- Haberler
- Kültür ve Sanat
- Tuncel Kurtiz "Türkiye'nin Ramiz Dayısı" ölüm yıl dönümünde sözleriyle anılıyor
Tuncel Kurtiz "Türkiye'nin Ramiz Dayısı" ölüm yıl dönümünde sözleriyle anılıyor
Altı yıl önce yaşama veda eden usta tiyatro oyuncusu Tuncel Kurtiz, oyunculuğuyla olduğu kadar kişiliğiyle de sadece Türkiye'de değil dünyada fethetti gönülleri.Türk sinemasının en başarılı isimlerinden Tuncel Kurtiz tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu, yapı
Altı yıl önce yaşama veda eden usta tiyatro oyuncusu Tuncel Kurtiz, oyunculuğuyla olduğu kadar kişiliğiyle de sadece Türkiye'de değil dünyada fethetti gönülleri. Türk sinemasının en başarılı isimlerinden Tuncel Kurtiz tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu, yapımcı, senarist oldu. Bundan altı yıl önce 77 yaşında aramızdan ayrıldı ancak geride bıraktığı film, dizi, yazı ve sohbetleriyle anılmaya devam ediyor.
Sanatçı hayatı boyunca toplu taşıma kullanmış, kendi alışverişini kendi yapmış ve halkla hep içiçe yaşamayı kendine şiar edinmiştir.
TUNCEL KURTİZ KİMDİR?
Tuncel Kurtiz tam adı ile Tuncel Tayanç Kurtiz 1 Şubat 1936'da Kocaeli'de dünyaya geldi. Babası Selanik doğumlu bir Türk bürokratı, annesi Boşnaktır.
Üniversitede kısa bir süre hukuk fakültesinde, daha sonra ise filoloji, felsefe, psikoloji ve sanat tarihi bölümlerinde okudu; ancak hiçbirinden mezun olmadı. İlk kez 1959 yılında Dormen Tiyatrosu'nda oyunculuğa başlamış olan sanatçı, sinema filmlerinde rol aldı. Sürü filmiyle zirveye çıkan sanatçının, doğayla iç içe yaşamayı sevdiği belirtilir.
Kurtiz, devrimci sinemayı şöyle anlatmıştı:
"Bizim devrimci sinemamız bu olacak. Bu topraklardan çıkacak. Bu toprağın tarihinden çıkacak, sosyolojisinden, felsefesinden çıkacak. Başka çaremiz yok. Karacaoğlan'ı da olacak içinde, Ağrı Dağı'nın çiçekleri de olacak. Bu arada Nazım Hikmet de, İlhan Berk de olacak, şairlerimiz de olacak içinde, Fuzuli de olacak. Çünkü bir büyük yelpazenin içinden geliyoruz. Çok büyük kültürel temellerimiz var, ta Anadolu'nun temelinde on bin yıllık bir kültür var. Bunun içinden gelen Türkmenler, Yörükler ve diğerleri bu kültürle birleştiler. Bir tarafta Şah İsmail, bir tarafta Azerbaycan var, bir tarafta Gök Türkler var, Dede Korkutlar var, bir taraftan Osmanlı'nın Fuzuli'si Nedim'i var, Itri'si var Levni'si var. Yani öylesine geniş bir coğrafyadan geliyoruz ki, bunları yakalayabilmek lazım."
Maden işçilerinin, TEKEL işçilerinin, emeğin ve ezilenlerin yanında kalmaya devam etti. Bir röportajında hala komünist misiniz soruna şöyle yanıt verdi:
"Başka bir yol var mı yani? Başka bir düşünce, başka bir hissiyat, başka bir felsefe var mı? Dünyayı bir bahçe haline getirebilecek, insanoğlunun insanca yaşamasını, köleliğin kalkmasını, ırkçılığın kalmamasını öneren bir yol var mı? Bir hayal dünyasında yaşıyorum belki ama ona inanıyorum. Bir gün gerçekleşecek"
1981 Antalya Altın Portakal Film Festivalinde en iyi senaryo ödülünü Nurettin Sezer ile birlikte kaleme aldığı Gül Hasan filminin senaryosuyla kazanmıştır. 2006'da Hacı, 2007'de Asi adlı TV dizilerinde oynadı. 2009 yılının başında vizyona girmiş olan Güz Sancısı filminde Kamil Efendi karakterini canlandırmıştır.
