Gündem

'KoronaVirüs Mücbir Sebep Sayılmalıdır'

Avukat Çiğdem Dilek, 16 Mart itibariyle bazı iş yerlerinin kapatılmasını zorunlu kılan genelgenin yayınlanmasıyla. ticari hayat durma noktasına geldiğine irili ufaklı pek çok firmanın ticari olarak zor günler yaşadığına dikkat çekerek, “Pandemi, ‘Mücbir sebep’ olarak yorumlanmalıdır” dedi.

“Eğer pandemi ilanı tüketici için mücbir sebep ise ticari faaliyet yapanlar için de mücbir sebep olmaz mı?” sorusunu yanıtlayan Dilek, “Mücbir sebep demek hukukta, bir sorumluluğun yerine getirilmesini, sözleşmeyle yükümlenilmiş bir edimin ifasını, kişinin önceden beklemediği, öngöremeyeceği ve tahmin edemeyeceği, beklese ve tahmin etse bile, kişilerin alabilecekleri her türlü tedbirlere rağmen meydana gelmesini engelleyemeyeceği, kişilerin tedbir alma ve ihmalde bulunmama yükümlülüklerini aşan nitelikte ve ağırlıkta olan, olağanüstü, mutad ve devamlı olanın dışında gerçekleşen nitelikte bir olay, olgu veya durumdur. Bu kapsamda şu günlerde yaşadığımız Koronavirüs salgını mücbir sebep sayılmalıdır” dedi.

Avukat Çiğdem Dilek sözlerini şöyle sürdürdü:

Bazı işyerlerinin genelge kapsamında kapatılmasını kira hukuku, iş hukuku gibi öznel durumlar için ayrı ayrı değerlendirebiliriz fakat bundan önce kusursuz ifa imkansızlığı haline yol açan mücbir sebep halini genel olarak yorumlamakta fayda var:

Ülkemizde kafe, bar, gösteri merkezi, spa, hamam, her türlü oyun salonları gibi bazı işyerleri zorunlu olarak kapandı. Ülkemizde ticari hayat bu durumdayken, tacirler tarafından imzalanan sözleşmelerin yerine getirilmesi, ödemelerin vadesinde yapılması, kredilerin ödenmesi, kira borçlarının ödenmesi, işçi ödemelerinin yapılması gibi konular gündeme gelmektedir. Geliri kesilen, ticari olarak zor günler geçiren işletmeler bu edimleri ve ödemeleri nasıl yerine getirecektir? Borçlar Kanununun 136. Maddesi “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer” demektedir.

Kira Sözleşmeleri açısından;

Dünya çapında yaşanan ve pandemi ilan edilen koronavirüs salgını nedeniyle,  işyeri zorunlu olarak kapatılması karşısında mağdur olan  kiracıdan makul bir süre kira bedeli alınmaması kira sözleşmesinin bir süre askıya alınması makul bir yol olarak görünmektedir. Zira kiracı kusuru dışında kiraladığı gayrimenkulden faydalanamamaktadır ve yine kusuru dışında gelirinden yoksun kaldığından kirayı ödeme zorluğuna düşebilecektir.

İş Hukuku açısından;

İşyeri zorunlu olarak kapatılan işletme sahibi çalıştıramadığı işçiye bu süre zarfında ücret ödemek zorunda mıdır?

Burada her iki tarafı da mağdur etmeyecek makul bir yol bulunmalıdır. İş yeri zorunlu olarak kapatılan iş yeri sahibi belirli bir süre yarım maaş ödemek gibi bir yol seçebilir. Ancak bu süre, makul süre sayabileceğimiz bir süreyi aşarsa iş yeri sahibi sözleşmeyi haklı nedenle feshedebilecektir.

Elbette ki yukarıda yorum yoluyla yaptığımız öneriler olağan dışı yaşanan bir durumun varlığında her iki tarafın menfaatlerinin en asgari etkileneceği bir yol belirlemek amacıyla yapılmıştır. Şunun vurgulamakta fayda vardır; yaşanan süreçte çeşitli sözleşmelerin tarafları mesela kiracı- kiraya veren, işçi-işveren elbette mağduriyet yaşayacaktır. Burada, bu noktaya gelinmesinde tarafların kusurunun olmadığının bilincinde olunması ve tarafların barışçıl yollarla makul bir çözüme varması gerekmektedir.

Ancak bu sorumlu tutum sergilendiği takdirde ticari hayat daha az etkilenecek ve sözleşmelerin tarafları daha az zarar görecektir.

Ayrıca burada sayamayacağımız sayıda ticari hayatın içinde gerçekleştirilen çok çeşitli karşılıklı sözleşmelerde,  yaşadığımız süreci mücbir sebep olarak kabul ederek,  her somut olayda kendi içinde yorum yapmak ve tarafların mevcut durumda nasıl bir sorumluluk altına gireceklerini yeniden yorumlamak gerekecektir.