Gündem

Kılıçtaroğlu, 'okul servis ücretlerini belediyeler ödeyecek' dedi

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun TBMM CHP Grup Toplantısında yaptığı konuşma şöyle:

CHP’Lİ BELEDİYELERİN OLDUĞU YERLERDE HİÇBİR ÇOCUK YATAĞA AÇ GİRMEYECEK

Efendim yerel yönetimlerde ne yapacağız? Onu açıkladım, 12 madde halinde açıkladım. Bütün il başkanlarımız, ilçe başkanlarımız, mahalle temsilcilerimiz, belediye başkanlarımız, belediye başkan adaylarımız, parti meclisi üyelerimiz, milletvekillerimiz 12 maddeyi ezberleyecek. Ali böyle yaptı, Veli böyle yaptı değil, biz ne yapacağız arkadaşlar, biz ne yapacağız? Biz kazandığımız her yerde her beldede hiç kimseyi ötekileştirmeyeceğiz. Oy versin vermesin her vatandaşı baş tacı edeceğiz. Oy vermeyen vatandaşa hizmet götüreceğiz, bize yönelik önyargısının kırılmasını sağlayacağız. Buradan söz veriyorum, 82 milyon vatandaşıma söz veriyorum, Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin olduğu illerde, ilçelerde, beldelerde büyükşehirlerde hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek, bunun sözünü veriyorum.

OKUL SERVİS ÜCRETLERİNİ BELEDİYELER ÖDEYECEK

17 yıldır ülkeyi yönetiyorlar, çocuklar açlıktan öldü. Bizim belediyelerimizin olduğu yerlerde insana sevgi olacak, insana saygı olacak, çocuklarımızı baş tacı yapacağız. Hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek derken şunu söylüyorum. Açlık sınırı 2 bin 900 lira, eğer bir ailenin geliri bunun altındaysa ve bunu ispat ederse, belediye başkanımız o ailenin elektrik parası, doğalgaz parası, varsa su parası, bütün bunları belli limitler içinde ödeyecek. Çocuk okula giderken servisle gidecek, servisle gelecek, aile servis için beş kuruş para ödemeyecek. Servis ücretlerinin parasını belediye ödeyecek. Bir çocuğa yapılan hizmet Türkiye’nin geleceğine yapılan hizmettir. O çocuklar hepimizin çocukları.

Bakın, biz bunları zaten yapıyoruz çoğu yerde, ama istiyoruz ki diğer belediyelerde de yapalım, bütün belediyelerde yapalım ve halka hizmet nasıl olurmuş, aileye hizmet nasıl olurmuş, çocuklara hizmet nasıl olurmuş, sadece kendi ülkemize değil bütün dünyaya gösterelim istiyoruz. Biz bunu istiyoruz.
 

BİZ İNSANLARIN İŞİYLE, AŞIYLA, EKMEĞİYLE OYNAMAYIZ

Ve bir şey daha, CHP dışındaki belediyelerde çalışan asgari ücretli kardeşlerime sesleniyorum. Sana 2 bin 20 lira veriyorlar. Bizim belediyelerimizde asgari ücretliye 2 bin 200 lira veriyoruz. Ne zamandan beri? 1 Ocak’tan beri. Mart’ta seçimler var sandığa gideceğiz. Oyunu gel Cumhuriyet Halk Partili belediyeye ver, 1 Nisan’dan itibaren sen de ayda 2 bin 200 lira net asgari ücret al kardeşim. Bakın çok açık çok net, bizde palavra yok, gayet açık. Efendim veremezsiniz. Yüzlerce belediyemiz zaten veriyor, ne demek veremezsiniz? Zaten veriyoruz.
Bir şey daha… Biz insanların işiyle, aşıyla, ekmeğiyle oynamayız; hangi görüşten olursa olsun ister AK Partili olsun ister MHP’li olsun, hangi partiden olursa olsun, çalışıyorsa başımızın üstüne. Ve onların da iş garantisi bizdedir, bendedir. Birisinin işine son verilmeyecek, kimsenin ekmeğiyle oynanmayacak hangi görüşte olursa olsun. Gelecek, çalışıyorsa 2 bin 200 lirasını alacak.
 

