Ekonomi

Türkiye Bankalar Birliği (TBB), uluslararası kredi derecelendirme kuruluşunun açıklamalarına tepki gösterdi

TBB’den yapılan yazılı açıklamada, S&P analistlerinin Türkiye’de bankacılık sektöründe tahsili gecikmiş alacak ve sorunlu kredilere ilişkin basında haberler yer aldığı anımsatıldı.

Açıklamada şirket analistlerinin görüşlerinin en kötü varsayımlara dayalı senaryoların ürünü olması nedeniyle temelsiz olduğu, son dönemdeki toparlanmayı dikkate almadığı, Türkiye’nin kendine has özelliklerini ve gücünü, bankacılık sektörünün tecrübesini ve reel sektörün dinamizmini yansıtmadığı vurgulandı.

Bankacılık sektörünün aktif kalitesinin ölçülmesi ve raporlanması için yapılan temel düzenlemenin; bankaların kredilerinin beklenen zarar karşılıklarının ayrılması amacıyla sınıflandırılmalarını gerektiren düzenleme olduğu belirtilen açıklamada, geçen yılbaşından itibaren uluslararası iyi örneklere tam uyumlu olan düzenleme ile ülkede kredi zararlarının muhasebeleştirilmesi, kredilerin sınıflandırılması, yeniden yapılandırılması, teminatların dikkate alınması, aktiften silinmesi, belgelendirme ve raporlama konularında önemli değişiklikler yapıldığı hatırlatıldı.

Açıklamada, kredilerin sınıflandırılmasında “kredi riskinde önemli artış” kavramının önem kazandığı ifade edildi.

Geçen yılda yaşanan dış gelişmeler, kur ve faiz artışı çerçevesinde bu kavramın dikkate alınarak yapılan hesaplamalar nedeniyle, “ödemelerde bir sorun olmasa da ileride olabilir” yaklaşımı ve bankaların ihtiyatlı tutumlarının da etkisiyle, yakın izlemeye alınan kredilerde artış olduğunun altı çizilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

“Ancak, bankaların kendi bünyelerinde geliştirdikleri modellerin sonucu belirlenen ‘kredi riskinde önemli artış’ nedeniyle ikinci gruba alınan krediler sorunlu kredi olarak değerlendirilmemelidir. Değerlendirmenin, ‘kredinin ilk verildiği tarihe göre kredibilitesinde kısmen azalma olabileceği’ şeklinde yorumlanması daha doğru olacaktır. Kaldı ki, zorlu geçen yakın dönemlere ilişkin verilere göre yakın izlemedeki kredilerin takibe intikal oranı yüzde 5’ler seviyesindedir. Bu sınıftaki kredilere takibe atılmış ve donuk alacak haline gelmiş kredi muamelesi yapılması son derece yanlıştır. Sektörün aktif kalitesindeki bozulmanın yüksek olacağına ilişkin değerlendirme yapılması hem bankacılık, hem de reel sektör için büyük bir haksızlıktır.”

“Bankacılık sektörümüz güçlü ve sağlıklı bir yapıdadır”

TBB açıklamasında ileriye yönelik yapılan tahminler ve hesaplamalara göre ikinci grupta, yakın izlemedeki kredilerin tamamının sorunlu hale geleceğine ilişkin değerlendirmenin doğru olmadığı vurgulandı.

Bunun ülke realitesi ile de uyuşmamakta olduğu belirtilen açıklamada, “Türkiye’nin ekonomik zorluklarla baş etme becerisini, bankacılık sektörünün risk yönetim tecrübesini, özel sektörün gerçek gücünü ve dinamizmini dikkate almaksızın, sadece uluslararası standart hesaplamalara göre yapılan statik bir değerlendirmenin Türkiye gerçeğini yansıtmadığı düşünülmektedir.” ifadelerine yer verildi.

Açıklamada, yakın izlemeye alınan kredi müşterilerinin tamamına yakınının faaliyetlerini sağlıklı olarak sürdürdüğü ve Türkiye’nin güçlü girişimcileri tarafından yönetildiği bildirildi.

Yurt dışında yerleşik ortakların mali yapılarında bozulma olsa dahi bunların Türkiye’deki şirketlerinin faaliyetlerinin de katma değer oluşturmaya devam ettiği belirtilen açıklamada, şu değerlendirmelere yer verildi:

“Diğer yandan, yurt dışındaki bankacılık düzenleme ve denetleme kuruluşları tarafından da çok yakından izlenmekte olan yurt dışı yerleşiklere ait ülkemizdeki bankaların faaliyetleri, yerleşik bankalarımıza benzer şekilde devam etmekte, bahsi geçen derecelendirme şirketini yanlışlamaktadır. Bankacılık sektörümüz güçlü ve sağlıklı bir yapıdadır. Beklenmedik risklere dayanabilecek donanıma ve bunları yönetebilecek tecrübeye sahiptir. Sektör ihtiyatlı bir yaklaşımla muhtemel riskler için yeterli kredi karşılıklarını ayırmıştır. Yakın dönemde yaşanan çok sayıda ve yüksek şiddetli şoklara dayanmış ve ekonomik faaliyeti finanse etmiştir. Ekonomimizin performansındaki toparlanmanın da olumlu etkisiyle ekonomiye olan desteğini sürdürmeye devam edecektir.”