Gündem

Başbakan: Avrupa Birliği Tercih Yapmak Durumunda! Bunun Başka Yolu Yok

Başbakan Binali Yıldırım, “Ya seçimlerden önce ya da seçimlerden sonra Avrupa Birliği bir tercih yapmak durumunda ve Türkiye ile ilişkileri yeni baştan gözden geçirecek, başka bunun yolu yok.” dedi.

Başbakan Yıldırım, Habertürk TV, Bloomberg HT ve Show TV ortak canlı yayınında açıklamalar yaptı ve gündeme ilişkin soruları cevapladı.

Avrupa Birliği’nin üst mahkemesi Avrupa Adalet Divanının, Fransa ve Belçika’daki iki kadının başörtüsü konusundaki başvurusuna yönelik kararını nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine Yıldırım, “Bu çok yanlış bir şey. Bunun kabul edilebilir bir yanı yok. İnanç özgürlüğüne, insan haklarına, kılık kıyafet özgürlüğüne aykırı.” şeklinde konuştu.

Yıldırım, bu işte aşırı sağ söylemlerin etkisinde kalınarak dönemsel kararların alındığını ifade ederek, bu gibi durumların barışa ve dostluğa katkı sunmayacağını, gerilimi daha da tırmandıracağını, iç huzursuzlukları daha da arttıracağını ve ciddi anlamda da bunun bir bedelinin olacağını söyledi. 

Bu tarz kararların bölgesel ve küresel barışa katkı sağlayamayacağına dikkat çeken Yıldırım, ülkeler arasındaki ilişkileri daha da olumsuz yönde etkileyeceğini, kararı alanların da içeride doğacak sonuçlarının nereye varacağını göremeyeceklerini ifade etti.

Başbakan Yıldırım, Mülteci Geri Kabul Anlaşması’na işaret edilerek, “Kapıların açılması da var mı?” sorusu üzerine, “Burada bir tehdit filan yaptığım yok, bir gerçeği ifade ediyorum. Türkiye’nin bulunduğu konum, üstlendiği rol ve bölgede yaşananları dikkate aldığınızda Avrupa’nın hangi tehditlerle karşı karşıya olduğunu anlaması için yeter. Bunu düşünmelerini istiyorum.” yanıtını verdi.

Avrupa ile ilişkilerin tekrar düzelmesi ve eski yoluna gelmesi için neler yapılması gerektiği konusunda da Yıldırım, şöle dedi:

“Bunları onlar düşünecekler, top onlarda. Düzeltmek için gayreti Avrupa ülkelerinin yapması lazım. Bu konuda bizden isteyecekleri bir şey yok. Biz Türkiye olarak açık ve net bir tutum izliyoruz, herhangi düşmanca bir tavrımız yok, kararımız yok. Orada bulunan milyonlarca insanımızın ülkemizde yapılacak bu önemli anayasa değişikliği için bilgilendirilmesinden daha doğal bir şey olamaz. Buna bile tahammül edememek, ‘Avrupa, Avrupa değerleri’ diye sakız gibi ağızlarından düşürmedikleri bu kavramı boşaltıyor.” 

Yıldırım, Avrupa değerinin demokrasi, insan hakları, fikrini rahatça ifade etmek olduğunu fakat bunun uygulamalarda görülmediğini vurgulayarak, “Ya seçimlerden önce ya da seçimlerden sonra Avrupa Birliği bir tercih yapmak durumunda ve Türkiye ile ilişkileri yeni baştan gözden geçirecek, başka bunun yolu yok.” diye konuştu. 

Avrupa Adalet Divanının hemen öncesinde de Venedik Komisyonundan da benzer bir karar çıktığının hatırlatılması üzerine Yıldırım, komisyonun kararının tamamen siyasi olduğunu vurguladı.

Söz konusu raporda bahsedilenleri aktaran Yıldırım, “Bir sürü zırva. Türkiye’nin yapacağı bir değişikliği kabul edecek olan merci millettir. Milletin kararının üzerinde hiç kimse bir tasarrufta bulunamaz. Bu Venedik Komisyonu aklı sıra bu referandumun sonucunu etkilemeye çalışıyor. Rapor, ‘Bu yanlış iş, bundan vazgeçin.’ Böyle bir şey demeye hakkı yok. Kusura bakmasın herkes haddini bilsin.” dedi. 