“İHANET ETMEYE DEVAM EDECEĞİZ” DİYE OY İSTİYORLAR

Bakın, devleti yönetiyorlar, bunu beceremiyorlar, ama biz bunu belediyelerimiz aracılığıyla yapacağız. Ve bütün kentleri ormana döndüreceğiz. Çocuklar araba geçen yolda top mu oynar Allah aşkına? Orada mı eğlenirler, top oynarlar veya başka oyunlarını orada oynarlar? Park yok mu? Çocukların gideceği, yaşlıların gideceği, kadınların gideceği yeşil alanlar yok mu? Yapmıyorlar, yeşile düşmanlar aslında, oraya beton bina yapacaklar, gökdelenler yapacaklar. Çocuklar nerede oynayacak kardeşim? Şehirde yaşayıp da ağaç görmeyen insan olur mu Allah aşkına? Hepimiz şu veya bu şekilde – bizim kuşağımız – kırsaldan geldik; ağaç nedir, hayvanlar nedir, nasıl beslenir, ağaca duyduğumuz sevgi nedir, bütün bunları biliriz. Şehre geldiler bir beton, bakıyorsun duvara beton, dışarıya bakıyorsun beton, İstanbul’a bakıyorsun tamamen beton. Çıkmışlar “Biz İstanbul’a ihanet ettik…” İhanet etmeye devam edeceğiz diye oy istiyorlar. Akıl mantık tutulur. İhanet edeceğiz diye oy istiyor. “İstanbul’un trafik sorununu çözemeyiz…” İstanbul’un trafik sorununu çözemiyorsan niye adaysın kardeşim, hangi gerekçeyle adaysın? Ekrem İmamoğlu, tamamını çözecek, hiç endişe etmeyin.
Başta gecekondu bölgeleri olmak üzere, bütün belediyelerimiz oralarda kreş yapmıştır. Anne baba getirecek güven içinde çocuğunu kreşe teslim edecek, akşam da alacak evine götürecek. Biz bunu yapıyoruz. İstanbul’da AK Partiye ait 14 belediyede bir kreş bile yok. Ama biz yapacağız, anneler rahat içinde, gönül rahatlığı içinde, huzur içinde gelecekler çocuklarını bırakacaklar, gözleri arkada kalmayacak. Beslenme orada, eğitim orada, çocuk akşam annesi gelecek alıp çocuğunu tekrar evine götürecek. Bütün bunların hepsini gerçekleştireceğiz değerli arkadaşlarım.
Tabii biz bunları yaparken adaylık sürecini gerçekleştirirken, İYİ Partiyle, Saadet Partisiyle… İYİ Partiyle bir iş birliği, Saadet Partisiyle Sayın Karamollaoğlu’nun ifadesine göre “bir dirsek teması” yaptık. Dolayısıyla ben her iki genel başkana da şükranlarımı borçluyum. Ayrıca Adalet Partisinin Sayın Genel Başkanı Necdet Öz, 56 ilde örgütü olan Adalet Partisi de hiçbir beklentisi olmadan Cumhuriyet Halk Partisine, demokrasiye katkı vermeye devam edecek. Ben Sayın Genel Başkana ve arkadaşlarına da yürekten teşekkür ediyorum.
 

