Kamu Personelleri

Latif Selvi: Eğitim Kademelerinde Liyakat ve Kariyer Üzerine Belli Bir Disiplin Getirmeliyiz

Kamupersoneli.net olarak kurucumuz Serhat Karaman ve sitemiz yazarlarından Eğitimci Yazar Rıza Ceylan ile Eğitim Bir Sen Genel Başkanvekili Latif Selvi ile bir röportaj gerçekleştirdik. 

Sorularımıza içtenlikle cevap veren Eğitim Bir Sen Genel Başkanvekili Latif Selvi’nin açıklamalarının yer aldığı ilk bölümün detaylarını okuyucularımızla paylaşıyoruz..

Soru 1: MEB’de öğretmen kökenli bir bakan Sayın Ziya Selçuk Bey’in göreve gelişiyle birlikte kamuoyunda olumlu bir hava esti. Sizin bu konuda görüşleriniz nelerdir?

Biz devlet görevi yapan bütün arkadaşlarımıza başarılar dileriz. Bugüne kadar Milli Eğitim Bakanlığımızda görev yapan insanlar oldu. Bunların da birçok katkıları oldu. Başarılabilen, başarılamayan veya bir kısmı başarılabilmiş uygulamalar, bazen de eleştirdiğimiz, yanlış bulduğumuz, düzeltilmesini istediğimiz icraatlar da oldu. Sonucu itibari ile bir hizmet ifâ ettiler. Yeni bir dönem, 24 Haziran yeni hükümet sistemi ile yeni bir uygulama da başlamış oldu. Bu yeni dönemin ,yeni Bakanının da tabandaki beklentiler itibari ile değerlendirdiğimiz zaman heyecan duyulmasını sağlayacak, önemli hizmet ve başarılara imza atacak bir kişi olmasını herkes arzu ediyordu ve herkes de kendine göre bir beklenti içerisindeydi.

Ziya Bey daha önce Milli Eğitim Bakanlığında bürokrat olarak hizmet etmiş, eğitim alanında çalışmaları ile bilinen, öğretmenlikten akademisyenliğe, özel okul işletmeciliğinden daha çok özel okulda kendine özgü eğitim çalışmalarını da pratikte kafasındakini realize eden aynı zamanda da eğitim araştırması yapan, zaman zaman da eğitime dair konuları konuştuğumuz bir kişiydi. Biz başarılar diliyoruz. Umarız bunları başarıya dönüştürür. Doğrusu Ziya Bey’in de bu noktada göreve geldiği günden bugüne bir başarı hikâyesi yazabilmek için gayret ve azim içerisinde olduğunu da görüyoruz. Umarız başarılı olur. 

Soru 2: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan Milli Eğitim Bakanlığının 100 günlük eylem planı hakkındaki görüşlerinizi öğrenebilir miyiz? 

Biz bu eylem planlarını çok önemsiyoruz. Bu konuda özellikle Milli Eğitim Bakanımızdan beklentimiz, buradaki eylem planına bir takım beklentilerin yansımasını temin etmekti. Bakan da bu hususta gerekli görüşmelerini yaptı, Cumhurbaşkanımıza raporlarını sundu ve sonuç itibari ile bu eylem planına yansıyan hususlar oldu. Her konu yansımasa bile bir kısmı yansımış oldu. Eylem planını bir bir incelediğimiz de sonuç olarak şunu diyebiliriz; Milli Eğitim Bakanlığı 100 gün içerisinde başarılacak, başarılması istenen konuları oraya aldırmış oldu.

Biz bu bağlamda da bunu önemsiyoruz. Özellikle şunu diyebilirim ben; adımı atılacak olan konuları, adım atılması olarak ifade etmişler. Bu önemli. Bunu dışında da başarılması gereken hedefler koyduklarını görüyoruz. Bunu da biz kurumsal olarak önemsedik. Umarız burada atılacak olan adımlar eğitimin geleceği açısında önemli sonuçlar oluşturur. Ben şahsen olumlu buldum. Biz eğitim öğretimde ,normal öğretimin gelmesini arzuluyoruz. Şu anda da büyük oranda bu başarılmış durumda, ama yüzde 70’lere yaklaşmıştı. Şimdi bunu yüzde 72’lere çekmeyi hedefliyor. Yani tamamen çözemeyiz ama bir miktar mesafe alırız diyor. Bu olumlu bir yaklaşım. Bazı konularda bir takım adımlar atabileceğini ifade ediyor. Bunu da biz önemsiyoruz. Umarız arzu ettiğimiz çerçevede gerçekleşir. 

