Gündem

Koronovirüs'e bir de Tarih Perspektivinden Bakalım

İspanya, Amerika’nın keşfinden sonra bazı hastalıkları getirdi. Bunlar büyük çapta kriz ve yayılan hastalıklar değildi ama kalıcı oldular. Bir tanesi bizim Frengi dediğimiz hastalıktır ve Güney Amerika’dan gelmiştir. Fakat bu sadece belirli sınıflar arasında yayılır. Ama kitleleri ve şehirleri kavuran salgın hastalıkların çoğu Doğu’dan geliyor. Doğu’dan gelen salgın hastalıkların özelliklerinden biri yayıldıkları en uç noktanın Batı Avrupa olmasıdır. Nüfusları arttığında ve temizlik koşulları yerine getirilmediğinde yayılma başlıyor. Diğer yandan ticari olarak özellikle deniz ticareti daha çok muhafaza etmiştir bu hastalıkları ve mikropları. Türk imparatorluklarına bu salgın hastalıklar daha az uğramıştır ve geldiğinde daha az tahribata ve halkta daha az bir paniğe sebep olmuştur. Belki de bizim kültürümüzde hamam kullanımı ve sıkı bir temizlik kültürüne sahip olmamız bunu engelledi. Zaten İtalya’da da Roma döneminden sonra başlıyor salgın hastalıklar. Ülkemizdeki temizlik kültürü ve saniter sağlık hizmetlerinin çok iyi oluşu bunu engelleyen faktörlerdir. Şimdi ise Dünya çok değişti, nüfus çok fazla patladı.

Koronavirüs’ün özelliklerinden biri Dünya’daki insanları ve hükümetleri hazırlıksız yakalamış olmasıdır. ABD bile salgın iyice yayılana kadar fazla ciddiye almadı ve şimdi herkesin tıbbi solunum cihazlarını, tıbbi malzemelerini alalım diye uğraşıyorlar. Bu, kriz zamanında market raflarını yağmalamaktan farksız. Teşkilatlı, zengin ve kabiliyetli memleketlerin bu konudaki hazırlıksızlığı çok şaşırtıcıdır. Bir şey daha ortaya çıkmıştır, esasen Dünya’da birlik diye gördüğümüz birliklerin pek te birlik olmadıkları ortaya çıkmıştır, sahte birliklermiş. Örneğin Avrupa Birliği çok iddialı bir birlikti, görülüyor ki yarısından çoğu başka bir tezahirat yani bir barok gösterişi içerisindeler. İtalya ve İspanya hastalıktan kavrulurken Avrupa Birliği hiçbir şey yapmamıştır. Yapacak halleri de yoktu zaten ve uğraşmadılar. İspanya’ya Rus yardımı İtalya’ya da Çinliler yardıma başladılar. Mısır bile maske yolladı bu ülkelere. Bu da gösteriyor ki Yeni Bir Dünya için gerekçeler bunlar.

İtalya’nın Eski Başbakanı Salvini’nin şöyle bir açıklaması var: Avrupa Birliğinden nefret ediyorum ve tiksiniyorum. Birlikten ziyade yılanlar ve çakallar mağarası, öncelikle virüsü yeneceğiz, sonra dönüp Avrupa Birliğini düşüneceğiz. Avrupa’yı ne bekliyor bu durumda?

Avrupa’yı bekleyen şey parçalanma, suni bir birliktir çünkü. Kendilerine göre bir takım kültürel dokular icat ettiler. Bizim Dünyamızda da vay efendim bunlar Hristiyan Birliği şeklinde değerlendirmeler çıktı. Evet ilk kurucuları muhafazakarlardı ama orada da Hristiyanlığın çok vurgulanmadığı açık. Sonradan vurgulanmaya başlandı, başka şeyler ilave edildi. Ama görülüyor ki bir sağlık sistemini bile doğru düzgün kuramamışlar. Çok içiçe yaşadılar, bir ülkede çalışıp, başka ülkede oturdular. İki ayrı ülke vatandaşı evlenip, üçüncü bir ülkede yaşadılar. Bu iş fazla yürümedi.

Peki bundan sonra aşırı Sağ’ın daha da yükseleceği bir tablo mu ortaya çıkacak?

Aşırı Sağ gibi, akıllarını başlarına toplarlarsa Sol da yükselir. Kim halkın sinirlerine, nefretine mütercim olur, kendilerine ikna edici çözüm yolları gösterirse onlar yükselir. Aşırı Sağ’ın motifleri burada işe yarayacaksa tabii onlar yükselir.

2 -3 ay sonra salgın bittiğinde Yeni bir Dünya başlayacak ve Komünizm ön plana çıkacak diye düşünenler var.

