Ekonomi

Faik Öztrak, Ekonomide yaşanan son gelişmeler hakkında bilgi verdi

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, MYK toplantısı sürerken düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

Faik Öztrak, Ekonomide yaşanan son gelişmeler hakkında bilgi verdi

Bugün Samsun’da üzücü bir kaza yaşandı. Kazada yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet, ailelerine de sabır diliyorum. Diğer taraftan bir sevindirici olay Parti Meclisi üyemiz Eren Erdem’in tutukluluk halinin sona ermiş olması. Ama dava hala devam ediyor, kendisi 19 yılla yargılanıyor. Kamuoyuna açık olan, kamuoyu tarafından bilinen bir bilgiyi ifşa etmek nedeniyle yargılanıyor. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında yaşanan, görülen tüm kumpas davaları gibi bu davanın da kısa süre içinde çökmesini bekliyoruz.
MYK toplantımız sürüyor, kurulumuzun gündeminde şu konular vardı. Ekonomideki son gelişmeleri yine her zaman olduğu gibi ele aldık. Dış politikada önemli gelişmeler vardı bunlara eğildik. Yine ilgili arkadaşımız eğitimde şiddet ve okul kazalarıyla ilgili bir raporu bize sundu. Aynı zamanda bir yine diğer bir Genel Başkan Yardımcımız 2018 Kadın Raporu’yla ilgili değerlendirmelerini arz etti. Yine turunçgiller, biliyorsunuz çok ciddi sıkıntılar yaşanıyor bu alanda. Genel Başkanımızın talebiyle burada bir hazırlanmıştı onunla ilgili bulguları ele aldık ve son olarak da bu çevre ve poşet zulmüyle ilgili değerlendirmelerde bulunduk.
 

SARAYIN DERDİ EJDER ŞERBETİ, MİLLETİN DERDİ DOLMAYAN PAZAR FİLESİ

Milletimizin öncelikleri ve dertleriyle, Saraydaki kibir abidesinin ve etrafındaki dalkavuklarının öncelikleri arasındaki makas hızla açılıyor. Saray sakinlerinin tek bir önceliği var. O da kurdukları saadet zinciri devam etsin istiyorlar. Ejder şerbetli, badem unlu, uçan saraylı keyiflerine dokunulmasın istiyorlar. Milletimizin derdi ise dolmayan pazar fileleri, ödenemeyen faturalar, borçlar, her geçen gün yitip giden hayatlar ve çalınan hayaller.
 

ÇAMURUN BİLE DİBİ OLUR AMA BUNLARDA DİP YOK

Millet evde, sokakta, pazarda, sürekli örgütlü kötülüğe maruz kalıyor. Saray ve onun medyası hedef saptırmaya, milletin gerçek gündemini karartmaya, bu kötülüklerin ve milletin gerçek sorunlarının üstünü örtmeye çalışıyor. Örnek mi? Yıl olmuş 2019. Saray medyası 90 yıl öncesinin ihracat rakamlarıyla bugünü mukayese edip zafer naralarıyla milletin haykırışlarını bastırmaya uğraşıyor. Çamurun bile dibi olur ama bunlar da o dip de yok. Battıkça batıyorlar. Bu çamur medyasının ülkenin tarihiyle, geçmişiyle, önderleriyle olan sorunları, hazımsızlıkları kapkara yüreklerinden manşetlere yansıyor.
 

O DÖNEMDE BU ÜLKENİN DIŞ TİCARET AÇIĞI SIFIRDI

Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu ülkeyi kuranların tek bir önceliği vardı. O da bu güzel ülkenin siyasi ve ekonomik bağımsızlığı. Cumhuriyetimizi kuran önderler bu ilkenin üzerine titrerlerdi. Ben şimdi doğru hesabı vereyim; çamur medyasının, kibir abidelerinin küçümsediği o dönemde bu ülkenin dış ticaret açığı yani 1923’le 1950 arasında sıfırdı arkadaşlar. Bir kez daha söylüyorum sıfırdı. Yani dışarıya sattığımızla dışarıdan aldığımız birbirine denkti. Böyle bir ekonomi vardı. Neden? Çünkü bu kadrolar emperyalizmi savaş meydanlarından, Sakarya’dan, İnönülerden, Büyük Taarruz’dan, Lozan’dan tanıyordu. Hain emellerine emperyalistlerin nasıl ulaştıklarını gayet iyi biliyorlardı.
 

