Kanal İstanbul kimin için yapılıyor? ABD ve Katarlılar için olabilir mi?
Birçok sivil toplum kuruluşları, Muhalefet ve on binlerce insan, yağmur-kar, soğuk, hastalık dinlemeden Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerine akın etti.Kanal İstanbul'a itiraz etmek için yüzlerce metre kuyruk oluşturup saatlerce bekledikten sonra itiraz d
Birçok sivil toplum kuruluşları, Muhalefet ve on binlerce insan, yağmur-kar, soğuk, hastalık dinlemeden Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerine akın etti. Kanal İstanbul’a itiraz etmek için yüzlerce metre kuyruk oluşturup saatlerce bekledikten sonra itiraz dilekçelerini vermeye çalıştılar. Bir taraftan vatandaşlar itiraz dilekçelerini ilgili yerlere iletmeye çalışırken, diğer taraftan muhalefet kanadından ve birçok sivil toplum kuruluşlarından Kanal İstanbul için referandum çağrısı yapılarak, böyle önemli olan bir proje için öncelikli olarak bilim insanlarının canlı yayınlarda tartışmaları ve sonrada halka sorulmaları istendi.
Vatandaşın Kanal İstanbul projesine en çok karşı çıktığı konular arasında İstanbul’un en büyük içme suyunun kaynaklarından Sazlıdere barajının ve Terkos Gölünün yok olması, projenin deprem riskini arttırması ve doğa katliamı gibi gerekçeler bulunurken siyasi kanat; ABD’nin ve NATO birliklerinin Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nden dolayı 83 yıldır giremediği Karadeniz sularına, Kanal İstanbul’un yapılması ile Montrö’nün delerek girebileceğini ve bu şekilde Türkiye’nin büyük bir tehditle karşı karşıya geleceğini dile getiriyor. Siyasi kanadın diğer bir endişesi ise, Kanal İstanbul’un rant için yapılması konusu… Başta Katarlılar olmak üzere 3 farklı kökenden Arapların, Kanal İstanbul güzergahında en büyük paya sahip olmaları, muhalefetin endişenin ne kadar yerli olduğunu gösteriyor.
KANAL İSTANBUL HALK İÇİN Mİ YAPILIYOR?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugün Kocaeli’nde Kanal İstanbul Projesi için son noktayı koydu. Daha önceki zamanlarda, en iyisini benim halkım bilir diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm yapılan kanal İstanbul referandumu çağrılarına karşı, ‘’isteseniz de istemeseniz de bu kanal İstanbul yapılacak’’ dedi. Daha önceki Kanal İstanbul açıklamalarında ise, projeyi üstlenecek bir firma bulamazsak milli bütçe ile yapacağız demişti. Ne köprüler için ne Tank palet fabrikası ne şeker fabrikaları ne metrolar ne otoyollar ne de bir başka şey için milli bütçe terimini kullanmayan Erdoğan bu kez kanal İstanbul için kullanmıştı… Türkiye’de yaklaşık 8,5 milyon işsiz varken, 20 milyona yakın kişi açlık sınırının altında yaşarken, çiftçilerimiz bitme noktasındayken, EYT’lilerin sorunları sadece 25 milyar TL’ye çözülürken, yaklaşık 110 milyar TL’ye Kanal İstanbul’un yapılması ısrarı neden? Kanal İstanbul’un milli gelire katkısı ne olacak? Asgari ücret 5 bin TL mi olacak? Köprüler ve yollar özel şirketlerden alınıp vatandaş daha mı ucuza geçiş yapacak? Eğer halk için yapılmış olsaydı, öncelikli olarak bu konulara para harcanırdı diye düşünenlerdenim. Çünkü halkın yalı konaklarından ziyade, ekmeğe daha fazla ihitayacı var. Peki Kanal İstanbul kimin veya kimler için yapılacak? İşte bu soruyu sormak gerekiyor. Bu soruların cevaplarını bulmak için ise uzmanların görüşlerine başvurmakta fayda var!
KANAL İSTANBUL KATARLILAR İÇİN Mİ YAPILIYOR?
Kanal İstanbul projesinin güzergahı 2018 yılında Ulaştırma Bakanı tarafından açıklanması rağmen, Katarlılar 2015 yılında Kanal İstanbul projesi için reklam filmi yaptı. Söz konusu reklam filminde dünyada eşi bulunmayan son modern lüks gökdelenlerden, cami biçimine kadar her şeyi kapsayan. Rusya, İran, Almanya, Çin, Fransa, ABD ve benzeri ülkelerin bölgede gümrüksüz satış sahalarının bulunacağı ayrıca Kanal İstanbul projesinin Türkiye’de en büyük yeşil alana sahip il halini alacağı, içerisinde 7,5 milyon insan yaşayacağını birçok turistin yaşam alanı haline gelecek ifadeleri kullanılıyor.
