• Haberler
  • Gündem
  • Normalleşme süreci hakkında Uzman Çocuk Gelişimi ve Eğitimcisi Nebahat Boğut'tan önemli uyarı! Acele edilmemeli yoksa tüm sektörler ağır darbe alır!

Normalleşme süreci hakkında Uzman Çocuk Gelişimi ve Eğitimcisi Nebahat Boğut'tan önemli uyarı! Acele edilmemeli yoksa tüm sektörler ağır darbe alır!

Uzman Çocuk Gelişimi ve Eğitimcisi ve Özel Okul Öncesi Eğitim Kurumları ve Çocuk Kulüpleri Kurucuları Derneği Onursal Başkanı Nebahat Boğut, Kamupersoneli.net Ankara temsilcisi Eğitimci Yazar Rıza Ceylan'a Özel Okul Öncesi Eğitim Kurumları, kadın istihdam

Uzman Çocuk Gelişimi ve Eğitimcisi ve Özel Okul Öncesi Eğitim Kurumları ve Çocuk Kulüpleri Kurucuları Derneği Onursal Başkanı Nebahat Boğut, Kamupersoneli.net Ankara temsilcisi  Eğitimci Yazar Rıza Ceylan’a  Özel Okul Öncesi Eğitim Kurumları, kadın istihdamı ve çocuklarıla aileleri yakından ilgilendiren tüm konular hakkında bir söyleşi gerçekleştirdi.

CORONA VİRÜS SALGINI SÜRECİNDE ACELE EDİLMEMELİ!

Corona virüs salgını sürecinde, “Okul öncesi çocuklarıyla bu salgın dönemde alınacak kararların, olumlu ya da olumsuz acele edilmemesi gerektiğini düşünüyorum.” Diyen Boğut, “Bizler yeni normalleşmeye geçmeden önce hem kurucularımızı hem de eğitimcilerimizi eğitiyor, almamız gereken önlemler konusunda sürekli online toplantılar yapıyorduk. Bu duruma rağmen telaşlandık.” İfadelerini kullandı.

SEKTÖRÜMÜZ AĞIR DARBE ALIR

Ayrıca şu anda her şeyin normalleşmiş göründüğünü dile getiren Boğut, “Hepimiz normalleşmek istiyoruz. Umarım yeni normalleşme programını başarı ile gerçekleştirebiliriz. Aksi durumda ne yazık ki birçok sektörde olduğu gibi bizim sektörümüzde ağır darbe alır diye düşünüyorum. Böyle bir durumda Özel kreşlerin sayısının oldukça düşeceğini, kadın istihdamının bir hayli azalacağını düşünüyorum. Umarım en kısa zamanda aşı çalışmalarında bir sonuca ulaşılır ve tüm dünya bu kâbustan kurtulur. “ dedi.

Haber

Uzman Çocuk Gelişimi ve Eğitimcisi ve Özel Okul Öncesi Eğitim Kurumları ve Çocuk Kulüpleri Kurucuları Derneği Onursal Başkanı Nebahat Boğut, Kamupersoneli.net Ankara temsilcisi  Eğitimci Yazar Rıza Ceylan ile yaptığı röportajda sorular ve cevaplar şöyle:

Okulların kapalı olduğu şu süreçte, okul öncesi eğitim kurumlarının açılması kararını nasıl değerlendirirsiniz?

