Kılıçtaroğlu, aday belirlemede alınan kriterler hakkında açıklamalarda bulundu
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun TBMM CHP Grup Toplantısında yaptığı konuşma şöyle: Efendim hepiniz hoş geldiniz, şeref verdiniz.Biz bu ülkenin insanları olarak haksızlığa uğramış, hukuksuzlukla karşı karşıya kalmış bütün insanları bir araya gelme
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun TBMM CHP Grup Toplantısında yaptığı konuşma şöyle:
Efendim hepiniz hoş geldiniz, şeref verdiniz.
Biz bu ülkenin insanları olarak haksızlığa uğramış, hukuksuzlukla karşı karşıya kalmış bütün insanları bir araya gelmek zorundayız. Eğer biz mazlumların hakkını koruyacak ve savunacaksak, bir arada olmak ve ortak ses çıkarmak zorundayız. Eğer insanlar haksız yere üniversitelerden atıldıysa, haksız yere kamudan ihraç edildiyse, haksız yere hapishanelerde tutuluyorsa bunlara sahip çıkmak hepimizin ortak görevidir. O nedenle bizler, bu ülkenin saygıdeğer insanları, ister bu salonda olun, ister bu salonun dışında olun, Türkiye’nin hangi coğrafyasında olursanız olun ortak ses çıkarmak zorundayız. Mazlumun hakkını, fakirin fukaranın hakkını savunmak zorundayız. Onların hakkını ve hukukunu savunduğumuz zaman bu ülkeye barış gelir, bu ülkeye huzur gelir, bu ülkeye bereket gelir.
ASLA DİLSİZ ŞEYTAN OLMAYACAĞIZ
Adaleti söyledim, defalarca söyledim, adalet için yürüdüm. Ne için? Benim için mi? Hayır, hepimiz için, 82 milyonun hakkı ve hukuku için yürüdüm. Eğer bir insan haksızlıkla karşı karşıyaysa ve siz onun karşısında sessiz kalıyorsanız, dilsiz şeytan olursunuz. Bizim dilsiz şeytan olmaya sabrımız yoktur, tahammülümüz yoktur, kararımız yoktur, inancımız yoktur, biz asla ve asla dilsiz şeytan olmayacağız.
Zulme karşı mücadele etmek, adaleti savunmak için mücadele etmek bizim görevimizdir. Eğer biz bu görevimizi yapmıyorsak memleketi nasıl idare edeceğiz? Biz bu ülkeyi bunların yaptığı gibi yönetmek istemiyoruz. Birileri bir şey söyleyecek, herkes ona uyacak, birileri bir şey söyleyecek, söylediği söz doğruysa ona uyacak, doğru değilse çıkıp diyecek ki bu doğru değil, bu ahlaki değil, bu hukuksuzdur diyecek. Eğer birilerinin talimatıyla diğerleri sessiz kalıyorsa, zulme boyun eğiyorsa, işte onların adı dilsiz şeytandır. Onları biz öyle tanımlıyoruz.
Efendim hepiniz hoş geldiniz, hepiniz şeref verdiniz. Bizleri televizyonları başında izleyen saygıdeğer yurttaşlarıma, hangi görüşten olursa olsun, hangi kimlikten olursa olsun, hangi inançtan olursa olsun bütün vatandaşlarıma; yeter ki gönülleri adaletten yana olsun, yeter ki gönülleri huzurdan yana olsun, yeter ki gönülleri birlikte yaşamaktan yana olsun, yeter ki gönülleri hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği Türkiye’den yana olsun; onları sizler adına yürekten kucaklıyorum ve onlara selamlarımı saygılarımı gönderiyorum.
21 YILDA İSTANBUL’DA DEPREME KARŞI HANGİ ÖNLEMLER ALINDI
İsteriz ki bizim memleketimizde hiç acı olay olmasın, isteriz ki hiç kimse şu veya bu şekilde yaşamını yitirmesin, herkes eceli neyse… Ama bir de farklı gelişmeler var, acı tablolar var. Bunlar karşısında da düşüncelerimizi ifade etmek zorundayız. Bakınız Kartal’da bir bina çöktü, 21 vatandaşımız hayatını kaybetti. O binayla ilgili çok şey biliyorduk, ama enkazın altında insanlar varken onu politik bir sürecin parçası haline getirmemeye özen gösterdik. İnsanlar can derdinde, bunlar ne derdindedir diye bir soruya muhatap olmak istemedik. Enkaz kaldırıldı ve o enkazın müsebbiplerini grup başkanvekilimiz bir basın toplantısıyla kamuoyuyla paylaştı. O binayı kaçak yaptıran, üstüne kaçak kat çıkaran kişi şu anda Erzurum’da Büyükşehir Belediye Başkanı, herkes bu gerçeği bilsin.
