Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş: Mücadeleden Sonuç Alınırsa OHAL Kaldırılır
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, OHAL ile alakalı olarak açıklamalarda bulundu.Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'un konuşmasından satır başları: Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, 'Eşit, özgür şartlarda herkesin kampanya yapması noktasında garanti
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, OHAL ile alakalı olarak açıklamalarda bulundu.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'un konuşmasından satır başları:
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Eşit, özgür şartlarda herkesin kampanya yapması noktasında garanti veririz. Nasıl 'evet' demek meşruysa 'hayır' demek de meşrudur. Hayır kampanyasını yapanlarla ilgili herhangi bir kısıtlama söz konusu olmaz, olamaz. Onun karşısında biz oluruz. Herkes kalkacak, sözünü söyleyecek, özgürce kampanyasını yapacak. Kimseye bir tahdit, kısıtlama mevzu bahis değildir. Dolayısıyla kararı da millet verecek." dedi.
Değişiklikle alakalı olarak eleştiriler hatırlatılarak, içeriğinin sorulması üzerine Kurtulmuş, halkın referandum sürecinde değişikliklerle ilgili bulunan bilgilendirilmesine ihtiyaç olduğunu ifade ederek "Ana muhalefetin ve diğer muhalefet unsurlarının temel yanlışları ya da bilerek yaptıkları temel bir hata şu, 'Efendim bir rejim değişikliği... Türkiye bir rejim değişikliğine gidiyor.' Bu hiçbir şekilde doğru değildir. Türkiye Cumhuriyeti devletimizin egemenliği nasıl kullanacağı açıktır. Egemenliğin kaynağı bizatihi milletin oylarıdır, milli iradedir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Buradan baktığınız zaman Türkiye'deki devletin rejimiyle ilgili tartışma, 1923'te sona ermiştir." ifadelerinde bulundu.
EYVAH REJİM GİDİYOR
"Böyle bir şey mevzu bahis değildir. Şimdi olmayan şeyin üzerinden bir tartışma... 'Eyvah rejim elden gidiyor.' Bu CHP'nin eski kafasıdır. İşte 'Laiklik elden gidiyor, rejim elden gidiyor, Mustafa Kemal elden gidiyor' gibi geçmiş dönemlerde de çok tartışmalar yaptılar. Bırakın, bunlar milletin ortak değerleridir, bunlar üzerinden bir tartışma yapmayalım. Olan şey şudur, uzun yıllardır, hatta 1946'dan beri tartışılan, Türkiye'de yönetimin tek elde toplanması, yani yürütmenin çift başlı olmaktan çıkarılmasıyla ilgili bir tekliftir.
Biz istiyoruz ki bu yürütmedeki çift başlılık ortadan kalksın, bütün yürütme yetkilerini bir elde toplayalım. Cumhurbaşkanı seçildiği zaman layüsel olmasın, sorumsuz olmasın, hesap verebilsin. Parlamento bu hesabı sorabilsin. Bu bir yönetim, sistem modeli değişikliğidir. Asla rejim değişikliği değildir. Öteden beri devam eden tartışmaları da sonlandıracak olan bir husustur. Hangi diktatörlüklerde, diktatörden hesap sorulabilir?" cümlesinde bulundu.
Şu anda Cumhurbaşkanlarının sadece vatana ihanetten yargılanabildiğini ve Yüce Divan'a gidebilir olduğunu belirten Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Değişiklikle biz bunu, herhangi bir konuda eğer muhalefet, parlamentoda gerekli çoğunluğu bulursa cumhurbaşkanını Yüce Divan'a götürebilir haline dönüştürdük. Bu hesap verebilir, yetkilerinin karşılığı olarak da sorumluluğu ağır olan bir cumhurbaşkanlığı makamıdır." açıklamasını yaptı.
TÜRKİYE İÇİN DAHA HAYIRLI
Muhalefetin değişikliğe karşı çıkmasındaki temel sebeplerin "15 yılda ne yapmak istediler de Meclis çoğunluğu olmadan yapamadılar ki böyle bir teklife ihtiyaç duydular" olduğunun ifade edilmesiyle alakalı olarak Kurtulmuş, Türkiye'nin her zaman böyle güçlü bir iktidar tarafından yönetilmeyebileceğini belirtti.