Dünyayı sarsan ve halk sağlığını tehdit eden bir virüse karşı, çalıştığımız yaş grubunun COVİD-19 taşıyıcı olması sebebi okul öncesi eğitim kurumlarının kapatılması çok doğru bir karardı ve bizler bu kararı hep destekleyen kitle olduk. Olması gerekenin olduğunu düşündük. Bu sürede içinde bulunduğum ve onursal başkanı olduğum Özel Okul Öncesi Eğitim Kurumları  ve Çocuk Kulüpleri Kurucuları Derneği’nde  bir çok çalışma yaptık. Bu çalışmaların içinde en önemlisi bağlı bulunduğumuz bakanlıklarla iletişim kurup, dünya sağlık örgütünün önerilerini ile Unicef ‘in erken çocukluk döneminde pandemi için alınması gereken önlemler konusunda görüşlerimizi ilettik. Bu görüşlerimizin en önemli kısmı ise; Erken çocukluk dönemindeki okul öncesi çocukları hastalanma açısından risk grubunda değil ama taşıyıcı anlamında risk grubundalar. Bu nedenle kreş gündüz bakımevleri ile anaokullarının açılış tarihinin 5 Ağustostan önce yapılmaması gerekliliği idi. Fakat Sayın Cumhurbaşkanı ilk olarak 15 Haziran da kreş gündüz bakımevlerinin açılma kararını açıkladı. Daha sonra yeni normalleşme dönemine girildiğini ve 1 Haziranda açılacağını duyurdu. Oysa biz STK olarak,15 Hazirana da itiraz ederek,  daha pandemi de vaka sayısının binlerde olduğu zamanda ve bu çocukların taşıyıcılığının devam ettiği, aşının bulunmadığı dönemde 15 Haziranın  çok erken olduğunu, bulaş oranının yüksek olduğunu, Personelimizin çalışmak istemediğini, (çünkü personel toplu taşıma araçları kullanıyor) bağlı bulunduğumuz MEB ve Aile bakanlığına ilettik. Çünkü bir  çocuğun virüsü  taşıması demek o çocuğun ailesinde bir  virüs bulunması demek, bütün okulun okuldaki çocukların kreşteki çocukların  ailelerinin, personelin ve ailelerinin  karantinaya girmesi anlamına geleceği konularında görüş bildirdik. Ancak 28 Mayıs 2020 tarihinde yapılan kabine toplantısı sonunda 1 Haziran 2020 tarihinde kreş gündüz bakımevleri ve özel anaokullarının açılması kararı elbette bizleri hem çok şaşırttı ve telaşlandırdı.

Haber

Bizler yeni normalleşmeye geçmeden önce hem kurucularımızı hem de eğitimcilerimizi eğitiyor, almamız gereken önlemler konusunda sürekli online toplantılar yapıyorduk. Bu duruma rağmen telaşlandık.  Çünkü; bizler tehlikenin farkına olan ve yaş grubu itibariyle 0-6 yaş grubu çocuklarla çalışan, önlemlerin çok dikkatli ve yoğun alınması gereken kurumlarız. Sağlık Bakanlığının, MEB, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, DSÖ ve UNICEF’in önlemlerini dikkate alarak bir kısım kurumumuz 1 Haziranda, bir kısım kurumumuzda 15 Haziranda olacak şekilde kurumlarını açılışa hazırladık. Ekonomik nedenlerle normalleşmeye çalışırken çalışan ailenin mağdur olmaması için  alınan bir karar olduğunu anlıyorum ancak yine de acele ve erken alınmış bir karar olduğunu düşünüyorum İyi tarafından da bakmaya çalışıyorum. Nereye kadar kapatacağız?

Veliler okul öncesi eğitim kurumlarına çocuklarını göndermek istiyor mu? Gelen öğrenciden aldığınız ücretler  masraflarınızı karşılamaya yetecek mi?

Kurum kurucuları olarak bağlı olduğumuz bakanlıkların bizlere gönderdiği yönergelere uygun şekilde hatta daha fazlasını göz önünde bulundurarak kurumlarımızı açtık. Ancak velilerin elbette belirli tedirginlikleri var çok haklılar. İşine tam zamanlı başlayan ve çocuğunu emanet edemeyecek durumda olan aileler anaokullarına ve kreş gündüz bakımevlerine elbette gönderiyor.  Lakin 1 Haziranda açılan kurumlarımıza devam eden çocuk sayımız oldukça az. Haziran ayının ikinci haftasında çocuk sayılarımız biraz daha arttı. Kurum kapasitesinin ¼ gibi sayılarla hizmet vermeye başladık. Henüz bu oranlara ulaşamamış üyelerimizin olduğunu da biliyorum. Bu nedenle hem personel hem de binası kira olan kurucularımız masraflarını karşılayamıyor. Ya kendi öz varlıkları ile veya bazı ekonomik önlemlerle şu anda hizmet vermeye çalışıyor. Ne yazık ki birçok kurucumuzda yürütemeyeceğini düşünerek kapanış yapmak zorunda kaldı.

