Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Harun Uysal, vatandaşların ucuzu aramaya başladıkça piyasaya çok fazla taklit ürün girdiğini açıkladı. Uysal’ın açıklamasına göre öyle hileli ürünler var ki sütsüz peynir, patatesli tereyağı, antibiyotik kalıntılı süt ürünleriyle halk sağlığı tehdit altında.
Döviz kurundaki artışla birlikte hemen her ürüne zam geldi ve gelmeye de devam ediyor. Vatandaşın geliri yükselmediğine göre piyasa kendi dengeleri içinde çözüm üretiyor. Yani sahtecilik, hile… Hemen her üründe yapılan sahteciliğin başında yoğurt, tereyağı, bal, süt, kaşar peyniri, bal, peynir, bitkisel karışım, acı biber geliyor. Maalesef ucuz diye açık süte yönelenlerin sorunu, süte karıştırılan su. Yoğurtta katkı maddeleri, jelatin. Tereyağının içine margarin. Tereyağı aroması ve patates. Zeytinyağının içine tohum yağları ve ayçiçek yağı. Peynir de ise kazein. Margarinle kazein karıştırılıyor, ‘tam yağlı peynir’ diye satılıyor. İçinde hiç süt yok. Üreticiden 4 liraya çıkan sütün market fiyatı ortada. Yoğurt ve peynirin de… Tam yağlı peynir üreticiden 30 – 35 liraya çıkıyor. Market ve profesyonel satıcı karı yüzde 100. Ya üreticininki?
“Hileli Ürünleri Daha Çok Dar Gelirli Kesim Kullanıyor”
Denetim olmayınca sahtecilik de, fahiş fiyat da durdurulamıyor. Bu konuda akil insanlardan biri de saygın bilim insanı Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Uysal, hileli ürünlerin ciddi bir pazar oluşturduğunu belirterek şunları anlattı:
“Sadece kayıtdışılık nedeniyle ekonomiye zarar vermiyorlar, aynı zamanda sağlığımız için de tehdit oluşturuyorlar. Düşünün evde bir yaşlı büyüğümüz var ve kolesterol sorunu yaşıyor, margarin içerikli tereyağı kullanıyor. Sağlık riske giriyor. Çözüm için cezalar artırılmalı. Sonunda da faaliyetten men getirilmeli. Çünkü bu sektörün içindekiler cezaları seve seve ödüyorlar. Karları o kadar büyük ki. İkinci önlem de gelir adaletsizliğinin önlenmesi. Maalesef hileli ürünleri daha çok dar gelirli kesim kullanıyor. Onlar için tek kriter fiyat. Oysa örneğin asgari ücret bu insanların yaşamını da olumlu etkileyecek bir noktaya taşınırsa bu ürünlerden bir ölçüde uzaklaşması sağlanmış olur.”
Harun Hoca, antibiyotikli sütlerin de kesinlikle imha edilmesi uyarısında bulunarak, “Maalesef antibiyotikli sütler süt ürünlerinde yoğun bir şekilde kullanılıyor. Bu da toplumsal sağlığın tehdit edilmesi demek. İnsanların antibiyotik duyarlılığı ve hastalığa direnci azalıyor” dedi.
Çözüm açık: Ağır cezalar verilmeli. Maliyet temelli taban fiyat belirlenmeli. Piyasa fiyatı ile maliyet arasında doğan fark için üreticiye ödeme yapılmalı.
Caydırıcı Hapis Cezası Uygulanmalı
Cezaları arttı ama… Taklit ve tağşişe karşı etkin yöntemlerden biri de ceza. Maalesef bir süre öncesine dek bu cezalar yetersizdi. Son düzenlemelerle cezalar artırıldı, bu genellikle tüketici bazında büyük hoşnutluk yarattı. İlk ifşa da 2 – 10 bin lira olan cezalar 55 bin – 555 bin sınırına taşındı. Tekrarı halinde 3 kat ceza verilecek. Yine tekrarı halinde ise 1 yıldan başlamak üzere 10 yıla kadar hapis cezası verilebilecek.
Üreticiler çok danıştı, fikir beyan etti. Benim yorumum da şu: Cezaların artması elbette olumlu. Ama yetersiz. Denetim de artmalı. Ayrıca 25 bin lira sınır alınarak ikinci taklit ve tağşiş olayında 10 günden başlayan caydırıcı hapis cezası uygulanmalı.
Allahtan korkmayan mahluklar herşeyi yapar yaparsa yanına kar mı kalır