93 YILDA 65 HÜKÜMET DEĞİŞTİ
"Bizim istikrar arayışı altındaki söylediklerimiz sadece bugünkü parlamentonun sayısal durumu, sadece bugünkü AK Parti iktidarının halk nezdindeki kuvvetli varlığıyla mukayyetli bir düşünce değildir. Türkiye'de bundan sonraki dönemlerde siyasi tablo değişebilir. Türkiye uzun yıllar devam eden koalisyon arayışları içerisinde olmasın. Şu anda getirdiğimiz anayasa paketi, Türkiye için doğru, Türkiye'nin önünü açacak bir değişiklik. Millet neye karar verecekse o olacak. Dolayısıyla öyle kapalı kapılar ardından birileri artık 'cumhurbaşkanı kim olacak' kararı veremeyecek. O, eski Türkiye'de kaldı. Şimdi yeni Türkiye'de cumhurbaşkanını milletimiz kendisi seçecek. Kimi istiyorsa başımızın üzerinde. Ama seçtiği adama da bütün sorumluluğu verecek, bütün yetkiyi verecek. Hesabı da ondan soracak. Halkın hesap sorabildiği, o 5 yıl içerisinde de eğer gerekir ve şartlar oluşursa parlamentonun hesap sorabildiği yetkili bir cumhurbaşkanlığı sisteminin Türkiye için daha hayırlı olacağı kanaatindeyiz." dedi.
ZOR KAMPANYA OLABİLİR
Anayasa değişikliği referandumuna ilişkin kampanyaların nasıl devam edeceği yönünde sorulan sorulara Kurtulmuş, referandum sonucunda büyük oranda "evet'in çıkacağını düşündüğünü belirterek, yeterince bilgilendirilmediği için bazı seçmenlerin kararsız göründüğünü, kampanyada da bu seçmen kitlesini bilgilendirmeyi amaçladıklarını anlattı. Referanduma kısa bir süre olduğunu dile getiren Kurtulmuş, "Bu kampanyada bizim esas olarak üzerinde duracağımız nokta ekonomik ve siyasi istikrar olacaktır. Terörün bitirilmesi olacaktır. Bazıları bunu yanlış anlamakta ısrar ediyorlar ama terörün bitirilmesi olacaktır. Güçlü bir yürütmenin ortaya çıkması, hızlı karar alan bir Türkiye'nin ortaya çıkması olacaktır.
Bu seçim kampanyasında birileri halkı kamplaştırmaya çalışabilir. Biz tam tersini, bu 'evet'in, Türkiye'nin bütün kesimlerini, AK Parti'ye, CHP'ye, MHP'ye, diğer partilere oy vermiş olan, farklı hayat tarzlarını benimsemiş olan bütün seçmenimizi olumlu etkileyeceğini anlatacağız. Bu anayasaya 'evet' denmesi sonucunda darbelerin de önleneceği bir siyasi zeminin tahkim edileceğini anlatacağız." ifadelerinde bulundu.
HERKES KENDŞ KAMPANYASINI DÜZENLEYECEK
"Referandumun OHAL şartlarında olmasının anti demokratik bir uygulama" olduğu eleştirilerinin hatırlatılması üzerine Kurtulmuş, "OHAL'i Hükümet efendim böyle bir fantazi olsun diye ilan etmedi." dedi.
"Devlet olarak, devletin içerisine sızmış olan bu FETÖ'cü unsurları ortadan kaldırmak, teröre karşı mücadelede çok etkin kararlar alabilmek için olağanüstü hale ihtiyacımız vardı. Sokaktaki vatandaşımızı etkilemiyor. İşinde, gücünde, vatanına, milletine bağlı olan insanların OHAL'den hiçbir şikayeti yok. Günlük hayatlarını etkileyen bir durum yok. Bu mücadele devam edecek. Hiçbir hükümet, OHAL'in çok uzun süre devam etmesini istemez. Bu mücadelemizi bitirip, sonuç aldığımız noktada da OHAL'e zaten ihtiyaç yok.
Asla, öyle bir şey olmayacak. Eşit, özgür şartlarda herkesin kampanya yapması noktasında garanti veririz. Nasıl 'evet' demek meşruysa 'hayır' demek de meşrudur. Hayır kampanyasını yapanlarla ilgili herhangi bir kısıtlama söz konusu olmaz, olamaz. Onun karşısında biz oluruz. Herkes kalkacak, sözünü söyleyecek, özgürce kampanyasını yapacak. Kimseye bir tahdit, kısıtlama mevzu bahis değildir. Dolayısıyla kararı da millet verecek." ifadelerinde bulundu.