16 YILDA 1 TRİLYON DOLAR DIŞ TİCARET AÇIĞI VERDİLER

Peki şimdi bu ihracatla övünülen dönem son 16 yılda verilen dış ticaret açığı yani ithalatla ihracat arasındaki fark ne kadar? 1 trilyon dolardan fazla. Haftaya vurursak, 1,2 milyar dolar eder. İhracatla böbürlenenler, sıra ithalata gelince ağızlarını bıçak açmıyor. Milletime soruyorum. Senin gerçek gündeminin, yani mutfaktaki yangının, küçülen aşının, kaybettiğin işinin üstünü yalan yanlış haberlerle örtmeye çalışan bu organik yalancıların, bu besleme çamur medyasının Saray tarafından kullanılmasından memnun musun?
 

ABD’Lİ DANIŞMAN BU CESARETİ NEREDEN ALIYOR?

Biz bunlara defalarca “Böyle dış açık verirseniz, ülke borca batar, küresel sermayenin elinde oyuncak olursunuz” dedik, dinlemediler. Şimdi açıklasınlar neden önce “Burası çatladı kapı ülkesi mi?” deyip ABD Başkanına kafa tuttular gibi yaptılar sonra da bir emirle 24 saatte Papazı apar topar oval ofise gönderip ülkemizi ABD Başkanına seçim malzemesi yaptılar? Açıklasınlar bakalım ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton neden bu kadar güvenle hem de Türkiye’ye gelişinin arifesinde, hem de İsrail Başbakanı Netanyahu’nun yanında “Türkler bizimle tamamıyla koordineli hareket etmeden Suriye’de askeri hareket yapamaz” diyebiliyor? Bu cesareti nereden, kimden alıyor?
Bir ABD’li danışman, seçime hazırlanan İsrail Başbakanının yanından Türkiye’yi İsrail’e seçim malzemesi yapıp, bizden habersiz adım atamazlar mealinde konuşup bizi ABD’nin emir eri konumuna düşürmeye nasıl cüret edebiliyor? Çok sert tepki gösterildiği söyleniyor. Buna tepki sadece sözle olmaz. Ama göreceksiniz yarın Saray yine de bu danışmanı kabul edecek, muhatap alacak.
 

ÜLKEYİ BORCA BATIRDILAR, ŞİMDİ FATURAYI MİLLET ÖDÜYOR

Neden? Ben söyleyeyim bu kifayetsiz, kibirli Saray kadroları elin oğlundan aldığı borçları har vurup harman savurdu, her yere beton döktü, kendi keyfine bakıp üretimi hiç düşünmedi. Borç alanın emir alacağını göremedi. Ekonomiyi kur, faiz, enflasyon saldırısı karşısında savunmasız bir hale düşürdü. Şimdi bunun bedelini topyekun tüm milletimiz ödüyor.
Buradan fedakâr, cesur, yurtsever milletime soruyorum:
“Yıllardır el atına binip sağa, sola çalım satan ama sıkıştığında da emperyalistlerin emir erliğine, BOP eş başkanlığına soyunan Sarayın kibir abidesinden memnun musunuz? Bu durum kanınıza dokunmuyor mu?”

ENFLASYONA MAKYAJ YAPMAKLA KALMAMIŞLAR

Geçtiğimiz haftalarda TÜİK’in makyajlı enflasyon rakamlarından bahsetmiştim. Bazı sektörlerde yapılan ÖTV indirimleri, akaryakıt vergilerinde yapılan düzenlemeler enflasyon rakamlarını aşağı çekmiş; buna bağlı olarak da memurun, emeklinin alacağı zam da düşürülmüştü. Ancak anlaşılan yapılan makyaj burada da kalmamış. Hafta sonu bir köşe yazarına TÜİK’te üst düzey bir yöneticiden geldiği söylenen bir ihbar işin gerçekten çok ileri noktalara götürüldüğünü ortaya koyuyor. Anlatılana göre enflasyon hesabında hangi işletmelerden fiyat toplanacağı sene başında belirleniyormuş. Karşılaştırılabilir olması içinde sene boyunca bu işletmelerin listesi değiştirilmezmiş. Ancak iflas gibi teknik sorunlar olursa işletmelerin listesi, yetkili il sorumluları tarafından değiştirilebiliyormuş.
 