Soru 3: Geçtiğimiz günlerde açıklanan gerek YKS sonuçları olsun,  gerekse de LGS sonuçları olsun ,kamuoyunda birçok tartışmayı beraberinde getirdi. Hatta bazı MEB bürokratları görevden alındı. Sendikanızın YKS ve LGS hakkındaki görüşleri nelerdir? Bu sınavlar nasıl yapılmalıdır?

Burada bir Liselere Giriş Sınavı yapıldı. Sınavdan sonra bir tartışma başladı. Bu tartışma yerleşemeyen öğrencilerle ilgili. Bir de istediği yere yerleşemeyen öğrenciler var. Öncelikle şunu kabul etmemiz gerekiyor; hiçbir sistem öğrencileri istediği yere yerleştirmiyor. Hangi sistemi uygularsak uygulayalım. Burada önemli olan yerleştirmede adil bir uygulamanın olabilmesiydi. TEOG sisteminde öğrencilerimizin bir kısmı yerleşemediği için açık liseye gitti. Öğrencilerimizin bir kısmı yerleşememe endişesi ile evine çok uzak yerlerden tercih yapmak zorunda kaldı. Yine bir de okullar da öğrencileri homojen hale getirmişti. Yani, başarılı çocukların okuduğu okullar var, adı Anadolu Lisesi. Bakıyoruz 470 ile 480 arasından öğrenci almış, bir kısım Anadolu Lisesine bakıyoruz 320 ile 330 arasından öğrenci almış. Yaklaşık bir buçuk milyon açık lise öğrencisinin ne yaptığını bilmiyoruz. 100 bin civarında mezun verdiğini gördüğümüzde şunu diyebiliriz; “Geriye kalan öğrencilerin durumu nedir?” Geriye kalan öğrenciler neredeyse eğitim öğretimin dışında kalmışlardır.

Sonuç itibari ile Sayın Cumhurbaşkanının bir açıklaması ile liselere giriş sistemi değişti.  Merkezi yerleştirmede bir sorun görmüyoruz. Sınava girmiş öğrencilerin önemli bir kısmı tercih yaptı. Burada sorun görmüyoruz. Yerel yerleştirmede sorun var. Bu sistem öğrencileri başarı puanına göre yerleştiren bir sistem değil. Bu sistem ikametgâha bağlı olarak yerleştiren bir sistem. Ağırlığı buna vermiş. Tercih yapanların 503 bini ilk tercihinde yerleşmiş. Bize göre bu olumlu bir şey. Tercih yapıp yerleşemeyen 91 bin öğrenci var. Tercih sisteminde ek uygulama geldi. Tercih sayısı arttırıldı. Bununla ilgili nakilde bir takım düzenlemeler yapıldı. Bizim isteğimiz , öğrencilerimizin tamamına yakını yerleşsin. Liselere giriş her sene ülkemizde tartışılmıştır. Çünkü bu sınava bir kere giriyorsunuz ve telafisi yok. Bunu bizim kesin çözüme kavuşturmamız, okullardaki başarı farkını minimize etmemize bağlıdır. Başarılı olan ülkeler bunu yapmıştır.

Bize göre her okul türünden, her ilde en az bir tane olmalı. Yerleştirmede de eğer puanlama esasına göre olacaksa hangi puanlama esası ile bunun yapılacağı, sorunlar çıktığı zaman bunun nasıl çözümleneceğiyle ilgili olarak kılavuzda bu imkânlar tarif edilmeli, büyük oranda her şey sistem üzerinden planlanabilmelidir. Yine de uygulama alanı kaynaklı problemler olabilir. Tüm çocuklarımız eğitimini örgün öğretim çerçevesinde alabilmeli. Bizim gördüğümüz kadarıyla çözümlenemeyecek bir durum söz konusu değil. Bu çözümlemenin yapılacağı bir düzenleme yapıldı. Bizim kanaatimiz çözümleme gelecek ve biraz kontenjan artımıyla problem çözülecek. 

