Gündem

FETÖ'nün siyasi ayağı kim? tartışmaları yargıya taşındı! 500 bin liralık tazminat davası açıldı

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP partisinin grup toplantısında FETÖ’nün siyasi ayağı hakkında açıklamalarda bulunarak 20 soruya 20 cevap vererek FETÖ’nün siyasi ayağını açıkladığını dile getirmişti. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan da AK Parti grup toplantısında yaptığı konuşmada CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarına cevap verdi.

FETÖ’NÜN SİYASİ AYAĞI KİM? TARTIŞMASI YARGIYA TAŞINDI: 500 BİN LİRALIK TAZMİNAT DAVASI AÇILDI

Kılıçdaroğlu o gün FETÖ’nün siyasi ayağı kim? açıklamalarında, ”  Devletin kozmik odasını FETÖ unsurlarına kim açtı? Bir kişinin talimatı ile açıldı; Recep Tayyip Erdoğan. Devletin namusunu terör unsurlarına açan FETÖ’nün siyasi ayağıdır! 15 Temmuz’da şehit olanlar adına soruyorum, 15 Temmuz’da gazi olanlar adına soruyorum, Vicdanı olanlar adına soruyorum, Bu memleketi sevenler adına soruyorum, FETÖ’nün siyasi ayağı kim? FETÖ’nün önünü açan siyasi otorite FETÖ’nün siyasi ayağıdır. Devleti FETÖ’ye teslim eden kişinin adı Recep Tayyip Erdoğan’dır.” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’da Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarına şöyle cevap verdi:

FETÖ’nün siyasi ayağı” diye esip gürlemeye başladı. Madem bu kadar istiyor, öyleyse işte bugün burada FETÖ’nün siyasi ayağını açıklıyorum. Rus edebiyatının ünlü ismi Tolstoy’un dediği gibi; “birine çamur atmadan önce iyi düşün ve sakın unutma, önce senin ellerin kirlenecek.” Kılıçdaroğlu bize çamur atmaya çalışırken, elinde çamurla yakalanmıştır. Çünkü bu ülkede FETÖ’nün en önemli siyasi ayağı, bizatihi Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendisi ve ekibidir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Kılıçdaroğlu’nun yaptığı açıklamalarının ardından konuyu yargıya taşıyarak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında 500 bin liralık manevi tazminat davası açtı.

KILIÇDAROĞLU’NDAN FETÖ’NÜN SİYASİ AYAĞI KİM? AÇIKLAMALARI

Kılıçdaroğlu yaptığı açıklamada, “FETÖ’nün siyasi ayağını açıklayacağım” dedim. Burada tek tek Bilal’e anlatır gibi anlatacağım. Bir terör örgütü devletin kılcal damarlarına nasıl sızar FETÖ terör örgütünü devletin tüm kılcal damarlarına kim nasıl yerleştirdi? Devletin en önemli, en mahrem birimlerine terör örgütü elemanlarını yerleştirenler FETÖ’nün siyasi ayağıdır!” dedi.

Kılıçdaroğlu’nun FETÖ’nün siyasi ayağı hakkındaki açıklamaları şöyle:

Kılıçdaroğlu tarafından partisinin grup toplantısında sorulan 20 soru şöyle:

1-Bir terör örgütü Devletin kılcal damarlarına nasıl sızar?

2- FETÖ’nün terör elemanlarını devletin kılcal damarlarına kim nasıl yerleştirdi?

3-Devletin içine FETÖ’nün elemanlarını muhalefet partileri yerleştirebilir mi?

4-İktidardaki parti terör örgütü üyelerini Devletin kılcal damarlarına yerleştirirken, “Ben bunları dürüst olduğunu sanıyordum. Devletin kılcal damarlarına yerleşirken devlete ihanet etmeyecek diye düşünüyordum. Benim bundan bilgim yoktu.” Diyebilir mi?

5- FETÖ’nün faaliyetleri devlet tarafından izleniyor muydu?

6-Sadece 1991 yılında mı MİT raporu düzenlendi?

7-FETÖ ile ilgili istihbaratı sadece MİT mi topluyordu?

8-MGK’da “FETÖ ile mücadele edilmeli, gerekli önlemler alınmalıdır.” Diye bir karar aldı mı?

9-MGK kararına karşılık dönemin hükümeti ne yapmıştır? Gerekli önlemi almış mıdır?