Aynı yıl yayına başlayan Ezel adlı dizide Ramiz Karaeski karakterini canlandırmış ve tanınırlığı daha da artmıştır.
2010 Yaz döneminde NTV yeşil ekranlarında Balıkesir'in Edremit ilçesine bağlı Güre Beldesi'nin Çamlıbel köyünde eşi ve kayın biraderi ile birlikte işletmekte olduğu Zeytinbağı adlı butik otelde ünlü dostlarını ağırlayarak Tuncel Kurtiz ve Dostları adlı bir program yapmıştır. Aynı yıl BBC'nin Hayat (Life) belgeselini seslendirmiştir. Birçok ulusal ve uluslararası ödülünün yanı sıra, Ekim 2011'de 48. Altın Portakal Film Festivali'nde Yaşam Boyu Onur Ödülü aldı.
İşte Tuncel Kurtiz'in sosyal medyada paylaşım rekorları kıran sözlerinden bazıları:
Silemiyorsan karalayacaksın.
Ailen olmadan kolay hedefsin düşmanlarına.
Oyunun sonunda her yol, ayrı bir sondur.
Baba ile çocuk, birbirine emanettir Tanrı’dan.
Sen adamlarına öldürmeyi öğrettin, ben ise ölmeyi.
Sen kendin için yalvarırsın, ben sevdiklerim için.
Seni ölüme götürse de, Doğrudan asla şaşmayacaksın.
Bir babanın çaresizliği, çaresizliklerin en korkuncudur.
Verdiğimiz kanlı dersi alan gelip bize veriyor aldığı dersi.
Ne kadar terbiye etsen de susturamazsın içindeki canavarı.
Geçmişe sorular soran kendi sesinin yankısını gerçek sanır.
Yapacak bir şey kalmayınca, hiçbir şey yapmamak en iyisi.
İnsan bir gün gırtlaklayacağı tavuğu sevmeye kalkarsa, aç kalır!
Sömürü ve işgal var ise ya istiklal ya ölüm diyen de vardır.
Nereye gidersen git şunu unutma. Herkes gün olur evine döner.
Bir avuç kömür için, bir ömür verenlere. Dualarımız sizinle.
Yalnızlığına iyi bak ve çok iyi sahip çık, kaç kişinin emeği var onda.
Bu alemde en mühimi adaletin terazisini doğru tutmaktır.
Ağaç da, sen ve ben gibi nefes alması lazım.Yakın çatarsan onları nefes alamaz.
Oyunun sonuna geldiğinde, çoktan tükenmiştir gidecek olduğun yerlerin.
Hayatın kuralı bu; ne kadar uzağa gidersen git, başladığın yere dönersin sonunda.
Ne kadar değişirsen değiş nerede mutlu olduysan hep oraya çevirirsin kafanı.
Gecenin bir yarısı sorgun bitti diyip açarlarsa kapını aslında niye açtıklarını da bilirsin evlat.
Öldürmek için gelen öldürmeden dönebilir ama ölmek için gelen.. Ölmeden dönmez.
Kendinizi unutmayın paşa hazretleri bazı insanlar vardır ki kendi kendilerine zarar verirler.
Dostunu yanına da alsan, karşına da alsan,o her zaman seni vuracak bir pozisyon bulur.
Bir şey olmuyorsa ya daha iyisi olacağı için, ya da gerçekten de olmaması gerektiği için olmuyordur.
Aileden biri bıraktığında seni ya da sen bıraktığında aileni, karanlıkta hala çağırırsınız birbirinizi.
Bazen karşımızdakine “kendi adıma çok üzüldüm” diyemediğimiz için,”senin adına çok sevindim” deriz.
Aileden biri ayrıldığında, yüzünü unutsan da, sesi kalır seninle. Yinede devam eder seninle konuşmaya.
Tüm masumiyetiyle hayatımızda yer alan bu çocukların bu denli katledilmesine ve buna göz yuman duyarsızlara şaşırıyorum!
Bir dönemi masalsı bir anlatım içinde anlatmasına rağmen içindeki acı gerçek bıçak gibi saplanıyor insana.