Soru 4: MEB’in son gündeme getirdiği profesyonel okul yöneticiliğine sendikanızın bakışı nasıldır? 

Profesyonel okul yöneticiliği dendiği zaman, tartışma farklı mecralarda değerlendirildi. Mesela, bunun bir ticari işletme şeklinde gibi mi görülmesi şeklinde veya profesyonel diyerek eğitim öğretimin dışından bir takım insanların getirilip buraları işletin der gibi bir yönetici mi olması? Bunu biz Bakan Bey’le de değerlendirdik. Değerlendirmemizde öncelikle tüm arkadaşlarımızın bilmesi lazım, Bakan Bey’in yaklaşımı da bu, insan kaynağımız eğitim öğretim sınıfı kapsamında. İkincisi, profesyonel yönetimde eğitim öğretimde alakası olmayan birinin yönetmesi değil, insan kaynağı eğitim öğretim içinde olacak, ancak okul yöneticilerimizin inisiyatif alanları buna göre şekillenecek, liyakat ve kariyer esası üzerinden planlama yapılacak.

Biz eğitimde ön plana çıkmış, örnek gösterilen 20’ye yakın ülkeyi inceledik, uzman arkadaşlarımız çalıştılar. Sonuç itibari ile eğitim yöneticiliğinde kariyer ve liyakat raporunu yayımladık ve Milli Eğitim Bakanlığına da sunduk. Bizim aldığımız intiba şu; bu işi yapan arkadaşlarımızın belli bir yetkinlikle bu işi yapmalarıdır. Eğitim kademelerinde belli bir disiplini getirmeliyiz ve bu disiplini, liyakat ve kariyer üzerine kurmalıyız. Böyle bir çalışma olduğunda anlamlı olur. İktisat işletme mezunlarının gelip yöneticilik yapması gibi bir durum yok. Bakan Bey’in de böyle bir fikri bulunmuyor. Bizim görüşmelerimizden aldığımız bu.

Milli Eğitim Bakanlığı istihdam ettiği kişilerin branşı ne olursa olsun (mimar, mühendis,vb…) , o kişilerin eğitim öğretim sınıfı içinden geliyor olmasını tercih ediyor. Çünkü hem alanında yetkin olacak, hem de eğitimde yetkin olacak ki biz, onun eğitim boyutuyla kullanımına odaklanabilelim. Yalnız başına işin mühendislik boyutunda teknik alanla sınırlı kalmayalım. Milli Eğitim Bakanlığının değerlendirmesi bu. Kamuoyunda tartışıldığı gibi biz de bu yeni koyulan kavramları tartışıyoruz. Milli Eğitim Bakanının yaklaşımı hem eğitim öğretimin içinden gelecek, hem de o alanda yetkin olacak. Bunun dışında bir uygulama değil. Bugün en çok tartışılan yöneticilerin de, öğretmenlerin de yetki kullanamadığı ve aldığı bazı inisiyatiflerle sıkıntı yaşadığıdır. ALO 147’ye itirazımız bundan dolayıydı. 

Soru 5: Sayın Cumhurbaşkanımızın seçimlerden önce sözünü verdiği 3600 ek gösterge konusunda polis, öğretmen, hemşire ve din görevlileri dışında kalan diğer kadrolarda görev yapan memurlarda bir beklenti içerisine girdi ve 3600 ek gösterge için kendilerinin de unutulmamasını sizlerden özellikle talep ediyorlar. Memur-Sen olarak ek gösterge konusunda memurlara vereceğiniz iyi bir haber olacak mı?