TERÖRE DİKKAT ÇEKİYORUM
"Terör konusunda yaptığınız açıklama çok tartışma yarattı. Cümleleriniz, sandıktan 'evet' oylarının çıkması, terörün ortadan kalkması için tek koşuldur gibi algılandı ve öyle yorumlandı. Bu konudaki değerlendirmeniz nedir?" sorusu üzerine Kurtulmuş, bu ifadelerde bulundu:
"Yanlış yorumlandı. Laf tersinden ele alındı. Zannediyorum Sayın Kılıçdaroğlu, muhabir sorduğu zaman yüz ifadelerinden ve tepkilerinden 'eğer öyleyse' diye başladı. Yani sözümü dinlememiş ve okumamış olduğu anlaşılıyor. Ayrıca 'Numan Kurtulmuş gibi birisi' derken de benim bunu kastetmeyeceğimi kendi zihin dünyasında bilerek bunu söylüyor. Söylediğim son derece açıktır. Anadolu Ajansının katıldığım programında sorulan soru, 'Referandum sürecinde terör, artar mı, böyle bir endişeniz var mı? sorusuydu. 'Evet, böyle bir endişemiz var' dedim. Türkiye uzunca süredir, üç temel terör örgütü tarafından tehdit altındadır. Bu örgütler, FETÖ'sü, PKK'sı, DEAŞ'ı stratejik iş birliği içerisindedirler. Türkiye'ye diz çöktürmek isteyenler, terörü bir şekilde enstrüman olarak kullanıyorlar, bu süreçte de ilave bir motivasyon ortaya çıkabilir ve terör örgütleri de Türkiye'ye daha fazla zarar verip halkı canından bezdirecek bir noktaya getirmek isterler. Söylediğim cümle budur. Kampanyayı da etkilemek için bunu yapabilirler. Yani terör tehdidine dikkat çekmek için bunu söyledim.
Ama Allah'ın izniyle sandıktan 'evet' çıktıktan sonra terör örgütleri diz çökerler. Çünkü daha güçlü, istikrarlı, terörün üstüne çok daha güçlü şekilde giden iktidar ortaya çıkar. Bu lafın neresinden 'Hükümet terörü destekliyor, bunu itiraf etti' görüşü çıkabilir. Bu son derece maksatlı, yanlış yapılmış bir yorumdur. Açık söylüyorum, vicdan ile ahlak ölçülerinin dışına çıkmış olan bir yorumdur. Hiçbir hükümetin terörü istemeyeceğini, bu yorumların çok haksız, ağır bir itham ve iftira olduğunu dile getiren Kurtulmuş, "Bunu, Kılıçdaroğlu yanlış anlamış olabilir. Ama birilerinin bu iftira ve yanlış anlama üzerinden bunu devam ettirmeleri son derece talihsizdir, haksızdır, yersizdir." açıklamasını yaptı.
ANLAMAKTA ZORLUK ÇEKİYORUM
"Türkiye'ye ekonomik saldırıların olduğuna" ilişkin bir soru üzerine Kurtulmuş, sadece döviz üzerinden değil başka ekonomik kararlar üzerinden de Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak isteyenlerin olabileceğini, bunu aşmanın yollarından birisinin de reel ekonomiyi güçlendirmek olduğunu vurguladı. Şunu da artık söylemekte hiçbir beis görmüyorum. Bu terör saldırılarında sadece terör örgütleriyle değil bunların arkasındaki birtakım istihbarat birimleriyle de mücadele ediyoruz. Reina saldırısı, bunlardan bir tanesidir. Belli ki sadece birkaç kişi değil o işin içerisinde olan, arkasında bir istihbarat desteği var. Dolmabahçe saldırısında görüldü ki, kullanılan patlayıcı el yapımı bir patlayıcı değil, fabrikasyon bir patlayıcı. Yani bunun Türkçesi şu, herhangi bir ülkenin ordusunun envanterinden alınmış bir patlayıcıdır. Bu kadar ağır bir ulusal kurtuluş mücadelesi verdiğimiz bir yerde, onun için çok ağırıma gidiyor. Söylediğimiz bu sözü tam tersinden okuyarak, buna hizmet eder şekilde kullanmayı yadırgıyorum." dedi.
"Anayasa değişikliği referandumundan sonra, değişikliklerin hayata geçirilmesi sürecinde ek mevzuata ihtiyaç duyulup duyulmayacağı, Cumhurbaşkanının hemen parti genel başkanı olup olmayacağına" ilişkin soru üzerine Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Anayasa değişikliğinden sonra 6 ay içerisinde yapılması zorunlu olan mevzuat değişiklikleri var ama kanaatimce sistemin tam manasıyla oturması yıllar alacak." yanıtını verdi.