10-MGK kararına rağmen FETÖ devletin kılcal damarlarına sızmaya başladı mı yada devam etti mi?

11-FETÖ’nün yürütme organlarının yetkilerini aşan talepleri nasıl yerine getirildi?

12-Toplu FETÖ’cü yerleştirme Yargıtay ve Danıştay’da mı oldu?

13-Kimdir bu siyasi otoriter?

14-FETÖ kendine ne zaman devletin tek yetkili hakimi olarak görmeye başladı?

15-17-25 Aralık sürecinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve FETÖ arasındaki ilişki nasıldı?

16-17-25 Aralık süreci sonrasında istihbarat örgütleri FETÖ ile ilgili rapor verdiler mi?

17-Devletin kozmik odasını yani devletin mahremiyetini FETÖ’ye kim açtı?

18-Sayın İlker Başbuğ FETÖ’nün siyasi ayağını açıkladı mı?

19-FETÖ’cüleri devlete yerleştiren siyasi irade devlete liyakati gözardı mı etti?

20-FETÖ İle gerçekten mücadele ediliyor mu? FETÖ unsurları devletten temizlendi mi?

Tek yetkili olan iktidar partisi FETÖ’nün elemanlarını devletin kılcal damarlarına yerleştirirken “Ben bunların terör örgütü üyesi olduğunu bilmiyordum” diyebilir mi? “Cumhurbaşkanlığı’na bağlı bir birimin raporu, ‘FETÖ devletin bütün kılcal damarlarına sızıyor’ diyor. Bu yetkiyi ancak belirli kişiler ve kurumlar kullanabilir. Esnaf, devlete FETÖ’nün müsteşarını tayin edebilir mi?

TÜM RİSKİ HÜKÜMET ADINA ERDOĞAN ÜSTLENDİ

FETÖ’nün faaliyetleri izleniyor muydu? Evet izleniyordu, eskiden beri izleniyordu. Gülen hareketinin CIA ilişkileri MİT tarafından raporlanmıştı 1991 yılında. 24 Ağustos 2004 tarihinde bir karar alındı MGK’da. O dönem başbakan Erdoğan’dı. Gülen hareketinin tehlikeli olduğunu hükümete bildirdiler. Peki ne yaptılar? MGK’da alınan Gülen kararı Bakanlar Kurulu’nda imzaya açılmadı, hiçbir işlem yapılmadı. Kimseye haber verilmedi. Tüm riski hükümet adına Erdoğan üstlendi. Peki, FETÖ’nün siyasi ayağı kim?

FETÖ’nün tehlikeli olabileceğini içeren MGK kararı dönemin başbakanı tarafından rafa kaldırıldı. Bu kişi aynı zamanda BOP Eş Başkanı’dır. MGK karar alıyor Gülen hareketi tehlikelidir diye. Derhal içerideki ve dışarıdaki faaliyetleri ile ilgili gerekli önlemleri alın diyor. Kime diyor? Dönemin hükümetine. Kararın altında da imzası var dönemin Başbakanı Erdoğan’ın.

DEVLETİ FETÖ’YE TESLİM EDEN KİŞİ ERDOĞAN’DIR

Erdoğan, 2016 yılında “FETÖ ile bir ortak yanımız vardı. Aynı menzile farklı yollardan giden bir yapı olarak ördük. Bambaşka niyetlerinin, sinsi planlarının olduğunu görmedik” diyor. Yalan söylüyor! Çünkü 2014 yılında Milli Güvenlik Kurulu söyledi sana.

15 Temmuz’da şehit olanlar adına soruyorum, 15 Temmuz’da gazi olanlar adına soruyorum, Vicdanı olanlar adına soruyorum, Bu memleketi sevenler adına soruyorum, FETÖ’nün siyasi ayağı kim?

FETÖ’nün önünü açan siyasi otorite FETÖ’nün siyasi ayağıdır. Devleti FETÖ’ye teslim eden kişinin adı Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Erdoğan’a ve partisine destek veren partiye de söylemek isterim. Ülkeye bağlılığınızı başka parti üstünden yapıyorsanız, ben sizin milliyetçiliğinizi de sorgularım!

KİTLE ATAMASIYLA YARGI FETÖ’NÜN ELİNE GEÇTİ

FETÖ’nün isteği ile KHK yetkisi alındı. Danıştay ve Yargıtay Başkanlığı için 8 yıllık görev yapma zorunluluğunu dört yıla indirdiler. Çünkü aşağıda kendi adamları bekliyordu. Kitle ataması ile yargı FETÖ’nün eline geçti. Bu kanunu kim getirdi?