Bizim bu konu hakkında değerlendirmemiz şöyle; biz, toplu sözleşmede 3600 ek göstergenin öğretmenlere verilmesini istedik. Çünkü öğretmenlik mesleğinden kamuoyundaki beklentileri değerlendirdiğimizde şunu söyleyebiliriz; öğretmenlik mesleği bir kariyer mesleği olmalıdır. Kariyer mesleklerinin tamamı da 3600’dür. Bizde tüm öğretmenlerimizin 3600 ek gösterge ile hizmetine devam etmesini istiyoruz. Ancak öğretmenler için istiyorsunuz da kamuda yalnız başına eğitim öğretim sınıfındaki arkadaşlar mı var? Hizmetlisi var, memuru var, başka kurumlar itibari ile baktığımız zaman mühendisi var. Birçok alan var. Biz öğretmenler için bunu isterken, belli bir hiyerarşiye bağlı olmak üzere makamı gözetilmek sureti ile kamuda temsil etmekte olduğu pozisyonu dikkate alarak ek göstergedeki adaletsizlikler giderilsin istiyoruz. İkinci olarak herkes ek göstergeye tabi olsun istiyoruz. Üçüncü olarak ise ek göstergelere 600 puan artış olsun. Burada ki adaletsizlik örneğini söyleyeyim size; Üniversitelerde genel sekreterler 3600, genel sekreter yardımcıları 3000, daire başkanları ise, bir alt görev olmasına rağmen 3600. Şimdi genel sekreter yardımcıları neden 3600 değil? Geçmişte konuşulmadığı için genel sekreter ve daire başkanları için düzenleme yapılmış ama genel sekreter yardımcıları konuşulmadığı için arada kaynamış. Arada kaynamalar olmaması için tüm ek gösterge sistemi yeniden değerlendirilmeli.

Dört alanla alakalı Cumhurbaşkanı bir açıklama yaptı ve bir de diğer ifadesini kullanıldı. Burada da diğer yöneticiler denmesinin sebebi idari hizmetler sınıfında ve aynı zamanda o diğer ifadesine bağlı olarak yardımcı hizmetler sınıfının da dikkate alındığı bir düzenleme olacak. Henüz bu düzenleme olmuş değil. Arkadaşlarımızın beklentisi haklı bir beklenti. Bir vaatte bulunulmuş. Benim kanaatim, çok uzun olmayan bir süreç içerisinde bu sorun çözülecek. Bu konuda Cumhurbaşkanının açıklama yapmamasının sebebi bence, konuyu tüm çalışanlar açısından ek gösterge sistemi elden geçirilsin ve bu çerçevede benim önüme derli toplu bir şekilde gelsin biz de bunu hayata geçirelim anlamında.Çünkü planlama toplantısında bu konular da müzakere edilmiş. Benim kanaatim çok uzun olmayan bir süre içerisinde 3600 ek gösterge müjdesi gelir.

Arkadaşlar diyor ki; Maaşlarımıza hemen bu noktada 500 TL’lik, 600 TL’lik bir artış mı gelecek? Öyle bir şey yok. Bu emekliliğimizde bize yansıyacak. Maaşlarımızda 40 lira civarında bir kesinti olacak ama emekli olduğumuzda bu ek gösterge yansıyacak. Aynı zamanda emekli ikramiyemize de yansıyacak. Emekli maaşı ile çalıştığı zaman aldığı maaş arasında ki makastan dolayı emekli olamayan arkadaşlarımız da emekli olabilecek. Suya yazılan yazı gibi bu olmayacak bu, biz takip ediyoruz. Tüm arkadaşlarımızın ek göstergeleri masada. Bu konu çözülecek.

Soru 6: Sayın Genel Başkan Ali Yalçın, birkaç gün önce sosyal medyadan yaptığı açıklamalarda ücretli öğretmenler arasından alınacak 5 bin sözleşmeli öğretmen için prim gün sınırlamasının kalkmasını istedi. Ücretli ve sözleşmeli öğretmen istihdamı konusuna sendikanızın yaklaşımı nedir?

Şöyle bir şey söyleyeyim; Bu tür şeylerde birincisi fikrimizde ideal vardır, ikincisi de önümüzdeki pratik gerçekler vardır. Öğretmen alımında şu anda biz kadrolu ve KPSS puan üstünlüğüne göre , güvenlik soruşturmaları yapılıp arkadaşların istihdam edilmesini istiyoruz. Burada da çevre incelemesi değil, doğrudan şahsın kendisi ile alakalı terör örgütleriyle, suç örgütleriyle veya bir takım suçlarla ilgisi varsa bununla ilgili. Aile içerisinde bile iki kardeşin birbirinden farklı görüşleri olabiliyor. Suçun şahsiliği vardır. Bunu göz önüne alınarak KPSS puan üstünlüğüne göre istihdamını öngörüyoruz. Ancak önümüzde bir pratik var. O pratikte sözleşmeli öğretmen istihdamının dışında bir de ücretli öğretmen olarak belli kriterlere göre hizmet etmiş kişilerde mülakatla öğretmen alımı söz konusu oldu. Burada tabi ki ortaya konan kurallar Allah’ın emri değil. Arkadaşımız 3 yıl önce mezun olmuş, 3 yıldır sözleşmeli öğretmen olarak çalışıyor, prim günü itibari ile de 540 güne erişememiş.

