Gündem

Türkiye salgın yönetiminde sınıfta kaldı!

Başta İsrail, ABD, Çin ve Avrupa ülkeleri olmak üzere nüfuslarının yüzde 80’inden fazlasına koronavirüs aşısı yaptı ve böylelikle toplumsal bağışıklığı sağlamış oldu. Peki ya Türkiye?.. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca günlük 1,5 milyon hatta 2 milyon vatandaşımızı aşılayabilecek kapasitede olduğumuzu belirtmesine rağmen Türkiye maalesef salgın yönetiminde sınıfta kaldı. Bırakın günde 1,5 milyon aşı yapmayı, şu ana kadar Türkiye, nüfusunun sadece yüzde 12’sini aşılayabildi. Daha kötüsü ise, Türkiye’de şu anda büyük bir aşı krizi yaşanıyor.

Fahrettin Koca daha düne kadar aşı oranında dünyada bir numara olduğumuzu iddia ederken şimdi 2 ay boyunca aşı olmayacağını belirtti. Aynı kişi, salgının başlarında överek anlattığı ve koronavirüs tedavisinde hiçbir ülke uygulamaz iken kendilerinin uyguladığı sıtma ilaçlarının kalp krizine yol açtığı ortaya çıktı ve 7 Mayıs 2021 tarihinde bu ilaç tedavi listesinden çıkarıldı. Yani, ölümlere yol açtığı kanıtlanan bu ilaç, kanıtlandıktan 6 ay sonra Türkiye’de yasaklandı. Toplamda ise bu ilaç 13 ay koronavirüs hastalarında kullanıldı.

Çin’le 100 milyon doz aşı sözleşmesi yapıldığı söylendi ama Muhalefet, ele geçirdiği belgelerle 50 milyon doz aşı sözleşmesi yapıldığını, bu 50 milyonunda sadece 26 milyon dozunun Türkiye’ye geldiğini ve arada aracı şirketlerin olduğunu ortaya çıkardı. Bunlar bir yana Sağlık Bakanlığı, toplumsal aşı uygulamalarına ne zaman başlayacağına dair kesin bir tarih bile veremiyor… Aynen yerli aşı vaatleri gibi…

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ta geçen yıl Haziran ayında yerli aşı çalışmalarına başlandığını ve 2020 Eylül-Ekim gibi piyasaya çıkacağını söyledi. O gün geldiğinde ise aşının 2021 yılı ocak ayında çıkacağını belirtti. Ocak geçti ve Şubat ayına geldiğimizde, 2’inci faz çalışmalarının son aşamaya geçtiğini ve Nisan ayı gibi çıkacağını söyledi. Nisan ayı geldiğinde ise yerli aşının önümüzde ki Ekim-Kasım ayı gibi çıkabileceğini tahmin ettiğini söyledi. Nereden bakılırsa bakılsın her söylemde bir ikilem… Yani Türkiye, salgın yönetiminin her aşamasında sınıfta kaldı.

Şimdi bilim insanları soruyor aşılarımız nerede diye. Neden daha önce önlem alınmadığı, neden yeteri kadar aşı stoğu yapılmadığını soran bilim insanları aynı zamanda, DSÖ’nün ve TTB’nin tüm açıklamalarına ve uyarılarına rağmen neden bugüne kadar sıtma ilacının Koronavirüs tedavisinde kullanıldığını soruyor. Kullanılan bu ilaçlar yüzünden kaç kişinin öldüğünü merak eden vatandaş ise ölen kişilere otopsi yapılmasını ve bundan sorumlu kişilerin yargılanmasını istiyor. Ama ne yanlış kullanılan ilaçtan yaşanılan ölümler ile ilgili ne aşı tedarikinde yaşanılan sorunlar ile ilgili nede başka konular ile ilgili ne bir istifa var nede bir kişi hakkında soruşturma… Halbuki başka devletlerde böyle mi? Hayır…

İngiltere kraliyet ailesine ait cenazeye salgından dolayı sadece 30 kişi katılabilirken Erzurum’da ve Şanlıurfa’da üstelik Koronavirüs yüzünden ölen cemaat önderlerinin cenazelerine devlet protokolü ile birlikte binlerce kişi katıldı… 3 tane turisten başka kimselerin olmadığı bir sahilde bir Türk vatandaşı, sokağa çıkma kısıtlamasına uymayarak denize girdiği için cezai işlemler uygulanırken, lebalep kongreler düzenleyenlere olduğu gibi İsrail protestoları için, şampiyonluk kutlamaları için sokaklara dökülen vatandaşlarada göz yumuldu. Aşı tedariğinde ki geçikmelerin faturaları, Uygur Türklerine yapılan işkencelere verdiği tepkiler yüzünden muhalefete kesilirken, lebalep kongrelerin, lebalep cenazelerin, lebalep gösterilerin faturaları da yine küçük esnafa kesildi.

Kahvehane, çay bahçesi, sinema salonu, halı saha, internet kafe, yüzme havuzu ve spor salonları, 1 Haziran’a kadar kapalı kalmaya devam edecek.

Toplumsal aşılamayı yapamayan bu yönetim çareyi yine kafe, lokanta, sinema salonları gibi işyerlerinin faaliyetlerini kısıtlamada buldu. Sonrada çıkıp Erdoğan esnaflardan helallik istedi. Esnaf odaları bir bir ”hakkımızı helal etmiyoruz” diye açıklamalar yaparken muhalefet, helalleşmek istiyorsan buyur sandığa diyerek erken seçim çağrılarında bulundu.