NASIL OLUYOR DA BU ADAM DIŞARIDA, ASKERİ ÖĞRENCİLER İÇERİDE

Şimdi gelelim sizin sorununuza. Bakınız, sözlerime başlarken bizim insan olarak mazlumun yanında olmamız gerektiğini söyledim, bizim insan olarak adaletten yana olmamız gerektiğini söyledim, bizim insan olarak fakirden fukaradan güçsüzden yana olmak istediğimizi söyledim. Bu bizim kültürümüzde var, babamızdan böyle terbiye aldık, annemizden böyle terbiye aldık. Birisi eğer yere düşmüşse, onu kaldıracaksınız, arkasından kötü söz söylemeyeceksiniz, o insana saygı duyacaksınız. O insanın değerleri var, o insanın inancı var, o insanın kimliği var, insanı Allah’ın yarattığı en değerli varlık olarak kabul edeceksiniz ve o insana saygı duyacaksınız. Benim felsefem böyledir. Biz Cumhuriyet Halk Partililerin de felsefesi böyledir. Hiç kimseyi ötekileştirme gibi bir düşüncemiz asla ve asla yoktur.
Şimdi bunu niye söylüyorum? Geçen grup toplantısında bir kişiden söz ettim, Fettah Tamince’den. 17-25 Aralık’tan sonra bu beyefendi Pensilvanya’ya gider, kendisi de söylüyor. Sorarlar, “Pensilvanya’ya niye gittin, kimlerle gittin?” “İsimlerini soyadlarını hatırlamıyorum” diyor, ama gittiğini söylüyor. Buna dokunan var mı? Kimse dokunmuyor. Yine 17-25’ten sonra ailesi Bank Asya’ya para yatırıyor. “Yatırdın mı?” “Yatırdım parayı” diyor. Buna dokunan var mı? Buna dokunan yok, ama Bankasya’nın önünden birisi geçmişse, vay! Yakaladılar, devlet memuruysa devlet memuriyetinden attılar veya yakaladılar hapse attılar veya devlet memuruysa memuriyetten attılar kanun hükmünde kararnamelerle. Sonra… Bununla ilgili çok sayıda, ama çok sayıda kişi bunun Gülen cemaatinin bir unsuru olduğunu zaten söylüyor. Peki, kardeşim sen buna FETÖ terör örgütü diyorsan ve bütün bunlar ortadayken, aradığın 16 kriterin tamamı bu adamda varken, bu adam nasıl oluyor da dışarıda, nasıl oluyor da askeri öğrenciler içeride? Bu adam dışarıda, nasıl oluyor da kanun hükmünde kararnameyle atılanlar dışarıda?
Bir şey daha, üniversiteler, yani örgüte ait olduğu söylenilen üniversitelerin tamamı kapatıldı, Fettah Tamince’nin üniversitesine dokunulmadı, sadece adı değiştirildi, yine onun başkanı. Şimdi geçen sordum, “Fettah Tamince’ye bu gücü kim veriyor, kim destek veriyor? Garipler içeride, parası olmayanlar içeride, parası olanlar dayısı olanlar arkası olanlar kayınpederi olanların tamamı dışarıda, nasıl oluyor bu, bu hangi adalettir, hangi vicdandır, hangi ahlaktır” dedim, sordum.
 

RIZA ZARRAF’I DA OTURTMUŞTU PROTOKOL MASASINA
 

Ben size gerçeği söyleyeyim. Fettah Tamince’nin avukatları Recep Tayyip Erdoğan’ın avukatlarıdır da, onun için dışarıda bu adam, onun için kimse buna dokunamıyor. Bir daha söylüyorum, sağır kulaklar duysun diye söylüyorum. Garibanları içeri atarsın, avukat tutacak paraları yoktur, askeri öğrencileri içeri atarsın, doğru dürüst avukat tutacak paraları yoktur, Fettah Tamince gibi para babalarını alırsın bir de devletin protokolüne oturtursun. Ve dün de Atatürk Kültür Merkezinin açılışında ihale verdiler bu beyefendiye, Erdoğan’la aynı karenin içinde. Ben söylüyorum, bir daha söyleyeyim. Ne dedim? “FETÖ terör örgütünün bir numaralı siyasi ayağı sarayda oturan zattır” diye. Yanına Fettah Tamince’yi ben mi alıyorum, o mu alıyor? Fettah Tamince’yi ben mi koruyorum, o mu koruyor? Ben garibin gurebanın mazlumun hakkını savunuyorum, sen de zalimlerden yana tavır takınıyorsun. Parası var diye alıyorsun yanına, parası pulu var diye. Hatırlar mısınız Rıza Zarraf’ı da yanına almıştı, Rıza Zarraf’ı da oturtmuştu protokol masasına. Aynı protokol masasına şimdi Fettah Tamince’yi oturtuyor.
 

