Kamu Personelleri

Türkiye Kamu Sen Genel Başkanı Önder Kahveci : Mülakat hakkaniyetli bir yöntem değil, kaldırılması gerekiyor

Kamupersoneli.net olarak Türkiye Kamu Sen Genel Başkanı Önder Kahveci ile gündemdeki konulara dair bir röportaj yaptık. Röportajımızda kurucumuz Serhat Karaman ve sitemiz yazarlarından Eğitimci Yazar Rıza Ceylan, Sayın Başkan Önder Kahveci’ye çeşitli sorular sordular. 

Sorularımıza samimiyeti ile cevap veren Türkiye Kamu Sen Genel Başkanı Önder Kahveci’nin açıklamalarının detaylarını okuyucularımızla paylaşıyoruz…

Soru 1: Tüm dünyada Endüstri 4.0’ın konuşulduğu bugünlerde siz sendikacılığa yeni bir bakış açısı getirmek üzere hazırladığınız SENDİKA 4.0 Projesini tanıttınız. Büyük bir merak uyandıran bu proje için neler söyleyeceksiniz?

Şimdi bizim Sendika 4.0’ı gündeme getirmemizin ana nedeni , teknoloji gelişiyor, istihdam modeller değişiyor, üretim modelleri değişiyor, özel sektör ve devlet otomasyona geçiyor. Dolayısıyla ilerleyen süreçte sendikacılık noktasında yaşanabilecek sorunları sıkıntıları ,şimdiden öngörerek bununla ilgili bir çalışma yapalım düşüncemiz oldu. Bu konuda uluslararası çalışma örgütü de küresel anlamda bir rapor hazırlıyor, zannediyorum birkaç ay içinde o küresel rapor ilgilerle paylaşılacak. Endüstri 4.0 madem konuşuluyor tartışılıyordu, biz de Türkiye Kamu Sen olarak böyle bir işin gerisinde kalmayalım, çalışanlar ne gibi risklerle karşı karşıya kalabilir, sendikacı nasıl ne tür sıkıntılar yaşayabilir, bu gelecek süreç içerisinde bunları değerlendirerek bir rapor ortaya çıkaralım ve onun üzerinde çalışma yapalım dedik. Biz düşüncemizi geniş tutuyoruz, Türkiye Kamu Sen’in yapacağı bir çalışmadan daha öteye bir ayağını Uluslararası Çalışma Örgütü bunun içerisinde mutlaka olsun.

Küresel anlamda Uluslararası Çalışma örgütü bununla ilgili bir çalışma yapıyor, hatta Türkiye’de böyle bir çalışma yapılması için de bir talebi var. Ki biz o talebi görmeden SENDİKA 4.0’ı kamuoyu ile paylaştık. O gün ILO’yu ziyaret ettiğimizde, ILO’nun böyle bir talebinin olduğunu bize ifade ettiler. Bir tarafında tabi ki mutlaka Çalışma Bakanlığı olmalı. Daha ilerisinde uluslararası düzeyde ITUC, ETUC gibi Avrupa Sendikaları Konfederasyonu ya da Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu bu şeyin içerisinde olabilir. Üniversiteler bu anlamda olabilir. Diğer çalışan grup olan işçi grubunu temsilen de Türk İş olabilir. Bu kurumlarla henüz görüşmüş değiliz.

Biz nerede adım attık, Uluslararası Çalışma Örgütü Türkiye Temsilcisi Numan Bey’i ziyaret ettik. Hem Türkiye’deki çalışma hayatıyla ilgili meseleleri paylaştık, hem de böyle bir çalışmamızın olacağını söyledik. O da çok isabetli olacağını ve çalışma örgütünün de zaten böyle bir niyetinin olduğunu ifade etti. Şimdi Çalışma Bakanlığı ile görüşeceğiz, belki Sayın Ahmet Erdem Bakan Yardımcısı eskiden beri orda olduğu için bu işlere daha vakıf. Bu işi proje haline getirip çalışmalara başlayacağız. Çünkü sendikanın geride kalmaması gerekir. Belki yeni bir söylem, yeni bir duruş, yeni bir sendikacılık anlayışı… Türkiye kamuoyuyla paylaşacağız bunu.