Özel okul öncesi eğitim ve çocuk kulüpleri kadın istihdamının yüksek olduğu kurumlar. Kadın çalışanı oranı yüksek kurumlarız.

Çok az erkek çalıştıran kreş ya da gündüz bakımevi var. Yani çalışan desteğine en çok ihtiyacı olan kurumlarız. İşten çıkarmayı elbette tercih etmeyiz, zaten edemiyoruz. Ancak 5-10 çocukla da bir işletmenin hem kira ödeyip hem de çalışanına maaş ödemesi mantıksal ve matematiksel olarak mümkün değildir. Bir de ertelenmiş  geri ödemeler (kira,fatura ve krediler ) söz konusu olacağını düşünürsek ne yazık ki sektör olarak çok zor günlerin geleceğini ve kurum sayılarımızın azalacağı günler bizleri bekliyor.

Haber

Özel okul öncesi eğitim kurumları kârlı bir sektör müdür?

Dışarıdan bakılıp, kaba bir hesap yaptığınızda karlı görünebilir ancak; gideri ve maliyetleri çok yüksek bir sektör. Bugün bir kreş açmak isteyen kişinin zorunlu çalıştırması gereken en az 4 personel çalıştırması gerekiyor. Müdür,aşçı,bakım elemanı, öğretmen bu kişileri aynı maaşla çalıştıramayacağınızı düşünürseniz bile sadece personel giderinin maliyetini hesaplayın lütfen. Bina kira ise stopajı ile birlikte gideri, çocuklara verdiğiniz üç öğün yemek, ısınma, Elektrik ve su bedellerini vb. iş yeri olarak ödediğinizi ve daha nice akla gelmedik harcamaları düşündüğünüzde karlı olmadığını anlarsınız. Ancak şöyle yanlış ve yanılgı dolu bir algı ve hesaplama var. Örneğin 30 çocuk *1000 =30000 TL oh yarısını harcasa yarısı 15000 mis gibi kar gibi. Hiç öyle değil inanın .

Okul öncesi eğitim kurumları kapanışlarının Eylül ayına yansıması nasıl olur?

Eylül ayında ne olur gerçekten bu konu çok karışık. Şu anda her şey normalleşmiş görünüyor, o şekilde davranılıyor. Hepimiz normalleşmek istiyoruz. Umarım yeni normalleşme programını başarı ile gerçekleştirebiliriz. Aksi durumda ne yazık ki birçok sektörde olduğu gibi bizim sektörümüzde ağır darbe alır diye düşünüyorum. Böyle bir durumda Özel kreşlerin sayısının oldukça düşeceğini, kadın istihdamının bir hayli azalacağını düşünüyorum. Umarım en kısa zamanda aşı çalışmalarında bir sonuca ulaşılır ve tüm dünya bu kâbustan kurtulur.

Haber

Özel okul öncesi Kurumları olarak devletten beklentiniz nedir?

Bizler kadın istihdamında önde olan kurumlarız.

Giderimizin büyük çoğunluğu personel için yaptığımız harcamalar. Daha önce belirttiğim gibi bir kreş en az dört personel çalıştırmak zorunda bunun çoğu zaman dördü kadın. Kalıcı olarak SGK primlerinde kesinlikle destek verilmelidir. Ayrıca Vergi oranlarımızda oldukça yüksek. Bugün pırlantada ve kuyumda %0 olan KDV , geleceğe hizmet eden bir sektör olarak bizler  her çocuk için %8 KDV ödüyoruz. Maaşlarla ilgili olarak kısa çalışma ödeneğinin kadın istihdamının çok yoğun olduğu, özellikle bizim sektörümüzde devam etmesi lazım. Ortalama özel anaokulu özel kreş ve gündüz bakım evlerinin Türkiye de toplam sayısı 4.000 üzerinde . Sadece basit bir hesap yapalım. Her kurumda 4 kadın çalışsa 16.000 kadın çalışıyor ve bu kadınların aileleri demektir. Yaşadığımız pandemi sürecinde hiç arzu etmiyoruz ama ne yazık ki gerçek olan birçok özel kreş ve anaokulu kapanacaktır. Kapanan kurumlarda çalışan bu kadınlar issiz kalsın istemiyoruz. Vergi oranlarını da biraz aşağı indirebilseler. En önemlisi kısa çalışma ödeneği devam etse birçok sektör ayakta durabilir.

