Gündem

Tarım Bakanı Faruk Çelik: "Bu Nasıl Bilim Adamlığı?"

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, “Farklı bakış açıları, düşünce ve bilim dünyasını zenginleştirir. Ancak ‘farklı olalım’ derken toplumun değerlerine yabancılaşmak, hiçbir akademik değere bağlı kalmadan devleti yönetenleri acımasızca eleştirirken, terör örgütlerine ses çıkarmamak, neyle izah edilir?” dedi. 

Bakan Çelik, Uludağ Üniversitesinin (UÜ) 2016-2017 Akademik Yılı Açılış Töreni’nde yaptığı konuşmada, Cumhuriyetin 93 yılda her alanda olduğu gibi yüksek öğrenim alanında da önemli mesafeler katettiğini söyledi. 

Çelik, 1923-1924 eğitim-öğretim yılında 1 üniversite, 307 öğretim elemanı ve 2 bin 914 öğrencisi bulunan yüksek öğretimin, bugün 193 üniversite, 156 bin öğretim elemanı ve 6,5 milyon öğrenciye ulaştığını kaydederek, “Görüldüğü gibi dünyadaki pek çok ülkenin nüfusuyla kıyaslanabilecek bir yüksek öğretim fotoğrafımız var. Eksiklerimiz yok mu? Elbette var. Eksiğinizi giderir yola devam edersiniz. Geldiğiniz her noktada muhakkak eksiğiniz olur. İşte gelişmek demek budur.” diye konuştu.

Üniversitelerin, evrensel düzeyde bilgi üretme ve yayma, ülke sorunlarına çözümler sunma, gençler için sağlıklı ve sürekli bir gelişimin yolunu açma gibi önemli misyonları üstlenen kurumlar olduğunu anlatan Çelik, bu hedefler doğrultusunda 1975 yılında “Bursa Üniversitesi” adıyla kurulan ve 1982’de Uludağ Üniversitesi adını alan bu bilim yuvasının, 40 yılı aşkın süredir gençlere ve geleceğe hizmet ettiğini vurguladı.  

– “Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği hedef budur”

Yeni öğretim yılının, gençlere, Türkiye’ye ve akademisyenlere hayırlar getirmesini temenni eden Çelik, şöyle devam etti:

“Cumhuriyetimiz, kurulduğu günden bu yana daima üretmeyi, kalkınmayı ve çağdaşlaşmayı hedef olarak seçmiştir. Çağdaşlık, çağın evrensel değerlerini kabullenirken, kendi milli ve manevi değerlerinden soyutlanmak değildir. Aksine kendi kişiliğimizi muhafaza ederken dünya ile oturup kalkabilmek ve uygar devletlerden biri olmak, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel hedefidir. Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği hedef de budur. Bu hedefe, kısır çekişmelerle, enerjimizi içeride tüketmekle, dünyadaki gelişmelere kapalı olmakla değil, değerlerini unutmayan, toplumuna yabancılaşmayan ama dünyayı da tanıyan nitelikli insanlarla ulaşabiliriz. Günümüzde nitelikli insan, bilgiyi üreten, kullanan ve teknolojiye dönüştürebilen insandır. Nitelikli insan toplumlarının geleceğini, bu toplumlar da dünyanın geleceğini şekillendirmeye başlamıştır.”  

Her toplumun bilgisi oranında güçlü ve o oranda saygın olduğunu ifade eden Çelik, Türkiye’nin bilgi merkezli şekillenmeye başlayan yeni dünya düzeninin gerisinde kalamayacağını dile getirdi. 

– “Bu nasıl bilim adamlığı?”