FETÖ’cüleri toplu olarak yerleştirme sadece Yargıtay ve Danıştay’da mı oldu? Hayır, orduda da oldu. Üstelik 17-25 Aralık’tan sonra oldu. Generalliğe yükselmek için bekleme sürelerini düşürdüler.

17-25 Aralık’ta ortaya çıkan yolsuzluk belgelerinin tamamı doğruydu. Hortumun tamamı doğrudur, alınan paraların tamamı doğrudur. Şimdi kalkmış benim avukatımı FETÖ’den içeri atmakla tehdit ediyor. Ne yaparsanız yapın bize geri adım attıramazsınız!

Bir sürü pislik saçılmış, çıkan kokudan burnumuzu tutuyoruz. O hâlâ nasıl barışırım diye Fehmi Koru’yu aracı yapıp FETÖ elebaşı ile barışmaya çalışıyor. Niye? Ortaya çıkmasını istemediği daha çok pislik var diye.

Devletin kozmik odasını FETÖ unsurlarına kim açtı? Bir kişinin talimatı ile açıldı; Recep Tayyip Erdoğan. Devletin namusunu terör unsurlarına açan FETÖ’nün siyasi ayağıdır!

FETÖ ile gerçekten mücadele ediliyor mu? Gerçekten devletten temizlendiler mi? Bylock listesini açıklamıyorsan FETÖ’ye destek veriyorsun demektir!

Cumhuriyet önemli bir gazetecilik görevi yaptı. Zindaşti uyuşturucu ticareti yapıyor, adam öldürüyor, FETÖ üyeliği var. Tutuklanıyor, 6 ay içeride kalıyor. Sonra siyasi baskılarla hakimler serbest bırakıyorlar. Kim? Burhan Kuzu. Senin kuzuluğunu sevsinler!

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN FETÖ’NÜN SİYASİ AYAĞI KİM? AÇIKLAMALARI

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın FETÖ’nün siyasi ayağı kim? hakkında yaptığı açıklamalar şöyle:

Türkiye’nin en büyük sorunlardan birinin anamuhalefet ve onun başındaki zat olduğunu söylemekten dilimizde tüy bitti. Bu şahıs son günlerde “FETÖ’nün siyasi ayağı” diye esip gürlemeye başladı. Madem bu kadar istiyor, öyleyse işte bugün burada FETÖ’nün siyasi ayağını açıklıyorum. Rus edebiyatının ünlü ismi Tolstoy’un dediği gibi; “birine çamur atmadan önce iyi düşün ve sakın unutma, önce senin ellerin kirlenecek.” Kılıçdaroğlu bize çamur atmaya çalışırken, elinde çamurla yakalanmıştır. Çünkü bu ülkede FETÖ’nün en önemli siyasi ayağı, bizatihi Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendisi ve ekibidir.

Şimdi niçin böyle olduğunu sizlere ve tüm milletime, tüm delilleriyle anlatacağım. FETÖ denilen yapı, ülkemizde uzunca bir süre hayır, eğitim, dayanışma faaliyeti yürüten bir sivil toplum yapısı görüntüsüyle varlık göstermiştir. Ülkemizdeki tüm siyasi iktidarlar, pek çok benzer yapı gibi, FETÖ’nün faaliyetlerini de, ihtiyatlı ve aynı zamanda müsamahakâr bir şekilde takip etmiştir. Hatta, diğer yapılara karşı oldukça hoyrat olan CHP iktidarları, darbe yönetimleri ve cunta yapılanmaları zamanında dahi, FETÖ aynı müsamahayı görmeyi sürdürebilecek ilişkiler kurabilmiştir. Ne zamanki bu yapı doğrudan milleti ve devleti hedef almıştır, milli iradeyi devirerek ülkeyi teslim almaya kalmıştır, işte o vakit durum değişmiştir.