Bir kadının çalışması işe gidebilmesi için çocuğunu bırakması gerek. Bu durumun başka tehlikeleri de var.

Bu arada çocukların eğitimlerini ve gelişimlerini tehlikeye sokan birçok yasal olmayan kurumlar ve kişiler türeyecek. Şimdi ehil olmayan insanlara çocuklar bırakılacak. Eğitim programı uygulamayan kişiler, pedagojik formasyonu olmayan , bakıcılık adı altında çocuğa ne verecek ? Her şeyi verebilir.  Her şeyi empoze edebilir. Anne babalar böyle tehlikelerle karşı karşıya kalacak. O yüzden bu sektöre bakanlıklarımızın çok ciddi sahip çıkması lazım.

Ayrıca bakanlıklarımızın kurumlarımızı  denetleyerek

okul öncesi eğitim kurumlarına çocuklarınız gidebilir şeklinde aileleri  teşvik etmesi ,yüreklendirmesi gerekir.

Bu çocuklar önce risk grubunda olan anneanne babaannelere bırakıldı.  Anne baba iş sonrası çocuğunu anneanne babaanneden alıyor, sonra işten gelirken önlem almıyorsa,  çocuk ertesi gün virüsü anneanne babaanneye götürüyor. Biz normalleşmenin çok önemli bir parçasıyız.  İnsanlar işe gidiyorsa çocuklarını güvenecekleri alışık oldukları kurumlara teslim etmeleri gerekiyor. Kadının iş hayatına devamı isteniyorsa maddi manevi kreş ve anaokullarına destek çıkılmalı.

Haber

İçinde bulunduğumuz dönemde çocuklar duyduklarından gördüklerinden daha çok etkileniyorlar.  Bu süreçte yaşananları, ölümü çocuklara ne kadar ve nasıl anlatmak lazım?

COVİD-19 dünyanın ilk kez yaşadığı bir süreç. Hepimiz kaygılandık, endişelendik. Hepimizin psikolojik olarak zarar gördüğünü düşünüyorum. Ama en büyük zararı okul öncesi çocuklarına oldu. Ölüm ve ağır hastalıklar okul öncesi çocukları için soyut kavramlardır. 8 Yaşına kadar soyut kavramı algılayamazlar. Somut dönemdelerdir. Doğal olarak ölümü onlara anlatsanız, gösterseniz bile çok daha başka algılayabilirler.  Ölüm evet cansızlık ve  nefes almıyor ama ölünce ne oluyor kısmı çok soyut. O yüzden çocukların psikolojileri çok ciddi anlamda örselendi. Bunun farkındayız. Aileler kendi kaygılarını çocuklarına çok kötü yansıttı.  Çocukların parklarda elleri havada gezdiğini görüyorum.  Çocukların bu olumsuzluklarını düzeltmek yine biz eğitmenlere düşüyor. Çünkü anne babalarında kendilerince çok büyük kaygıları var.

Her şeyden önce çocuklar ekran bağımlısı oldu.

Erken çocuklukta biz  (erken çocukluk dönemi  bilimsel olarak 0 ila 8 yaş arası)  ekran bağımlılığı konusunda uyarılarda bulunurken ,  en fazla 15 dakika derken bu süreler genişledi. Belki çok kısa  süreli olması konusunda tolerans gösterilebilir ama  şu bir gerçek ki çocuklara Mart ayına kadar kazandırdığımız bütün kazanımlarımızın bir çoğunun yok olduğunu düşünüyorum. Sosyal olarak gelişimlerinin gerilediğini biliyoruz.