Çelik, dünyanın her yerinde bilimsel gelişmenin odak noktasının üniversiteler olduğuna işaret ederek, şunları söyledi:

“O halde bilgiye ulaşmada, bilginin üretilmesinde, geleceğe aktarılmasında, kısaca bilginin nitelikli insana dönüştürülmesinde de üniversitelerimiz büyük bir sorumluluk taşımaktadır. Bu da ancak üniversitelerde özgür düşünce ortamının oluşturulmasıyla mümkündür. Unutmayalım ki düşünebilmek, üretmenin ilk ve en önemli adımıdır. Farklı bakış açıları, düşünce ve bilim dünyasını zenginleştirir. Ancak ‘farklı olalım’ derken toplumun değerlerine yabancılaşmak, hiçbir akademik değere bağlı kalmadan devleti yönetenleri acımasızca eleştirirken, terör örgütlerine ses çıkarmamak, neyle izah edilir? Nasıl bilim, bu nasıl bilim adamlığı? Çığır açan çalışmalarıyla dünyada adından söz ettiren akademisyenlerimiz olduğu gibi, önüne konan her metni imzalamayı marifet sayan akademisyenler de olacaktır elbette. Hiç kuşku yok ki herkes istediği metne hatta isterlerse boş senetlere de imza atabilirler. Ancak bir insanın isminin başındaki unvanlar, terörü meşrulaştıran cümlelerini mazur göstermez. Elbette ki aydın olmak, bünyesinde eleştirel düşünceyi de barındırır. Herkesin bir dünya görüşü, felsefik düşüncesi ya da ideolojisi olabilir. Ancak muhalefet ettiğiniz meselenin çözümüne alternatif çözüm yolları üretemez ve sadece ‘istemezük’ derseniz, kimse size itibar etmez. Unutmayalım ki aydın olmak için önce insan olmak lazım.”

Çelik, Türkiye’nin kürsüden güç alan değil kürsüye güç katan akademisyenlerin gayretiyle gelişebileceğine değinerek, bunun sadece akademisyenler için değil siyaset için de geçerli olduğunu vurguladı. 

– “Yandaş terör örgütleri”

“Koltuğundan, makamından güç alarak yürüyen bir siyasetçiyle değil, koltuğuna güç veren, onu güçlü kılan bir siyaset anlayışıyla ancak Türkiye kalkınabilir” diyen Çelik, şunları kaydetti:

“Bütün kesimler için geçerli bu. Bu ülkenin kuru kahramanlara değil, çalışan üreten, küresel rekabette Türkiye’nin gücüne güç katan yüce insanlara ve fikirlere ihtiyacı var. Devletler, insanla ayakta durur, bilgiyle gelişir ve teknolojiyle kalkınır. Toplumlar ancak eğitimin, okulların ve üniversitelerin öncülüğünde ilerleyebilir. İslam dünyasının bugün içinde bulunduğu içler acısı halin temelinde, eğitime gerekli önemin verilmeyişi yatıyor. Gelişmiş ülkelerde üniversite düzeyinde okullaşma oranı yüzde 74 iken, aynı oran İslam ülkelerinde yüzde 25. İlk emri ‘Oku’ olan bir medeniyetin mirasçılarının bu tabloyu iyi irdelemesi ve gereğini yapması icap eder. Bugün terörle, yoksullukla, kanla, göz yaşıyla, sahillere vuran çocuk cesetleriyle anılan bu coğrafya, geçmişin medeniyet havzası idi. Batı ilmi dediğimiz fiziğin, kimyanın, matematiğin, astronominin, tıbbın temellerini Müslümanlar attı.”

Çelik, tarihçilerin ileride ciddi kafa yoracakları bir dönemden geçildiğine dikkati çekerek, savaşların taşeronlar eliyle yapıldığı, Ortadoğu’da 100 yıl önce yazılan senaryonun revize edilmek istendiği, küresel güçlerin terör örgütleriyle mücadele adı altında, “yandaş terör örgütleri”ni meşrulaştırdığı bir sürecin yaşandığını ifade etti.

-“Türkiye terörü yakından tanıyor” 

Bugün Ortadoğu coğrafyasının, geçmişte hiçbir sosyolojik hassasiyet gözetilmeden, emperyalistlerin masa başında çizdiği sınırların sancılarını yaşadığını anlatan Çelik, şunları kaydetti:

