Gündem

Numan Kurtulmuş: ' 2008 Krizi Devam Edebilir '

 Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, “Hiçbir sorunu çözme yeteneği kalmamış olan bir küresel siyasi sistem var. Bu siyasi sistemin varlığı, küresel ekonomik sistemdeki krizlerle de birleşince çok derin fay hatlarıyla karşı karşıya kalıyoruz. Dünyanın bu haliyle devam etmesi mümkün değildir.” dedi.


Kurtulmuş, Maruf Vakfı Genel Merkezinin açılışında, İslam ekonomisi alanında yakın dönemde İslam coğrafyasının değişik yerlerinde önemli çalışmalar yapıldığını söyledi.

Bu çalışmaların ciddi olmasına rağmen yeterince sistematik olmadığını belirten Kurtulmuş, buna rağmen bu alanın hala çok bakir olduğunu dile getirdi.

Kurtulmuş, dünya ekonomisi ve siyasetinin son dönemde ciddi sıkıntı, kriz ve kaoslarla karşı karşıya olduğunu aktararak, şunları kaydetti:

“Bu kriz ve kaoslar çok büyük ihtimalle önümüzdeki dönemlerde de devam edecektir. Ekonomide 2008’de başlayan kriz büyük ama sadece kendisinden sonra gelecek krizlerin habercisi olan, yapısal bir krizdir. Bunları yıllar evvelden söylüyoruz. Kapitalizmin önemli bir krizidir. Sanayi kapitalizminin dünyada tüm zorlukları ve eşitsizliklerine rağmen dünyada sağladığı bir şey, orta sınıfları oluşturmak ve bu sınıfın üzerinden dünyada refah ve tüketimin toplumunu sağlayacak bir zenginleşmeyi temin etmek olmuştur. Bütün yanlışlıklarına, arkasındaki emperyalizm ve sömürüye rağmen bu anlamda sanayi kapitalizmi ciddi şekilde kalkınmayı ve refahın bir şekilde toplumla paylaşılmasını kısmen de olsa sağlamıştır.”

Kurtulmuş, 1970’lerdeki petrol krizleriyle birlikte yeni bir dönem başladığını ve ondan sonra bir taraftan küreselleşmeyle, bir taraftan 90’lı yıllarda hızlanarak devam eden finans kapitalizmine dönüş süreciyle birlikte dünya ekonomisinin çivisinin çıktığını vurguladı.

– “Önümüzdeki dönemde enerji, gıda ve su krizleri olacak”

Dünya ekonomisinin, sanayi kapitalizmiyle sağlamış olduğu performansı sonraki dönemde devam ettirdiğini dile getiren Kurtulmuş, bundan dolayı 2008 krizinin çıktığını ve önümüzdeki dönemde enerji, gıda ve su gibi krizlerle de bunun devam edeceğini söyledi.

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, siyaset alanında da kriz yaşandığının altını çizerek, “Her ikisi birbirini besleyen iki alandır. Siyaset alanındaki kriz şudur, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünyada bir sistem kuruldu. Birinci paylaşım dönemi dediğimiz dönem. Siyasi mekanizmalarını tam kuramadığı için zaten arkasına İkinci Dünya Savaşı geldi. Bu savaş da bu anlamda paylaşımı tam manasıyla ortaya koyamamış ama sonuç itibariyle dünyayı bugün yöneten kurumları tesis etmiştir.” diye konuştu.

“Kapitalist dünyanın da sosyalizmin çöküşüyle gözü açıldı” diyen Kurtulmuş, Berlin Duvarı’nın yıkılması ve iki kutuplu dünyanın çökmesiyle, dünyanın tüm siyasal kurum ve kuruluşlarının fonksiyonsuzlaşmaya başlayarak, çöküş sürecine girdiğini dile getirdi.

