Fatih Altaylı o rektör hakkında ağzına geleni söylemekten çekinmedi!
Koskoca bir üniversiteye Rektör atanmış bir kişi, milyonlarca işsizin hakkını yemek pahasına bulunduğu makamı kullanarak hanımını bulunduğu üniversiteye işe sokabilmek için iş ilanı yayınlıyor.İlanın başvuru şartlarına ise eşinin kriterlerini yazıyor.
Koskoca bir üniversiteye Rektör atanmış bir kişi, milyonlarca işsizin hakkını yemek pahasına bulunduğu makamı kullanarak hanımını bulunduğu üniversiteye işe sokabilmek için iş ilanı yayınlıyor. İlanın başvuru şartlarına ise eşinin kriterlerini yazıyor. Ki bu sayede başka bir kişi ilana başvuru yapmasın. Habertürk ekranlarında sunuculuk yapan ve aynı zamanda Habertürk gazetesinde köşe yazarlı yapan Fatih Altaylı ’da bu konuya muhatap olan Pamukkale Üniversitesi Rektörü Hüseyin Bağ’ı kalemine alıyor.
Fatih Altaylı sözlerine Hüseyin Bağ’ın görevini kötüye kullanması dolayısı ile YÖK tarafından görevden alınmasına değiniyor ama hayretlerini ortaya koyarak. Altaylı, rektörün görevden alınmasında ki hayretlerini şu ifadelerle dile getiriyor;
UZUN SÜREDİR İLK KEZ CEZALANDIRILDIĞINI GÖRDÜM
‘’Aslına bakarsanız hayretler içerisindeyim. Uzunca bir müddetten beri ilk kez görevini yakın çevresine menfaat sağlamak maksadıyla kötüye kullanan biri öyle veya böyle cezalandırıldı. Şaşkınım. Gerçekten şaşkınım’’ diyor. Altaylı, gözle görülür bir akademik kariyeri olmayan bir kişinin üniversite rektörlüğüne atanmasına da değinerek şu eleştirilerde bulundu;
KARİYERİ OLMAYAN BİR KİŞİNİN REKTÖR ATANMASI
Bahsettiğim kişi Pamukkale Üniversitesi Rektörü. Son yıllarda rektör olan pek çoğu gibi Pamukkale Üniversitesi Rektörü’nün de öyle ahım şahım ve bilimsel kariyeri falan yok. Bir ara FETÖ’cü kuluçka vazifesi gören Kırıkkale Üniversitesi Kimya Bölümü mezunu. Birkaç ders kitabı yazmış. Az sayıda da makalesi var’’ dedi.
Fatih Altaylı sözlerine şu ifadelerle devam etti;
Zaten konumuz bilimsel yetkinliği değil bu kişinin. Pamukkale Üniversitesi Rektörü bu bey, Prof. Hüseyin Bağ, üniversiteye eleman almak üzere ilan veriyor. Alınacak elamanın tarifi yapılmış ilanda.
Tamamen kişiye özel bir ilan, kişiye özel bir tarif. Rektör’ün eşini tarif ediyor ilan. Tarifteki tek eksik “Üniversitemizin Rektör’ü ile aynı evde oturmak, çocuklarının anası olmak ve gece aynı yatakta yatmak” denmemiş olması. Haliyle Rektör’ün eşinden başka aday yok ve işe de o alınıyor.
MERAK ETTİĞİM ŞUDUR.
Bu Rektör, bu ilandan ve bu işe almadan sonra üniversitedeki diğer görevlilerin, öğretim üyesinden müstahdemine kadar üniversitede çalışan insanların yüzüne nasıl bakıyor?
O üniversiteyi bitirip, iş arayacak olan gençlere nasıl bir örnek oluyor ve o gençlerin yüzüne nasıl bakıyor, karşılarına nasıl çıkıyor?
Böyle bir göreve getirilen birisi, nasıl kendini bu kadar alçaltabiliyor, nasıl bu kadar küçük düşmeyi göze alabiliyor?
Bu yapıda birisi nasıl oluyor da o üniversitenin başına geçirilebiliyor!
Eşinin başı örtülü, kendisi dindar diye mi?
Hadi canım siz de!
Böyle bir dindarlık mı olur!
En azından Rektör’ün eşi “Yahu Hüseyin, ayıptır, yazıktır. Ben böyle bir şey istemem” demez mi?
Dememiş belli ki!
Belli ki uyumlu bir evlilikleri var.
Peki onlar uyumlu ve adapsız da, onları oralara getirenler, hala mı akıllanmadınız dindarlık kisvesi arkasına saklananlardan yediğiniz bunca “darbe”ye rağmen.
Bırakın ahlaki yoksunluğunu din kisvesi ile örtmeye çalışanları.
Onlar başlarını değil, ayıplarını örtmeye çalışıyor sadece.
Artık anlayın bu işin sözde dindarlıkla değil, özde edepli olmakla olduğunu.
Yine de içimde bir umut var.
YÖK bu Rektör’ü hemen görevden almış.
İnşallah yarın öbür gün başka bir göreve atamazlar arkadan.
Bakmadan Geçme