ÇOCUK MU KANDIRIYORSUNUZ

Eren Erdem… Eren Erdem niye hapiste, hangi gerekçeyle Eren Erdem hapiste? Şu adalete bakın Allah aşkına. Bir mahkeme var, oturuyor mahkeme karar veriyor, Eren Erdem’in tahliyesine karar veriyor. Gidiyor bizim milletvekili arkadaşlarımız da Silivri’den Eren Erdem Beyi alacaklar. Savcı itiraz ediyor bir üst mahkemeye mi gidiyor, yan mahkeme mi bilmiyorum, o mahkeme de oyçokluğuyla tutuklanmasına karar veriyor. 50’nin üstündeki dosyayı çok kısa sürede okuyup, vicdani kanaat getirip tutuklanmasına karar veriyorlar ve tahliyesi engelleniyor. Aradan bir ay geçiyor, tahliyesine karar veren mahkemeye dilekçe veriyor avukatı, tahliye talebinde bulunuyor tekrar. Tahliye eden hâkimler bu sefer diyorlar ki, tahliyesine gerek yok, tutuklanması lazım. Bu mudur adalet Allah aşkına? Siz çocuk mu kandırıyorsunuz? Adalete en büyük zararı veren işte bu anlayıştır. Verdiği kararın arkasında durma yürekliliğini ve cesaretini göstermemektir. Sarayın gölgesi altında kalmaktır. Bu mudur adalet? Adalete en büyük kötülüğü siz yapıyorsunuz. Adaleti yok ettiniz bu ülkede, adalet kavramını yok ettiniz bu ülkede. Sizden hâkim olmaz, siz lütfen cübbelerinizi çıkarınız, başka cübbeler giyiniz ve o makama öyle oturunuz.
Askeri öğrenciler, askeri öğrenciler niye hapiste Allah aşkına? Para babaları dışarıda, öğrenciler hapiste. Nedir bu, bu mudur adalet? Ben bunu seslendirdiğim zaman beni suçluyorlar. İstediğiniz kadar suçlayın, ben sonuna kadar mazlumların yanında olacağım, fakirin yanında olacağım, arkası olmayanın yanında olacağım, sonuna kadar olacağım.
Bir beyefendi yeni ihaleler alır, 17-25’ten sonra Pensilvanya’ya gider, ziyaretlerini yapar gelir, hiç kimse dokunamaz buna. Çünkü korumaları vardır, Erdoğan’ın avukatları, ama Osman Kavala 469 gündür hapiste. Niye hapiste, hangi gerekçeyle hapiste, niye iddianame yok 469 gündür!
Değerli arkadaşlarım, Ayşe Düzkan hapiste, Selçuk Kozağaçlı… Selçuk Kozağaçlı niye hapiste, hangi gerekçeyle hapiste? Birileri istedi diye hapiste. Bunu da bize adalet diye satıyorlar. Bizim de bunun adalet olduğuna inanmamızı istiyorlar. Biz bunlara inanmayız ki zaten, bunların adaletle ilgisi yoktur.
 

DEVLETİ DEVLET YAPAN LİYAKATTİR

Adaletsizliğe bir örnek daha vereyim, ilginç bir örnek, bu sefer başka bir cepheden bir örnek vereyim. Bir anne baba düşünün, çocuğu okusun diye boğazından keser, üniversiteye gönderir, kendisi yemez ona yedirir, giymez çocuğuna giydirir ve mezun olur üniversiteden, başarıyla mezun olur üniversiteden. Deniz Eren Demir’den söz ediyorum, fizik öğretmeni adayı. Üniversiteyi bitirir, KPSS sınavına girer ve Türkiye birincisi olur. Türkiye birincisi, binlerce kişinin, on binlerce kişinin girdiği sınavda Türkiye birincisi olur; eli yüzü düzgün bir fizik öğretmeni adayı. Sözlüye girer mülakatta elenir, seni almıyoruz derler. Bu mudur adalet Allah aşkına, bu mudur? Bunların yatacak yeri yok, vallahi de billahi de yatacak yerleri yok. Ve diyor ki bu kardeşimiz, “sınava girdim, mülakatta ne sordularsa hepsinin cevabını verdim…” Sen cevabını verdin de kardeşim, karşındaki insanlar insan değil, insanlığını unutmuş kişiler. Bir kişinin bilgisi var, becerisi var, birikimi var, üniversiteyi bitirmiş, girdiği sınavlarda birinci olmuş, sen bunu sözlüde eliyorsun. Yıllar boyu kamuda çalıştım, belki yüzlerce sınava girdim, sınavlarda adaletsizlik yapmazdım. Sınavın hele birinci, ikinci, üçüncü, beşinci, onuncu sayıya göre değişirdi, olanlara sadece usulen soru sorardık, çünkü bu birinci olmuş bir kişi, bunun devlete gelmesi lazım. Bilgisi birikimi var, liyakati olması lazım devlette. Döküntü adamın devlette işi yok, bilgili ve birikimli insanların devlette işi vardır. Devleti devlet yapan liyakattir. Siz liyakatli kişileri değil de, torpilli kişileri devletin en önemli makamlarına getirirseniz devleti çökertirsiniz. Bunların yaptığı da o.
 