FİYATLARI BEĞENMEMİŞLER, UCUZLUK GÜNLERİNDE YENİDEN TOPLATMIŞLAR

Hal böyleyken Ekim ayında, usule aykırı olarak listeler başkanlık yazısıyla değiştirilmiş. Özellikle iktidara yakın duran bazı firmalardan fiyat toplanması söylenmiş. Yine fiyatlar ayda iki defa sene başında belirlenen tarihlere göre toplanıyormuş. Bunlar belirlenen tarihlerde toplanan fiyatları beğenmemişler, hoşlarına gitmemiş ucuzluk gününde bir daha fiyat toplayın demişler TÜİK çalışanlarına.
 

HESAPLAMA YÖNTEMİNİN ARKASINI DOLANIP ENFLASYONU AŞAĞI ÇEKMİŞLER

Bu iddialar doğruysa vahimdir. Bunlar enflasyonu belirlemede uluslararası kabul görmüş kurallara uyulmadığını açıkça göstermektedir. Geçtiğimiz yılın Ekim ayından bu yana TÜİK genel kabul görmüş hesaplama yönteminin ardından dolanarak enflasyon rakamlarını aşağıya çekmiş demektir. Damat Bakan, arkadaşını TÜİK’e Başkan Yardımcısı olarak atadıktan sonra bu işlerin başladığı anlaşılıyor.
 

BU İŞİN SONU YUNANİSTAN VE ARJANTİN GİBİ OLMAKTIR

Çok açıkça söylüyorum memura, emekliye üç kuruş fazla zam vermemek için bu tür tezgâhlara tevessül edildiyse bunun ülkemize bedeli çok ağır olur. Hiç endişeniz olmasın bu işin sonunda Yunanistan ve Arjantin gibi olmak vardır. Devletin rakamlarını manipüle edenler varsa bu işin altında kalır. Acilen TBMM’de bir araştırma komisyonu kurulmasını ve konunun araştırılmasını talep edeceğiz.
Şimdi yine milletime soruyorum: Kıymetli memur kardeşlerim, cefakâr emeklilerimiz cebinizdeki kör kuruşa göz diken bu kibirli ve vicdansız Saray kadrolarından ve onların bekçisinden memnun musunuz?
 

ELEKTRİK FATURALARINDA ALİ’NİN KÜLAHI VELİ’YE VELİ’NİN KÜLAHI ALİ’YE

Her işlerinden hile hurda çıkıyor. Elektrikte yüzde 10 indirim yapacağız diye müjde veriyorlar. Ama bakıyoruz, Elektrik Mühendisleri Odası bir faturayı hesaplıyor. Meğer Ali’nin külahını Veli’ye, Veli’nin külahını Ali’ye giydirmişler. Perakende elektrik fiyatını düşürürken, yandaş dağıtım şirketlerinin dağıtım bedellerini de artırmışlar. Elektrikte yüzde 10 indirim yapıyoruz derken kıyağın büyüğünü dağıtım şirketlerine geçmişler.
Bu faturalar altında ezilen milletime bir defa daha soruyorum:
Sizi düşünmek yerine elektrik dağıtım şirketlerini ihya etmeyi tercih eden bu kibirli Saray sakinlerinden memnun musunuz?
 

İSTANBUL HAVALİMANI’NDA GARANTİLER ÇALIŞMAYA BAŞLADI MI?

Hesap oyunlarıyla milletin kör kuruşuna göz dikenler, diğer yandan milletten topladıkları vergilerle havuz müteahhitlerini abat etmeye devam ediyor. İstanbul’da üçüncü havaalanı henüz tamamlanmadan resmi açılışını yaptılar. Şimdi bu havaalanına daha henüz inen kalkan uçak yok. Sayıştay raporlarına göre üçüncü havalimanı için verilen gelir garantisi ilk yıl için tam 316 milyon avro her gün için neredeyse 1 milyon Avro düşüyor. 12 yıl için verilen toplam garanti ise 6,3 milyar avro. Şimdi bu havaalanını resmen açtınız. Teslim de almış oldunuz. Cevap bekliyorum. Kullanamadığımız havaalanı için bu yandaş müteahhitlere verdiğiniz yolcu garantileri çalışmaya başladı mı, başlamadı mı?
 

SEVSİNLER YAPACAKLARI İNDİRİMİ!

