Gündem

"Gözaltı ve tutuklamalar 'cadı avı' değil"

İzmir’de beraatle sonuçlanan “askeri gizli bilgi ve belge bulundurma” davasının iki numaralı sanığı emekli Albay Coşkun Başbuğ, Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin, “Örgüt aklından, zihninden geçirdiği ne kadar ihanet varsa, bunu suçsuz, günahsız insanlara yıkarak, yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali kendi fantazilerine günahkar arayıp, (kumpas davalarıyla) bizlere yıkmış.” dedi.

Başbuğ, FETÖ’nün darbe girişimini AA muhabirine değerlendirdi.

Örgütün kafasında planladığı ne varsa, kumpas davalarında masum, şerefli Türk askerlerinin üstüne attığını belirten Başbuğ, “Ergenekon, örgüt dediler, alın size Ergenekon, örgüt.” ifadesini kullandı.

Gün olup devranın döndüğü ve gerçeklerin ortaya çıktığını dile getiren Başbuğ, şöyle konuştu:

“Bu kadar hakimi, savcısı, askeri, polisi bu kadar şerefsiz bir araya gelerek kendileri bahsettikleri bu örgütü kurmuşlar. Balyoz, darbe dediler, bugün yaptıkları ortada. Mevcut hükümeti yıkmaya yönelik, hem de darbenin dik alasını kendileri yaptı. Dış güçlerin, aklı ve yönlendirmesiyle, milletin seçilmişine darbe yapmaya kalktılar.

Bu kumpası kurduklarında şerefli Türk subaylarına, pilotlarına ‘Cami bombalayacaklar’ diye iftira attılar, düşmanın beceremediğini kendileri yaptı. Cami, meclis, önüne çıkan halkı, kim gelirse gözü dönmüş gibi utanmadan, arlanmadan mermi, kurşun yağdırdılar. ‘Balyozcular halkı bombalayacaklar’ diye iftira attılar. Telsiz konuşmalarının deşifresinde darbeci, ihanet içindeki alçak, amirine, abisine ‘Halk direniyor, ne yapayım’ diye soruyor, amiri ‘Bizden olmayan herkes düşmandır, ateş serbest’ diyor. Bunlar gün gibi ortada, belgeleriyle. Amirallere suikast diye dava yarattılar. Şimdi dönüp devletin başına, sayın Cumhurbaşkanına Marmaris’te suikast yapmaya kalktılar. Önceden yazdıkları senaryoyu uyguladılar.”

Başbuğ, FETÖ’nün “askeri casusluk davası”nda şerefli subaylara “Devletin sırlarını, devletin mahremini Yunanistan’a, PKK’ya, dış güçlere satıyorlar” diye çamur atmaya kalktığını vurgulayarak, “Bugün gördünüz, helikopteri aldı Yunanistan’a kaçtı. Devletin malıyla, milletin gözü gibi esirgediği mülküyle teslim ettiler. Casus dediler, esas casusluğu kendileri yaptı.” değerlendirmesinde bulundu.

Örgütün “Poyrazköy davası”nı yaratıp, gömülü silahların bulunduğu iftirasını attığını savunan Başbuğ,”Aynı şeyi sayın Cumhurbaşkanına, devletimizin başına, Marmaris’te silah gömerek suikast yapmaya kalktı. Yani örgüt, aklından, zihninden geçirdiği ne kadar ihanet varsa, bunu suçsuz, günahsız insanlara yıkarak, yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali kendi fantezilerine günahkar arayıp, (kumpas davalarıyla) bizlere yıkmış.” şeklinde konuştu.

Gerçek casusun, gerçek suçlunun kimler olduğunu bu millet gördüğünü ve anladığına dikkati çeken Başbuğ, artık bu saatten sonra örgütü savunacak kimsenin de çıkmayacağını söyledi.

Vicdanen zaten müsterih olduklarını ifade eden Başbuğ, “Daha da müsterih olmamız için bu kişilerin süratle yargılanıp asılması lazım. İhanetin bedeli bu. Kendi devletine, kendi milletine ihanet edenin karşılığı budur. Bunların yaptığının bir ötesi yok.” dedi.

“Gözaltı ve tutuklamalar ‘cadı avı’ değil”

FETÖ’nün darbe girişimiyle ilgili yürütülen soruşturmalar kapsamında gözaltı ve tutuklamalara ilişkin bazı kesimlerce dillendirilen “cadı avı” endişesinin doğru olmadığını vurgulayan Başbuğ, şunları kaydetti:

“Buna ‘cadı avı’ diyenler de var. Bu devlet dünya tarihinde en köklü, geçmişi 5 bin yılları bulan bir köke sahip bir devlet. Zannetmesin ki kimse, bir anda örgüt çıktı, devlet bir anda fark etti. Asla bu değil. Kasıtlı olarak öyle bir hava yaratıyorlar. Devletine 30 yıl hizmet etmiş istihbaratçı bir subay olarak çok açıklıkla şunu ifade edeyim. Devlet herkesin tahmin ettiğinden çok daha büyük, köklü. Bu devlet yıllarca sabırla bekler. Herkesin her attığı adımı bilir ve not eder. Gün ve saat geldiğinde herkesin faturasını önüne koyar.

Dolayısıyla bu yapılan bir cadı avı değil. Devlet zaten bunları biliyordu. Hangi öğretmenin, hangi askerin, hangi subayın, kime hizmet ettiğini biliyordu. Bilmeyen bu eleştiriyi yapar. Devletine güvenen biri, bilmese de devletimin muhakkak bir bildiği vardır der. Bilen olarak söyleyeyim, devlet hangi vatandaşın ne iş yaptığını, nereye hizmet ettiğini bilir, anlar. Gün ve saati geldiğinde faturasını kesmek üzere hesabına yazar. Bütün hakim savcılar, asker, polis, tüm bürokratların atılan her adımı kayıtlı. Bu liste bunun listesi, bir anda ortaya çıkan bir liste değil. Zaten biliniyordu.”

Kamupersoneli.net | AA