Yıldırım, “Avrupa da şimdi sıraya girmiş, hayırcılarla aynı şarkıyı söylüyor. Size ne kardeşim? Siz kendi seçiminize bakın. Türkiye’nin seçimi size mi kaldı?” görüşünü belirtti.

Bu yakın ilişkiyi neye bağladığının sorulması üzerine Yıldırım, “Bu yakın ilgi tabii Avrupa’da FETÖ ve PKK’nın iletişim ağları çok sıkı çalışıyor. Bu ülkelerin kamuoyunu, bu gerçeği kabul etmek lazım, bizden daha çok etkiliyorlar. Şimdi aylardır ben bakıyorum, Türkiye ile ilgili olumlu bir haber yok. Verilmiyor mu haber? Veriliyor ama işlerine gelmiyor, değerlendirmiyorlar. Türkiye’nin aleyhindeki haberlerin piyasası çok.” değerlendirmesinde bulundu.

“Muhalif kanat bu son kriz dolayısıyla özellikle Hollanda ile tırmanan mesele üzerine ‘Bu krizi de iktidar, AK Parti, Cumhurbaşkanlığı lehte kullanmaya başladı, buradan bir fırsatçılık peşinde. ‘Evet’ oylarının artabilmesi için Avrupa ile yaşanan krizi fena halde kullanılıyor.’ yönünde bir argüman geliştirdi.” sorusu üzerine Başbakan Yıldırım, “Böyle bir şeye ihtiyacımız yok, bizim böyle bir senaryoya, tezgaha ihtiyacımız yok. Biz, milletimizin kararından eminiz. 16 Nisan’da inşallah millet enine boyuna değerlendirecek, ülkemizin geleceği için en güzel kararı verecek.” dedi.

Yıldırım, bunun realitede “evet” oylarına bir katkısının olup olmadığına ilişkin soruya da “Bu mutlaka artısıyla eksisiyle değerlendirilecek. Ben, ‘Bunun hiçbir etkisi olmayacak’ demiyorum. Olumlu, olumsuz yönden değerlendirilecek ama kocaman bir halk oylamasını getirip buraya bağlamak haksızlık olur. Buradaki olay, bizim arzu ettiğimiz bir olay değildi ama olduktan sona da yutkunup, sineye çekeceğimiz bir olay da olamaz. Gereken karşılık verildi, verilmeye de devam edecek.” ifadelerini kullandı.

“Kamuoyunun, konuştuklarımız dışında ‘Batı ile hasseten şu yüzden bu durumdayız’ şeklinde bilmesi gereken bir şey var mı?” sorusu üzerine Yıldırım, Avrupa ülkeleriyle ilişkilerde, bugünlerde sıkıntı olduğunu, bunun sır olmadığını dile getirdi. Özellikle halk oylaması kampanya sürecinde, bu durumun biraz daha belirgin hale geldiğini, tırmandığını söyleyen Yıldırım, “Aslında öncesinde de vardı bu. Doğrusu Avrupa’nın belli başlı ülkelerinde seçimler var, Fransa’da, Almanya’da, Hollanda’da seçimler var. Onların da bu sürece bir şekilde olumsuz katkısı olduğunu düşünüyorum.” diye konuştu.

Başbakan Yıldırım, İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılma kararıyla insanların refah endişesinin günden güne arttığını ve Avrupa’da içe kapanma yaşandığını belirtti.

Bu noktada iki konunun birbirinden ayırt edilmesi gerektiğinin altını çizen Yıldırım, “Avrupa’da aklıselimi, vicdanı olan büyük bir kitle var. Bunların sesi çok çıkmıyor. Bir de marjinal siyasetin içinde olan ve bundan siyasi rant sağlamaya çalışan partiler, söylemler var. Onlar bizi hedef alıyorlar ama eminim ki Avrupa’nın o sessiz yığınları, Türkiye ile ilişkilerin iyileştirilmesinden yana.” ifadelerini kullandı.