Gelelim Osmangazi Köprüsü’ne… Köprüden geçiş ücreti uçak biletinden bile pahalı. Ama müteahhitler için sorun değil. Köprüden araç geçse de geçmese de Hazine kasasından tıkır tıkır paraları ödeniyor. Şimdi millet tepki gösterince ücretlerde indirim yapacaklarmış. Sevsinler yapacakları indirimi. 103 liralık geçiş ücreti değerli basın mensupları, zaten indirimli. Mevcut sözleşmeye göre araçların ödemesi gereken 224 lira. Aradaki 121 liralık fark zaten indirim denerek Hazine’nin yani o köprüden geçmeyen milletimizin cebinden çıkıyor. Anlaşılan bir daha indirim yapacaklar yine yükü Hazine’nin sırtından 81 milyon vatandaşımıza bu pahalılığın altında inim inim ezilen 81 milyon vatandaşımıza paylaştıracaklar. Ondan sonrada buna indirim diyecekler. 
Milletime tekrar sormak istiyorum:
Size bu projeleri cebimizden beş kuruş çıkmadan yapıyoruz dediler. Şimdi geçsek de geçmesek de yandaş müteahhitlere cebimizden dolarları, avroları ödetiyorlar.
Size doğruları söylemeyip bu projelerden cebinize hortum döşeyen bu iktidardan memnun musunuz? Cebinizdeki üç kuruşa göz diken, yandaşlarından ise dolarları avroları esirgemeyen bu zalim iktidardan memnun musunuz?
 

ÇİFTÇİNİN BANKASIYLA FUTBOL KULÜPLERİNİ KURTARIYORLAR

Gelelim bir diğer skandala. Türk tarımı, çiftçisi kendi kaderine terk edilmesin, üreticinin kötü gün dostu olsun diye kurulmuş bir bankamız var biliyorsunuz. Adı Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası. Bankanın adından Türkiye Cumhuriyeti’ni düşürenler şimdi, futbol kulüpleri ve onların borçlu olduğu bankaları kurtarmak için Ziraat Bankası’nı kullanmaya karar vermişler. Türkiye ekonomisi oldukça sıkıntılı günlerden geçerken, borcu yapılandırılmadığı için elindeki avucundakine el konulan, tarlasını ekemeyen, ekim gübresi atamayan çiftçilerimiz varken, sanayici, tüccar, esnaf kan ağlarken çiftçinin bankası kullanılarak futbol kulüpleri ve onların borçlu oldukları bankaları kurtarmak nasıl bir vicdandır arkadaşlar?
Ziraat Bankası bir kamu bankasıdır. Milletin parasıyla kurulmuştur. Şimdi devlet, üstlendiği bunca borcu nereye, nasıl, kimler tarafından harcandığını sormayacak mı? Kimlerin bu paraları cebe indirdiğini araştırmayacak mı? Yoksa bundan böyle “Karabükspor haberlerinin” üstü mü örtülecek?
 

KRİZLERDE ÖZEL KESİM BORCU MİLLETİN SIRTINA YÜKLENİR, OLAN BU…

Hep söyledim, krizlerde özel kesimin borcu bir gecede milletin sırtına yüklenir. Şimdi de olan budur. Kulüplerin hisseleri bu haberle tavan yaparken vatandaşın vergileri buralara harcanıyor. İstihdam yaratmayan, ihracata ve ekonomik büyümeye katkısı olmayan, devlete vergi getirmeyecek böyle bir kurtarma operasyonunu Ziraat Bankası üzerinden yapmaya kim karar verdi?
Cevap belli. Sarayın kibir abidesi ve onun etrafındaki iş bilmez dalkavuklar. Bir de kalkmışlar İzmir’de “Çiftçiye şu kadar para ödeyeceğiz” diye böbürleniyorlar. O para aslında kanunun bunlara öde dediğinin yarısı arkadaşlar. Kaç defa anlattık bunu. Burada da çiftçinin kanunlardan doğan hakkını vermiyorlar.
Ben şimdi alın terinin karşılığını alamayan çiftçilerimize soruyorum: Ey milletin efendisi, senin ürününün değerini gümrüksüz ithalatla düşürüp; mazotu, gübreyi, tohumu dolarla satıp, seni fiyat ve maliyet arasında ezenlerden; kanunen hak ettiğin desteği sana vermeyenlerden; senden alacağına şahin kesilip, senin borcunu silmek yerine, futbol kulüplerinin ve onlara borç veren bankaların borçlarını üstlenip senin paranı bunlara peşkeş çekmeye kalkan bu kibir abidelerinden memnun musun?
 

