GündemMevzuat

Subay, astsubay, uzman, sözleşmeli personel ve sivil memurlar için kanun teklifi!

DURSUN ATAŞ (Kayseri Milletvekili) ”Misafir askerî personele, yabancı öğretim görevlisine bile ödeme yapılmasının önünü açan düzenlemeler mevcutken yıllardır sorunları bilinen emekli binbaşıların, sözleşmeli subay ve astsubayların, yine muvazzaf ve emekli astsubayların, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki sivil personelin sorunlarına yer verilmemiştir, özlük hakları iyileştirilemediğine dikkat çekti. Subay, astsubay, uzman, sözleşmeli personel, sivil memur; tüm Türk Silahlı Kuvvetleri personelini kapsayacak, sorunlarını çözecek bir kanun teklifine acilen ihtiyaç olduğunu belirten Ataş, konu ile ilgili mecliste şu açıklamaları yaptı;

Görüştüğümüz kanun teklifinin gerekçesinde Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin özlük haklarının iyileştirilmesi suretiyle personelin motivasyonunun artırılmasının amaçlandığı belirtilmektedir. Teklif bu yönüyle amacına ulaşmamış, iktidar tarafından verilen sözler bu kanun teklifinde de yerine getirilmemiştir, hem emekli hem de görevde bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin özlük haklarında beklenen iyileştirmeler yapılmamıştır. Misafir askerî personele, yabancı öğretim görevlisine bile ödeme yapılmasının önünü açan düzenlemeler mevcutken yıllardır sorunları bilinen emekli binbaşıların, sözleşmeli subay ve astsubayların, yine muvazzaf ve emekli astsubayların, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki sivil personelin sorunlarına yer verilmemiştir, özlük hakları iyileştirilememiştir.

Sayın milletvekilleri, uzman erbaşlara yönelik bazı düzenlemeler olumlu ve yapıcı olsa da onların da pek çok talep ve beklentileri kapsam dışı bırakılmıştır. İktidar, Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin tüm sorunlarını bilmektedir, defalarca söz de vermiştir ancak esaslı şekilde sorunlarını çözmek yerine lokal bazda ve ara ara düzenlemelerle konuyu geçiştirmektedir. Bu nedenle, subay, astsubay, uzman, sözleşmeli personel, sivil memur; tüm Türk Silahlı Kuvvetleri personelini kapsayacak, sorunlarını çözecek bir kanun teklifine acilen ihtiyaç vardır.

Sayın milletvekilleri, Türk milletinin tarihsel süreci göz önüne alındığında Türk ordusunun önemi hep ön plana çıkmıştır. Tarihî çağlardan bugüne, milletimizin kurduğu bütün Türk devletlerinin bağımsızlığının ve gücünün ana kaynağını Türk ordusu oluşturmuştur. Dünyada şerefin, cesaretin ve insanlığın timsali, ezilen tüm milletlerin kurtarıcısı olmuş, dünyaya bugünkü şekliyle askerî hiyerarşiyi, 10’luk sistemi benimsetmiş bir milletin, bugün askerî personeline haklarını veremeyeceği düşüncesi ve bu şerefli görevden emekli olmuş subay ve astsubayların geçimini sağlamak için başka işlerde çalışması kabul edilemez.

Sayın milletvekilleri, bu kapsamda teklif, askerî personelimizi hayal kırıklığına uğratmış birçok eksiklikle doludur. Kısaca belirtmek gerekirse binbaşı rütbesindeki bir subay, yarbayla aynı görev ve makamlara atanmasına rağmen, yarbaya verilen görev ve makam tazminatı, aynı görev ve makamdaki binbaşıya verilmemektedir. Binbaşılarımızın emekli maaşının düşük tutulması yanlış bir anlayışın ürünü olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu mantık “Binbaşıların görevden ayrılmaması için emekli maaşını düşük tutalım, böylece emekli olmasın, emekli olursa da aç kalsın.” mantığıdır ve kabul edilemez. Tarihî şan ve şerefle dolu bir mensubiyetin ifadesi olan bu asil üniforma ve kadrolar bu anlayışla değil, özlük haklarının iyileştirilmesiyle, imkânların artırılmasıyla korunabilecektir.