Türkiye ile Avrupa ülkelerini birbirine bağlayan en önemli varlığın, Avrupa’da yaşayan soydaşlar olduğunu, onların Avrupa ile arada dostluk köprüsü oluşturduğunu vurgulayan Yıldırım, “O bakımdan ilişkileri germenin bize şüphesiz faydası olur ama Avrupa’ya faydası olmaz, daha çok zararı olur. Bunun da bilinmesin de yarar var.” dedi.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın, Türkiye’nin Rotterdam Başkonsolosluğuna alınmaması üzerine yaşananlar hatırlatılarak, “Hollanda ile krizde artık aşılamayacak noktada mıyız? Hollanda’dan ne bekliyoruz, nasıl bir şey yapması lazım Hollanda’nın ki bizim incinen milli gururumuzu tamir edebilsin?” sorusu üzerine Yıldırım, şunları ifade etti:

“Orada Dışişleri Bakanımıza izin verilmemiş olması, uçağının indirilmemesi zaten diplomaside en uç noktadır, yapılan en büyük ayıptır, yanlıştır. Üstüne üstlük Aile Bakanımıza da bu muamelenin yapılmış olması, artık işi kontrolden çıkarmıştır. Burada fiili bir durum vardır. Bu fiili durumun karşılığı aynı yöntemlerle verilecektir. İşin bir boyutu başlamıştır. Bu konuda özür dilenmesi, bu işin müsebbiplerinin, bu işe sebep olanların ortaya çıkarılması, hesabının sorulması ve oradaki vatandaşlarımıza yönelik köpekli, coplu saldırıların, şiddet olaylarının mağdurlarının haklarının iade edilmesi, gözetilmesi gerekiyor.”

Hollanda ile yaşanan krizin ardından diplomatik uçuşların, üst düzey ziyaretlerin askıya alınması ve Hollanda’nın Ankara Büyükelçisi’nin Türkiye’ye gelmemesi yönündeki kararı hatırlatan Yıldırım, sürecin izleneceğini, zamanı, zemini ve şartları oluştuğunda karşılık verileceğini belirtti.

Başbakan Yıldırım, “Bizim amacımız ne Hollanda ne de Avrupa ile tamamen ilişkileri kesmek değildir. Bunu yapan biz olmayız ama bu yönde ısrarları devam ederse, tırmandırmaya devam ederlerse Türkiye de bunun altında kalmaz, karşılığını muhakkak verir. Bunun da bilinmesi lazım. Bulunduğumuz bölgenin güvenliği, bir anlamda Avrupa’nın güvenliği anlamına geliyor. Dolayısıyla bu işin sonunda muhasebesini, hesabını kitabını yaparken, biz bir düşüneceksek, onların iki düşünmesi gerekir.” diye konuştu.

Hollanda Başbakanı Rutte ile 12 Mart Pazar gecesi yaptığı telefon görüşmesinin ayrıntılarının sorulması üzerine Yıldırım, şunları dedi:

“O gece tabii kriz tırmanınca biz, açıklama yapmadan önce görüşmeyi arzu ettik. Kendisi de aradı, görüştük. Birkaç sefer görüştük. Görüşme tamamen, yapılan işin yanlış olduğunu, bunun düzeltilmesi gerektiğini, bunun ilişkilerimize zarar vereceğini ihtiva eden bir görüşmedir. Görüşme esnasında, ‘Bu noktaya gelmesini biz de istemiyorduk.’ dedi, kendine göre haklı gerekçelerini sıraladı. İşin sonunda da ‘Bu işler geçtikten sonra oturalım, beraber yemek yiyelim.’ diye bir laf da etti doğrusu. Bunu söyledi. Biz de ona herhangi bir karşılık vermedik. Biraz herhalde bizim oradaki konuşma tonumuzdan öyle bir teklifte bulunma ihtiyacı da duydu diye düşünüyorum. Tabii orada yaşanan olayın getirdiği can sıkıntısıyla bazı şeyler konuştuk. Karşılıklı o da sesini yükseltti, biz de sesimizi yükselttik. Öyle geçti.”

Yıldırım, “Hollanda Büyükelçimizi çekme gibi bir durum olacak mı?” sorusunu, “Büyükelçimiz burada zaten. Bir müddet devam edecek. Bizim büyükelçimizin şu anda gitmesi söz konusu değil.” şeklinde cevapladı.

Konunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürüleceği yönündeki açıklamalar anımsatarak, “Neden Lahey Adalet Divanı’na değil de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gidiyoruz?” sorusu üzerine Yıldırım, “Bizim maslahatgüzarı ve başkonsolosu bir ara gözaltına aldılar sonra bana bunun yanlışlıkla olduğu söylendi ve bu konuda başbakan telefonda özür diledi.” açıklamasında bulundu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Sayın Yıldırım kendi başbakanlığını kaldıran kampanyayı yaparken ne hissediyor?” şeklindeki ifadelerinin aktarılması üzerine Başbakan Yıldırım, şunları dedi: 

“Ben çok iyi şeyler hissediyorum. Çünkü gelecek, ülkemizin, gençlerimizin, torunlarımızın geleceği Binali Yıldırım’ın geleceğinden daha önemli. İnsanlar fani gelir geçer ama biz kalıcı bir eser bırakmak istiyoruz. Darbe tehditlerinin olmadığı, zayıf hükümetlerle zaman kaybının yaşanmadığı ve sandıkta iktidarın belli olduğu, bir dahaki sandığa kadar da kesintisiz çalıştığı bir sistemi getirmeye çalışıyoruz. Burada kişilerin isimleri, kim olduğunun önemi yok. Önemli olan buradan çıkacak sonuçların ülkemizin refahına, kalkınmasına katkı sağlaması.”

“Kılıçdaroğlu beni düşüneceğine biraz daha millet için çalışsın, kendisi de bu sistemin getireceği nimetlerden yararlansın.” şeklinde konuşan Başbakan Yıldırım, “Benim tavsiyem ona ‘evet’ versin. Niye ‘evet’ versin biliyor musunuz? Çünkü Kılıçdaroğlu bu anayasa değişikliğiyle ilgili bizim anlatamadığımız şeyi en güzel şekilde anlattı. Hatırlayın, ‘Eğer bu anayasa geçerse cumhurbaşkanıyla başbakan ayrı partilerden olursa o zaman ne olacak?’ dedi. Aslında bu her şeyi özetliyor. Biz de bunu diyoruz ve onu değiştiriyoruz. Onun yardımcısı da çıktı dedi ki ‘Biz anayasayı tersten okuyoruz, bırakın düzden Kılıçdaroğlu tersinden bile okur’ belli ki tersinden okumuş, o da doğru.” dedi.

Başbakan Yıldırım, kendisinin meselelere enteresan bir üslupla yaklaştığı ve cumhurbaşkanlığı sistemine ilişkin en önemli eleştiri noktasının “Ülkenin tek adamın eline geçeceği” şeklinde olduğu hatırlatılarak, “Siz de dediniz ki ‘Tek adamsa tek adam’ siz bunu muhalefete kızgınlıkla ya da serzenişle farklı üslubunuzdan dolayı mı dile getirdiniz?” şeklindeki soru üzerine şunları söyledi:

“Yani ne diyeyim? İki tane mi cumhurbaşkanı seçeceğiz? Bir tane tabii tek adam seçeceğiz. Yani Kılıçdaroğlu’nun hatırı için iki tane mi seçelim. İki tane muhtar seçiyor muyuz? O zaman Kılıçdaroğlu, HDP ile çok herhalde haşır neşir olunca eş başkanlığa kafayı taktı anladığım kadarıyla. O zaman CHP’den başlasınlar iki aday göstersinler, belediye başkanları ikişer tane olsun, muhtarlar ikişer tane olsun, kaymakam iki olsun, vali iki olsun madem tek adam istemiyorlar. Böyle bir saçmalık olmaz, mutlaka tek olacak ama arkasında millet olacak. Millet arkasındaysa önemli değilki tek olması.”

Sandıkta yetki verilmesi halinde görevin yapılabileceğini belirten Yıldırım, “Onun kafasındaki ‘tek adam’ diktatörlük. Diktatörlükte seçim falan yok zaten. Dolayısıyla burada öyle bir şey yok. Padişahlık dönemi bitti, babadan oğula geçen yönetim sistemi 1923’te sona erdi. Ondan sonraki bütün süreçlerde seçim var, tek parti döneminde de göstermelik de olsa seçim var.” dedi. 

Başbakan Yıldırım, 1950’den sonra Türkiye’de terleyerek, yarışarak, milletin önüne giderek ve milletin desteğini isteyerek işbaşına gelindiğini belirterek, “Doğrusu Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu sistem yürürlüğe girdikten sonra, başbakanlık için çok gayret etti olmadı, yeni bir şans doğdu cumhurbaşkanlığı için en azından bir fırsat doğdu ve o yüzden Sayın Kılıçdaroğlu doğrusu biraz daha gayret etse buna ‘olur’ diyebilir, ‘evet’ diyebilir. Neticede ona da bir fırsat doğmuş olur.” dedi.