Bu arkadaşımız, şimdi ücretli öğretmen tecrübesine sahip ama bundan yararlanamıyor. İkinci bir durum ise, prim günleri hesap edilirken bizde ders saati üzerinden hesaplama yapıldığı için sigorta onu güne çeviriyor. Bir öğretmen arkadaşımız ay sonunda 16 gün prim yatırıp öğretmen olma hakkına sahip oluyor. Ama bazı illerimizde ve ilçelerimizde şöyle bir uygulama yapılmış; tam çalışan arkadaşlarımız için 30 gün olarak baz alınmış, halbuki sigortada bu 16 gün olarak bildirilmesi gerekiyor. Yalnız, KHK çıktıktan sonra bu meselenin hatası fark edildiğinde bunu nasıl çözümleyebiliriz diyorlar, bir kısmını 16 gün bir kısmını 30 gün olarak hesaplayalım diyorlar. 30 gün sayınca bazıları daha az çalıştığı halde 540 günü buluyor, bazıları da 16 gün hesabından dolayı 540 günü 10 – 20 gün ile kaybediyor. Şimdi daha fazla hizmet ettiği halde oradaki yöneticiler doğru uygulama yaptığı için arkadaşımız 19 günle kaybetmiş, öbür tarafta hatalı uygulamadan dolayı arkadaşlar avantaj elde etmişler. Şimdi bu olamaz, şua anda mülakata çağrılan arkadaşların fotoğrafı ile alakalı bir şeyden söz ediyorum. Bunun için de biz diyoruz ki; bunu uygulayacaksanız bu prim gün hesaplamasını kaldırın, sözleşmeli öğretmenlik yapmış olan arkadaşlarda belli hizmeti yapmışlar kabul edin. 540 gün uygulaması yapmayın, ücretli öğretmen arkadaşlarımızı da mülakata çağırın ona göre değerlendirin.

Eğer bunu böyle yapmazlarsa, başkanımızın uyardığı gibi bu problemi çözmezlerse haksız avantaj elde edenler var. Çünkü yanlış uygulamadan avantaj elde ediyor. Yanlış uygulamadan dolayı mağduriyet yaşayanlar var. Bu meseleyi çözmek için prim günü hesaplamasını kaldırmalı ve mülakat uygulamasını ona göre yeniden planlamaları gerekiyor. 5 bin kadro bu arkadaşlar için alınmış, bu arkadaşlarımızın bu kadroyu adil olarak kullanabilmesi ve dağılımının adil olması gerekmektedir. Bunun için de biz Sayın Bakan ve Bakanlık yetkililerini özellikle duyarlılığa davet ediyoruz. Konuyu acilen incelesinler. Mülakatlar başlamadan bu uygulama gözden geçirilsin ve ona göre adil uygulama ortaya koyulsun. Aksi halde o kadar büyük bir hataya imza atılmış olacak ki, uygulama kusurları işin esasının önüne geçecek. Mağdur olduğunu düşünenler ,kimseye hakkını bu hususta helal etmez. Biz bunu biliyoruz. Biz Bakanlığa bu hususta değerlendirmemizi ulaştırdık. Bakanlık yetkilileri yol yakınken henüz daha mülakatlar başlamamışken bugün, yarın bir gün bir çalışma yapsınlar. Buradaki çok belirgin hatalı uygulamanın kurallarını deforme ettiği başka bir uygulama yok. Ben MEB’de yanlış gördüğüm birçok şeye şahit oldum ama böyle bir şeye şahit olmadım. Kurum hata yapıyor, bunun bedelini arkadaşlarımız yaşıyor. Bunun acil çözülmesi gerekir. 

Soru 7: Özellikle bizlere gelen sorular arasında üniversitelerde çalışan idari personellerin nakil sorunun çokluğu dikkatimizi çekti. Birçok personel bu konuda büyük mağduriyet yaşıyor ve sizlerden çözüm bekliyor. Üniversite personellerinin yaşadığı bu sorunla ilgili olarak herhangi bir çalışmanız var mıdır?