Sayın milletvekilleri, sözleşmeli subay ve astsubayların da muvazzaf personele kıyasla özlük haklarındaki farklılıklar giderilmelidir. Sözleşmelerinin yenilenmesinde personele güvence verilmesi, hizmet süresi dolduğunda sınavsız devlet memurluğuna geçme hakkına sahip olmaları başta olmak üzere sorunlarının çözülmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, teklifin en önemli eksiklerinden biri de astsubayların sorunlarıdır. Türk Silahlı Kuvvetlerinde her 4 komutandan 3’ü astsubaydır. TSK’nin teknik, idari ve komuta kadrosunda kahramanca görev yapan astsubaylar, tank, füze rampası, obüs, gemi, denizaltı ve diğer araçların yürütülmesinden silahların bakım ve ateşlenmesine, uçak ve helikopterlerin uçurulmasından tüm teknik işlere, mühimmatlardan komutaya kadar en kritik noktalarda görev yapmaktadırlar. İktidar, astsubayların sorunlarını çözeceğine 63’üncü ve 64’üncü hükûmetler zamanında söz vermiş, hatta Cumhurbaşkanı da birinci ağızdan seçim zamanı memleketim Kayseri’den astsubaylara seslenmiş ve müjde vermişti. Ancak seçimlerin geçmesiyle ordunun gizli kahramanları olan astsubaylar da unutulmuştur. Astsubayların öncelikli isteği eğitim ve öğretim haklarından kaynaklanan intibaklarının bir an önce yapılarak maaşlarının düzeltilmesidir. Meslek yüksekokulu mezunu, hemen hemen tüm devlet memurları 9’uncu derecenin 2’nci kademesinden göreve başlarken astsubaylar 2003 yılından itibaren meslek yüksekokulu yani ön lisans mezunu oldukları hâlde 9’uncu derecenin 1’inci kademesinden göreve başlamaktadırlar. Bu ciddi bir adaletsizliktir.

Yine astsubaylar emekliliklerinde emekliliklerine yansıyacak şekilde makam ve görev tazminatı gibi hiçbir tazminat alamamaktadır. Astsubaylarımız, subaylara hem çalışırken hem de emeklilikte maaşlarıyla birlikte ödenen makam, temsil ve görev tazminatlarının kendilerine de ödenmesini istiyorlar. TSK’nin belkemiğini oluşturan astsubaylarımız emekli olduktan sonra tekrar çalışmak zorunda kalmaktadır. Ne yazık ki bu 2 hususla ilgili Komisyonda verdiğimiz önergeler reddedilmiştir. Yine, 2019 yılında verdiğim kanun teklifi hâlen gündeme alınmamış, bekletilmektedir.

Değerli milletvekilleri, teklifin gerekçelerinden olan bir başka husus ise partili Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi sonrasında çıkarılan çok ciddi sakıncalara sebep olacağını düşündüğümüz 1 no’lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile yapılan düzenlemelere bağlı uyum değişikliklerinin yapılmasıdır. 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yapısında köklü değişikliklere gidilerek TSK’nin hiyerarşik düzeni bozulmuş, silah arkadaşlığı ruhu ve emir komuta zinciri tahrip edilmiştir. 1 no’lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle Kuvvet Komutanlıkları ve Genelkurmay Başkanlığı ayrı ayrı Millî Savunma Bakanlığına bağlanmış, Genelkurmay Başkanlığının tarihsel ve hiyerarşik önemi hiçe sayılmıştır. Genelkurmay ve Kuvvet Komutanlıkları arasındaki sıkı emir ve komuta zinciri koparılmıştır. Bu partili Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin hiç görüş almadan, istişare etmeden böylesi önemli konularda tek başına karar alabilmesi açısından ne kadar tehlikeli ve hatalı bir hükûmet sistemi olduğunu göstermektedir.