Belki ilerleyen süreçte işsizlik artacak, elemanlar boşa çıkacak bu meselelerden dolayı. Yakın zamanda Kamuda bunu görmeyeceğiz belki, çünkü kamuda OECD Ülkeleri ve Avrupa Birliği ortalamasına baktığımız zaman kamu çalışanı sayısı bizde az. Bizde 34 kişiye 1 kamu çalışanı düşüyor, Avrupa Birliği’nde ise 12 kişiye 1 kamu görevlisi düşüyor. Bu açıdan baktığımız zaman Türkiye’de öğretmen açığı hala var, Türkiye’de hemşire açığı hala ciddi boyutlarda, hekim açığı ciddi boyutlarda.Ulusalararası düzeyde de değerlendirme yaptığımız zaman bizim kamu görevlisi olarak istihdamımız daha az.

Daha az çalışanla biz daha fazla iş yapıyoruz ki bunu her alanda da görüyoruz. Hem eğitimde görüyoruz, hem sağlıkta görüyoruz, çalışma sürelerinde görüyoruz. Yani mesela Hemşire açığı ve Hekim açığı ciddi boyutlarda Türkiye’nin. Bunu sadece ben söylemiyorum, yıllardır Sağlık Bakanlığı yetkilileri de kamuoyuyla paylaşıyor bu bilgileri. Dolayısıyla kamu belki daha geç yaşayacak bunları ama teknolojinin gelişmesiyle bir takım sorunlar illa ki yaşanacak. Ona sendikalar hazırlıklı olsun. En azından bu işi geriden takip etmektense, içerisinde olalım konuşalım tartışalım çalışma hayatını, ona göre de çalışanların oluşabileceği hak kayıpları ve ortaya çıkabilecek olumsuzluklara karşı daha önceden bir bakış açısı ya da bir tedbir alalım diye bu SENDİKA 4.0’ı kamuoyuyla paylaştık. İnşallah içini de dolduracağız, proje haline getireceğiz. Bu tabi bizim tahminimize göre öyle kısa süreli bir şey olmayacak. 4 yıl, 5 yıl gibi zaman dilimi eğer projelendirip tam manasıyla yaparsak o şekilde paneller, konferanslar , alan araştırmaları gibi çalışma içerisinde olacağız inşallah.

Soru 2: Kamuda işe alım ve görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarında son yıllarda uygulamaya konulan ve her kesimden tepki çeken mülakat konusunda siz bir rapor hazırladınız ve çok dikkat çekti. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?

Mülakatta adaletsizlikler oluşuyor. Mülakata giren arkadaş bir defa peşinen kafasında soru işaretiyle giriyor, acaba ile giriyor…. Onun için de biz hem ilk atamalarda hem de görevde yükselmelerde mülakatın doğru sonuca ulaşma açısından, doğru insanı seçme açısından uygun bir yöntem olmadığı kanaatindeyiz. Bunu da nereden hareketle söylüyoruz, yaşadığımız tecrübelerle. Şimdi durup dururken niye biz kamu yöneticisini, devleti zan altında bırakalım? Birçok somut yaşanmış örneklerimiz var. O örneklerden hareketle buna kanaat getiriyoruz.