Bu konuyla ilgili hem görüşmelerimiz hem de kamuoyu ile paylaştığımız internet sitemizde üniversitemizin sorunları olarak gündeme getirdiğimiz hususlardan birisi. Üniversitelerimizde ki sorunlardan birisi GYS ve Unvan Değişikliği Sınavları ve diğeri de tayinler. Üniversitelerimiz özerk olarak planlanmış. Bir üniversiteden başka bir üniversiteye kim geçmek istiyorsa kurumlar arası geçiş gibi oluyor. Yani muvafakat esası var, karşı tarafından kabulü esası var. Boş kadroların şahısların inisiyatifi ile alakası yok. İdari personelde kamuda eşit işe eşit ücret denkleştirmesi yapılmış. Bu boyutta değerlendirdiğimizde hiçbir kurum idari personeller açısından özerk olamaz. Yani üniversitedeki bir şube müdürümüz ile bir başka Bakanlıktaki bir şube müdürümüzün arasında bir fark yok.

Üniversiteden üniversiteye geçerken de fark yok. Bunun içinde biz diğer kurumlarda, kurum içi değişiklikler ne ise üniversitelerde de o olmasını istiyoruz. Üniversitelerin arasında da kurum içi uygulaması gerçekleşmeli. Yani takvime dayalı kişinin isteği çerçevesinde mazerete bağlı veya kişinin isteğine bağlı takvime bağlı , belli bir kural çerçevesinde atama imkânı verilmelidir. Bir öğretmen Konya’da çalışıp Ankara’da bir okula takvime bağlı olarak nasıl tayin isteyip gidiyorsa ,Amasya Üniversitesi’nde çalışan bir idari personel arkadaşımız da,  Aydın Üniversitesi’ne aynı şekilde takvime bağlı olarak boş normlar varsa bu normlar çerçevesinde tayin hakkına kavuşturulmalıdır. Çok doğru bir talep. Bunun da çözülmesi için çalışmamız var. Ümit ederim çözümleriz. Bunu da üniversitelerle ilgili bütün görüşmelere taşıyoruz. İki tane temel nokta; birisi tayinlerle ilgili, diğeri GYS ve Unvan Değişikliği sınavı ile ilgili. Bu imkânların da verilmesi gerekiyor. Esasında GYS ve Unvan Değişikliği sınav kararı alınmıştı. Ancak mevzuattaki bazı değişikliklerden dolayı bu ertelendi. Acilen tekrar yeni düzenlemeler yapılarak bu yıl içerisinde bu uygulama gerçekleşmelidir. 

Soru 8: PICTES Öğretmenleri ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Bu öğretmenlerimizi gelecek kaygısından kurtarmak için sendika olarak bir çalışmanız var mı?

Bakanlık yetkilileri ile görüştük. Artık Suriyelilerin eğitimi bizim için ana eksen eğitim faaliyet alanlarımızın içine girdi. Şu anda yaklaşık 610 bin öğrenciye biz örgün eğitim çerçevesinde eğitim veriyoruz.  Tabi burasını Türkiye geçici olarak görüyor.

Bizim normal örgün eğitim çerçevesinde eğitim verebileceğimiz noktaya kadar ,o hizmeti sürdürecekleri için ,ondan sonra bizim halimiz ne olacak diye arkadaşlarımız soruyorlar. Bu haklı bir talep. Çünkü buna güvenmezse insanlar “evet ben devlet güvencesindeydim ama bir an önce KPSS’ye girip devlet güvencesinde bir başka hizmete gitmeliyim” derler. İkinci olarak ta bir karamsarlık çöktüğünde, mezuniyetimden sonra en genç dönemimde ben bunları yapmadım ,daha sonraki dönemlerde ben ortada kalır mıyım diye bir endişe taşıyorlar.

Biz de bu endişelerini Bakanlık yetkililerine taşıdık. Benim kanaatime göre; Türkiye Suriyelilerin eğitimine devam edecek. Bu eğitim devam ettiği için belki geçici eğitim merkezleri kaldırılabilir. Türkiye zaten bazı yerlerde çadırları söktü. Çünkü insanlar bazı yerlerde istihdam imkânı bulduğu gibi ikamet imkânı da buluyor. Bir geliri olunca, kendisine bir ikamet imkânı oluşturmuşsa çadırlar da kalmıyor. Onun içinde bazı çadırlar söküldü. Tabi bunlar geçici çözümler. Ama arkadaşlarımızın talepleri haklı.