– “Dünya bu şekliyle ayakta kalamaz”

Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da söylediği gibi, “Dünya 5’ten büyüktür” dediklerini anımsatarak, şöyle devam etti:

“Bu bir tespitin ve ihtiyacın ifade edilmesidir. Dünyayı bu şekliyle idare edemezsiniz. Dünya bu şekliyle, bu kurumlarıyla ayakta kalamaz. Hiçbir savaşı önleme kabiliyeti kalmamıştır dünya sisteminin. Örnek Ukrayna, Suriye’dir. Örnek DEAŞ’e karşı verildiği iddia edilen uluslararası mücadeledir. Hiçbir sorunu çözme yeteneği kalmamış olan bir küresel siyasi sistem var. Bu siyasi sistemin varlığı, küresel ekonomik sistemdeki krizlerle de birleşince çok derin fay hatlarıyla karşı karşıya kalıyoruz. Dünyanın bu haliyle devam etmesi mümkün değildir.”

Küresel göç ve terör sorununa değinen Kurtulmuş, bu sorunun bu sistemle çözülmesinin zor olduğunu vurguladı.

Bu iki sorunu ortaya çıkaran sorunları ortadan kaldırmadıkça, DEAŞ gibi terör örgütlerinin ortadan kaldırılamayacağını aktaran Kurtulmuş, “Ekonomik ve siyasi alanın birleştiği alanda 3 temel sorun var. Birisi, ülkelerdeki ekonomik yoksulluklar, iktisadi adaletsizlikler, birinin yediği diğerin baktığı, sistematik olarak toplumun ayrıştığı bozuk bir gelir dağılımı meselesi. Bu sorunu çözmeden yoksulluk sorununu çözmeden terör ve göç meselesini nasıl çözeceksiniz? Dünyada nüfusun yüzde 0,7’si dünyadaki toplam zenginliğin yüzde 44’üne sahip. Böyle bir adaletsizlikle bu dünya yürümez.” diye konuştu.

– “Irak işgali ve Suriye krizi olmasaydı DEAŞ muhtemelen olmayacaktı”

Numan Kurtulmuş, ekonomik eşitsizlikleri ve yoksunlukları ortadan kaldırmadan, dünyadaki ekonomik ve siyasal sorunların çözülmesinin mümkün olmadığını dile getirerek, şunları aktardı:

“Askeri müdahaleler ve işgaller olmasaydı, bugün Orta Doğu’da ön Asya’da ve Kuzey Afrika’da yaşamış olduğumuz çok sayıda meselenin ortaya çıkması mümkün olmayacaktı. Biz söyleyince bozuluyorlar. Amerika Pentagon İstihbarat Daire Başkanı söyledi. O zaman dinliyorlar. Biz söyleyince ‘Ya bunları da söylemeyin’ diye rahatsız oluyorlar. Afganistan’ın önce Ruslar sonra Amerika tarafından işgali olmasaydı, buradan El- Kaide terör örgütü dünyaya yayılmayacaktı. Bu kadar açık. Eğer Irak’ın işgaliyle başlayan süreç olmasaydı ve arkasından Suriye’deki eşitsizlikler, siyasi istikrarsızlıklar, kriz ve kaoslar olmasaydı bugün de DEAŞ diye bir terör örgütüyle muhtemelen karşı karşıya kalmayacaktık. Bu sorunların çözümü, sorunların esas nedenleri ortadan kaldırılmadan bugün var olan ekonomik ve siyasi sorunların halledilmeye çalışılması muhaldir.”

Geniş kitlelerin siyasal yönetim karar verme süreçleri dışına bırakılmasının da önemli bir sorun olduğunu belirten Kurtulmuş, buna örnek olarak Suriye’yi göstererek, “Önümüzdeki dönemde bu sorunlar artarak devam edecektir. Mevcut hakim paradigmayla dünyanın sorunlarının çözülmesi mümkün değildir.” dedi.