Milli Eğitim Bakanlığı yönetici atama mülakat sonuçlarını açıkladı. Ortadaki tablo hakikaten iç açıcı bir şey değil. Başka kurumlarda keza buna benzer şeyler yaşıyoruz.Onun içinde biz dedik ki; mülakatı kaldıralım, KPSS sonuçlarına göre yeterli puan almış arkadaşlarımıza, ciddi bir güvenlik soruşturması yapılarak ataması, eğer görevde yükselmeyse ikinci bir güvenlik soruşturması yapılabilir. Üst görevlere atamalarda tekrar bir güvenlik soruşturmasına tabii tutuluyor. Bunlar yapılır, mülakatı tamamen kaldıralım tartışma da bitsin. Bakın Eskişehir’de bir arkadaşımız , ismi Türk Eğitim Sen’de de var. Okul müdürlüğü yazılı sınava giriyor, yazılı sınavda Eskişehir birincisi. Mülakatta düşük puan veriliyor ve eleniyor. Bu arkadaşımız Yükseklisansını tamamlamış, doktorasına devam ediyor. Şimdi bu arkadaşın emeğine yazık değil mi? O zaman biz çalışanları kendi kurumlarında nasıl motive edeceğiz? Niye insanlar kendilerini geliştirmek için çaba ve gayret sarf etsinler? Teknolojiyi yakalamak için uğraşsın, dil öğrensin, yükseklisans yapsın, eğitimini geliştirsin. Onlara bir hedef koyacağız ki bunları yapabilsin.

Biliyorsunuz kamuda çok fazla öyle hizmet içi eğitim de yapılmıyor. İnsanlar kendi çabaları ile bir şeylere ulaşıyorlar. Kısacası mülakat hakkaniyetli bir yöntem değil. Doğru insanı seçemiyoruz, doğru sonuca ulaşamıyoruz, onun için de mülakatın tamamen kaldırılmasından yana bir tavrımız var. Hem daha akademik olsun hem de biz yaşadıklarımızı, bakış açımızı da kamuoyuyla paylaşalım diye Türkiye Kamu Sen Ar Ge Komitesinde güzel bir rapor hazırladık. Bizim burada yapmak istediğimiz, bu meseleyi konuşup tartışıp bir şeye bağlayalım. Sayın Cumhurbaşkanına iki gün önceki ziyaretimizde de kendisine aktardım mülakatlarla ilgili meseleyi. Çalışma Bakanımız da oradaydı. O da bu meseleyi konuşalım noktasında hareket etti. Konuşalım dedik ama mülakat 3 dakikada, 5 dakikada bir insanın bilgisini, becerisini, donanımını ölçebilecek bir yöntem değil. Kul hakkına giriyoruz, ne gereği var böyle bir şey yapmaya? Eğer mesele kamuya FETÖ, PKK, DHKP gibi illegal örgütlerin ,onlarla irtibatı olanların girmemesiyse ya da olanların bertaraf edilmesiyse bunun tek yolu var. Tek yolu da esaslı bir güvenlik soruşturmasıdır.

Eğer buralarda bir sorun yaşanıyorsa oradaki o sorunları çözmek gerekir. Ama bu şekilde 90 puan almış bir kişiye hangi vicdan kabul edebilir 10 puanı vermek? Sağlık Bakanlığı Şube Müdürleri Görevde Yükselme Sınavı yaptı. Birinci sıradaki arkadaş 97 puan almış. Bu arkadaş elendi mülakatta. Hangi kriter, neyi sordunuz, hangi cevabı aldınız, var mı bir kaydınız? 97 puan alan insanın elbette bir bilgisi vardır değil mi? Belli bir düzeye gelmiştir, bu insana nasıl puanını bilmiyorum ama sonuç itibari ile Şube Müdürlüğü mülakatında elendi. Dolayısıyla ben gündemde tutmaya devam edeceğim. Mülakat meselesini, mülakatın tamamen kaldırılması noktasında bu raporumuzu da kamuoyuyla paylaştık ama ilgililerle paylaşacağız. Gayet güzel şeyler yapıldı, örneklerini de verdik. Bu örnekleri de yaşadığımız sorunlarla ilgili örnekleri de çoğaltabiliriz, onlarca. Bunun için toplum vicdanında yer bulmayan, çalışanlar tarafından desteklenmeyen bir sistemi , ısrarla sürdürmenin bir manası yok. Bu çok sağlıklı bir şekilde KPSS ile de yapılabilir.