Bakın ücretli öğretmenlerin istihdamı hakkında bir mesele konuşuyoruz ancak bu ücretli öğretmenlikten çok daha farklı olarak Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğümüz çerçevesinde özel bir eğitim uygulamasına geçti. Bu arkadaşlar bunun aktörleri. Bu arkadaşlarımızın uygulama bitince bizim değerlendirmemiz, yine istihdamlarının yapılması ve MEB bünyesinde örgün öğretim çerçevesinde normal bizim eğitim öğretim ortamımıza dâhil edilmeli. Onların bu tecrübeleri Suriyeli gençlerimizin, çocuklarımızın eğitiminde yine hizmet vermeye devam etmeli, katkı vermeli. Çünkü bu bir tecrübe de gerektiriyor. Yani Suriyelilerle ilgili rapor hazırladık. Bu raporda şunu gördük; O çocukların yaşamış olduğu travmalar var. Yakınlarını kaybetmişler. Adaptasyon sorunları var. Bu yüzden, bu konuda uzmanlaşmış bu kıymetli arkadaşlarımızın MEB bünyesinde istihdamlarına devam edilmeli. Yani bir tatlı geçişle şu andaki verdikleri hizmeti MEB bünyesinde yine ayı alanda eğitim alacak olan Suriyeli gençlerimize hizmet edebilecek şekilde istihdamları gerçekleşmelidir.

TEŞEKKÜR: Sorduğumuz bütün sorulara samimiyetle cevap veren, yaklaşık olarak 1,5 saat bizlere zaman ayıran Eğitim Bir- Sen Genel Başkan Vekili Sayın Latif SELVİ’ye ve bizleri sıcak karşılayan Eğitim Bir- Sen ailesine teşekkür ediyoruz.

Bir Yorum

  1. bizi gündeme tekrar getirdğiniz için sonsuz teşekkürler, iyi ki böyle bir site var iyi ki varsınız…

  2. Sayın Selvi ücretli öğretmen atamasında pirim gün hesaplanmasında yaşanılan haksızlıkları söylerken eksik söylemiş.
    Pirim günleri 1000 ve üzeri olanlar var fakat 2017 kpss ye girmediği için müracaat dahi yapamayanlar var bizlerin hakkı ne olacak ya maddi sıkıntı ya da sınav esnasında yaşanılan bir olumsuzluk yüzünden sınava giremediği için bu atamalara başvuru yapamayanlar?
    Hatta çoğumuz meslek lisesi öğretmenleriyiz alanımızda yeterli alım olmadığın açıkta bekliyoruz. Yeterli kontenjan ayrılmasından hatta 1 kişilik kontenjan verilip de taban puanı bile açıklanmayan bölümler var bu konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz Sayın Selvi. Bu adaletsizlik değil de nedir?

  3. madem her 2 yılın kpss ine göre atama yapılacak o halde; 2017 kpss atamasını bekleyen ve ücretliler göz önünde bulundurularak; primlerdeki adaletsizlik giderilsin ve bu 20 binlik ek atamayla adil bir kontenjan ayırarak, özellikle 20 binlik atamanin yarisi kpss üstünlüğüne diğer yarisi da deneyim bazli yani prim üstünlüğüne göre (olması gerekirken 5bin alımda tersine dönen) yapilmasi şart ve zorunluluktur. en azından meb ve mem lerin kanun ve uygulamalardaki tezatlıkları sonucu mağdur edilenlere karşı hatasını telafi edilmesi sağlanmış olur.

  4. sayın cumhurbaşkanımız @rt_erdogan, yeni milli eğitim bakanımız @ziyaselcuk ve diğer üst düzey yetkililer tüm bunlardan sorumluların tespiti için gereken soruşturmanın yapılması ve biz yılların emekçileri, deneyimlerinin heba olmaması için mağduriyetlerimizi gidermek yapacağınız ilk icraatlarınızdan olsun.
    görüp duyun ve bu hak ihlâllerini giderin sayın cumhurbaşkanımız ve milli eğitim bakanımız.