Bakınız değerli arkadaşlarım, bina elbette yapılır, kimse aç ve açıkta kalmasın. Ama binayı yaparken kuralına uygun yapacaksın. Orayı bir tabutluk gibi yapmayacaksın. En ufak bir olayda... Deprem yok, bir de üstelik deprem olsa kim bilir kaç bina daha yıkılacak. Bakın 1999 depreminin üzerinden 21 yıl geçti arkadaşlar, 21 yılda İstanbul’da ne yapıldı? Depreme karşı hangi önlemler alındı, hangi çalışmalar yapıldı? İmar affı çıkardılar. Arkadaş imar affı çıkarıyorsan sağlam binaya çıkar, çürük binayı da zaten yıkacaksın, ama tescilli tabut haline getirdiler. Ve bütün bunların İstanbullular tarafından da bilinmesi lazım. Siz 25 yıldır İstanbul’u yöneteceksiniz ve İstanbul’da binalar yıkılacak deprem olmadan, çökecek. Ve bir de bir iftira furyası, efendim bizim belediye başkanımız oraya gitmemiş. Hayır efendim, Kartal Belediye Başkanı Altınok Öz oradaydı, bütün gün oradaydı.
Değerli arkadaşlarım, 99 depreminde resmi rakamlara göre 17 bin 480 kişi hayatını kaybetti. Uzmanlar diyorlar ki yakın bir gelecekte bir deprem daha olacak. 21 yıl geçti, 21 yılda bir ülke baştan sona yeniden inşa edilir. 25 yıldır da yönetiyorlar İstanbul’u. Bunun vebali de günahı da o yönetimin boynundadır, hiç kimse unutmasın. Hiç kimse unutmasın!
Tabii bu arada dün İstanbul’da bir helikopterimiz düştü, dört askerimiz şehit oldu. Yüzbaşı Ümit Özer, Yüzbaşı Semih Özcan, Astsubay Başçavuş İlyas Kaya, Astsubay Üstçavuş Yakup Akşar hayatlarını kaybettiler. Allahtan rahmet diliyoruz, ailelerine yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Kahraman ordumuzun başı sağ olsun, kahraman ordumuzla her zaman her ortamda, her yerde onu saygıyla anıyoruz, ona saygı duyuyoruz. Bizim için, biz rahat uyuyalım diye mücadele eden başta ordumuz ve bütün güvenlik görevlilerine de şükranlarımızı ve saygılarımızı sunuyoruz. Bu şehadet, elbette şehadet önemlidir, ama bu helikopter bir hayli eski bir helikopter, bunların yeniden gözden geçirilmesi lazım, düşen ikinci helikopterimiz. Dolayısıyla bu konuda yetkililerin daha duyarlı olmaları gerekiyor.
BİR İNSAN SEHVEN İDAM SEHPASINA GÖNDERİLİR Mİ
Değerli arkadaşlarım, adaletten bahsettik. Adalet nedir biliyor musunuz? Adalet şudur: Sizin evinizde yangın çıkar ve siz o yangını söndürmeye kalkarsanız bu adalet değildir, zaten evinizdeki yangını söndüreceksiniz. Ama adalet, komşunun evinde yangın çıkarsa, suyla gidip o yangını söndürmeye kalkıyorsanız adalet odur. Çünkü senin başına gelen bir konuda sen mücadele ediyorsun, komşunun başına bir olay geldiğinde mücadele etmeyip sessiz ve seyirci kalırsan, sen adaletsiz bir kişisin. En basit tanımıyla adalet budur. Hakkı ve hukuku gözetmenin kuralı budur. Benim başıma gelmesini istemediğim bir olay, hiç sevmediğim, yanında olmadığım, düşüncesini beğenmediğim bir insanın başına gelirse, ben haksızlık karşısında onun yanında olmak zorundayım, adalet budur.