Bizim FETÖ’yle davamız asla kişisel değildir. Bizim davamız, ülkemizin ve milletimizin hakkını, hukukunu, geleceğini koruma davasıdır. Geçmişte irticayla mücadele bahanesiyle bu ülkenin ve milletin değerlerine yönelen saldırılara nasıl karşı çıktıysak, FETÖ tehdidi ortaya çıktıktan sonra da bu yapıya karşı aynı kararlılıkla mücadele ettik. Daha önce CHP güdümlü vesayete eyvallah etmediğimiz gibi, ardından gelen FETÖ vesayetine de teslim olmadık. Bu yapıyı suç örgütü olarak ilan eden, kapsamlı idari ve hukuki soruşturmalar başlatan, milletimize gerçekleri anlatan AK Parti iktidarı ile Başbakan ve Cumhurbaşkanı sıfatıyla şahsım olmuştur. FETÖ’yü temsil eden kişi ve kuruluşların şahsımıza, hükümetlerimize ve partimize karşı başlattığı saldırılara ve sürdürdüğü savaşa herkes şahittir.

SAYIN BAYKAL’IN GENEL BAŞKANLIKTAN AYRILMASI VE YERİNE KILIÇDAROĞLU’NUN GELMESİYLE BİRLİKTE CHP BU İŞİN TAM GÖBEĞİNE YERLEŞMİŞTİR

Peki, CHP bu işin neresindedir? Daha eskileri bir kenara bırakıyorum, Sayın Baykal’ın Genel Başkanlıktan ayrılması ve yerine Kılıçdaroğlu’nun gelmesiyle birlikte CHP bu işin tam göbeğine yerleşmiştir. Kılıçdaroğlu, kendisini genel başkanlığa taşıyan kaset kumpasının dahi sorumluluğunu üzerimize yıkmaya çalışarak, FETÖ’nün istediği yolda yürümeye başlamıştır. Sayın Baykal’a kurulan kaset kumpasının savcısı FETÖ’den ihraç edildiği halde, Kılıçdaroğlu’nun bunun hiç sözünü ettiğini duydunuz mu? Tam tersine, FETÖ tetikçisi savcının görevden alınmasına şiddetle karşı çıkan da yine bu zat olmuştu. Kimi CHP milletvekilleri, kaset kumpaslarının sorumlusu olarak FETÖ’yü gösteren MHP Genel Başkanına, Pensilvanya’daki şahsı ilzam ettiği için teessüflerini dile getirmişlerdir.

“Söyleyecek tek sözü olmayan tek partinin, “FETÖ’nün siyasi ayağı” diye ortaya çıkması, suç mahalline dönen hırsız misali, kendi kendini ele vermesidir”

Biz geçmişten bugüne kadar, hukukun suç isnat etmediği tüm yapıların haklarına saygı duyduk. CHP ise FETÖ hukuk tarafından terör örgütü olarak tanımlandığı halde ısrarla bu yapının safında yer almıştır. Bölücü-mezhepçi terör örgütleriyle ve uzantılarıyla kol kola yürüyen CHP, 17-25 Aralık’tan sonra bu kadroya FETÖ’yü de dâhil etmiştir. Esasen, bu konuda söyleyecek tek sözü olmayan tek partinin, “FETÖ’nün siyasi ayağı” diye ortaya çıkması, suç mahalline dönen hırsız misali, kendi kendini ele vermesidir.

FETÖ’nün MİT Müsteşarımıza yönelik sinsi kumpasını ifade eden ve 7 Şubat MİT Krizi olarak bilinen hadisede CHP’nin ortaya koyduğu tavır, FETÖ’nün siyasi ayağının bir başka örneğidir. Biz bu kumpasın önüne geçmek için çalışırken, dönemin CHP milletvekilleri “MİT Müsteşarı yetmez, Başbakan da soruşturmaya dahil edilsin” diyerek FETÖ tezlerinin borazanlığını yapıyordu. Kılıçdaroğlu’nun tavrı da farklı değildi. O da, MİT Müsteşarını hedef alan FETÖ kumpasını engellemek için yaptığımız düzenlemeyi desteklemek yerine, “kişiye özel düzenleme yapılamaz” diyerek, FETÖ ağzıyla kamuoyu oluşturmanın peşindeydi. Her sözü, her mesajı, her eylemi FETÖ medyasında manşet olan Kılıçdaroğlu, FETÖ’yle mücadele konusunda attığımız her adımda karşımızda yer almıştır.

