GÖRMEZDEN GELDİ”

RIDVAN TURAN (Mersin Milletvekili): Çok multidisipliner bir konu intihar hadiseleri. Yani, akademiden edebiyata kadar, pek çok alanda üzerinde çok fazlasıyla yazılmış, çizilmiş konulardan bir tanesi. Temel olarak da aslında insanlık intiharı anlamaya çalışıyor yani bir insanın, sağlıklı bir organizmanın hangi saiklerle kendi hayatını yok etmeye tevessül edeceğine ilişkin çok fazla tezler var ortada. Kimi diyor ki: “Özellikle tıp açısından, psikiyatri açısından konuşacaksak intihar bir psikiyatrik meseledir. İnsanın kendi hayatına son vermeye çalışmasının geri planında belki de doğumdan itibaren taşıyageldiği birtakım faktörler vardır.” Kimi diyor ki: “Ya, inançlı insan intihar etmez, bu intihar edenlerin önemlice bir kısmında en azından bir inanç eksikliği vardır. Öte dünyayı, ahirete iman etmiş insanın, Tanrı’nın vermiş olduğu yaşamı yok etmesi anlaşılamaz.” Fakat aslında görülmeyen, belki de bunların tümünün kesişim kümesinde olan bir mesele var. İktidarlar genellikle bunu görmezden gelirler, AK PARTİ iktidarı da bu konuda oldukça yetkin doğrusunu isterseniz.

MUHAFAZAKARLAŞTIRILAN TOPLUMUMUZDA İNTİHAR VAKALARININ DAHA AZ OLMASI BEKLENİRDİ

Önemlice bir zamandan beri bizim toplumumuzda insanlar intihar ediyor ve not bırakarak intihar ediyor. “Not”tan kastım, bir metin filan değil, açıkça intihar sebebini anlatarak intihar ediyor ve bunların kesişim kümesini de, değerli arkadaşlar, hemen tümünde karşı karşıya kaldıkları ekonomik darboğaz, geçim sıkıntısı yatıyor. Aslında eğer hani inançlı olmakla intihara tevessül etmemek arasında anlatıldığı gibi bir korelasyon olsaydı, en azından on sekiz yıldan beri giderek muhafazakârlaştırılan toplumumuzda intihar vakalarının daha az olması beklenirdi. Ama insanlar şunu görüyor: Toplum bir taraftan muhafazakârlaştırılırken, diğer taraftan herkesi aynı ümmet içerisinde telakki eden bir kesim acayip bir biçimde zenginleşiyor, ihaleler alıyor, devasa kamu yatırımlarının içerisinde milyonlarca dolar kazanıyor. Yani aslında hep “inşaat lobisi” filan diye anlattığımız o şey yani bir zengin zümre, aslında aynı inanca sahip olan insanların içerisinden sivrilmiş bir zengin zümre giderek varoluş kaynaklarını ve varlığını reddederek mal mülk biriktirmeye başlıyor. Hani, geçenlerde Bülent Arınç -dedi ya- ne dedi- “Mücahitlikten müteahhitliğe” diye anlattı.

Yani işte, aslında toplumumuzda çok yoğun bir biçimde görmüş olduğumuz şey, bu son on sekiz yıllık, yirmi yıllık zaman dilimi içerisinde, şimdiye kadar görülmemiş ölçüde zarar görmüş olan gelir dağılımı uçurumu var. İnsanları kayıt bırakarak, aslında çığlık atarak, isyan ederek, niye intihar ettiklerini göstererek hayatlarına son vermeye iten son derece kötü bir şey.

ESAS MESELE TOPLUMUMUZUN GİDEREK YOKSULLAŞMASI

Evet, psikiyatrinin konusu olabilir, aslında bir üst başlık olarak halk sağlığının konusu olabilir, her bir şeyin konusu olabilir ama hepsinin içerisinde kristalize olmuş esas mesele, toplumumuzun giderek yoksullaşması, bir avuç sonradan görme zengin ile toplumun geri kalanı arasındaki devasa bir uçurumun her gün, her gün, her gün daha da fazla artması. O sebeple, eğer intihar vakalarına yönelik bir araştırma komisyonu kurulacaksa… Ki kurulmalıdır diye düşünüyorum; işte, bunu ancak özellikle ülkemizdeki bu gelir dağılımı uçurumunun temel sebeplerini, sonuçlarını, buradan nereye doğru gidildiğini ayrıntılarıyla ele alacak bir raporla yapabilir.

AKP’Lİ TAMER: ”İNTİHARLAR EKONOMİK NEDENLERDEN DEĞİL PSİKOLOJİKTİR”

AK PARTİ İSMAİL TAMER (Kayseri Milletvekili): İntihar girişimde bulunan bireylerin yüzde 40’ı daha önceden psikiyatrik başvuru yapıp tedavi gören, yüzde 10’u ise yatarak psikiyatri tedavisi alan hastalardır. Ölümle sonuçlanan intiharların yaklaşık yüzde 95’inde bir psikiyatrik tanı vardır; yüzde 80’inde depresif bozukluk ve alkol, yüzde 10’u da şizofrenik hastaların intiharları olarak, tıbbi olarak ifade edilebilir. Ancak şunu ifade etmek lazım: İntiharlar sosyopsikolojik bir olaydır. Evet, bu, toplum için hepimizin araştırması gereken önemli bir konudur ancak bu, sadece muhalefetteki arkadaşların, benden önce konuşan arkadaşların ifade etmiş olduğu gibi ekonomik nedenlerden değildir.

Dünyaya baktığımız zaman, Dünya Sağlık Örgütünün yapmış olduğu çalışmalarda, bugün en gelişmiş ülkeler… Finlandiya, dünyada gelişmiş ülkeler arasında ilk sıralarda yer almaktadır, aynı şekilde, İskandinav ülkeleri, Danimarka, İsveç, Norveç gibi ülkeler de ön sıralardadır. Ama baktığımız zaman yüz binde 11,9’la Finlandiya dünyada intihar sayısında 1’inci sırasında gelmektedir. Yine aynı şekilde, bugün okuduğumuz bir makalede, Japonya’da intihar edenlerin sayısının -şu anda dünya Covid’den kırıldığı hâlde- Covid’den ölenlerden daha fazla olduğu görülüyor.

O zaman ekonomik nedenleri bir tarafa bırakıp bunun gerçek nedenlerini araştırmamız lazım. Türkiye bunun için çok yol katetti. Emniyet Genel Müdürlüğü, Sağlık Bakanlığı, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve tüm birimlerimizle birlikte pek çok program düzenlendi; belediyeler, sivil toplum örgütlerinin hepsi bu konuda çalışıyor. Onun için, intihar sosyal olarak hepimizi ilgilendiriyor ama daha fazla destek verme adına hepimizin üzerine düşen görevler vardır. Bunu sadece ekonomiye bağlamanın yanlış olduğunu ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.