FIRTINANIN İÇİNDEYİZ, KAPTAN YOLCULARLA HATIRA FOTOĞRAFI ÇEKTİRİYOR

Bir fırtınanın içindeyiz ve üzülerek görüyorum ki kaptanın ve mürettebatın iş bilmezliği, fenerin ışığı göründüğü halde gemiyi limana yanaştırmaya yetmiyor. Kaptan acemiliğini, iş bilmezliğini örtmek için yolcularla hatıra fotoğrafı çektirme derdinde. Dolayısıyla daha kötüsüne de hazırlıklı olmamız gerekiyor. Ekonomiyi yönetmeyi bilmeyen Sarayın damadının elinde belli ki ödeyeceğimiz fatura her gün biraz daha ağırlaşacak.
 

BUNLARIN ELİNDE ANCAK HEP BERABER TAKLA ATARIZ

Ne yaptıkları belli değil. Çıkıyorlar, “Tasarruf yapacağız” diyorlar. Bunun için önce yatırımları durduruyorlar, bütçe disiplini deyip diğer tüm müteahhitlerin paralarını ödemiyorlar. Sonra da kendi çıkardıkları planlara programlara tasarruf tedbirlerini yazıyorlar. Sonra birde bakıyorsunuz millete talkını, yandaşa ise salkımı veren bir seçim ekonomisi uygulamaya başlıyorlar. Bunu da TCMB’nin ve KİT’lerin karını erken tahsil ederek karşılamak için her türlü düzeni kurmaya çalışıyorlar. Ekonomi sert viraja girerken Damat bir ayağımız gazda bir ayağımız frende diyor. Biz bunları daha önce yaşadık. Bu acemi şoförlerle ekonominin doğru yolu bulması imkansızdır. Bunların elinde olsa olsa ancak hep beraber takla atarız.
 

MİLLETİMİZ BUNU SANDIKTA TAKDİR EDECEK

31 Mart’tan sonra bu ekonomi IMF kapısına düşmesin diye uyarı üstüne uyarı yaptık. Yetmedi ellerine bir yol haritası verdik. Bizi dinlemek yerine Mc Kinsey’den, IMF’den yardım umdular. Saraya bir daha soruyorum küresel oyunculara 31 Mart’tan sonra IMF ile anlaşma yapacağınızı söylediniz mi? Milletimize soruyorum “ülkeyi IMF den kurtardık” diye çalım atarken şimdi ekonomiyi IMF’ye muhtaç hale getiren, zengin mahallesine taşınıp sizleri unutan Sarayın kibir abidesinden ve sarayın bekçisinden memnun musunuz?
Altı ayda boyası dökülen, millete hiçbir faydası olmayacağı anlaşılan, aksine çok büyük zararlar veren bu ucube tek adam parti devleti rejiminden memnun musunuz? Milletimiz bunu 31 Mart’ta sandıkta tabi ki takdir edecektir.
 

HER BİR VATANDAŞIMIZDAN SEÇMEN KAYITLARINI KONTROL ETMELERİNİ RİCA EDİYORUM

Ama burada hepimize bir görev düşüyor. Her bir vatandaşımızın, kendinin ve yaşadığı yerdeki komşularının seçmen kaydını kontrol etmelerini hassaten rica ediyorum. İstanbul örgütümüzün Adalar’da yaptığı kontrol sonunda hayali seçmenleri nasıl tespit ettiklerini gördük. Bu çerçevede ülkenin her yerinde vatandaşlarımızı örgütlerimizle beraber bu konuda duyarlı olmaya, seçmen kütüklerinde kendilerinin ve komşularının kayıtlarını kontrol etmeye çağırıyorum. Korkunun ecele faydası yoktur. Ne yaparlarsa yapsınlar kazanacağız. Sokaklarda, meydanlarda, halkımızın gözlerinde ben şunu açık seçik artık görüyorum: Martın sonu bahar!
Sözlerimi bitirmeden önce ayın 9’unda Çorlu tren kazasında hayatını kaybeden 9 yaşındaki Oğuz Arda Sel’in doğum günü. Burada huzurlarınızda Oğuz Arda Sel’i bir kere daha rahmetle anmak istiyorum. Söyleyeceklerim bu kadar. dedi