“FETÖ MENSUPLARI TARAFINDAN HAZIRLANAN DOKÜMANLAR, MECLİS’TE CHP MİLLETVEKİLLERİ TARAFINDAN SORU ÖNERGESİ, KONUŞMA, TEKLİF OLARAK SÜREKLİ GÜNDEMDE TUTULMUŞTUR”

FETÖ’nün en önemli insan devşirme ve mali kaynak kapısı olan dershanelerin kapatılması tartışması, CHP’yi ele veren bir diğer örnektir. Daha önce dershaneleri kapatmayı seçim beyannamesine dahi koyan bu parti, biz aynı amaçla harekete geçtiğimizde, karşımıza en büyük dershane destekçisi olarak çıktı. Çünkü bu zat ve ekibi omurgasızdır, FETÖ’ye diyet borçludur. Tek dertleri AK Parti’ye ve şahsıma zarar vermektir. Bunun için yapmayacakları iş, atmayacakları iftira yoktur. Biz kararlılıkla bu işin üzerine giderken, CHP milletvekilleri çıkıp “dershaneler kapatılırsa eğitimde sorunlar büyür” diyebilecek kadar zıvanadan çıkabilmişlerdir. Hatta CHP, dershanelerin kapatılmasıyla ilgili düzenlemeyi, tam da FETÖ’nün talebine uygun şekilde Anayasa Mahkemesine taşıyarak, bu yapıyla aynı safta durduğunu iyice belli etmiştir. FETÖ mensupları tarafından hazırlanan dokümanlar, Meclis’te CHP milletvekilleri tarafından soru önergesi, konuşma, teklif olarak sürekli gündemde tutulmuştur. Biz FETÖ’nün üzerine gittikçe, Kılıçdaroğlu “biz cemaat dahil bu grupların özgürlük alanını genişletmek istiyoruz” diyerek, siyaseten nerede durduğunu gösteriyordu. FETÖ’nün siyasi ayağını soranların bakacakları yerler buralardır.

Gezi olayları, FETÖ ile CHP’nin birlikteliğini bir kez daha ortaya koyan hadiselerden bir diğeridir. Türkiye’nin tüm büyük projelerinin, yatırımlarının, milletimizin huzur ve güven ikliminin hedef alındığı bu süreçte CHP yönetimi, FETÖ’nün dolaşıma sürdüğü her argümana dört elle sarılmıştır. Avrupa ülkelerine FETÖ tezleriyle mektup yazıp ülkemizi şikayet eden bu zat, İstanbul Havalimanının ve Yavuz Sultan Selim Köprüsünün inşaatlarının durdurulmasını bizzat istemiştir.

Tabii bu işin asıl dönüm noktası 17-25 Aralık emniyet-yargı darbe girişimi sürecidir. Bu süreçteki işbirliklerini, aynı mesajları kopyala-yapıştır yaparak atacak kadar aleniyete dökmüşlerdir. HP yöneticileri “turpun büyüğü heybede” diyerek, bu tezgahı FETÖ ile birlikte kurduklarını, gelişmelerden haberdar olduklarını ikrar etmişlerdir. Bugün hepsi de kaçak durumunda olan FETÖ mensubu savcılar ile CHP yöneticileri 17-25 Aralık emniyet-yargı darbe girişimini yapan çeteye karşı gösterdiğimiz tepkiye aynı refleksle karşı çıkıyorlardı. FETÖ savcılarının hukuksuz emirlerine karşı koyan devlet görevlilerini “sanmayın bu devran böyle gidecek” diyerek tehdit eden bizzat Kılıçdaroğlu’nun kendisiydi.

“ALLAH AŞKINA BUNDAN ALA SİYASİ AYAK OLUR MU?”

Aynı Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz’dan sonra da “askerler her koşulda emre itaat eder” diyerek, darbecileri savunmaktan da geri kalmamıştır. 17-25 Aralık’tan sonra CHP Grup kürsüsü aylar boyunca, Kılıçdaroğlu tarafından, FETÖ mensuplarının montaj ve iftira kasetlerinin dinletildiği bir mecraya çevrilmiştir. FETÖ ne demişse, Kılıçdaroğlu aynısını tekrarlamıştır. Biz, “paralel devlet yapısı” adıyla FETÖ’nün üzerine giderken, Kılıçdaroğlu emniyet ve yargı içinde çöreklenmiş bu yapıyı “devletin vicdanı” diye tarif ediyordu. Bu şekilde tarif ettiği kişiler arasında Sayın Baykal’a kaset kumpası kuranların bulunduğunu özellikle hatırlatmak istiyorum. Devleti bu terör örgütünün mensuplarından temizleme çalışmalarımızın hepsinde, karşımızda öncelikle CHP’yi ve başındaki zatı bulduk. Allah aşkına bundan ala siyasi ayak olur mu?