Hemen arkasından ise Katar Emirinin annesi Kanal İstanbul güzergahında 44 bin metrekarelik arsa alıyor. Bu sadece bilinenlerden… 30 milyon metrekarelik bir arsa satış sirkülasyonunun yaşandığını tespit ettiklerini açıklayan İBB başkanı Ekrem İmamoğlu, en büyük arazilerin 3 büyük Arap şirketine ait olduğunu söyledi.
Tank Palet Fabrikasını Katarlılara verdik. Türk Telekom’u Katarlılara verdik. Digitürk ve daha birçok kurum Katarlılara özelleştirme ve kiralama yöntemi ile verildi. Duruma bakıldığı zaman, Kanal İstanbul Projesi’nin Katarlılar için veya o bölgede zengin Arapların ikamet etmesi için yapıldığı da söylenebilir mi acaba… Bunu elbette bilemeyiz ama gidişata bakarak kendi içimizden bir yorum yapabiliriz herhalde…
KANAL İSTANBUL ABD DEDİ DİYEMİ YAPILACAK?
Emekli Koramiral Atilla Kıyat, ABD Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey'in Ankara Büyükelçisi olduğu dönemde kendisini ziyaret edip Montrö'yü delmeyi teklif ettiğini söyledi.
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, daha önce ülkemizde ABD Büyükelçisi idi. Kayseri'de benim genel müdürü olduğum şirketin tekstil fabrikasını ziyaret etmek istedi. ‘Buyurun' dedik, geldi. ‘Siz Kuzey Deniz Saha Komutanı idiniz, Karadeniz ve Boğazlardan sorumluydunuz, Türk ve ABD Donanmaları, Karadeniz'de çok iyi şeyler yapabilir' dedi. ‘Tabii ki ama, Montrö Sözleşmesi prensipleri dahilinde' dedim. ‘Türkiye ve ABD istedikten sonra kimse bir şey yapamaz' dedi. ‘Hayır büyükelçi, bu sözleşme Türkiye için hayati öneme haizdir ve hiçbir nedenle dışına çıkmayız' dedim. Sustu, niyeti Karadeniz'e çıkaracakları gemilerden atılacak füzelerle, Ortadoğu'daki hedefleri, hiçbir tehdide maruz kalmadan vurmaktı. Ankara'ya giderek, görüşmeyi Deniz Kuvvetleri Komutanı'na aktardım. ‘İlgililere aktarabilir miyim' dedi. ‘Tabii' dedim ve MGK'da paylaştığını öğrendim.
Montrö ile Boğazlar'dan geçiş özgürlük hakkına sahip olmasına rağmen geçiş kuralları Türkiye'nin koyduğu kurallara bağlıdır. Kuvvetler dengesini koruyan anlaşmadır. Kanal yapıp geçişlerin oradan yapılmasını zorlarsanız Montrö masaya yatırılacaktır. Montrö'yü gündeme getirecek her şeyden uzak olmalıyız. Bu Türkiye'nin izlediği politika." Dedi.
MONTRÖ TÜRKİYENİN OMURGASIDIR
Emekli tümamiral Cem Gürdeniz şöyle konuştu;
‘’Türkiye Cumhuriyetin iki omurgası varsa biri Lozan Antlaşmasıdır diğeri ise Montrö’dür. Varlığımızı bir yönde Karadeniz’in boş tutulmasına borçluyuz. Kanal İstanbul’un Karadeniz’de ki dengeleri değiştirebilecek, Montrö sözleşmesini ruhuna bir meydan okuma yaratabilecek bir süreci başlatabilir diye endişemiz var’’ dedi.
Kanal İstanbul, Montrö Boğazlar Sözleşmesine yani Türkiye’nin bel kemiğine zarar verebilir endişesini dile getiren, NATO’da 7 yıl görev yapmış Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz ‘’Çünkü Kanal İstanbul Montrö Sözleşmesini etkisiz hale getirebilir, 83 yıldır boğazlardan geçemeyen cephane yüklü onlarca savaş gemisi Karadeniz’e kadar ilerleyebilir. Özellikle Amerika, Rusya ve Türkiye hattında şiddetli bir gerilime neden olabilir’’ dedi.
KANAL İSTANBUL EN ÇOK KİMİN İŞİNE GELİR?
‘’Böyle bir kanalın yapılması tabii ki de Rusya’nın çıkarına değildir’’ diyen Cem Gürdeniz şöyle dedi; ‘’Montrö’den kayıtsız şartsız en çok rahatsız olacak olan Amerika Birleşik Devletleri’dir. Çok hassas olmamız lazım. ABD şu an dünyanın bütün okyanusların bütün önemli düğüm noktalarını kontrol ediyor ama Karadeniz’e Montrö anlaşmasından dolayı giremedi. Karadeniz ABD’nin kısıtlı olduğu tek alandır. ABD Karadeniz’e istediği zaman istediği şekilde giremiyor. Bunu da bir süper güç olarak asla ve asla kabullenemiyor. ABD hemen hemen her 6 ayda bir Türkiye’de ya Dışişlerine ya da başka bir yere Montrö ile ilgili bir teklifle gelirler. İmzacı değildirler ama tetikçi bulmaları kolaydır. Yani bugün Romanya’yı, Bulgaristan’ı kullanabilirler’’ dedi.