Görevde Yükselme biliyorsunuz daha önce, ben görevimde yükselme eğitimlerini de yapmış birisiyim.Okul Müdürlüğü dönemimde, 75 saat eğitime alıyorduk, sertifika veriyorduk, bu sertifikayla ÖSYM’nin yaptığı sınavlara giriyorlardı ve o sonuçlarla atama gerçekleşiyordu. Biliyorsunuz mülakatın doğru olmadığıyla ilgili Danıştayın bir kararı var. O da avukatlarla ilgiliydi galiba. Daha önceden de var, Danıştayın mülakat içeren yönetmelikleri iptal eden kararları var. Bunun için biz Türkiye Kamu Sen olarak mülakatı doğru bir yöntem olarak görmüyoruz. Kaldırılmasını da talep ediyoruz. Bunu da en üst perdeden kamuoyu ile paylaşıyoruz.

Soru 3: Sayın Cumhurbaşkanımızın seçimlerden önce sözünü verdiği 3600 ek gösterge konusunda polis, öğretmen, hemşire, ve din görevlileri dışında kalan diğer kadrolarda görev yapan memurlarda bir beklenti içerisine girdi ve 3600 ek gösterge için kendilerinin de unutulmamasını sizlerden özellikle talep ediyorlar. Kamu Sen olarak ek gösterge konusunda memurlara vereceğiniz iyi bir haber olacak mı?

Biz aslında ek göstergenin 100 günlük eylem planının içinde olmasını bekliyorduk, olmaması bizim için hayal kırıklığı oldu. Çünkü, Sayın Cumhurbaşkanı ısrarla bu konu üzerinde seçim sürecinde paylaştı. O paylaşımla birlikte tüm siyasi partiler de aynı sözleri ifade ettiler. Dört tane meslek grubu sayıldı polisler, öğretmenler, din görevlileri ve hemşireler. Bunun aslında bu şekilde çıkması çok doğru olmaz, hakkaniyetli de olmaz. Toplamda bizde 3 milyona yakın kamu çalışanı var, bu saydığım dört meslek grubu aşağı yukarı bir buçuk milyona yakın bir grubu oluşturuyor.

Bunun içerisinde de önlisans mezunu olanlar vardır, lisans mezunu olanlar vardır. Bizim ek gösterge sistemimiz, yani mevcut cetvel baktığımız zaman 3000 ek göstergeyi lisans mezunları alır. Onun için bizim önerimizi şöyle bir şey oldu, bunda da ısrarcıyız, bunun da bu şekilde takibini yapacağız. Dedik ki; tüm çalışanları kapsayacak şekilde ek gösterge uygulaması yeniden ele alınsın. Mesela yardımcı hizmetlerdeki arkadaşlar alamıyorlar. Bunlara da ek gösterge verilsin.

Tüm çalışanlara da kademeli olarak 800’er puan arttırılsın ek göstergeleri. Yani 2200 alan 3000 olsun, 3000 alan 3800 olsun, 3800 alan da 4400 olsun. Şimdi bu niye böyle yapıyoruz? Bizim önerimiz daha adaletli bir sistem oluyor. Eğer bu dört meslek grubuna ait bir iyileştirme daha doğrusu bir ek gösterge düzenlemesi olursa yine çalışma barışında sıkıntı yaşanacak. Mesela öğretmene verdiniz 3600 ek göstergeyi, İl Milli Eğitim Müdürü de 3600 alıyor. Din görevlisine verirseniz 3600’ü, İl Müftüsü de 3600 ek gösterge alıyor. Polis memuruna 3600 ek gösterge verirseniz, Emniyet Müdürü de 3600 ek gösterge alıyor. Dolayısıyla kademeli artış en doğrusu ve en hakkaniyetlisi olacak. Bunu da zaten kamuoyuyla da paylaştık. Israrla bu düşüncelerimizi ifade ettik. Bu konuda bir kanun teklifi hazırlanması noktasında da girişimlerde bulunacağız.

