• Haberler
  • Gündem
  • Boğaziçi Üniversitesi protestolarında Kabe resmi nedeniyle tutuklanan 2 gençten birisinin annesinin AK PARTİ kadın kolları başkanlığı yapmış olduğu iddia edildi!

Boğaziçi Üniversitesi protestolarında Kabe resmi nedeniyle tutuklanan 2 gençten birisinin annesinin AK PARTİ kadın kolları başkanlığı yapmış olduğu iddia edildi!

Boğaziçi Üniversitesine kayyım olarak atanan Rektör ile ilgili yapılan protestolarda Kabe resminin yerlere atıldığı ve dini değerler üzerinden provoke eylemler düzenlendiği iddiasıyla tutuklanan iki öğrenci ile ilgili olarak CHP'li Özgür Özel tarafından f

Boğaziçi Üniversitesine kayyım olarak atanan Rektör ile ilgili yapılan protestolarda Kabe resminin yerlere atıldığı ve dini değerler üzerinden provoke eylemler düzenlendiği iddiasıyla tutuklanan iki öğrenci ile ilgili olarak CHP’li Özgür Özel tarafından flaş iddialar öne sürüldü. Özel, mecliste yaptığı konuşmasında, ‘’Efendim, o "Kâbe resmini yere serdiler, tepindiler." meselesi var ya Sayın Başkanım, iki arkadaş, Doğu ile Selahattin, Boğaziçi Fizik tek tercih girmişler, orada tanışmışlar, birinin dedesi de fizik profesörü. Yan yana hücrelerde yatıyorlar, birbirini görmeden satranç oynuyorlar, pırıl pırıl çocuklar. Birinin anası babası AK PARTİ'li, birisi AK PARTİ kadın kolları başkanlığı yapıyor, yapmış, yeni bırakmış; öbürünün babası MHP'li. ‘Kâbe'ye saygıyı en iyi biz biliriz, ben geçen seneye kadar beş vakit namaz kılardım.’ diyor birisi’’ dedi.

Özgür Özel açıklamasının devamında şu bilgileri verdi;

Biz, 400 eserlik sergi yapacaktık, ilk gelenler asıldı, gerisi yerde kaldı; birisi çekmiş. Biz, ertesi gün 'İnsanlar sinirlendi, bu fotoğraf asılmalıdır.' diyenleriz. Asılırken başındaki fotoğrafımız, bir gün önceki videoyla ilişkilendirildi, hedef gösterildi. Şikâyetçi olduk takip ediyorlar diye, şikâyetçi gittiğimiz yerden tutuklu çıktık." diyorlar. Allah aşkına konuşun; aileleriyle konuşun, bu çocuklarla konuşun. Bir algı operasyonunun, bir trol aklının peşine devleti takmışız; acayip işler olmuş yani acayip. Hangisine gitseniz şaşırıp kalıyorsunuz, 10 tanesinden 9'unda terör örgütüyle ilgili hiçbir şey yok. Ne savcı iddia etmiş, ne hâkim kabul etmiş; hep gösteri yürüyüşüne muhalefet, bu arkadaşlara da 2911, bu arkadaşlara da halkı kin ve düşmanlığa sevk. "Biz, halka açık sergi yapmadık ki, onu çekip servis eden sivil halkı kin ve düşmanlığa sevk etti." diyor. Mağduru oldukları cezayı çekiyorlar.

Aynı durum Beyza Buldağ'da vardı. Allah'tan, onun, itirazından önce bir televizyona çıkıp anlatma imkânı oldu. Boğaziçi Dayanışma hesabını Beyza açmış ama bir sene önce Boğaziçi'nden ayrılmış, o hesabı bir senedir hiç kullanmamış. İzmir'de "tonsilit"ten üç aydır ailesinin yanında uzaktan eğitim alıyor, hiçbir protestoya gitmemiş. Siviller Boğaziçi Dayanışma hesabını sıfırlarken, sıfırlamaya giden numaranın sonu 12 diye Beyza'nın arkadaşlarının telefonundan o hesabı Beyza'nın açtığını anlayıp tutuklamışlar; bu gerçeği söyleyince itirazla saldılar. Ama biz ne kadar kötü teröristleri içeri atıyorduk! Allah aşkına izin alın, hemen de veriyor Adalet Bakanlığı, bu 9 arkadaşı bir ziyaret edin. "Terörist bunlar." derseniz haftaya ben de terörist bunlar diyeceğim ama insan bunlar, genç bunlar, masum bunlar; Allah aşkına bir bakın.