Şunun için anlattım: Karar Gazetesi 6 Şubat’ta manşetten bir haber verdi. Efendim Hüseyin diye birisi, Müslüman Kardeşlerin üyesi Hüseyin diye birisi İstanbul’a geliyor, güvenlik güçleri alıyorlar ve bunu Mısır’a teslim ediyorlar. İdamla yargılanıyor, İhvan üyesi birisi. Biliyorsunuz ben İhvanı her zaman her ortamda eleştiririm, eleştirmeye de devam ederim. Ama ben insanların hakkını ve hukukunu savunmak zorundayım. Savunmazsam; yandaşımın hakkını hukukunu savunurum, karşımda olanın hakkını ve hukukunu savunmam gibi bir çifte standarda imza atmış olurum. Bu bizim yapımıza, bu bizim ahlakımıza, bu bizim inancımıza uygun değildir. İhvan üyesi birisi idamla yargılanıyor, İstanbul’a geliyor Sudan’dan ve yakalanıyor Mısır’a teslim ediliyor. İdamla yargılanıyor! Şu anda işkence gördüğü söyleniyor, yarın idam edilecek, öbür gün idam edilecek.
Değerli arkadaşlarım, siz düşüncesini beğenmeyebilirsiniz, ama idamla yargılanan birisini nasıl olur da oraya gönderirsiniz? Hangi hakla ve hukukla oraya gönderirsiniz?
Anayasa Mahkemesinin çok
sayıda kararı var. Eğer bir kişi siyasi mülteci gelirse, idamla kendi ülkesinde yargılanıyorsa, Türkiye Cumhuriyeti Devleti onu iade etmez diye kararı var. Siz bir insanı idama gönderiyorsunuz ve iktidar kanadından ses yok. Ne zamana kadar? Karar Gazetesi bunu manşete taşıdı, sonra çıkıp dediler ki, “Biz bunu sehven göndermişiz…” Allah aşkına, 82 milyon vatandaşın vicdanına sesleniyorum. Bir insan sehven idam sehpasına gönderilir mi? Sehven bir insan idam sehpasına gönderilir mi?
Dolayısıyla bu tür olaylar karşısında, eğer Karar Gazetesi yazmasaydı hiçbir şey olmayacaktı. Sonra ne oldu? Kabak polislerin başına patladı, niye iade ettiniz diye.Karar Gazetesi yazmasaydı hiçbir şey yapmayacaktı. Sisi’ye selam mı gönderiyor, onu bilmiyorum. Yine bir şeyler mi çeviriyor, onu da bilmiyoruz. Ama bu bir insanı idama göndermek kadar büyük bir suç ve büyük bir onursuzluk olamaz. Bakın büyük bir suç ve büyük bir onursuzluk olamaz.
YENİ BİR GELENEĞİN KAPISINI AÇTIK
Efendim hafta sonu güzel bir toplantı yaptık. Belediye başkanlarımızı, belediye başkan adaylarımızı kamuoyuyla paylaştık. Güzel bir toplantı oldu ve bu toplantıda bütün adaylarımızı hem partililerimize hem kamuoyuna bir şekliyle tanıttık.
Değerli arkadaşlarım, bu
adaylıkların belirlenme sürecinde önemli bir adım atıldı
. Diyeceksiniz nedir bu önemli adım?
İstanbul, Adana, Antalya ve Bursa’da ilçe belediye başkanları ilçe belediye başkanlıklarından ayrılıp, büyükşehir belediye başkan adayı oldular. Bu çok güzel ve çok önemli bir gelişmedir
. Dolayısıyla bir yerde ilçe veya belediye başkanı olan bir arkadaşımız, bir sonraki seçimde daha büyük bir alana aday olma geleneğini sürdürmelidir. Bu geleneğin kapısını açtık. İstanbul’da
Ekrem İmamoğlu
, Adana’da
Zeydan Karalar
, Antalya’da
Muhittin Böcek
, Bursa’da
Mustafa Bozbey
göreceksiniz kazanacaklar. Bunlar ilçe belediyesinden Büyükşehir Belediye başkan adayı olan arkadaşlar, yeni bir geleneği başlatıyoruz. İzmir Büyükşehir bizimdi, ama bu dört yer CHP’li belediyelere ait değil. Dolayısıyla burada ilçe belediye başkan adaylarımız önemli bir gelişmeye imza attılar. Başarılarını bütün beldeye, bütün büyükşehire yazmak istiyorlar, bütün büyükşehire diyecekler ki biz ilçede kazandığımız başarıyı büyükşehir bağlamında da hayata geçireceğiz. Bu iddiayla yola çıkıyorlar.
İzmir’de de bir başka arkadaşımız, Seferihisar’da belediye başkanı olan arkadaşımız, Seferihisar’a bütün dünyaya tanıttı.