Hangi komünizm onu bilmiyorum, onlar komünizmin ortaya çıkmasını söylüyorlar. Ben de mesela diyorum ki çevrecilik ön plana çıkacak. Yani bu sınıf savaşı falan değil. Gökkubbenin altında herkes ölüyor. Bu tip salgınlardan, krizlerden herkes etkileniyor. Sınıflar ayrımı da söz konusu değil, zengin ve çok paralı insanlar da acayip gemilere binip gezegenden ayrılacak falan da değil, o farazi filmlerde oluyor. Komünizmin ötesinde de bir şey bu. Şehirlerin yapılarının insan hayatını, sistemi, çevreyi ve hatta bakteri parazitlerin yaşamlarını bile nasıl etkilediği inceleniyor. Çıkan sonuç, insanların tüketim alışkanlıklarına sınırlama getiren, Devletlerin vatandaşlarının % 1’nin sahip olduğu maddi imkanlarını yükselten politikalarından vazgeçmeleri falandır bu. Mesela Çin bu savaşı ne kadar götürebilecek? 1,5 milyar nüfuslu ülkenin 120 milyonu kapitalist yani kazanan – harcayan olarak ayarlanmış, geri kalanının hayatı fevkalade kötü, onlar da bu şekilde daha fazla gidemez. Akıllarını başlarına almaları gerekiyor.

2008 Ekonomik kriz ve 2014 Ebola salgınında Amerika Küresel lider rolünü üstlenmişti o zaman. Ama bu kez Amerikan yönetimi özellikle Trumpbu salgını önce ciddiye almadı, sonradan ciddiye almaya başladı ama Amerika yine lider rol üstlenebilir mi? O gücü görüyor musunuz?

Halk sağlığı çok önemli bir konu. Amerika maalesef zenginliğini güçlü, sağlam bir tıbbi gelenek ve sağlık teşkilatı kurmakta kullanamamıştır. Devlet hastaneleri, kıta Avrupasındakilere ve hatta 3. Dünya ülkelerinde hastanelere kıyasla oldukça geride. Amerikan halkının çoğunluğunun da Devlet hastanesi dışında hastanelere gidecek maddi gücü yoktur. Bu çıktı ortaya. Daha tedavinin başında 30.000 dolar istiyor, başında daha tedavinin başında. Bunlar çok gülünç. Bir taraftan hukuk büroları türemiş, bu işten para kazanan, onlara mani olmak için güya bir takım kağıtlar imzalatıp duruyorlar. Adamın vaktinin önemli bölümü kağıtlar imzalamakla geçiyor. Bunu oradaki herkes anlatır zaten.

Koronavirüs salgını sonrası Devletlerin politikalarında önemli gelişmeler ve değişmeler olacak mı?

Valla eskisi gibi olmayacak tabii ama eskisinden biraz daha farklı olursa, Allah korusun felaketler yine üstüste gelir. Daha büyük değişimlere ihtiyaç duyulduğu açık. İnsanlar akıllı politik tercihlerde bulunmak zorunda. Artık bundan böyle Amerika’yı büyük bir memleket yapamazsınız. Benim verdiğim vergiyle zencileri mi besleyeceğim, gelmeseydi bana ne gibi zihniyet çok yaygın orada. Halbuki o zenci de istemeden getirildiği bir kıtada 250 – 300 yıldır yaşamakta, ekip biçip bir şeyler yaratmaktadır. Onun bakılmadığı, emniyette olmadığı bir ülkede sen de emniyette değilsindir. Çünkü hastalık bir şekilde geçiyor. Metroyu kullanan mesela sadece işe gidip gelen alt sınıf değildir, herkes kullanabiliyor, bazı yerler var arabanla geçmek çok zor ve zahmetli, metro çok daha iyi bir tercih.

Uzun lafın kısası; şehirlerin büyümesine dikkat edeceğiz. Efendim ben inşaatçıları çok severim, inşaat yaparım falan olmuyor artık. Çünkü inşaatlar tabiatın, bitki örtüsünün, coğrafi düzenin üstüne yürümemek zorunda. Yoksa gezegen size terbiyesini veriyor.

Ve tabii fakirlik ve imkansızlık bu tür salgınların sebebidir. 25 kişi aynı yerde yaşarsa, ufacık alanlarda 20 kişi toplantı yaparsa, bütün mahalle bu şekilde tehlikededir. Orta Çağ döneminde salgın hastalıktan kaçman çok kolaydı. Zaten her taraf boş arazi, kaçıp uzaklaşabilirdin, şimdi nereye kaçacaksın her taraf insan yığını. Gezegenin kurallarını ihlal ettiğin zaman, cevabını sert bir şekilde alırsın. Artık tüm Dünya müşterek hareket etmek zorunda. Tüm insanlık artık sağlık kurallarına itaat etmek zorunda. Ben istediğim şehre giderim, istediğim binayı dikerim, şehri istediğim gibi büyütürüm, istediğim yere istediğim yatırımı yaparım, hayır efendim yapamazsın.

Bu arada şu anda en büyük risk altındaki meslek grupları çalışan sağlık ve güvenlik teşkilatıdır. Bu kişilere karşı en hafif saygısızlıktan ve kanun ihlalinden kaçındırmak lazım insanları. Sağlık çalışanlarına şiddet uygulayanlar için direk tımarhaneye kapatılmaları için kampanya başlatacağım.