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, “Onlar, önce sınırları böldüler, şimdi zihinleri ve gönülleri bölmeye mi çalışıyor? Biz de gönülleri ve zihinleri yeniden birleştirerek, mevcut sınırları anlamsız hale getirmeye çalışacağız. Bunun için bizim elimizde marufun ortaya koyduğu evrensel ilkeler vardır, herkesin kabul edeceği, herkesin aydınlık yarınlara çıkmak için peşinden koşacağı değerler vardır. Bu değerleri yeniden üreteceğiz. Bu değerleri sadece coğrafyamızın insanları değil, dünyanın bütün insanları için barışın, hakkaniyetin, adaletin, özgürlüğün anahtar kavramları olarak ortaya koyacağız ve inşallah bütün bu oyunların hepsini ters yüz edeceğiz.” dedi.

Kurtulmuş, Maruf Vakfı Genel Merkezinin açılışındaki konuşmasında, dünyada yeni bir paradigmaya, yeni bir bakış açısına ihtiyaç duyulduğunu dile getirerek, Maruf Vakfının üzerinde odaklanacağı, yoğunlaşacağı alanın bu açıdan önem taşıdığını ifade etti.

Marufu, “akıl ve vicdan sahibi her Allah’ın kulunun kabul edebileceği evrensel doğrular seti” şeklinde tanımlayan Kurtulmuş, “Siyasete bakacağım da nereden bakacağım? Maruf penceresinden bakanın illa Müslüman olması da gerekmiyor, vicdan, insaf ve akıl sahibi olması, olayları kavraması bakımından yeterlidir. Bunların ne olduğunu biliyoruz. Ama bunları, bugünün diliyle insanlara anlatmak sorumluluğumuzdur.” diye konuştu.

Numan Kurtulmuş, maruf anlayışı içinde hareket etmenin, bireysel ahlakın yanı sıra onun iyi bir şekilde yaşanması için de sistem ahlakını kurabilmeyi zorunlu tuttuğunu vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Marufun egemenliği bizim hayatımızın önemli hedeflerinden birisi olmak mecburiyetindedir. Zamana, zemine, tarihe göre değişmeyecek olan evrensel ilkeler üzerinden, bütün insan vicdanına ve aklına hitap eden ilkeler üzerinden yeni bir sözü söylemenin, yeni bir siyaseti geliştirmenin, yeni bir ekonomik anlayışı ortaya koymanın vaktidir. Bunu yaparken, şu hataya da düşmemek lazım. Biz sadece bir boşluğu doldurmak için, söylenmemiş bazı sözleri söylemek için bunları söyleyerek yolumuza devam etmeyeceğiz. Biz, tam tersine, dünyaya bir türlü huzur, barış, adalet getirmemiş olan şu andaki anlayışın yerine alternatif bir anlayışı ortaya koymak için bu çalışmaları sürdüreceğiz ve mükemmel hale getirmeye çalışacağız.”

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Maruf Vakfı gibi vakıfların kurulmasının, Türkiye, Türk milleti ve İslam ümmeti için büyük bir sevinç ve umut vesilesi olduğunu ifade etti.

Prof. Dr. Sabahattin Zaim’in Çalışma Ekonomisi kitabını yazdığında, bölüm başlangıçlarına bazı ayet ve hadislerin meallerini koyduğunu aktaran Kurtulmuş, “O zaman kıyamet kopmuştu. Hocanın kitapları toplatıldı ve yakıldı İstanbul Üniversitesi’nin merkezinde. İslam iktisadının önüne arkasına ayetleri, hadisleri koydu diye akademik çevreler tarafından da eleştirildi. Nereden nereye geldik, çok şükür. Ondan öncesine giderseniz, ondan öncesinde zaten ‘Allah’ demenin yasak olduğu bir Türkiye vardı. Şimdi her seviyede taşıdığımız medeniyet değerlerinin sadece varlığı ve yeniden üretilmesini değil, insanlığa bir alternatif olarak sunulabilmesini dile getirebilen çok sayıda insanımız, hocamız, siyasetçimiz, ekonomistimiz var. Bu, Türkiye’nin gelişmesini de gösteriyor. Türkiye, köklerine yaklaştıkça, köklerinden beslendikçe Allah’ın izniyle gövdesi de büyüyor.” diye konuştu.