Aziz Kocaoğlu
’yla birlikte yaptılar bunu, onun da altını çizeyim. Aziz Kocaoğlu İzmir Büyükşehir Belediye başkanlığını başarıyla onurla ve gururla yapmıştır ve bir bayrak devir teslimini de önümüzdeki süreç içinde gerçekleştirecektir. Ve Aziz Kocaoğlu İzmir’i bir bölge, bir dünya markası haline getirdi. O markayı parlatacak olan da bayrağı devir teslim edeceği arkadaşıdır. Dolayısıyla
Tunç Soyer
de önümüzdeki süreç içinde Aziz Bey’in bıraktığı başarıları kararlılıkla ve azimle sürdürecektir.
Bir başka arkadaşımız
Yılmaz Büyükerşen
. Eskişehir’i Eskişehir yapan, bir beton kenti düşünün, Bursa’yı düşünün, beton Bursa’yı, bir de yemyeşil olan çöldeki bir vaha gibi Eskişehir’i düşünün. Bursa’dan daha fazla turist Eskişehir’e gelir. Ankara’dan Eskişehir’i gezmeye giderler ve Eskişehir’i Eskişehir yapan bir yıldız haline getiren Yılmaz Büyükerşen’dir. O da bu süreç içinde görevini yerine getirecektir.
Muğla Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın
Osman Gürün
. Çok sayıda çevreyle ilgili yatırımlar yaptı, arıtma tesisleri yaptı, yaşlı kuşağı üretime kattı, onları bir anlamda üretimin bir parçası haline getirdi, gelir elde ediyorlar, güney enerjisi ve altyapı yatırımlarına büyük önem verdi.
Hatay Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın
Lütfü Savaş
. Suriye sorununu en ağır yaşayan kentlerden birisidir Hatay ve Hatay’ı bütün o sorunlara rağmen barış kardeşlik ve huzurun kenti haline getirdi. Hiç kavgaya izin vermedi, hiç kimseyi ayrıştırmadı ve bölmedi. Hatay’ı tarihine ve kültürüne uygun bir şekilde yönetti ve yönetmeye de devam ediyor, herkese dokundu ve dokunmaya da devam ediyor. Bütün olumsuz koşullara rağmen Hatay’ı Hatay yaptı ve başarıyla bunu da sürdürecekler.
Aydın Büyükşehir Belediye Başkanımız
Özlem Çerçioğlu
, yani bizim topuklu efemiz. Bütün Aydın onu özlemle yeni süreçte tekrar bekliyor. Özlem Çerçioğlu gerçekten de Aydın’ı bölgenin bir markası haline getirdi. Yeşil alan mı olsun, bina mı yapalım diye referandum yapan bir belediye başkanımızdır. Aydınlıların tercihine uygun olarak tercihini ortaya koydu. Kırsalla kent arasındaki sorunu çözdü, gelir dağılımını dengeli hale getirmek için mücadele etti, yatırımlar yaptı, yapmaya da devam edecek. Efendim bir kadın büyükşehir belediye başkanlığı yapar mı? Niye yapmasın, en güzelini yaptı, en güzelini yapmaya da devam edecek.
Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanımız,
Tekirdağlıların Kadir Ağabeyi
, sevecen bir belediye başkanımız, gerçekten sevecen bir belediye başkanı. Herkesin sorununa eğilen bir belediye başkanı, bütün ilçelere Milli Eğitim Bakanlığının yapmadığı okulları yaptı ve Milli Eğitim Bakanlığına bağışladı. Niçin? Benim Büyükşehir Belediye başkanlığı yaptığım yerde bizim çocuklarımız güzel okullarda okusunlar diye. Kırsal alanda binlerce dönüm ve merayı ihya etti, kırsala hizmet götürdü ve o da inşallah görevini başarıyla sürdürecek.
Efendim
Mansur Yavaş
, Ankara Büyükşehir Belediye başkanımız. Mansur Yavaş Ankara’nın Beypazarı ilçesinde belediye başkanıydı. Beypazarı’nı Ankara’nın en önemli ilçesi haline getirdi. Ankaralılar Beypazarı’nı gezmeye giderler. Bürokratken gezmeye gidenlerden birisi de bendim, eşim ve çocuklarımla beraber Beypazarı’nı gezmeye gittik. Şimdi Mansur Yavaş Ankara’yı bir cumhuriyet kentini, bir başkenti yeniden bölgenin en önemli kentlerinden birisi haline getirecektir, bir kültür kenti haline getirecektir, bir sanat kenti haline getirecektir, bir üniversite kenti haline getirecektir, bir tarım kenti haline getirecektir. Tarımla, yani kırsalla kenti barıştıracaktır. Ayrışmayı değil, barışmayı getirecektir. Ve Mansur Yavaş Mustafa Kemal’in izinden yürüyerek Ankara’yı gerçekten de kurtuluşun başkenti haline getirecektir.
Bakmadan Geçme