HÂLÂ 10 BİNLERCE TAŞERON İŞÇİSİ KAMUDA ÇALIŞIYOR

Değerli arkadaşlarım, geleyim başka bir konuya, taşeron işçilere geleyim. Niye geldim taşeron işçilere? Taşeron işçisi Türkiye’nin gündeminde hiç yok, Türkiye’nin gündemine getiren biziz. Her ortamda onlara kadro sözü verdik. Sonra baktılar ki, taşeron işçileri gelecek CHP’ye oy verecek, dediler ki “biz size kadro vereceğiz.”Verirseniz seviniriz. Bir kısmına verdiler, bir kısmına kadro vermediler. Kadro verdiklerini de perişan ettiler. Erdoğan gitti Sivas’ta konuşma yapıyor. Oradaki taşeron işçileri bağırıyorlar “bize kadro ver” diye, niye kadro vermiyorsunuz bize? Erdoğansöylüyor, “Bak kardeşim biz KİT’lere filan hepsine kadrolarını verdik, bizden bir şey beklemeyin tamam, provoke etmeyin, her şeyi verdik her şeyi verdik” diyor. Vermediler, hâlâ 10 binlerce taşeron işçisi kamuda çalışıyor. Bakın bir daha söylüyorum, hâlâ 10 binlerce taşeron işçisi kamuda çalışıyor. Dedim ya mazlumun yanında olacağız, dedim ya haklının yanında olacağız, dedim ya emekten ve alın terinden yana olacağız, sonuna kadar taşeron işçilerine kadro verilinceye kadar onların da yanında olacağız. Son bir kişiye kadar hepsinin yanında olacağız.
 

SANDIĞA GİT, BİR DERS VER KARDEŞİM

Kadro verdiler, ama ne yaptılar biliyor musunuz? Beyefendi yüzde 26 çift dikiş aylık alırken, bunlara dediler ki size yüzde 4 vereceğiz. Niye? Size kadro verdik. Enflasyon kaç, mutfaktaki enflasyon? Yüzde 100’ü aşmış neredeyse, yüzde 100. Yüzde 4 veriyor. Ne demektir bu biliyor musunuz? Köleliğe devam edeceksiniz diyor, sizi aç bıraktım, kadro verdim size diyor, sus diyor. Bu kölelik zulmüne hep birlikte karşı çıkmak zorundayız. Bu yüzde 26 çift dikiş kendi maaşına zam yapan zat, kira ödemez, dolmuş parası ödemez, otobüs parası ödemez, ev kirası ödemez, uçak parası ödemez, yemek parası ödemez, hiçbir şey ödemez, maaşına çift dikiş yüzde 26 zam yapar, taşerona gelince taşeron işçisi eski, sana kadro verdim yüzde 4’le idare et der. Ne diyorum? Bunlarda vicdan yok, bunların yatacak yeri yok.
O nedenle sesleniyorum, hep birlikte haksızlığa karşı çıkacaksanız, bak Mart ayı geliyor, bir ders ver kardeşim; sandığa git, bir ders ver kardeşim. Ders vereceksin, sandığa gideceksin.
 

BİNDİRİM YAPTIN, NE İNDİRİMİ

Efendim, diyorlar ki, “Elektrikte ve doğalgazda fiyat indirdik.” Tam bir aldatmaca, tam bir kandırmaca, örnek vereyim size, önce elektrik. 1 Ocak 2018 elektriğe zam konutlarda yüzde 8,8; 1 Nisan 2018 elektriğe zam yüzde 2,89; 1 Ocak 2019 elektriğe zam yüzde 9,57; 1 Eylül 2018 elektriğe zam yüzde 9; 1 Ekim 2018 elektriğe zam yüzde 9. Beş kez arka arkaya elektriğe zam yaparlar. Seçimler gelir 1 Ocak’ta derler ki, “Elektrikte indirim yaptık, yüzde 10 indirim yaptık.” Yüzde 90 zam yapmışsın kardeşim, yüzde 10 yapsan ne olur, yapmasan ne olur? Milleti kandırmaya çalışıyorlar, indirim yaptık. Sen bindirim yaptın kardeşim ne indirimi? Yüzde 90 zam, yüzde 80 oldu ne oldu? Sen o kişinin bütçesine yüzde 90 zam yaptın mı? Hayır. Aynı oyun doğalgazda da var. 1 Nisan 2018 doğalgaza zam yüzde 9,7, 1 Ağustos yüzde 9, 1 Eylül yüzde 9, 1 Ekim yüzde 9, efendim 1 Ocak seçim geliyor yüzde 10 indirim. Yüzde 90 zam, yüzde 10 indirim ve bunun adı da indirim oluyor.