Başbakan Binali Yıldırım, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine ilişkin, “Millet yetkiyi verecek 5 yıl. 5 yıl sonra beğendi, bir daha. Üçüncü dönem yok. İki dönem yeter. Bitti. Nerede burada diktatörlük, nerede tek adamlık? Milletin seçtiğine kim diktatör diyebilir?” diye konuştu.

“AK Parti 2002’den bu yana vatandaştan hep destek aldı. Bugün seçmen 14 yıla dayalı bir tercih mi yapacak, yoksa bir geleceğe göre mi oy verecek?” sorusu üzerine Yıldırım, “Vatandaş tercihini nasıl yapacak, onun kararını ben veremem. Herkesin tercihin yapması için bir sebebi olacak.” diye yanıt verdi.

AK Parti olarak geçmişte verdikleri önemli hizmetlerin mutlaka bir katkısının olacağını belirten Başbakan Yıldırım, geçmişin bir gelecek ispatı olduğunun altını çizdi. 
Başbakan Yıldırım, ikinci yürürlüğe girecek değişikliğin ise HSYK’nın yapısındaki değişiklikler olduğunu belirtti.

Buradaki değişikliklerin de bir ay 40 gün içinde yürürlüğe gireceğini ve üye sayısının düşeceğini aktaran Yıldırım, kurulun başkanının ise Adalet Bakanı olacağını, Meclisin de bundan sonra HSYK’ye 7 üye seçeceğini belirtti.

Dört üyenin de cumhurbaşkanı tarafından seçileceğini hatırlatan Başbakan Yıldırım, şöyle dedi:

“Cumhurbaşkanı niye seçiyor? Önceden de seçiyor. Cumhurbaşkanını kim seçiyor? Millet seçiyor. Bunun karşısında olmak, ‘Burada bir tarafsızlık yok, bağımsızlık yok’ gibi söylemler hakikaten akla ziyan şeyler. Asıl bugün yaşanan sorunları gideriyor. Bu statükocu kafadır, vesayetçi bir anlayıştır. Bu anayasa değişikliği bu değişimi getiriyor. Tek vesayet makamı var, millet. Millet yetkiyi verecek 5 yıl. 5 yıl sonra beğendi, bir daha. Üçüncü dönem yok. İki dönem yeter. Bitti. Nerede burada diktatörlük, nerede tek adamlık? Milletin seçtiğine kim diktatör diyebilir? Hangi demokrasilerde var bu? Türk seçmeninin tercihinin doğru olamayacağını iddia ediyorsunuz. ‘Türk seçmeni bu işten anlamaz, kime oy verdiğini bilmez onun içinde millete bırakmamak lazım.’ gibi bir sonuç çıkıyor. Bu çok yanlış bir şey.”

Anlattığı 2 maddenin hemen yürürlüğe gireceğini bildiren Yıldırım, diğer değişikliklerin ise ilk milletvekili seçimi olan 3 Kasım 2019’da hayata geçeceğini aktardı. Yıldırım, “Bu seçimlerden sonra kabul edilirse 16 Nisan’da yürürlüğe girecek. Bunun tabii hazırlıkları var zaten, 17 Nisan’da bu sistemde geçmek mümkün değil. Bir sürü kanun değişikliği var, bunların yapılması lazım. Bunlar için de zamana ihtiyaç var.” diye konuştu. 

“Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler bir yıl içerisindeki yapılacak seçimlerde uygulanmazdı. Siz bu maddeyi de değiştirdiniz, buna neden gerek duydunuz?” sorusuna Yıldırım, şu yanıtı verdi:

“Bu rahmetli Özal döneminde konulmuş bir maddedir. Hiçbir anlamı da yok. ‘Uygulanmaz bir yıl kala’. Niye 1,5 yıl değil? Niye 6 ay değil? Hiçbir mantığı yok. Kaldı ki bir yıl falan kalmıyor, daha fazla süre var.” 

Başbakan Yıldırım, “Eyalet sistemine geçilecek, Türkiye’nin üniter yapısı değişecek” şeklindeki eleştirilerin hatırlatılması üzerine, anayasa değişikliğinde Türkiye’nin üniter devlet yapısını değiştirecek bir düzenleme bulunmadığını dile getirdi. “Türkiye’nin üniter yapısı değişecek” iddialarının kasıtlı ortaya atıldığını ifade eden Yıldırım, Türkiye’nin bölünme noktasında hassas olduğunu ve bu konu üzerinden bir alan oluşturarak kafa karıştırmak istendiğini söyledi.