Emekli Tümamiral Gürdeniz ‘’Türkiye Mavi Deniz’’ isminin yaratıcısı. Türkiye’yi uluslararası temsil etmiş, NATO’da görev almış, FETÖ kumpası ile 3,5 yıl cezaevinde kalmış başarılı ve önemli bir isim. Kanal İstanbul ile birlikte tartışmaya açılan Montrö Boğazlar Sözleşmesinin, Türkiye için öneminin altını çizdi.
Montrö ile biz Türk boğazlarını geri aldık diyen Gürdeniz, konu ile ilgili şöyle devam etti konuşmasına;
TÜRK VATANININ BÜTÜNLÜĞÜ MONTRÖ İLE SAĞLANMIŞTIR
‘’ Montrö ile Türk Boğazlarının egemenliğini aldık çünkü 1936’ya kadar maalesef boğazlarda herhangi bir askeri tesis kuramıyorduk, donanma bulunduramıyorduk, tersane kuramıyorduk… Yani Türk vatanının bütünlüğü Montrö ile sağlanmıştır. O yüzden ben o döneme ‘’birinci mavi vatan savaşı’’ diyorum dedi.
Cem Gürdeniz’e göre Montrö sözleşmesinin devre dışı kalması başta Türkiye ve Rusya olmak üzere tüm dünya için yeni bir tehlike anlamına geliyor. Gürdeniz;
KANAL İSTANBUL PROJESİNİ GÜNDEME BİLE GETİRMEMESİ LAZIM
‘’Rusya için Montrö sözleşmesi kendi güvenlikleri açısından bir kaledir. Bir vidanın sökülerek sistemin çökmesine izin vermemek lazım. Montrö sözleşmesi çok hassas bir konu. Şu an emperyalizmin giremediği tek alan burası. Türkiye kendi çıkarları için, Karadeniz’i boş tutması gerekiyor. Karadeniz’i boş tutmak için ise Kanal İstanbul projesini gündeme bile getirmemesi lazım’’ dedi.
Gürdeniz’e göre Kanal İstanbul’dan edilecek hiçbir maddi kaynak, ortaya çıkaracak güvenlik sorunundan daha önemli değildir.
‘’Kalkıp da 3 kuruş 4 kuruş için Kanal İstanbul’u gündeme getirirseniz, gelecek kuşaklarını, torunlarımızın emniyetini, güvenliğini tehlikeye atarsınız’’ diyen Emekli Tümamiralin açıklamaları büyük bir tartışmanın önünü açtı.
ABD, BİRTAKIM STRATEJİK HESAPLAR İÇİNE GİRECEK
Uluslararası hukuk uzmanı Prof. Dr. Hüseyin Pazarcı, yaptığı açıklamada 1936 tarihli Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin, Türkiye’nin ve Karadeniz’e kıyıdaş diğer ülkelerin çıkarına olduğunu vurgulayarak “Montrö’den rahatsız olanların başında ABD gelmektedir. Montrö’yle oynanırsa ABD, birtakım stratejik hesaplar içine girecek, Türkiye büyük bir uluslararası baskı altında kalacaktır” dedi.
Projenin güvenlik ve askeri boyutlarını değerlendiren emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, ise Kanal İstanbul’u “tamamen bir rant projesi” olarak nitelendirerek projenin güvenlik açısından yeni riskler yaratacağını belirtti. “Kanalla İstanbul’un Avrupa yakasının bir ada olacağına dikkat çeken Gürdeniz, “Yarın bir tahliyeyi gerektirecek büyük bir felaket olursa bu adadan insanlar nasıl tahliye edilecek? Biz daha bir futbol maçı olduğunda 30 bin kişiyi yönetemiyoruz.
İSTANBUL VE TRAKYA’NIN SAVUNMASI DA ZORLAŞACAK
Şimdi kalkıp Batı İstanbul adasına 8 milyon insan konuluyor. Olaya jeopolitik perspektiften bakıldığında bu kadar yoğun nüfuslu küçük bir ada yaratılmaması gerektiğini savunuyorum. Yaratacağı çevre, ekoloji, demografi sorunları bir yana jeopolitik perspektiften bakıldığında İstanbul gibi Türkiye’nin ekonomi, sanayi, kültür gibi sinir uçlarının birleştiği bir alana böylesine bir ada devletçiği kurulması büyük bir risktir” ifadelerini kullandı. Gürdeniz, Kanalın, İstanbul’un ve Trakya’nın savunmasını da zorlaştıracağını vurguladı.
Bakmadan Geçme