Oğlum hak için, dinimiz için, devletimiz için çalışıp uğraşmak varken geceleri safahat alemlerinde günah işlemekle meşgulsun bunu nasıl yapıyorsun ben anlamıyorum.
Kaderimiz olan aşka değil de, aşkıyla kaderimizi değiştirene içelim!
Herkesin bir geçmişi vardır, bir de geçmemişi.
Küfür şeytana mahsustur, tövbe insana! Aşk kadına yakışır, sevmek adama.
Bazen hayat seni öyle zorlar ki yolun başında kimdin unutursun.
Mademki; bu dünya bile yok olacak bir gün, sevginin bitmesine insan neden üzülsün?
Kiminle güldüğünü belki unutabilirsin, ama kiminle ağladığını asla !
Aşk mı kaderi kovalar kader mi aşkı? Daha kimseler çözemedi bu bilmeceyi.
Uykun gelmiyor diye gözlerini suçlama, Belki de o beklediğin uyku değildir.
Çünkü affetmek, unutmak demek! Öncesini hatırladıkça sonrasını unutmak istersin.
Erkek aldatıldığında ihanete uğrar. Kadın aldatıldığında tercih edilmediğini anlar.
Bir kere ihanete uğradın mı, anılar sana bataklık olur yeğen. Hatırladıkça çekerler seni içeri. Hatırladıkça affetmek istersin yeğen.
Eğer birisi seni aldatmışsa, bu onun suçudur. Eğer o kişi seni pek çok kere aldatmışsa bu senin suçundur.
Merak; aşktan daha güçlü bir şey. Bir kere âşık olunca bilirsin aşkın sana ne yapacağını, ama merak öyle değil. Eğer birini merak edersen, o merak seni alır götürür.
Sevilmeyi hak etmediğini düşünen herkes yalnızdır. Sevmekten korkanın kaderi ise yalnız kalmak değil, nefret ettikleriyle baş başa kalmaktır sonunda.
Sevdiğini korumak için savaşman yetmezse eğer; en karanlık çare onun sevgisini öldürmektir. Sevdiğini kurtarmak için en kötü ihtimal, en son yol ona ihanet etmektir.
Paranla şeref kazanma, şerefinle para kazan ki; paran bittiğinde, şerefinde bitmesin.
Her şey kurşun olur sıkarsın kendi içine, Sevdiğini öldüren herkes bilir bunu.
Bazen hayat seni öyle zorlar ki yeğenim yolun başında kimdin… Unutursun…
Bu sona nasıl geldim diye soruyorsan; kendine sorduğun ilk soruyu hatırlayacaksın!
Bazen öyle acır ki için değiştin sanırsın şimdi dersin… Şimdi her şeyi yapabilirim.
İyi niyetli kurbağa akrebe yardım eder. Akıntının ortasında kurbağa sırtında korkunç bir acı hisseder… İkisi de akıntının içine doğru sürüklenirken kurbağa sorar akrebe: “Niye yaptın akrep kardeş? Bak şimdi ikimiz de öleceğiz.” Akrep döner ve şöyle der: “napayım benim huyum bu.”
Hayatın kuralı bu, ne kadar uzağa gidersen git, başladığın yere dönersin sonunda. Ne kadar değişirsen değiş nerede mutlu olduysan hep oraya çevirirsin kafanı. Ne kadar terbiye etsen de susturamazsın içindeki canavarı. Nereye gidersen git şunu unutma. Herkes gün olur evine döner.
Güvercinin boynundaki o kırmızımtırak tüyler vardır ya, bir kere taktı mı güvercin o tasmayı boynuna başka birisini sevemezmiş, ama bazen fazla sevgiden güvercinler birbirlerini de öldürürlermiş, birbirlerinin gırtlağını deşerlermiş fazla sevgiden, o yüzden o kızıl tasmaya da güvercin gerdanlığı derlermiş.
Gömdüm hepsini, geliyorum. Bütün ölülerimi gömdüm, geliyorum. İnsan yaşıyorken özgürdür Yaklaştım iyice, geliyorum. Her insan biraz ölüdür Biz de biraz ölüyüz. Ölüler ki bir gün gömülür. İçimizdeki ölüler, dışımızdaki ölüler. İnsan yaşıyorken özgürdür. İnsan yaşıyorken özgürdür.
Bakmadan Geçme





