Gündem

Uzmanlar Uyardı! Covid-19 Önlemleri Gevşetilirse İkinci Bir Dalga Yaşanabilir

İkinci defa salgın yayılma ihtimaline karşı uzmanlar, tedbirlerin gevşetilmesinin “sessiz enfeksiyonların” insanlara bulaşmasına neden olacağını ve bu yüzden bütün dünyanın tedbiri elden bırakmaması gerektiğinin altını çizdi.

İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Tıbbi Viroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kenan Midilli, Covid-19 salgının kısa sürede ortadan kaldırılması için en gerekli yöntemlerin karantina ve sosyal mesafenin sağlanması olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Midilli, Çin’deki karantina uygulamasının sonuç verdiği düşüncesiyle salgının kontrol altında tutulduğu ve bu yüzden Wuhan’daki tedbirlerin gevşetildiğini kaydetti.

SONBAHARDA İKİNCİ DALGA YAŞANABİLİR

Ancak, önlemlerin gevşetilmesinin, “sessiz enfeksiyonların” insanlara yayılmasına neden olabileceğini belirten Prof. Dr. Midilli, karantinanın tamamen sonlandırılması fikrinin şu an için gerçekçi olmadığını ve belli bri süre daha durumun yakın takip edilerek tedbirlerin sıkılaştırılması taraftarı olduğunu aktardı.

Midilli, vaka sayısının düşüşe geçtiği ülkelerde, tedbirlerin gevşetilmesinin sosyal ve ekonomik olumsuz sonuçların iyileştirilme çabası olduğunu belirterek, “Ancak, salgın Güney Amerika, Afrika ve Hindistan gibi sağlık altyapısı zayıf ya da yetersiz ülkelerde yeni yükselmeye başladığı için bu ülkelerde hastalığın yaz aylarının başında doruğa çıkacağı tahmin edilmektedir. Yaz aylarında salgın hız kesip kontrol altına alınsa bile özellikle başka ülkelerden olabilecek yeni girişler sonucunda salgının kontrol altına alındığı bölgelerde sonbaharda ikinci bir dalga ile karşı karşıya kalınması büyük bir olasılık olarak görülüyor.” şeklinde durumu açıkladı.

KISA BİR SÜRE İÇERİSİNDE BİR DEĞİŞİKLİK GÖSTERMEYECEK

Prof. Dr. Midilli, Covid-19’un doğal sürecinde evrim geçirdiğini vurgulayarak, şu sözleri dile getirdi:

“RNA virüslerinin mutasyon hızı insana göre 1 milyon kata kadar çıkabilmektedir. Ayrıca enfeksiyonlar arttıkça gerek oluşacak bağışıklık yanıtlarının yanı sıra uygulanan ya da gelecekte uygulanacak antiviral tedaviler gerekse rekombinasyonlar farklı genetik özelliklere sahip varyantların ortaya çıkmasında seçtirici baskı oluşturacaktır. Bu tarz değişiklikler özellikle antiviral ilaçların geliştirilmesi, kullanılmakta olan PCR testlerinin özgüllük ve duyarlılıklarıyla aşı çalışmaları açısından kritik öneme sahiptir. Nitekim, farklı coğrafi bölgelere özgü kolları da oluşmaktadır. Ancak, şu an için virüsün yakın gelecekte hasta edicilik ve bulaşıcılık özelliklerinde dramatik farklılıklara yol açacak bir değişime uğraması düşük bir ihtimal olarak görülmektedir. İlaç ve aşı geliştirme çabaları yoğun şekilde ve uluslararası iş birliği içerisinde sürdürülmektedir. Fakat, bu çabaların da bir yıldan kısa sürede kullanıma girmesi ve yaygın şekilde üretilerek dağıtılması beklenmemektedir.”

KURALLARA UYULMAZSA BU DURUM DEVAM EDER

Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Tıbbi Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Pınar Çıragil, Covid-19’un herhangi bir değişikliğe uğramadığını ve daha çok verinin toparlanması gerektiğini belirtti.

Çıragil, Covid-19’un ikinci kez yayılması durumu hakkında şunları söyledi:

“Bazı araştırmacılar, Kovid-19 pandemisi için Dünya Sağlık Örgütü ya da kimi ülkelerin sağlık kurumlarının yeterince erken önlem almadığını düşünüyor. İkinci dalga ise izolasyon kurallarına uyulmadığı takdirde bu enfeksiyonun devam edeceği anlamına gelir. Aralık 2019’dan önceki hayatımıza ne zaman döneceğimizin yanıtı aslında bize bağlı. Otoritelerin koyduğu tüm kurallara uyar, evde izole kalır, dışarı çıkmamız gerekiyorsa maske kullanır ve sosyal mesafeyi korursak bu süreç daha da kısalacaktır.”