Sayın Çalışma Bakanımızı ziyarette de ifade ettim.Bunun bu şekilde yapılmasını ve bir an önce hayata geçmesinin önemli olduğunu , çünkü hakikaten beklentiye girdi arkadaşlarımız. Niye beklentiye girdi? Şimdi emekli olmak isteyen arkadaşlarımız var, emekli olmuyor. Neden olmuyor, emekli maaşına çok ciddi yansıması olacak. Yani 3000 ek göstergeden, 3600 ek göstergeye çıktığı anca emekli maaşının aşağı yukarı 500 TL civarında bir artış olacak. Şu anda emeklilik arzusu içinde olan öğretmen, hemşire ve diğer kamu görevlileri emekli olacak ki onun yerine de atanamayan öğretmen diye bir kavram var Türkiye’de maalesef. Atanamayan sağlıkçılar var, onlar emekli olunca büyük ihtimalle bu boş kadroların yerlerine yenileri atanacak. Böyle bir istihdam da sağlanmış olacak. Ama biz 3600 ek göstergenin peşini bırakmayacağız. Yani hükümet unutsa da biz hatırlatmaya devam edeceğiz inşallah.

Soru 4: Emekli vatandaşlarımıza her bayram öncesi 1000 TL ikramiye veriliyor. Kamu görevlilerinin haklı talebi olan memurlara da bayram ikramiyesi verilmesi konusundaki çalışmalarınızı takip ediyoruz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Aslında bir hafta kaldı çok geç değil, bir Kararname yayımlanarak verilse çok iyi olur. Memurların haricinde ikramiye almayan yok, yani ikramiye adı altında. Bakın bizde çalışanlarımıza veriyoruz bayram ikramiyesi, konfederasyon ve sendikalarımız olarak. İşçiler bayram ikramiyesi alıyor, toplu sözleşme adı altında. Emeklilere verilmesi aslında yerinde bir uygulama. 12 milyon emeklimiz var, toplamda memur ve işçi emeklisi. Geriye kaldı 2 milyon 600 bin kamu çalışanı, hadi 3 milyon diyelim. İki bayramda verseniz 6 milyar TL para yapar. Diğer tarafta zaten 24 milyar TL zaten bir yük oluşmuş. 6 milyar da çok fazla bir yük değil. Bayram ikramiyesini verirsek ben ekonominin canlanması açısından da faydası olacağı kanaatindeyim. Çünkü kamu çalışanları bunu ertelemiş oldu, ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla, çocuklarının eğitim ihtiyaçlarına başka ihtiyaçlarına harcayacaklar. Onun için de önümüzdeki süreç ekonomide bir sıkıntı yaşa gibi bir durumu da varken, En azından bu ekonomiyi canlandırmak açısından da bir katkı sağlayabilir.

Hatırlarsanız geçmiş yıllarda yaşanan ekonomik sıkıntılarda al-ver ekonomiye can ver diye Türkiye’de faaliyetler yapıldı. İkramiye memurun hakkı, verilmesi gerekir. Biz geçen bayram için ısrar etmiştik, artık o bayramda olmadı masraflı bayram olan kurban bayramında olsun. Memurlara bir müjde verelim, sevindirelim. Emeklilerimize iyi bir uygulama oldu, en azından onların bir nefes almasına katkı sağladı. Kamu çalışanlarının da hakikaten ekonomi sıkıntıları var, yok değil. Bu ikramiye ile birlikte biraz da onlar nefes almış olurlar.

Soru 5: Yetkili sendika siz olursanız önümüzdeki yıl yapılacak toplu sözleşme görüşmelerinde memurlar için hangi sorunun çözüleceğini garanti ediyorsunuz? Neden Türkiye Kamu Sen yetkili sendika olmalıdır?

Türkiye Kamu Sen yetkili sendika olduğu dönemler aslında önemli bir referanstır. 2002 yılından 2009 yılına kadar Türkiye Kamu Sen Konfederasyon ve Konfederasyona bağlı sendikalar kahır ekseriyeti, yani dokuz hizmet kolunda biz yetkiliydik. Kamu çalışanlarının özlük hakları, sosyal hakları, mali haklarıyla ilgili, çalışma şartlarıyla ilgili mesleki sosyal problemleriyle ilgili çok ciddi çalışmalar yaptık. Ar-Ge çalışmaları yaptık, alan araştırmaları yaptık ve çalışanların bu haklarını ileriye götürebilmek için eylemse eylem de çokca yaptık. Bakın bir dip not olarak düşelim bunu aslında tarihe geçti, belki sendikacılık tarihinde ilk defa kamu çalışanlarının sorunlarını kamuoyu oluşturmak amacıyla açlık grevleri düzenledi Türkiye Kamu Sen.