Öğrenci arkadaşlara diyorum ki: "Seni hangi örgütle iltisaklı olmakla suçluyorlar?" "Yok Başkanım, 2911." Ben sanıyorum ki… Ya, Süleyman Soylu beni dahi kandırmış. Sanıyorum ki bu 10 kişiden birine diyecekler MLKP, öbürüne diyecekler DHKP/C… Sayın Başkanım, 10 kişiden 9'u 2911'e muhalefet, 2'si de "Halkı kin ve nefret…" O Boğaziçi'ndeki sanıyorsunuz ki… Onlar da resmi yapan değil, resmi yere koyan değil. "Bu resim yukarı asılsın. Bak, insanlar kızdı." diyenler içeride. Adalet arıyorsak buna sessiz kalamayız. Öyle bir provokatör olsa derim ki… Birisi de şununla suçlanıyor, 2911 arkadaşlar; almışlar atmışlar. Olacak şey değil yani.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat Milletvekili) - Şimdi, burada çok ince bir çizgi var, biz hukukçular -burada hep defaatle söylüyorum- hayatın itirazla şekillendiğine inanırız, itiraz önemlidir. Hukuk içerisinde kalarak -hani siz "protesto" kelimesini tercih ediyorsunuz, ben "itiraz"ı tercih ediyorum- "Bir itirazım var." demek hayatın bizatihi içinde var olmak demektir, önemlidir. Öğrenciler, itiraz ederler, hukuk içinde kalarak kendi taleplerini dile getirirler fakat bunu yaparken kendileri farkında olmasa bile bir grup insan, bir grup terör örgütü onları manipüle edebilir, onları kullanabilir maalesef. Bu suistimale müsaade etmeden bunları yapmaları lazım. Bu çocukların da annesinin, babasının veya çocuğun bizatihi kendisinin hangi partiden olduğunun da hiçbir önemi yok bence, hiçbir önemi yok. Ben şuna inanıyorum: Çocuklar bizim çocuklarımız. Çocuklarımız hata da yapabilir. Eğer hata yapıyorlarsa anne, baba, siyasetçi olarak bizim onları sarıp sarmalayıp onları oradan kurtarmamız lazım.

Ama bunu yaparken de o çocukları böylesine, bu ülke için, o güzel canım üniversiteyi böyle terörize ederek, o canım üniversite içerisinde başka bir şeyin gelmesine önayak olanları da hem o örgütsel yapıları hem de eğer onları yönlendiren siyasi bir kuvvet de varsa onlarla alakalı da hukuk içinde kalarak neyse yapmamız gereken bunu yapmamız gerekiyor. Hikâye, fevkalade önemlidir ama her bir hikâye hukukta bağımsızdır ve ben inanıyorum ki Türkiye'nin hukuk sistematiği -bu çocuklarımıza- en hızlı şekilde kim haklı, kim haksız, kim yanlış yaptı, kim doğru yaptı, bu konuda karar verecektir.

Benim de kendi adıma anne babalarıyla temasım var, temasımı da devam ettireceğim. Bunları daha sonra paylaşırız. Şimdi, ben de hem "Evet." hem "Hayır." diyorum yani bu şu anlama gelmiyor: Bakın, bu yapılar kendilerine içeriden insan da devşiriyorlar yani sadece "Geldiler, onları terörize edip çekip gittiler." değil. Burada hukuka düşen, burada çocukların bir dahli var mıdır, yok mudur buna karar vermek yani ben genellemeyi bu manada doğru bulmuyorum. Kaldı ki "Halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek…" dediğiniz… Bakın, orada pek çok genç tutuklandı ama onların tamamına yakını serbest bırakıldı, çok az bir genç kaldı.

Öyle demeyelim arkadaşlar yani bunu ezbere söyleyeceğimiz bir şey değil. Eğer dediğiniz gibi herkese bu uygulanıyor olsaydı hepsi bundan tutuklanırdı. Yani sonuçta bu gençlerimizle alakalı da çok kısa bir süre içerisinde yargı kararını verecektir. Yani bu konuda ezbere gitmeli, gelmeli demek yerine bu konuda hukuka itimat etmeli. Uygulama da onu gösteriyor, hepsine aynı şey uygulanmamış zaten.

Kamu Personeli - Bizi Sosyal Medyada Takip Edin!

Bakmadan Geçme