Gündem

Anayasa Mahkemesi'nden eşinden şiddet gören öğretmen ile ilgili karar

Anayasa Mahkemesi (AYM), kendisini darp edip bıçakla yaralayan, boşanma davası açtığı eşi ile aynı ilçede çalışmak istemeyen K.Ş.’nin başka yere görevlendirme başvurularının kabul edilmemesini, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlali kararını verdi. Yeniden yargılama yapılması ve başvurucuya 10 bin lira da manevi tazminat ödenmesi kararlaştırıldı.

Olay nasıl oldu?

Can güvenliği endişesiyle çalıştığı yerdeki il milli eğitim müdürlüğüne, görev yerinin değiştirilmesi talebinde bulunan K.Ş.’nin talebi, koruyucu tedbir kararı sunulmadığı gerekçesiyle reddedildi. K.Ş., bunun üzerine Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) başvurdu. MEB tarafından talebi reddedilen K.Ş., boşanma davasının sürdüğü sırada eski evinden eşyalarını almaya gittiği sırada ayrılma aşamasında olduğu eşi tarafından bıçakla yaralandı.

Sınıf öğretmeni K.Ş. bunun üzerine darp, ölümle tehdit ve bıçakla yaralama olayları nedeniyle can güvenliğinden endişe ettiğini, yaşantısını sürdürmek için ihtiyaç duyduğu yerlerin eşinin çalıştığı yere çok yakın olmasının da bu endişeyi artırdığı gerekçeleriyle İzmir 7. Aile Mahkemesi’ne başvuruda bulundu. İzmir 7. Aile Mahkemesi de, görev yeri değişikliği kararının idari mahiyette olması gerekçesiyle öğretmenin başvurusunu reddetti. Dilekçesinde eski eşinin kendini öldürmekle tehdit ettiği ve darp suçları nedeniyle cezalandırıldığı da yer alan K.Ş.’nin başvurusunu İzmir 8. Aile Mahkemesi de reddetti.

10 bin TL tazminat 

Sınıf öğretmeni K.Ş.’nin başvurusunu inceleyen Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiğine, yeniden yargılama yapılmasına ve K.Ş.’ye 10 bin lira manevi tazminat ödenmesine hükmetti. Kararın gerekçesinde, şöyle denildi: “Başvurucunun can güvenliğinin tehlikede olduğunu somut temellere dayalı olarak açıklamış olmasına karşın, Milli Eğitim Bakanlığı ve Aile Mahkemesi’nin şiddet mağduru başvurucuyu korumaya yönelik tedbirleri sağlama yönündeki pozitif yükümlülüklerine uygun hareket etmedikleri anlaşılmaktadır.”