Ekonomi

Türkiye Bankalar Birliği Genel Kurul Toplantısı Gerçekleşti

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben, bankacılık sektörünün en önemli sermayesinin güven olduğunu belirterek, “Bu güvenin sağlanması ve sürdürülebilmesinde herkese önemli görevler düşmektedir. Benim vurgulamak istediğim ise sisteme güvenin sağlanması bakımından düzenleme çerçevesinin önemidir.” dedi.


Akben, Türkiye Bankalar Birliğinin (TBB) 59. Genel Kurul Toplantısı’nın açılışında yaptığı konuşmada, bankacılık sektörünün, sermaye birikimini hızlandırmak ve temin ettiği özkaynakları verimli alanlara yönlendirmek suretiyle sağlıklı ve sürdürülebilir ekonomik büyüme sürecinde hayati öneme sahip olduğunu söyledi. 

BDDK’nın bankacılık sektörünü yeniden yapılandırmak, düzenlemek ve denetlemek üzere 2000 yılında kurulduğunu anımsatan Akben, o zamandan bugüne faaliyetine devam ettiğini anlattı.

Akben, bankacılık sektörü ile BDDK’nın yakın iş birliği ve özverili çalışmaları sonucunda, sorun kaynağı bankacılık sektöründen, büyümeye katkı sağlayan ve krizlerin etkisini en aza indiren bir bankacılık sektörüne ulaşıldığını dile getirdi.

Ekonomik ortamda yakalanan istikrarın, yüksek büyüme oranlarıyla birleşmesi sonucunda Türk bankacılık sektörünün yabancı bankaların da ilgisini çektiğini vurgulayan Akben, “Bankacılık sektörünün en önemli sermayesi güvendir. Bu güvenin sağlanması ve sürdürülebilmesinde herkese önemli görevler düşmektedir. Benim vurgulamak istediğim ise sisteme güvenin sağlanması bakımından düzenleme çerçevesinin önemidir.” diye konuştu.

Akben, Türk bankacılık sektörünün düzenlemeler bakımından uluslararası standartlarla uyum içerisinde olduğunu belirterek, sektörün likidite, hedef sermaye yeterliliği rasyosu ve kredi ile banka kartları düzenlemeleriyle uluslararası platformda ön planda yer aldığını ifade etti.

Türkiye’nin tüm uluslararası standartlara tam uyumu bulunan az sayıda G20 ülkesinden biri olmayı başardığına dikkati çeken Akben, şunları söyledi:

“Bu sonuçlar bankacılık sektörümüzü ulusal ve uluslararası piyasada katılımcılar nezdinde sağlanan güveni bir kez daha teyit etmiştir. Bildiğiniz gibi yakın zamanda Bank of China Türkiye’de bir banka açmak için gerekli izni almış ve en kısa zamanda sanıyorum faaliyete geçecektir. Ayrıca Finansbank, Qatar National Bank tarafından tamamı satın alınmış, onun da onayı verilmiş ve tahmin ediyorum ki önümüzdeki günlerde de bu süreç tamamen tamamlanmış olacaktır.”

“Reel sektöre borç veren bir bankacılık sektörüne kavuşmuş durumundayız”

 Akben, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu tarafından yürütülen 2016 yılı Mali Sektör Değerlendirme Programı (FSAP) çerçevesinde, kurum nezdinde yapılan ön değerlendirmeler sonucunda 2011’de büyük ölçüde uyumsuz olarak değerlendirilen birçok prensibin, tam uyumlu hale geldiğinden bahsetti.