– “Bu coğrafyanın yeniden lideri, öncüsü olmaya gayret edeceğiz”

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, büyük resmi, “Bir asır önce sınırları masanın üzerine koydukları pergeller ve cetvellerle yapay bir şekilde bölüp, parçalayıp bu coğrafyada yeni bir düzen kurmaya çalışanların bir asır sonra yeniden aynı düzenin ikinci perdesini ortaya koyması” şeklinde tanımlayarak, “Bir asır evvel sınırları böldüler ama insanların zihinlerini ve gönüllerini bölemediler. Şimdi maalesef insanların zihinlerini ve gönüllerini bölmeye çalışıyorlar. Birbirinden hiçbir tarihi, kültürel, siyasi gerekçesi olmayan sınırlarla ayırdıkları bölge halklarını, şimdi birbirleriyle mezhep üzerinden çatıştırarak, etnik köken üzerinden farklılaştırarak, kavga ettirerek, birbirlerinden ayırmaya çalışıyorlar.” dedi.

Altı asır boyunca Balkan coğrafyasında hiç kimsenin diline, rengine, dinine, kültürüne karışılmadığını vurgulayan Kurtulmuş, Osmanlı barış düzeni içerisinde herkesin birbiriyle barış içinde yaşadığını dile getirdi.

Kurtulmuş, dört asır boyunca Ortadoğu coğrafyasının, hiç kimsenin birbiriyle çatışmadığı, barış içinde yaşadığı bir düzene sahip olduğunu belirterek, konuşmasını şöyle tamamladı:

“Onlar, önce sınırları böldüler, şimdi zihinleri ve gönülleri bölmeye mi çalışıyor? Biz de gönülleri ve zihinleri yeniden birleştirerek, mevcut sınırları anlamsız hale getirmeye çalışacağız. Bunun için bizim elimizde marufun ortaya koyduğu evrensel ilkeler vardır, herkesin kabul edeceği, herkesin aydınlık yarınlara çıkmak için peşinden koşacağı değerler vardır. Bu değerleri yeniden üreteceğiz. Bu değerleri sadece coğrafyamızın insanları değil, dünyanın bütün insanları için barışın, hakkaniyetin, adaletin, özgürlüğün anahtar kavramları olarak ortaya koyacağız ve inşallah bütün bu oyunların hepsini ters yüz edeceğiz. Eğer buları yapmakta gecikirsek, hesapları, oyunları olanların, bu oyunlarında detaylı bir şekilde hareket edeceklerinden şüpheniz olmasın. Bir tarafında DEAŞ’ı, bir tarafında PKK’sı, diğer tarafında FETÖ’sü ile… Belki bundan sonra ortaya çıkacak başka örgütleriyle, bu büyük resmin, oynanan oyunun bir türlü bozulmasını önleyecek bölgedeki tek güç olan, güçlü ve büyük bir Türkiye’nin ortaya çıkmasına mani olmaya çalışacaklar. Bir asır evvel Çanakkale’de o tepeleri bombalayarak, uçaklarıyla, deniz araçlarıyla İstanbul’a ve ardından Anadolu’ya sarkmak isteyenlerin arkasındaki niyet neyse, 15 Temmuz akşamında TBMM’yi bombalayanların arkasındaki niyet de aynıdır. Bunlara bu coğrafyanın, bu medeniyetin diliyle cevap vereceğiz. Yapmak istedikleri ne varsa onları inşallah akamete uğratacağız ve marufun ortaya koyduğu o aydınlık çerçeve içerisinde halklarımızı, milletlerimizi birleştirerek, güçlü, büyük Türkiye olarak, bu coğrafyanın yeniden lideri, öncüsü olmaya gayret edeceğiz.”

Kamupersoneli.net / AA