1 no.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle gelen düzenleme darbe girişimi sonrası makul görülebilir olsa da artık Türk Silahlı Kuvvetlerinin eski hâline getirilmesi gerekmektedir. Genelkurmay Başkanı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin komutanı olup savaşta Başkomutanlık görevini Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevi varlığı içerisinde Cumhurbaşkanı adına yerine getirir. Olası bir savaş hâlinde, Başkomutan olan Genelkurmay Başkanının yetkilerinin elinden alınması anlaşılabilir değildir. Bilinmelidir ki Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk milletinin ve devletinin en önemli, en güzide kurumu olup yıpratılmaması, siyasete alet edilmemesi gerekir. Türk Silahlı Kuvvetlerinde yazılı mevzuatın yanında teamüllerin dahi çok büyük önemi vardır. Türk Silahlı Kuvvetleri “Ben yaptım, oldu.” anlayışıyla hareket edilecek, yapısıyla düşünülmeden oynanacak bir kurum değildir. Siyasi kaygılarla ve ilerisi düşünülmeden kararname çıkarıp sonra da yasaları bu kararnameye uygun hâle getirmek kabul edilemez bir durumdur.

Sayın milletvekilleri, burada değinilmesi gereken bir konu da askerî okullar ve askerî hastanelerle ilgili düzenlemelerdir. Ordumuzu ilgilendiren en önemli konuların biri de şüphesiz askerî okullar ve askerî hastanelerin kapatılmasıdır. Kamuoyunda neredeyse her kesim askerî okul ve hastanelerin kapatılmasına karşı çıkmaktadır. Milletimizin hiçbir ferdi askerî liselerin, harp okullarının, harp akademilerinin, astsubay hazırlama okullarının, askerî tıp akademilerinin ve askerî hastanelerin kapatılmasını anlayamamıştır. Dünyadaki bütün orduların askerî sağlık sistemi varken Türk ordusunun askerî sağlık sistemi yok edilmiştir; askerî okul ve askerî hastanelerin kapatılması acilen geri dönülmesi gereken bir hatadır.

Sayın milletvekilleri, sonuç olarak, görüşülen bu kanun teklifi birtakım olumlu sayılabilecek düzenlemelere yer verse de genel itibarıyla eksiktir. Bu eksiklikleri bilen iktidar artık geçici düzenlemeler yapmak yerine, generalinden sözleşmeli erine kadar kapsamlı ve detaylı düzenlemelerle bu sorunları bir an evvel çözmelidir.

CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Uzman çavuşlara ilişkin değişiklikler “Vatan savunmasının sözleşmesi olmaz.” diyerek görev yapan uzman çavuşlarımız açısından heyecanla bekleniyordu fakat teklifle yapılan iyileştirmeler birçok eksikliği bünyesinde barındırmaya devam ediyor. Kamu oyunun “6000 sayılı Kanun mağdurları” olarak bildiği uzman çavuşlarımızın bir kısmının sorunu bu teklifle çözülürken aslında çok da fazla olmayan bir kısmı maalesef ki bu düzenlemelerin dışında kalıyor. Bunu Komisyonda ifade etmemize rağmen iktidar partisine meramımızı anlatamadık.

Yapılan düzenlemeyle, emeklilikle ilgili birinci ve ikinci dereceye düşmüş olanlar yönünden sorun çözülmüş olacak ancak üçüncü derecede kalmış uzman erbaşlar bakımından ise bunun bir etkisi olmayacak. Bu durumdakilere bir derece verilerek hak kaybı yaşamalarının önüne geçilebilirdi, hâlâ de geçmiş değil, madde görüşülürken konuyu düzeltmek mümkün.