Buradaki amacımız neydi? Bizim elimizin güçlü olduğu taraf kanundan kaynaklanmıyor. Kanun bize dezavantajlı durumda olmasına rağmen biz de demokratik tavrımızla bunu dengelemeye çalışıyoruz. Açlık grevlerini yapmamızın asıl hedefi; kamu çalışanlarının meselelerine dikkat çekmek, kamuoyu oluşturmak, bir farkındalık oluşturmak için. Onun arkasında birçok demokratik buna benzer eylem, etkinlik yapıldı. Bu işin bir tarafı ama bir de masaların başında müzakere etme meselesi var. Toplu görüşme diyelim, bizim yetkili olduğumuz dönemlerde toplu görüşme deniyordu daha sonra 2010’dan sonra biliyorsunuz toplu sözleşmeye geçildi. İkisinin arasındaki fark şu; katılım açısından farklılıklar vardı ama sonuçları itibari ile toplu görüşmede aldığınız kararlar, Bakanlar Kurulunun inisiyatifine kalıyor, ama toplu sözleşmede aldığınız kararlar kanun gücünde ,hemen yürürlüğe tarihi geldiği zaman girmesi gerekir.

Çok çalışmalar yaptık o dönemde biz ,ücret artışları açısından da ,Türkiye Kamu Sen’in yetkili olduğu yedi yıllık dönem içerisinde kamu çalışanlarının reel olarak ücretlerinde ki artış miktarına bakalım birde bizden sonraki dönemin artış miktarlarına bakalım.O rakamlarıda bu mülakatın içine koyalım.

Şimdi orası ciddi bir yer. Bizim en önemli iki yılda bir yaptığımız geçmiş dönemde her yıl yapılıyordu. Bizim için o müzakere sürecinin her gününün, her dakikasının kullanılması lazım. Bir defa Memur Sen bunu kullanamadı. Yapmış olduğu toplu sözleşmelerin hiçbirisinde o süreyi sonuna kadar kullanmadı. Şimdi 2 milyon 600 bin kamu çalışanı var, 1 milyon 800 bin kamu emeklisi, bunların onlarca sorunu var ki yetkili Konfederasyonun masaya götürmüş olduğu talep sayısı 1100. 1100 talebi siz üç toplantıda konuşup, görüşüp, karara bağlayamazsınız.

O zaman ne yapacaksınız, süreci daha iyi kullanacaksınız. Daha verimli kullanacaksınız ki; her şey ücret değil, ücretin dışında da bizim bir sürü sorunlarımız var.  Onları konuşalım, onları müzakere edelim, karara bağlayalım. Çalışma şartlarından kaynaklanan problemler var, hala bakın 21. Yüzyıldayız, biz kamu çalışanlarının kreş meselesini konuşuyoruz. Bunları sonuçlandıralım, iş sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili yaşanan sorunlar var, bunları karara bağlayalım ki biz; Mehmet Ali Şahin Bey o zamanlar Devlet Bakanıydı, uzun yıllar o yürüttü toplu görüşmeleri. 52 maddede bir mutabakat sağlamıştı. O mutabakatı sağlayabilmek için de ben çok iyi hatırlıyorum, sabah 5’te ben evime gittiğimi biliyorum. Orada çalıştık, sonucunu da aldık.