“Aynı hata bugün de tekrarlanırsa, Ortadoğu’da barış, hayallerde dahi mümkün olamayacaktır. Türkiye, Ortadoğu’da toprak bütünlüklerini savunmaya devam edecek, güneyimizde yeni ‘fason tabelalar’ın asılmasına, terör koridorlarının kurulmasına fırsat vermeyecektir. Esasında 2 ay önce yaşadığımız darbe girişiminin temel amaçlarından biri de Türkiye’yi içe kapatarak Suriye ve bölge denkleminin dışında tutmaktı. Türkiye’yi sömürge haline getirmek ve emperyalizmin ileri karakolu yapmaktı. Türkiye terörü yakından tanıyor. 30 yıldır mücadele ettiğimiz PKK, devletin Anayasal sistemini doğrudan hedef alan bölücü bir terör örgütüdür. 15 Temmuz’da yaşadığımız terör ise Anayasal düzenin kılcal damarlarına kadar işleyen ve sistemin araçlarını kullanarak devleti işgal etmeye çalışan FETÖ terör örgütüdür. Ama halkın gücü tankın gücüne galip geldi. Çok şükür ki milletimiz oynanan oyunu gördü ve Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla hem oyun kuran hem de oyun bozan olarak meydanlara indi. Bedenini taşın değil tankın altına koyan bu millete darbenin sökmediğini bütün dünya görmüş oldu.” 

Çelik, Türkiye’de 15 Temmuz’da yaşanan o karanlık geceye rağmen ekonomide en ufak bir sarsıntının olmadığını, ordunun büyük bir sarsıntı geçirmesine rağmen, bugün hem içeride hem dışarıda terör örgütlerine karşı başarılı bir mücadele verdiğini anımsatarak, bütün bunların Türkiye’nin ne kadar büyük bir millet ve devlet olduğunun gösterdiğini anlattı. 

-“Kimse emperyalizmin bekçiliğini bizden beklemesin”

Dünyada 2 dakikalık telefon görüşmesiyle milyonların caddeye dökülmesini sağlayacak bir liderin olmadığını ifade eden Çelik, şunları dile getirdi:

“Dünyada lider sorunu, yönetici sorunu var. Türkiye’de tam tersi ülkeyi en iyi şekilde yöneten, halkıyla bütünleşmiş olan bir lider kadro var. Sevip sevmemek ayrı bir olay. 15 Temmuz’da Cumhurbaşkanının bir an için olmadığını düşününüz. Biz geçmişte neler gördük neler; koltuğunu terk edenler… O öyle demedi; ‘Ben halktan biriyim. Halk köprüde şehit ediliyorsa benim geleceğim yer en karanlık noktadır. Yani İstanbul’a geliyorum ben. Yunan adalarına gitmiyorum’ dedi. Liderlik bu. Bunun için bu yaşanan süreçte kimse emperyalizmin bekçiliğini bizden beklemesin. Onun için biz bilimin öncülüğünde doğruları yapacağız. Sizlerin ikazlarıyla doğru istikamet ama onurlu bir yürüyüşü sürdürmek kararlılığındayız.”

– “Kuva-i Milliye ruhuyla hareket etmek durumundayız”

Bakan Çelik, töreni izleyen gençlere de şöyle seslendi: 

“Sevgili gençler, bu ülkenin ve bu milletin umudu sizlersiniz. Gençlik bir ülkenin enerji kaynağı, güç kaynağıdır. Onun içindir ki gençler daima yıkıcı ideolojilerin ve manevi değerlerimizi istismar eden, ihaneti ibadetle perdeleyen FETÖ gibi karanlık mihrakların hedefi olmuştur. Terör örgütlerinin gençlerimizi mankurtlaştırmalarına izin veremeyiz, vermeyeceğiz. Çok dikkatli olmak zorundayız. Gençlerimizi kemirmek isteyen bölücü ve yıkıcı terör odaklarına karşı Kuva-i Milliye ruhuyla hareket etmek durumundayız. Bu ülke, eli silah değil, kalem tutan, aklını ona buna kiralayan değil, sorgulayan, milli değerlerimizi özümseyen ve aynı zamanda da evrensel ilkeleri benimseyen gençlerin omuzlarında yükselecektir.”

UÜ Rektörü Prof. Dr. Yusuf Ulcay, Bakan Çelik’e çini tabak ve üniversitenin 40. yıl kitabını hediye etti.

Törene, Bursa Valisi İzzettin Küçük ve Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe de katıldı. 

Bakan Çelik, törenin ardından Görükle Yerleşkesi’ndeki Ziraat Fakültesi ve Veteriner Fakültesini ziyaret etti. 

KAMUPERSONELİ.NET – AA