SALGIN 2024’E KADAR SÜREBİLİR

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Tıbbi Viroloji Uzmanı Doç. Dr. Fatih Şahiner, Ağustos ayında Çin’de iknci bir dalganın çıkabileceği konusunda uyardı. Eğer aşı bulunmazsa, önlemlerin 2022 yılına kadar sürebileceğini ve salgının ise 2024’e kadar devam edebileceğini söyledi.

Şahiner, iyileşen hastalar için ise, “İyileşen ya da hastalığı belirtisiz geçiren bireylerin sayısı, toplumdaki ikinci dalga olasılığını belirleyen en önemli parametredir. Çünkü bu kişilerin her biri yeni bir salgının zincirini kıracak ve enfeksiyonun yayılımını engelleyecektir. Bu kişilerin sayısını şu an bilmiyoruz ancak salgın durduğunda geriye dönük antikor tarama testleri ile toplumda tarama yapılarak belirlenebilir.” şeklinde konuştu.

Şahiner, Covid-19 ile tekrar mücadele edilebileceğini belirterek, şunları aktardı:

“Bu durum enfeksiyonun çok az görüldüğü ülkelerde gerçekleşebilir. Birkaç yıl sonra mevsimsel koronavirüslerde olduğu gibi düşük koruyucu bağışıklık nedeniyle yeni enfeksiyonlar gelişirse hiç karşılaşmamış kişileri daha çok etkileyebilir. Hayvan rezervuarları aracılığıyla döngüde kalabilir ve pandemi olmasa bile hastaneler ya da kapalı alanlarda veya aile içi kümeler şeklinde enfeksiyonlara neden olabilir. Ancak, virüs artık tanındığı ve belki de koronavirüs testi solunum yolları etkenleri arasında rutin olarak taranacağı için erkenden tanı konur ve gerekli önlemler alınarak salgına dönüşmesi önlenebilir.”

CORONA VİRÜSÜN ÇOK SAYIDA TÜRÜ VAR

Doç. Dr. Şahiner, Covid-19’a dair yüksek ihtimalli durumları şöyle dile getirdi:

“Virüs kaybolmayıp birkaç yıl içinde mevsimsel koronavirüsler gibi toplumun geri kalan kısımlarına da yayılabilir ama bu durumda etkileri ve önemi giderek azalır. Belirli düzeylerde de etkili olsa aşılama ile toplumsal bağışıklık elde edilip yine virüsün etkileri sınırlandırılabilir ya da yeni tedavilerle ölüm oranları azaltılabilir. Koronavirüsün çok sayıda türü var. Tamamen yeni bir tür ile yeni epidemiler her zaman olasıdır. Bu bilinen bir olasılık olduğu için geçmişte birçok kişi tarafından dile getirilmesi nedeniyle çok büyük bir öngörü ya da komplo teorisi şeklinde algılandı. Ancak, birçok bilimsel makalede bu bilgi yer almakta ve bu durum beklenmekteydi.”

HERHANGİ BİR ÜLKEDEN BAŞLAYABİLİR

Prof. Dr. Şahiner, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Virüsün kalıcı olup olmayacağını bilmiyoruz ancak kalıcı olacağı varsayımından yola çıkarsak, bu herhangi bir ülkeden gelebilir. Ancak hiçbir kontrol önlemi almayan ülkelerde daha uzun süre döngüde kalabilir. Bu ülkeler önlem alamayan gelişmemiş ülkelerin yanı sıra kontrol önlemlerini önemsemeyen gelişmiş ülkeler de olabilir. Asıl önemli olasılık ise virüslerin kalıcı olmasında hayvan rezervuarlarının daha büyük rol oynamasıdır. En uygun hayvan rezervuarlarının ve ara konakçıların bulunduğu ülkeler daha büyük risk potansiyeli taşır. Burada başı yine Çin ve Uzak Doğu ülkeleri çekiyor diyebiliriz. Hem uygun rezervuar hayvanlar var hem de bazı yeme ve içme alışkanlıkları nedeniyle rezervuar hayvanlarla temas olasılıkları daha yüksek.”

“Eğer olursa da yine bu virüsle olacaktır. Şu anki mutasyon oranları yüzde 1’in altında. Enfeksiyonu geçirip iyileşenlerin immün sistemleri yine bu virüsü birçok farklı proteinindeki çok sayıda farklı antijenik yapısıyla tanıyor. Risk altındaki ve daha önce bu virüsle karşılaşmamış bir kişi için günümüzdeki hastalık riski aynı haliyle devam ediyor diyebiliriz. Ancak geliştirilecek bir aşı ya da spesifik bir ilaç bu riski azaltabilir. Bu büyük salgın atlatıldığında hiçbir senaryo bugünkünden daha kötü olmaz. Tamamen yeni bir virüsün ortaya çıkması ise apayrı bir konudur.”