Pandemi konusunda benim görüşüm. Obsesif ,sosyal gelişimi geride ,kaygılı bir nesil ile karşı karşıya kalacağız.

Çocukluk dönemi travmaları ileriki yaşlara taşınabiliyor Bu bir travma mıdır ?

Benim görüşüm evet bu bir travmadır. Ancak bu travmayı tüm dünya hep birlikte yaşıyoruz. Biz yetişkinler bu travmayı zaman içerisinde atlatabiliriz. Dikkatli davranmayan aileleri için 3-6 yaş arasındaki çocuklara yaşattığımız bu süreç ne yazık ki travmatik bir  durum. Bu çocuklar ilerleyen dönemlerde ergenliklerini çok zor geçirebilirler. Bu çocuklar yetişkinliklerinde büyük hatalar yapabilirler. Bunun içinde, en büyük görev anne babaya düşüyor. Yetişkinlerin kaygısı ne yazık ki çocuklara yansıdı. Anne babaların, salgından dolayı vaka ve ölü sayılarının kaç tane olduğunu izlemesinden ziyade, çocuğumu nasıl korurum diye takip etmesi gerekir. Bunun birçok yöntemi var. Dijital çağdayız çok güzel yayınlar var.

Eğer destek alınmazsa

, ben şu an 3 yaşında olan çocuğun bundan 10 yıl sonra ergenliğe girdiğini düşünmek istemiyorum.

Ailelerin,  eğitimini almış yetkin kişilerden mutlaka destek almalarını öneriyoruz.

Bu nedenle de kreşler ve anaokulları kurtarıcı olabilir. Her krizden fırsat yaratan insanlar var. Ailelerin buna çok dikkat etmesi lazım. Ne olur iyi araştırsınlar. Uzman insanlardan ve yetkin kişilerden destek alsınlar. Sosyal medyayı şöyle bir gezdiğinizde herkesin uzman olduğunu görüyorlar. Yani ben kendi adıma bu kadar uzmanın olduğu bir dönemi yaşamadım.

Haber

Şunu özellikle rica ediyorum

.  Bu ülkede 1980 den itibaren üniversitelerde pedagog yetiştirilmiyor. Çünkü pedagoji bölümleri 1980 yılında kapatıldı.

Onun yerine çocuk gelişimi bölümleri açıldı. Yani şu anda

25-40 yaş aralığında ben pedagogum diyen biri varsa,  bilin ki bu insan pedagog değil

. Bu insanın ne olduğu araştırılmalı.  Pedagogum diyen kişinin ortalama yaşı şu anda en gencinin 65 yaşında olması lazım. Bu çok önemli.  Bana, velilerim hocam biz bir pedagogla görüştük şeklinde geliyorlar. Benim sorduğum ilk soru: kaç yaşındaydı  pedagog ?  30 ise   O pedagog değil.

Bakın şimdi bir moda var; Çocuk gelişim merkezleri. Güvenli Bağlanma merkezleri, vb. araştırmalarımız sonucunda gördük ki; ne Aile Bakanlığı’nın yönetmeliklerinde, ne Sağlık Bakanlığının yönetmeliklerinde ne de Milli Eğitim Bakanlığının yönetmeliklerinde bu gibi kurumların tanımları ve uyması gereken kuralları içeren yönetmelikleri yok. Yani sadece vergi levhası olan, denetim yapılmayan, kurum içinde çalışanların standartları ve eğitimlerinin belirlenmediği kurumlardır. Biz bu kurumlarla da mücadele ediyoruz. Peki bu kurumları kim denetliyor?  Resmi olarak kaydı olmayan bir kurumu, kimse denetlemiyor.