Yine, uzman çavuşlar feryat ediyorlar. Diyorlar ki: “TSK’nin astlık-üstlük ilişkisi askerliğin doğası gereğidir.” Ancak 25 yıllık uzman çavuş ile yeni başlayan uzman çavuş arasında hiçbir fark yok. Askerlik yapanlar bilirler, “Çayda dem, askerde kıdem.” denir ancak uzmanlar açısından dem de bir kıdem de; bunun ivedilikle düzeltilmesi gerekmektedir.

Uzman erbaşların yoğun fiziki mücadele ve güç gerektiren çalışma şartları nedeniyle emeklilik yaş hadlerinin 52 olarak düzenlenmesi daha yerinde olacaktır. “Yok, biz bir kere emeklilik yaş haddi 55 olacak dedik.” diyorsanız hiç olmazsa bu insanların fiilî hizmet zammı sürelerini üç yıla indirmek daha makul olacaktır.

Uzman erbaşların kadro sorununu niye çözmüyoruz? Bu gençleri sözleşmeli olarak başlatacağımıza kadrolu olarak başlatma seçeneğini bakanlık neden planlamaz?

Değerli milletvekilleri, önemli bir mesele daha var ki hiçbirinizin buna “hayır” diyeceğinizi düşünmüyorum. Binbaşı rütbesindeki askerî personelin makam tazminatı sorunu hâlâ çözülmüş değil. Bu askerlerimiz emekli olduklarında son maaşlarının yüzde 41’i oranında emekli maaşı alıyorlar. Bugün emekli olan bir binbaşı 3.750 lira maaş alıyor. Üst subay sınıfı içinde özlük hakları bakımından görmezden gelinen bu kesimin sorunları çözülmelidir.

Bir diğer mesele, astsubayların görev tazminatı ve öğrenim durumları itibarıyla göreve başlatılma derece ve kademeleriyle ilgili sorunlardır. Bu teklifte bu da es geçilmiştir.

Arkadaşlar, 16’ncı madde Komisyonda AKP milletvekillerinin önergesiyle değiştirildi. Teklif, önergeyle değiştirilmeseydi diğer kuvvetlerde mağduriyet yaşayan subayların da sorunları çözülecekti. Ancak Deniz Kuvvetleri Komutanlığıyla sınırlandırıldığı için astsubaylıktan subaylığa geçen Kara Kuvvetleri mensubu 33 subayın mağduriyeti devam etmektedir. Bu da aynı kanuna tabi personel arasında farklı uygulama ve eşitsizliğe neden olmaktadır. Hepsini kapsayacak şekilde yeniden ele alınmalıdır.

Sayıştay raporunda askerî kantinlerin elektrik, su, yakacak giderlerinin kurum bütçesinden ödenmesi konusunda şöyle bir ifade vardı: Askerî kantinlerin elektrik, su, yakacak giderlerinin kantin gelirlerinden ödenmesi gerekmektedir. Şimdi, bu tarz uyarılarla karşılaşmamak için bir düzenleme yapılıyor. Bunun da sınırlı tutulmasında fayda vardır. Gerektiğinde devlet destek olabilir ama bunun yürütülmesinde aksaklıklar olmaması anlamında öncelikle kendi gelirinden giderlerini karşılaması eğer yetmiyorsa devlet tarafından desteklenmesi daha mantıklı bir seçenektir diye düşünüyoruz.

Değerli milletvekilleri, buradan pandemiyle yaşanan ekonomik buhran nedeniyle aşını, işini kaybedenlere, tarlası, traktörü elinden gitmek üzere olan çiftçilere, aylardır kepengini açamayan esnaflarımıza, bu ülkenin umuduyken kendi umudunu yitiren gençlerimize seslenmek istiyorum: Umudunuzu diri tutun, umudunuzu kaybetmeyin çünkü bu kara günler de geçecek, hep birlikte çıkacağız aydınlık yarınlara.