Onun için o masayı iyi kullanmak gerekir. Ben yetkili Konfederasyon ve yetkili sendikaların bu süreci iyi yönetebildiği kanaatinde değilim, iyi müzakere edebildiği kanaatinde değilim , ki yapılan toplu sözleşme sonuçlarından bunu çok rahatlıkla görüyoruz. Bir önceki toplu sözleşmede, enflasyon farkı koyulmadı toplu sözleşmenin içerisine bakın eğer bir sendika bu kadar uyanık olamıyorsa, o yazılan metinleri gelişi güzel okuyup da enflasyon farkı olmayan bir metnin altına imza atıyorsa , o yetkiyi kendiliğinden bıraksın. Böyle bir şey olamaz, biz zaten enflasyona dayalı bir ücret politikasını doğru bulmazken, enflasyon kadar zammı bile orada unutup kalkarsanız olmaz bu, böyle sendikacılık olmaz. İşte son yapılan toplu sözleşme biz ne aldık, 4+3,5 toplam 7,5 oldu. Kamu görevlilerinden 2 – 3 ay önce Türk İş, kamu işçileri adına bir toplu sözleşme imzaladı. Toplu sözleşmede 7,5+5 toplamda 12,5 oldu.

En az ücret 3 bin TL’ye çekildi, dolayısıyla ikramiyeler var. Böyle bir tablo oradayken, ora referans alınması gerekirken siz hangi saikle 7,5’a imza atıyorsunuz? Bugün enflasyon ne kadar, Merkez Bankasının revize ettiği rakam 13,88 , yılsonu enflasyon rakamı. Bugün itibari ile 9,16, yılsonu itibariyle 15 ki, bu yaşadığımız durumlardan sonra ne çıkacağını bilemiyoruz. Enflasyon farkı zammı geçti ,yani enflasyon yetkili Konfederasyondan daha fazla kazandırdı. Ha biz istemiyoruz enflasyon da artmasın. Ama bu müzakereleri iyi yapmak lazım ve şunu ifade ediyorum; Türkiye Kamu Sen yetkili olduğu dönemlerde de çok çaba sarf etti çalışanlar adına, şimdi de yetkili olmasa bile bu konuda taleplerini, çalışmalarını, isteğini, arzusunu kamuoyuyla paylaşıyor. Biz oraya tek bir kişi katılıyoruz, Konfederasyon adına toplu sözleşmeye. Toplu sözleşmede biliyorsunuz müzakereler yetkili Konfederasyonun talepleri üzerinden tartışılmaya başlanıyor. Onun için Türkiye Kamu Sen yetkiyi almak için mücadelesini sürdürüyor. Kamu çalışanlarının hakları her geçen gün reel olarak geriye gidiyor. Kimin eliyle geri gidiyor, yetkili konfederasyonun eliyle geri gidiyor. Enflasyon sonradan diyelim tamamlanıyor, peki biz ne zaman enflasyon farklarını alıyoruz, birinci altı ayda Temmuz’da alıyoruz, yılsonunda Ocak ayında alıyoruz.

Ne zaman enflasyona yenik düştük biz, Nisan ayı itibariyle. Zaten zam gitti, aynı ayda kamu çalışanlarının kahır ekseriyeti, bir üst vergi dilimine girdi. Yani yüzde 15’lik, yüzde 20’lik vergi dilimine geçti. Oradan da kaybetti. Telafisi Temmuz ayı itibariyle yapıldı. Onun için Türkiye Kamu Sen enflasyona dayalı bir ücret politikasını mutlaka bırakılması, terk edilmesi noktasındadır. Ne istiyoruz; büyümeden kamu çalışanlarına bir pay verilmesi noktasında, çünkü bugüne kadar olmadı. Geçmiş yıllarda enflasyon artı yüzde 2 refah payı uygulaması vardı. Bunun tekrarı getirilmesi ve çalışanların ürettikleri şeylerden pay alması gerekir. Eğer bir enflasyon kadar zam verilecekse bile ki biz kabul etmiyoruz, gerçekleşen enflasyonu konuşalım o zaman. Neden hedef enflasyonu konuşuyoruz? Hedef enflasyon kaçıncı defa revize edildi, ikinci defa revize edildi Merkez Bankası tarafından. Geçen yıl gerçekleşen enflasyon 12,90’dı galiba tam hatırlamıyorum ama 12  13 civarındaydı. O zaman onları esas alarak refah payı uygulaması yaparsak kamu çalışanları en azından bu konuda daha az etkilenmiş olurlar. Şimdi yüzde 7,5’a imza atın, bu kadar öngörüsüzlük olmaz. O gün itibariyle de enflasyon rakamları ortadaydı.