Bana bazı aileleri  şöyle geliyorlar: Hocam biz çocuk gelişim merkezine gittik. Peki ne yaptılar size orada? Ölçek kullandılar. Kimdir size o testleri yapan? Orda ki pedagog . Kaç yaşındaydı? pedagog ? 26-27 Ülkemizde  1980 de Üniversitelerdeki  pedagoji bölümleri kapatıldı.  Pedagoji bölümlerinin yerine Türkiye’de üniversitelerde 45 in üzerinde çocuk gelişimi bölümleri var. Kişi, 4 yıl  çocuk gelişimi bölümünü okur, üstüne yüksek lisansını yaparsa uzman çocuk gelişimci olur. Yani çocuklarımız için endişelenip, onlar için bir çaba içerisine girildiğinde başka hatalar yapılmamalı.

Çocuklarına psikolojik destek alacak ailelerin çok dikkatli davranmaları lazım. Psikolog, psikiyatri ve Çocuk gelişimcilerden veya bu alanı temsil eden STK ‘lardan (Tük Psikologlar derneği, Çocuk Gelişimi Mezunlar derneği, Türkiye Okul Öncesi Eğitimini Destekleme Derneği gibi ) destek almak ailelerin birincil görevi olmalıdır.

Bu süreçte tüm sosyal çevresinden uzak kalan çocuklarımız zaman zaman öfke patlamaları yaşayabiliyor. Öfke ile bu dönemde nasıl baş edebiliriz?

Aslında virüsten öncede bu bir sorundu. Aileler çocuklarının sınırlarını net koymamışlardı. Bizim hep talebimiz; Çocukların sınırlarını belirlemek ve tutarlı davranmak zorundasınız derdik.  Bunu, virüs öncesi doğru sağlayamadığımız için, virüsle birlikte  problem yoğunluğunu artırdı. Çocuk öfke nöbetine girdiyse bir süre mola vermeleri gerekiyor.  Kendine zarar vermediği sürece öfkesini yaşayıp bitmesine, ağlamasına izin vermek zorundayız.  Sakinleştikten sonra konuşun. Şu dönemde onlara anladığınızı sevdiğinizi söylemeniz çok önemli. Bu öfke nöbetlerinin artmasına, elbette bizim kaygılarımız, evde kaldığımız süre içeresinde yaşadıklarımız, kendi sıkılmışlıklarımız, çocukla etkin zaman geçirme konusunda deneyimlerimizin az olması etkiledi. Asıl neden salgın öncesi çocuklarımızın sınırlar net belirlenmemesi, tutarlı davranılmadığı, çocukla etkin zaman geçirilmediğinden kaynaklı olduğunu düşünüyorum.

Anne babalar zorlu bir süreçten geçti.  Rutin bozuldu.  Anne babaların çocukla olan süresi uzadıkça, eski rutinde olan davranışlar çok doğal olarak değişti. Önce, kendimiz için önlemler alacağız. Ondan sonra da çocuklara tutarlı davranacağız. Covit-19 süresince çocuklara çok sık el yıkatıp,  her yere dokunma diye çok üstüne gittiysek, bunun nedenini doğur anlatmadıysak,  virüs var  neden böyle yapıyorsun  dokunma  demedim mi diye tepki gösterdiysek, henüz soyut dönemde olmadıkları için, kafalarında kurdukları hayalleri bilemeyiz. Bu durum ve söylemler çocuklarda baskı oluşturdu. Biraz sabır ve sınırlarımızı net çizerek öfkeyi yenebiliriz. Bir uzmandan destek alabiliriz ama anne babaların önce kendilerinin ruh sağlığını sağlama almalarını, kendi kaygılarını biraz indirmelerini, çocuklarını haberlerden, medyadan biraz uzak tutmalarını öneriyorum.

Bu dönemde çocuklarımızla birlikte yapabileceğimiz  ne tür aktiviteler onların ruh sağlığı için yararlı olabilir ?