Anayasa’nın ilk dört maddesine yönelik değişiklik yapılmadığının altını çizen Yıldırım, anayasa değişikliğiyle cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçileceğini, eyalet sistemine geçmenin ise başka bir şey olduğunu ve bunun Türkiye’de tartışmaya açılmasının bile akla ziyan olduğunu ifade etti.

Meydanlarda, “tek devlet”, “tek millet”, “tek vatan”, “tek bayrak” vurgusu yaptıklarını hatırlatan Yıldırım, bu konuda hassas olduklarını kaydetti.

Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti:

“Terörle amansız mücadele verirken, çevremizde bunca sorunlar olurken böyle bir şey olabilir mi? Milliyetçi Hareket Partisi buna destek verir mi? Milliyetçi Hareket Partisi ile biz bunu hazırladık. Bu ne demektir? Milliyetçi Hareket Partisi ‘Eyalet sistemine olur verdi’. Böyle bir şey düşünebilir misiniz? Hadi diyelim bizim hakkımızda düşünülüyor olsa bile biz de böyle zinhar olmaz ama Milliyetçi Hareket Partisinin varlık sebebi bu. Türkiye’nin üniter yapısının korunması, tek bayrak, tek devlet, tek vatan, tek millet olgusunun devam ettirilmesi. Onun için bunların hiç gerçekle uzaktan yakından alakası yok. Bu işe artık çok inanan da yok.” 

Anayasa değişikliğine ilişkin “Rejim değişiyor”, “Eyalet sistemi gelecek”, “Tek adam olacak”, “Meclis ortadan kalkıyor” şeklinde eleştiriler yapıldığını hatırlatan Yıldırım, bunların hiçbirinin tutmadığını her gün yeni şeylerin çıkartıldığını dile getirdi.

Muş’a gerçekleştirdiği ziyaretin anımsatılması üzerine Yıldırım, orada coşkuyu, heyecanı, bayrağa sevgiyi ve sahiplenmeyi gördüğünü belirtti.

Vatandaşlarda, terör örgütünün canından bezdiren uygulamalardan kurtulmanın sevincini ve heyecanını gördüğüne dikkat çeken Yıldırım, anayasa değişikliğine ciddi oranda bölgeden destek geleceğini söyledi. 

Başbakan Yıldırım, “Vatandaşlarımızın tercihlerini, ‘Hayır’ tercihini veya ‘Evet’ tercihini bir sınıflandırmaya tabi tutup, haşa vatandaşlarımızı terör örgütleriyle ilişkilendirmek bizim haddimiz değil, böyle bir şey yapamayız. Böyle bir manaya çekilmesi bizi çok rencide eder, asla böyle bir şey kabul etmiyoruz.” ifadesinde bulundu.

“Çözüm Süreci’ne yönelik yeni bir sürecin başlatılması söz konusu olacak mı?” sorusu üzerine Yıldırım, “Hayır. Çözüm, terör örgütünün bütün faaliyetlerini sonlandırması, bölgede yaşayan vatandaşlarımızla aramızdan defolup gitmesidir. Onun dışında bir çözüm yok. Bunun net olarak bilinmesi lazım. Terör örgütünü, bu milletin başının belası olmaktan kurtaracağız, buna baş koyduk.” değerlendirmesinde bulundu.

“21 Mart’ta yapılacak nevruz kutlamasına çok az kaldı, bir hafta var. Bir hafta sonra siz Diyarbakır’da nevruza dönük bir kutlamaya katılmayı düşünüyor musunuz?” sorusunu ise Yıldırım, şöyle cevapladı: 

“Nevruzun o bölgeyle de alakası yok. Asırlar öncesinden gelen bir Türk adetidir. Yazın gelişidir, yeni gündür, gün dönümüdür. Bunun kutlanması her tarafta yapılır. Biz çocukluğumuzda bile bunu yapardık. 21’inde benim programım nedir? Şu anda yanımda yok, malum seçim kampanyası devam ediyor. 21’inde Bakanlar Kurulu var. Hassaten bir nevruz programı da yapmadık. Bunlar göstermelik işlerle olmaz. Önemli olan süreklilik arz eden düşüncemizdir. Çözüm Süreci bir fırsattı ama o fırsatı teptiler, o sürece ihanet ettiler. Dolayısıyla o defter kapandı.”

Kamupersoneli.net