Genel

Türkiye’nin İklim ve Çevre Krizi: Gerçekler ve Çözüm Yolları

İzmir Milletvekili İbrahim Akın'ın Türkiye'nin iklim ve çevre sorunlarına dair çarpıcı açıklamalarını derinlemesine inceleyen bu makalemiz, AKP iktidarının çevre politikalarını ve sonuçlarını analiz ediyor. Orman kayıpları, termik santraller ve kayyum yönetimlerinin etkileri ele alınarak, sürdürülebilir çözümler üzerine düşünmeye davet ediyoruz.

Türkiye’nin çevre ve iklim kriziyle mücadelesinde, İzmir Milletvekili İbrahim Akın’ın gözlem ve açıklamaları, iktidarın bu alandaki samimiyetini sorgulamamıza yol açıyor. Akın, Muğla’daki üç termik santralin kapatılmamasının, iktidarın iklim krizine olan duyarsızlığının bir göstergesi olduğunu belirtiyor. Bu eleştiriler, Türkiye’nin çevre politikalarının altını çizen ciddi suçlamaları içeriyor.

Ormanlar ve Şehircilik: Kaybolan Doğal Miras

Türkiye’nin çevre politikaları, özellikle ormanların korunması konusunda sıkıntılı. Akın, AKP iktidarının döneminde her yıl ortalama 400 milyon metrekare ormanlık alanın yok olduğuna dikkat çekiyor. Bu, sadece doğal habitatların yok oluşu değil, aynı zamanda iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir kayıp anlamına geliyor. Akın’ın vurguladığı gibi, orman alanlarının imara açılması, kısa vadeli ekonomik kazançların doğal çevre üzerindeki ağır etkilerini gözler önüne seriyor.

İklimi Satışa Çıkaran İktidar ve Karbon Piyasası

İbrahim Akın’ın eleştirileri, iktidarın karbon piyasası oluşturma girişimine de uzanıyor. Bu girişim, atmosfere karbon salma hakkının parasıyla satın alınabileceği anlamına geliyor. Bu durum, iklim krizinin ciddiyetini göz ardı eden ve onu ticarileştiren bir yaklaşımı işaret ediyor. Konuya ilişkin şu açıklamalarda bulundu;

”İktidarın iklim krizi karşısında çözüm arama samimiyetini anlamak için söylediklerine değil yaptıklarına bakmak gerekiyor. Örneğin Muğla’daki üç termik santrali hakkında yargı kararına rağmen kapatmama kararı bunun bir örneğidir. İktidar iklim krizini gerçekten dert etseydi bu santralleri yıllar önce kapatması gerekiyordu. AKP iktidarının iklime, çevreye, doğaya bakışına göre parasını veren her şeyi satın alabilir, ödediği kadar tahrip edebilir; iklimi bozma hakkını satışa çıkarıyorlar.

İktidar karbon piyasası oluşturmak için bir düzenleme yapma girişiminde, bunun anlamı şu: Parasını ödeyen atmosfere karbon salma hakkını satın alabiliyor, iklim bile alınıp satılabilen bir nesne hâline getirilmeye çalışılıyor. Bu Bakanlık kendine “Çevre Bakanlığı” diyorsa havasıyla, suyuyla, iklimiyle, ormanıyla tüm ekosistemi içine alan bir koruma politikası gerçekleştirmesi gerekir. AKP iktidarının dönemi boyuncu her yıl yaklaşık 400 milyon metrekare alan “orman” vasfını kaybetmiştir.

Daha geçtiğimiz hafta, tek adamın imzasıyla 11 ilde 1 milyon metrekareye yakın alan orman dışına çıkarıldı. Bu alanların yarın öbür kısmıyla ilgili de neler yapılacağını herkes biliyor, tabii ki imara açılacak. Bu iktidarın sadece çevreyi “şehircilik” dediği inşaatçılığa meze ettiği çok açık bir şekilde gözüküyor.

AKP’nin şehircilikten anladığı tek şey var; beton, inşaat ve rant. Bakın, bunu yaparlarsa, Bakan bunu yaparsa AKP iktidarının kayyumu neler yapmaz ki? Batman’da 19 Kasımda sağanak yağış sele dönüştü, Batman’ın bir yanı sele teslim oldu, yaşanan sel felaketinde yurttaşlarımız hayatını kaybetti, onlarca aile evsiz kaldı, “Bunun konumuzla ne ilgisi var?” derseniz orada İluh Deresi var, bu dere hem kötü kokuyor ve aynı zamanda her türlü olumsuzluğu yaşıyor, yağış sırasında taşkınlara yol açıyor.

Seçimle işbaşına gelen HDP’li belediye bu derelerin ıslahı için çalışma başlatmıştı, AKP’nin atadığı kayyum ise bu çalışmaları sürdüremediği gibi bölgeyi rezerv alanı olarak ilan etti. Yine, Botan Çayı kenarında ve Van Gölü’nde AKP’li kayyum belediyeleri tarafından dökülen çöpler ekosisteme zarar veriyor, çay kenarına ve Van Gölü’ne dökülen çöpler etrafında ağır bir koku yayılıyor, rüzgârın etkisiyle daha çok bu kokular yayılmaya devam ediyor. Üstelik, Botan Çayı’ndan içme suyu olarak da yararlanılıyor.

HDP Belediyesi döneminde başlatılan ve 2021 yılında tamamlanan Entegre Katı Atık Bertaraf Tesisi dururken Çatak Belediyesi çöplerini Botan Çayı’na, Erciş Belediyesi de çöplerini Van Gölü’ne döküyor, her 2 belediye de AKP’nin kayyum atadığı ve yönettiği belediyeler. Çöpleri tesise atmaya götürmeyi maliyeti buldukları için en yakın yerlere boşaltıyorlar. Oysa asıl büyük maliyet doğanın katledilmesi. AKP’li kayyumlar doğayı en ucuz şey olarak görüyorlar. İşte, AKP’nin şehircilik anlayışı böyle. İşte, kayyum yönetimi; işte, demokrasi anlayışı.” dedi.