FSAP 2016 sürecinin tamamlanmasının ardından kuruma iletilecek raporda yer alan tavsiyelerin, kurumun denetim ve düzenlemeler çerçevesinin geliştirilmesi ve etkin bankacılık denetimi için temel prensiplerle tam uyumlu hale getirilmesine yönelik yürütülecek çalışmalarda dikkate alınacağını aktaran Akben, şunları ifade etti:

“Bugün gelinen noktada 53 bankadan oluşan bankacılık sektöründe Mart 2016 itibarıyla 2,4 trilyon lira aktif büyüklüğü ve Gayrisafi Yurt içi Hasılanın üzerinde bir büyüklüğe ulaştı. Küresel belirsizliklere ve olumsuz piyasa koşullarına rağmen son bir yıllık dönemde yüzde 13,1 büyüme kaydeden sektör, görece düşük olan büyüme potansiyelini sunmaya devam ediyor. Kamu borçlanma gereğinin azalmasıyla yüzde 95’inden fazlası Türk hazine kâğıtlarından oluşan menkul değerler portföyünden, sektörün toplam aktifleri içerisindeki payı önemli ölçüde azalarak Aralık 2002’de yüzde 40 olan seviyesinden Mart 2016 itibarıyla yüzde 14 düzeyine gerilemiştir. Kamuyu borçlandıran, kamuya borç veren sektörden, reel sektöre borç veren bir bankacılık sektörüne kavuşmuş durumundayız.”

Akben, sektörün finansal sağlamlık göstergelerinin de güçlü bir görünüm arz ettiğini vurguladı.

Kredilerin takibe dönüşüm oranı, likidite göstergeleri ve yabancı para pozisyonundaki kaldıraç oranının makul düzeylerde seyrettiğine işaret eden Akben, sermaye yeterlilik rasyosunun ise uluslararası standartların öngördüğü asgari düzeyin üzerinde bulunduğunu söyledi.

“Sektörün karlılığı Mart 2016’da yıllık yüzde 22 arttı”

Akben, geleneksel olarak mevduat ağırlıklı kaynak yapısına sahip sektörün, kredi büyümesini fonlayabilmek için kaynak çeşitlendirilmesine yönlendiğinden bahsederek, “Düşük yurt içi tasarruf eğiliminin etkisiyle maliyet avantajı nedeniyle yurt dışı kaynaklar kullandırılmış, ayrıca menkul kıymet ihraçları alternatif bir kaynak oluşturmuştur. Kredi artışı ve fon kaynaklarının çeşitlenmeye başlamasıyla hem mevduatın toplam pasif içerisindeki payı yüzde 53 düzeyine gerilemiş, hem de kredi mevduat oranı yüzde 123 ile tarihin en yüksek seviyesine ulaşmıştır.” dedi.

Yurt dışı piyasalardan kaynak temin etmede ve bu fonları yenilemede herhangi bir sorun yaşamayan sektörün, kredi notu artışlarının da etkisiyle borçlanma imkânlarını da genişlettiğini belirten Akben, şöyle devam etti:

“Son yıllarda sektör gerek yurt içi gerek yurt dışı tahvil ve bono ihraçlarına da ağırlık vermiş, mevduata göre daha uzun vadeli olan menkul kıymet ihraçlarının artışı sektörün yapısal vade uyumsuzluğu da dikkate alındığında olumlu olarak değerlendirilmektedir. Bankacılık sektörümüzün öne çıkan özelliklerinden biri de güçlü özkaynak yapısıdır. Mart 2016 itibarıyla 273 milyar liraya ulaşan özkaynaklar, kurumumuz tarafından yapılan diğer düzenlemelerle de gücünü korumuştur. Sektörün Mart 2016 itibarıyla sermaye yeterlilik oranı yüzde 15’ler civarında, çekirdek sermaye yeterliliği oranı da yüzde 13’lerin üzerinde gerçekleşmiştir.

Sektörün karlılığı Mart 2016’da bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 22 artış göstermiştir. Ülkemiz sağlam temeller üzerine oturan, küresel kriz ve artçı şoklarda kanıtlanmış dinamik ve potansiyeli yüksek bir bankacılık sektörüne sahiptir. Yüksek aktif kalitesi, güçlü özkaynak yapısı, nitelikli insan gücü, yüksek teknolojik gelişmişlik düzeyi, kriz tecrübesi ve uluslararası düzenlemelerle uyumu; bu potansiyel ve dinamizmi ile birleştiğinde Türk bankacılık sektörünün orta ve uzun vadede uluslararası arenada yerini daha da yukarıya taşımasını, Türkiye’nin büyümesine de katkı sağlamasını bekliyoruz, bu açıktır.”

AA
Kamupersoneli.net  | Ankara