Hangi gerekçeyle yüzde 7,5’a imza atıyorsunuz? Makul, mantıklı izahı yok bizim açımızdan. İşçiler toplu sözleşme imzalamış, biz orayı referans alıp onun üstünde bir şey beklerken , ki hatta yetkili Konfederasyonun açıklamaları da var. Toplu sözleşmenin son saatlerinde, 4 – 5 saat kala Ali Yalçın açıklama yapıyor, diyor ki; 4 – 5 puan daha verilirse imza aşamasına gelebiliriz ama 0,5 puan arttırılıyor ve saat 12’de toplu sözleşme imzalanıyor. Bu olmaz, toplu sözleşmenin ciddiyeti açısından olmaz. Bırakın sizi tatmin eden bir ücret artışı yoksa gidelim hakem heyetine, hakem heyeti karar versin. Neticede hakem heyeti önerilen rakamın altında bir şeye karar vermez. Bu süreçler yaşanmadı, süreç tamamen işletilmedi. 30 gün süremiz var bizim, hadi bunun 5 günü hakem heyetinin , kalan 25 günlük sürede bu görüşmeleri yürütebilirsiniz. Onun için Türkiye Kamu Sen kamu çalışanlarının haklarını ileriye götürmek açısından mutlaka yetkili olmalıdır, olacaktır inşallah.

TEŞEKKÜR: Sorduğumuz bütün sorulara samimiyetle cevap veren Türkiye Kamu Sen Genel Başkanı Sayın Önder KAHVECİ’ye ve bizleri ağırlayan değerli Türkiye Kamu Sen  Ailesine teşekkür ediyoruz.

KAMUPERSONELİ.NET – ÖZEL HABER

NOT: BU HABERİN İZİNSİZ, AKTİF LİNK VERİLMEDEN, BİR BÖLÜMÜNÜN ALINMASI VEYA TAMAMININ KOPYANIP KULLANILMASI DURUMUNDA HUKUKİ SÜREÇ BAŞLATILACAKTIR…”

Bir Yorum

  1. üniversite idari personellerinin nakil sorunlarını görmezden gelinmesin , talip beye sormuştunuz burada da beklerdik sormanızı

  2. sözleşmeli öğretmenlerin aileleri dağıldı niye kimse görmüyor gündeme getirmiyor

  3. Çabalarınız için minnettarız mülakat tamamen kaldırılmalı. çok sıkı bir soruşturma kesinlikle yapılsın illegal örgütlerle yasadışı yapılanmalarla bağlantısı olanlar tabiki elenmeli ben kars"ta bir köyde ikamet ediyorum iki çocuğumu bankalara borçlanarak okutuyorum birisi ünüversiteyi bitirdi diğeri son sınıf büyük oğlum kpss puanı 90 alan sınav ortalaması 83,18 çocuğumun mülakatta 28 puanını silerek 55" düşürdüler bu haksızlığa hangi insan dayanabilir? ama yinede bize ne olursa olsun ülkemizin huzuru, birlik beraberliğimiz bozulmasın inşAllah elbetteki bu tür kul hakkı kimseye kalmayacaktır diğer çocuğum şu anda resmen bunalımda baba bende abim gibi olacaksam hakkım yenecekse neden okuyayım? diyor tabiki yine devam edecektir fakat inşAllah sayın eğitim bakanımızın akademisyen oması vede sayın c. başkanımızın bu gibi konulardaki vicdanlarına güveniyoruz.

  4. 4bli kadro istiyor farklı farklı uygulamalar var es durumu tayın hakkı istiyoruz aileler ayrı yavrular ayrı 4a ile aynı haklara sahip olmalı tayin hakkı olmalı eşi özel sektörde çalışan 4bli ye tayin hakkı olmalı

  5. mülakat, adam kayırmacılık, yalakalık son bulsun. güvenlik soruşturması 40 defa yapılsın. kamuda bir tane terörist ve yandaşı kalmasın. o bizim sendikadan şu bizim vakıftan denilmesin. adalet her sorunu çözecektir.