SİYASİ PARTİLER YASASI
"Dolayısıyla önemli bir sistem değişikliğine gidiyoruz. Bu değişikliğin gerektirdiği yasal mevzuatın da mesela Siyasi Partiler Yasası'nın, seçim sisteminin, Meclis İç Tüzüğü'nün, bütün bunların hepsinin gözden geçirilmesi, anayasada bazı maddelerin içi boşalacak ama hala yürürlüğü devam eden bazı maddeler olacak, onların bir kısmının yasayla düzenlenmesi gerekecek. Dolayısıyla evet bir uyum süresine ihtiyaç olacak. Bunların bir kısmı yasal zorunluluk, dolayısıyla hızla yerine getirilebilir." dedi.
MİLLETİMİZ ONAY VERECEKTİR
Düzenlenen anketlerle alakalı olarak sorulan sorulara Kurtulmuş, "İyi görünüyor, 'evet'ler önde görünüyor. Anketler şu anda çok belirleyici olmaz. Henüz kampanyanın başında bile değiliz, kampanyalar yeni başlayacak ama bir kararsız kitlenin de olduğu anlaşılıyor. Dolayısıyla ben tecrübelerim ışığında söylüyorum, çok rahat bir şekilde bu anayasa 'evet' alacaktır, milletimizden onay alacaktır." açıklamasını yaptı.
MHP KONUSUNDA SIKINTI YOK
"Benim kimsenin reyi hakkında görüş ifade etmek hakkım değildir, bunu bilen birisiyim ama dışarıdan bir göz olarak baktığımız zaman MHP tabanının, büyük oranda Sayın Bahçeli'nin ortaya koyduğu bu duyarlı ve gerçekten hiç kendisini tekzip etmeyen tutarlı tavrın MHP seçmeni tarafından da sandıklara yansıtılacağı kanaatindeyim. Dolayısıyla bir MHP tabanının referandum konusundaki tavrı çerçevesinde bir sıkıntı görmüyorum." dedi.
MİLLİ BEKA KORUMA OPERASYONUDUR
Fırat Kalkanı Harekatı ve El Bab operasyonuna yönelik soru üzerinede Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Her halükarda Fırat Kalkanı Operasyonu'nda, Özgür Suriye Ordusu'nu kendi imkanlarımızla desteklemeye devam edeceğiz, kimse yardım etmese bile bu Türkiye için önemlidir. Fırat Kalkanı Operasyonu da bir fantezi değildir ya da Türkiye'nin Suriye topraklarında toprak elde etmek için başlattığı bir operasyon değildir. Fırat Kalkanı Operasyonu, Türkiye'nin kendi sınırlarını, kendi milli bekasını koruma operasyonudur." dedi.
"Bu operasyonun ulusal olarak vatanı koruma stratejisinin bir parçası olduğuna vurgu yapan Numan Kurtulmuş, "Çok açık söylüyorum, Cizre'de kazılan çukurlardaki bombaları, o bombaları koyan teröristleri etkisiz hale getirmek nasıl Türkiye'nin milli menfaatlerinin, ulusal güvenliğinin bir parçasıysa El Bab operasyonu da Fırat Kalkanı Operasyonu da ulusal güvenliğinin bir parçasıdır. Kurtulmuş, koalisyon güçlerinin bu kapsamda gerekli desteği vermediğini, zaman zaman hava desteği sağlandığını, ancak daha güçlü bir destek görmek istediklerini kaydetti.
FEDAKARLIK YAPMALARI GEREKİR
"Cumhurbaşkanımızın, Başbakanın ağır ikazlarına rağmen bu alanda hala çok ciddi şikayetler var. Kamu ve özel finans sektörüne bir çağrınız var mı?" sorusu üzerine Kurtulmuş, Türkiye'nin esas meselesinin güçlü bir üretim ekonomisine geçmek olduğunu ifade etti.
Türkiye ekonomisinin ana direğini KOBİ'lerin oluşturduğunu ve bunların güçlendirilmesi gerektiğini bildiren Kurtulmuş, şunları söyledi:
"Ne yazık ki KOBİ'lerimiz başta olmak üzere yatırımcılarımız ağır bir finansman maliyeti yükü altındadır. Burada da çok açıkça bir kere daha tekrarlıyorum. Evet, bankacılık sektörümüzde sorun yok. Genel rasyolarına baktığımız zaman iyi durumdalar. Karlılıkları son derece yüksek. Özellikle kamu bankalarının bu karlarından fedakarlık yapmalarını istiyoruz. Ve vatandaşlarımızın kredilerini geri çağırmak, belli bölgelerde yatırım yapan insanlarımıza kredi vermemek gibi yanlış uygulamalardan vazgeçmelerini istiyoruz." dedi.
Kamupersoneli.net | AA
Bakmadan Geçme