2014 yılındaki mahalli idareler ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde FETÖ’nün CHP’yi desteklediğini, bizzat bu partinin milletvekilleri açıklamışlardır. CHP’yle FETÖ’nün ilişkisinin çok net görüldüğü hadiselerden biri de Adana’daki MİT tırlarının durdurulmasıdır. Bu kumpasın amacı Türkiye’yi Suriye’deki radikal gruplara silah gönderen bir ülke gibi göstererek, uluslararası müdahaleye açık hale getirmekti. FETÖ’nün tüm unsurları ve CHP yönetimi, bu olaya adeta dört elle sarılmıştır. Kılıçdaroğlu, doğrudan devletimizi hedef alan bu kumpası, “savcının görevi bu değil mi” diye savunarak, FETÖ’nün siyasi ayağı olduğunu bir kez daha göstermiştir. CHP’nin yayın organı gibi çalışan Cumhuriyet gazetesi, bu operasyonu yürüten savcı görevden alınınca hemen kendisiyle röportaj yapıp, “MİT suç işledi” başlığını atıyordu.

Hâlihazırda CHP Meclis Başkanvekili olan dönemin CHP Grup Başkanvekili, FETÖ’cüler gibi bizi “Lahey Adalet Divanında yargılanmayı gerektirecek savaş suçu işlemekle” itham ediyordu. FETÖ’nün siyasi ayağı tarifine en çok, bu örgütün üyelerinin gözaltına alınmasını “cadı avı” olarak niteleyen CHP yönetimi yakışıyor. Genel Başkanı başta olmak üzere, CHP milletvekilleri kapatılan FETÖ gazetelerinin binalarına giderek dayanışma gösterisi yaparken, aynı zamanda siyasi ayağın kimliğini ilan etmiş oldular. Yine CHP’nin Cumhurbaşkanı adayının, yapılan operasyonları “cemaati sindirme girişimi” olarak niteleyip, devamında CHP’nin mallarına el konacağını iddia etmesi de aradaki ilişkinin ikrarıdır.

“CHP YÖNETİMİ İLE FETÖ ORTAK DİL VE TAVIR GELİŞTİRMİŞTİR”

Tabii Kılıçdaroğlu’nun, 15 Temmuz’dan sonra da FETÖ elebaşının kitaplarının toplatılmasına da karşı çıktığını hatırladığımızda, bu tavrın gayet bilinçli olduğu anlaşılıyor. Kendilerini yıllarca Atatürkçü olarak pazarlayan CHP destekçisi kimi yazarların, bir anda en büyük FETÖ sevdalısı kesilmeleri, projenin kapsamının genişliğini gösteriyor. Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın şehit edilmesinden Büyükelçi Karlov suikastine ve 6-8 Ekim hendek olaylarına kadar ülkemizin karşı karşıya kaldığı her krizde CHP yönetimi ile FETÖ ortak dil ve tavır geliştirmiştir. 15 Temmuz’u “kontrollü darbe” olarak niteleyen Kılıçdaroğlu’na bu aklı ve tabiri veren de FETÖ’dür. Halen By-Lock dahil pek çok delille FETÖ üyeliğinden hapiste olan Kılıçdaroğlu’nun bir danışmanının yazışmalarında bu durum zaten anlatılıyor. FETÖ’cü danışman By-Lock’ta yazıştığı örgüt abilerine, Kılıçdaroğlu’na istediklerini söyletebileceklerini belirtiyor.

Kılıçdaroğlu sözde adalet yürüyüşünü, zahirde kendi milletvekili ama aslında FETÖ’cüler için yapmıştır. Yollarda FETÖ’cülerle kolkola yürümüştür. Dünyada, terör örgütüne destek için bunca yol yürüyen bir siyasetçinin, aynı yapının bir ayağı olmadığına kimseyi inandıramazsınız. CHP yönetiminin, sadece 15 Temmuz’u itibarsızlaştırma çabası ile darbe girişiminin ardından FETÖ’yü devletten ve toplum hayatından tasfiyeye yönelik her adımı engelleme çabası, örgütün siyasi ayağı olduğunun en büyük delilidir. Ağızlarını her açtıklarında, bizi FETÖ konusunda ikaz ettiklerini söyleyenler, FETÖ’nün hain yüzü ortaya çıktıktan sonra bu yapının en büyük sözcüsü, taşeronu ve müdafii haline geldi.