• Haberler
  • Ekonomi
  • Çiftçilerin 2026 yılına kadar kredi borçlarının ötelenmesi ve faizlerin silinmesi için kanun teklifi

Çiftçilerin 2026 yılına kadar kredi borçlarının ötelenmesi ve faizlerin silinmesi için kanun teklifi

CHP'li ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde Milletvekili) TBMM'ne Çiftçilerin 2026 yılına kadar kredi borçlarının ötelenmesi ve faizlerin silinmesi için kanun teklifi verdi.Çiftçilerin sorunlarını dile getiren Gürer, bugün şu açıklamalarda bulundu çiftçilerimizi, esn

CHP'li ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde Milletvekili) TBMM'ne Çiftçilerin 2026 yılına kadar kredi borçlarının ötelenmesi ve faizlerin silinmesi için kanun teklifi verdi.  Çiftçilerin sorunlarını dile getiren Gürer, bugün şu açıklamalarda bulundu;

çiftçilerimizi, esnaflarımızı, emeklilerimizi ziyaret ediyoruz; ben kırk yıldır bu kadar mağdur oldukları dönem görmedim. Çiftçilerin kredi borçlarını ödeme şansları yok, faizlerini ödemeleri ise hiç olası değil. Bu durumda yapılması gereken... 2026 yılına kadar kredi borçlarının ötelenmesi ve faizlerin silinmesi için kanun teklifi verdim. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunduğum bu kanun teklifini görüşelim, çiftçilerimizi bu bağlamda rahatlatalım. Çünkü çiftçilerimiz, ilacı, gübresi, tohumu, mazotu, yer altından çıkan sulama suyunun sürekli zamlanması nedeniyle artık kendi kendilerine döndüremez duruma gelmişler, mağduriyetleri katlanmış.

Bakınız, üre gübresi dört ay önce 1.800 lirayken bugün 3.100 lira. Nasıl bu gübreyi alsın da tarlasına atsın? Bu durumda, önümüzdeki dönemde verimin düşmesi, rekolte kayıplarının yaşanması da olası. Bunun yansıması da ithalata bağımlı olan tarım politikamızın daha da ithalata yönelmesi. Yurt içinde çiftçimize vermediğimiz taban fiyatta ürün getirme desteğini yurt dışı çiftçisine veriyoruz yani ülkemiz ne yazık ki kendi çiftçisini kalkındırmıyor, yabancı çiftçiyi kalkındırıyor. Bu ileride daha büyük sorunlara, gıda güvencesi ve güvenilirliğinde ülkemiz adına sıkıntılara neden olabilir.

Değerli arkadaşlar, çiftçilerimizin yanı sıra besicilerimiz de büyük bir sıkıntı içindeler. Yem de yurt dışından ithal yem olması nedeniyle dövize bağlı fiyat artışları gerçekleşiyor. Şu an dolar durdu, yem fiyatlarındaki artış durmuyor. Bakınız, tarım, hayvancılık ve çiftçilik birlikte anılır. Bugün tarımın sorunlarının besiciye nasıl yansıdığının somut örneği şu: Yem yurt dışından ithal geliyor, karma yemde de kaba yemde de. Yurt dışından getirilen yemlerin içeriği mısır, soya, ayçiçeği tohumu küspesi, pamuk tohumu küspesi. Şimdi, bunların dördünde de yurt dışına bağlıyız. Kendimiz üretemez miyiz? Neden üretmiyoruz? Kendi çiftçimiz mısırını, soyasını, ayçiçeğini ve pamuğunu üretse hem hayvancılıkta sorun ortadan kalkacak hem dışa bağımlılıktan kurtulacağız. Patatesi bugün 1 liraya üreten üretici ne yazık ki 60 kuruşa satamazken tüketici de 4-5 kat fiyatla ürün almak durumunda kalıyor yani ne üreteni koruyan bir anlayış var ne tüketeni koruyan bir anlayış var. Aracılık sistemi düzenlenmediği için üretici ürettiğinden para kazanmayınca üretimden uzaklaşıyor, tüketici de ne yazık ki pahalı ürün alıyor. Peki, iktidar bu konuda ne yapıyor? Gübre fiyatı artınca gidip bayiyi basıyor, gidip patates deposunu basıyor, yanlış yerde sorun arıyor. Esas sorun, Adalet ve Kalkınma Partisinin tarım politikalarında. Çünkü uygulamada o bayiye gübre gelinceye kadar önce gitmesi gereken yer, şu anda bayisine gübre vermeyen GÜBRETAŞ, Tarım Kredi Kooperatifi ortağı GÜBRETAŞ'tan Tarım Kredi Kooperatifi kaç liradan gübre alıyor? İyi ya çünkü Tarım Kredi Kooperatifi de piyasa koşullarında satıyor. Bu düzeneğin değerlendirilmesi ve sorunun ciddi biçimde ele alınması gerekiyor.

Hayvancılıkta, 1980 yılında nüfusumuz 43 milyon, 83 milyon hayvanımız var, 2021 yılına gelmişiz, 17 milyon büyükbaş, 36 milyon küçükbaş hayvanımız var; Bakan, Avrupa'da büyükbüş hayvanda 1'inci olduğumuzu anlatıyor. Oysa ülkemiz ne yazık ki ithal hayvan bağlılığıyla var. Bugün Türkiye'de yerli ırk 1 milyon 700 binlere yuvarlanmış. Niye kendi ırkımızı geliştirmedik, niye kendi et hayvanlarımızı, süt veren hayvanlarımızı sahiplenmedik? Bunun sonucu da 34 çeşit GDO'lu yemi getirip bu hayvanlara yedirmek durumunda kalıyoruz.

Hayvancılık yapanların yaşamları gerçekten zor. İçinizde çiftliğe, ahıra giden oldu mu, bilmiyorum ama bir hafta o ahıra girip çıkarsanız kokusu üzerinize on beş gün siner ve çıkmaz. Yirmi dört saat hayvancılık yapan, o hayvanla birlikte yaşamın içindedir, gecesi yoktur, gündüzü yoktur. Ama et fiyatları artarken besicinin bundan fayda sağlamadığı bir düzene geldik. Onun için, et inekçiliği yapan da süt inekçiliği yapan da artan yem fiyatlarından dolayı para kazanamıyor. Aşısı, veterineri, bakımı, temizliği, işçiliği… Ne yazık ki hayvancılık yapanların diğer kalemleri yemin yanında küçük kalıyor. Hayvanı ithal, yemi ithal, çobanı ithal, sonra "yerli ve millî" tarım politikamız var. Anlaşılır bir durum değil.

Onun için, Bakanlığa da çağrı yapıyorum, iktidara da çiftçinin, besicinin sorunlarına eğilsinler, yoksa ülkemizin geleceği bu bağlamda karanlık diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Kamu Personeli - Bizi Sosyal Medyada Takip Edin!

Bakmadan Geçme