Aslında ev ortamı doğal bir öğrenme ortamıdır. Çocuklar evde kaldığı sürece doğal bir enerji birikimi yaşıyorlar. Atlama zıplama koşma ihtiyaçları vardı. Sokağa da çıkamıyorlardı. Anne babalar, evdeki  belli alanlarda çocuklarla hareket etkinliği yapabilirler. Parkurlar kurabilirler. Çok basit, minderlerden koltuklardan yastıklardan. Hiç bir şey yapamasalar, evde birlikte spor yapabilirler. Çocuğun birikmiş olan o enerjiyi mutlaka dışarı atması gerekiyor. Bir velim dedi ki; apartmanın dışında koşturuyorum doğrumu yapıyorum? Şahane dedim. Öncelikle fiziksel enerjiyi atacak etkinliklerde bulunmalılardı. Artık sokağa çıkabilecekler ve açık alanda rahatlıkla enerjilerini kullanabilecekler. Evde dijital ortamda eğitimcilerin ve okul öncesi eğitimcilerinin hazırladığı birçok etkinlik örnekleri var. Onlardan faydalanabilirler. MEB hazırladığı eğitim günlüğünü takip edebilirler. Mesela; birlikte çamaşır asabilirler.  Çamaşır asma etkinliğinde bile o kadar çok kavram var ki:  Renkleri ayırt edebilirler . Mandalları sıralayabilirler. Büyükten küçüğe çamaşırları asabilirler. Çocuklarla yemek yapılabilir. Sosyal medyada sevgiyle izledim. Anne babalar çocuklarıyla, en çok yemek yaptılar. Çok şahane. O yemek yapmada aslında fen, kavram çalışması var.  Birlikte bulaşık makinasını doldurup boşaltabilirler. Bir velim bütün terlikleri evin değişik yerlerine saklamıştı. Çocuk terliklerin eşini buldu.

Doğa çok önemli. Ben bu çocuğun enerjisini atamıyorum diyen aileye,  ne olur doğaya çıkın derim. Tek ihtiyacınız bir büyüteç. Taşı incelesin toprağı incelesin. Karıncanın bacaklarını, yaprakların şekillerini incelesin.   Doğa ve ev aslında en doğal öğrenme yöntemleri.  Çocuğun doğasında öğrenme merak var zaten. O merakını giderecek etkinlikler yapılmalı.  Bazı anne babalar, çocukları ile etkin zaman geçirmek adına kendilerini zorladılar. Çocuğunuzla yaptığınız herhangi bir etkinlikten siz zevk almıyorsanız çocuğunuz zaten o etkinliği sürdüremez. Ana malzeme çocuk olmak kaydıyla çocuğun merakı ile çocukla yaşayabiliriz. Çocuk o merakıyla bize her şeyi gösteriyor.  Biz okul öncesi eğitim kurumlarında da, temelde hazırlanılmış programlarla yol almıyoruz ki, çocukların merakıyla, günlük planlarımızı oluşturuyor, çocuğun ihtiyacı doğrultusunda çalışıyoruz.

Bu dönemde gerek kendimiz gerekse çocuklarımız için aldığımız kararlar sağlıklı mıdır? Radikal kararlar almaktan kaçınmalı mıyız ?

Okul öncesi çocuklarıyla bu salgın dönemde alınacak kararların, olumlu ya da olumsuz acele edilmemesi gerektiğini düşünüyorum.  Ama okul öncesi çocuklarının geleceği ile ilgili kararlar,  okul seçimleriyle ilgili, ilkokula başlayacaksa okulla ilgili kararlarda anne babaların sağlıklı düşüneceğine inanıyorum. Doğru kararları verebilirler.  Çünkü bir gün her şey normale döndüğünde alınan kararlardan ziyade, alınmış kararları uygulama sırasında hata yapılmamasından yanayım. Yanlış okul seçebilirsiniz. Çocuğunuza uygun okulu, çocuğunuza uygun dille anlatarak değiştirebilirsiniz. O hataları düzeltebilirsiniz.

Bizim şimdi çocuklarımız için alacağımız, en önemli karar; çocukları kendi stresimizden ve kaygımızdan uzak tutmak olmalı.

KAMUPERSONELİ.NET

ÖZEL HABER / RIZA CEYLAN

Kamu Personeli - Bizi Sosyal Medyada Takip Edin!

Bakmadan Geçme